Okur Temsilcisi'nden Hürriyet yazarına 'kaynak gösterme' tepkisi
Faruk Bildirici, Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu'na yazısında Dinçer Gökçe'nin imzasıyla yayınlanan “Türkiye’nin utanç listesi” başlıklı haberini kaynak vermeden kaleme aldığı için tepki gösterdi.
Hürriyet'in Okul Temsilcisi Faruk Bildirici, Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu'na 17 Ocak'ta yayınladığı yazısında Dinçer Gökçe'nin imzasıyla yayınlanan “Türkiye’nin utanç listesi” başlıklı haberini kaynak vermeden kaleme aldığı için tepki gösterdi. Bildirici, "Tabii haberlerde olduğu gibi, yazılarda da mutlaka kaynak gösterilmeli. Ama Cengiz Semercioğlu bu olayı, 17 Ocak’ta Kelebek’te çıkan yazısında kaynak vermeden, haberi yazan Dinçer Gökçe’den söz etmeden kaleme almıştı" dedi.
Bildirici'nin "Her şey inşaat mı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İnsan hakları alanında saygın bir hukukçu olan Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’dan bir e-posta geldi. Hürriyet internette 15 Ocak’ta yayınlanan “Kanal İstanbul” hakkındaki bir haberi eleştiriyordu:
“Geçtiği yerleri uçuracak, konut fiyatları yüzde 50 artacak” haberini, Kanal İstanbul projesinin çevresel etkisi nedeniyle devasa bir proje olma vasfını hiçe sayıp, sadece bir ‘emlak piyasası’ meselesi olarak ele alarak, yatırım spekülasyonlarına yönelik biçimde yansıtmasını, okuyucuları önü arkası bilinmedik bir projeye yatırım yapmaya yöneltici bir içeriğe sahip olması nedeniyle, etik bulmadığımı belirtmek isterim.
Projenin incelenmesi ve kamu nezdinde aydınlatıcı bir tartışmaya öncelik vermek yerine, tamamen bir yatırım meselesi olarak takdim edilmesi Hürriyet camiası adına talihsiz ve üzücü bir durumdur.”
Tarhanlı’nın eleştirdiği haber, Bakan Ahmet Arslan’ın projenin geçiş güzergâhını açıkladığı gün yayımlanmıştı. Bakan’ın açıklaması da bir gün sonra basılı gazetede geniş biçimde yer aldı. Bu açıklamasının yanına “Çılgın proje, çılgın prim” başlıklı bir gayrimenkul haberi konulmuştu. Sadece DSP Genel Başkan Yardımcısı H. Sami Türk’e atfen altta kısa verilen “Uluslararası hukuk sorunları yaratır” haberi farklı bir bakış açısı içeriyordu. 17 Ocak’ta ise “Aslan payı kamunun” ve “Köyün yüzde 80’i satıldı” haberleri çıktı.
Gerçekten Tarhanlı’nın dediği gibi, bu haberlerde “Kanal İstanbul”, ağırlıklı olarak “emlak piyasası” yani rant açısından ele alınıyor. Ancak açıklandığı 2011’den bu yana projenin yaratacağı çevre sorunlarına ilişkin haberler yapılmıştı. Çevre Mühendisleri Odası ile Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın projeyle ilgili açıklamaları da 18 Ocak’ta Hürriyet’te yayımlandı.
Fakat yeterli olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu çaptaki bir proje, tüm boyutlarını gözler önüne seren ayrıntılı araştırmaları, seri haberleri, yazı dizilerini hak ediyor. Yaratacağı çevre sorunları, bütçeye getireceği yük, ekonomiye katkısı tek tek incelenmeye değer başlıklardan bazıları.
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cemal Saydam’ın arkitera.com adlı mimarlık sitesinde çıkan “Bakın rafa kaldırın demiyorum, unutun diyorum” başlıklı derinlikli, bilgilendirici ve içten bir dille kaleme alınmış yazısı, bu projenin salt doğada yaratacağı etkileri göstermek açısından üzerinde durulmaya değer bir örneği...
Nitekim dün Hürriyet Pazar’da yayımlanan, ‘Sana dün bir tepeden baktım Kanal İstanbul’ başlıklı inceleme bu yönde başarılı bir gazetecilik ürünü...
Kaynağına sorulmalıydı
Haber siteleri ve gazetelerin birbirlerinin haberlerini kaynak bile göstermeden kopyalamasını eleştirmiştim geçen hafta. Haber üretmek yerine yürütmenin alışkanlık haline gelmesinin farklılığı ortadan kaldırdığını vurgulamıştım.
Bu hafta “kaynak gösterme”konusunda olumlu bir gelişme yaşandı. 17 Ocak’ta hurriyet.com.tr’de yayımlanan “Türkiye’nin utanç listesi” haberi, beş ayda başvuran 115 hamile çocuğu, zorunlu olmasına rağmen polise bildirmeyen Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’yle ilgili soruşturma açıldığını duyuruyordu. Ertesi gün bu haber Sözcü, Habertürk, Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinde ve haber sitelerinde Hürriyet kaynak gösterilerek kullanıldı. O gün Hürriyet’in ilk sayfasından Dinçer Gökçe imzasıyla verilmişti bu çarpıcı ve gündem yaratan haber.
Tabii haberlerde olduğu gibi, yazılarda da mutlaka kaynak gösterilmeli. Ama Cengiz Semercioğlu bu olayı, 17 Ocak’ta Kelebek’te çıkan yazısında kaynak vermeden, haberi yazan Dinçer Gökçe’den söz etmeden kaleme almıştı.
Semercioğlu, aynı gün köşesindeki başka bir yazıda da Gülse Birsel ile konuştuğunu, Naz Elmas’ın, Birsel’in yeni dizisi “Jet Sosyete”nin kadrosunda olmadığını öğrendiğini belirtiyordu. Aslında bu yazı, Kelebek’te bir gün önce çıkan “Naz Elmas’ın Jet Sosyete’nin kadrosuna girdiği” haberini düzeltiyordu.
Çünkü Gülse Birsel, bu haber sosyal medyada geniş yankı bulunca “Naz Elmas haberi doğru değil. Kadromuz uzun zamandır belli” açıklaması yapmış, bunun üzerine düzeltme gereği doğmuştu.
Kelebek’te açık bir düzeltme yayımlamak yerine Semercioğlu’nun yazısıyla dolaylı bir düzeltme yapılmış oldu. Oysa düzeltmeler ilgili habere atıfta bulunarak, okurdan gizlemeden yapılmalı. Bir de haberciliğin temel kurallarından biri, haberin kaynağından kontrol edilmesidir. Naz Elmas haberi de hazırlanırken Gülse Birsel’e sorulmalıydı. Hürriyet’in bir yazarının kaynak olduğu bir haberi, yalanlandıktan sonra konuşarak düzeltmek yanlış ve üzücü.
Bildirici'nin "Her şey inşaat mı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İnsan hakları alanında saygın bir hukukçu olan Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’dan bir e-posta geldi. Hürriyet internette 15 Ocak’ta yayınlanan “Kanal İstanbul” hakkındaki bir haberi eleştiriyordu:
“Geçtiği yerleri uçuracak, konut fiyatları yüzde 50 artacak” haberini, Kanal İstanbul projesinin çevresel etkisi nedeniyle devasa bir proje olma vasfını hiçe sayıp, sadece bir ‘emlak piyasası’ meselesi olarak ele alarak, yatırım spekülasyonlarına yönelik biçimde yansıtmasını, okuyucuları önü arkası bilinmedik bir projeye yatırım yapmaya yöneltici bir içeriğe sahip olması nedeniyle, etik bulmadığımı belirtmek isterim.
Projenin incelenmesi ve kamu nezdinde aydınlatıcı bir tartışmaya öncelik vermek yerine, tamamen bir yatırım meselesi olarak takdim edilmesi Hürriyet camiası adına talihsiz ve üzücü bir durumdur.”
Tarhanlı’nın eleştirdiği haber, Bakan Ahmet Arslan’ın projenin geçiş güzergâhını açıkladığı gün yayımlanmıştı. Bakan’ın açıklaması da bir gün sonra basılı gazetede geniş biçimde yer aldı. Bu açıklamasının yanına “Çılgın proje, çılgın prim” başlıklı bir gayrimenkul haberi konulmuştu. Sadece DSP Genel Başkan Yardımcısı H. Sami Türk’e atfen altta kısa verilen “Uluslararası hukuk sorunları yaratır” haberi farklı bir bakış açısı içeriyordu. 17 Ocak’ta ise “Aslan payı kamunun” ve “Köyün yüzde 80’i satıldı” haberleri çıktı.
Gerçekten Tarhanlı’nın dediği gibi, bu haberlerde “Kanal İstanbul”, ağırlıklı olarak “emlak piyasası” yani rant açısından ele alınıyor. Ancak açıklandığı 2011’den bu yana projenin yaratacağı çevre sorunlarına ilişkin haberler yapılmıştı. Çevre Mühendisleri Odası ile Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın projeyle ilgili açıklamaları da 18 Ocak’ta Hürriyet’te yayımlandı.
Fakat yeterli olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu çaptaki bir proje, tüm boyutlarını gözler önüne seren ayrıntılı araştırmaları, seri haberleri, yazı dizilerini hak ediyor. Yaratacağı çevre sorunları, bütçeye getireceği yük, ekonomiye katkısı tek tek incelenmeye değer başlıklardan bazıları.
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cemal Saydam’ın arkitera.com adlı mimarlık sitesinde çıkan “Bakın rafa kaldırın demiyorum, unutun diyorum” başlıklı derinlikli, bilgilendirici ve içten bir dille kaleme alınmış yazısı, bu projenin salt doğada yaratacağı etkileri göstermek açısından üzerinde durulmaya değer bir örneği...
Nitekim dün Hürriyet Pazar’da yayımlanan, ‘Sana dün bir tepeden baktım Kanal İstanbul’ başlıklı inceleme bu yönde başarılı bir gazetecilik ürünü...
Kaynağına sorulmalıydı
Haber siteleri ve gazetelerin birbirlerinin haberlerini kaynak bile göstermeden kopyalamasını eleştirmiştim geçen hafta. Haber üretmek yerine yürütmenin alışkanlık haline gelmesinin farklılığı ortadan kaldırdığını vurgulamıştım.
Bu hafta “kaynak gösterme”konusunda olumlu bir gelişme yaşandı. 17 Ocak’ta hurriyet.com.tr’de yayımlanan “Türkiye’nin utanç listesi” haberi, beş ayda başvuran 115 hamile çocuğu, zorunlu olmasına rağmen polise bildirmeyen Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’yle ilgili soruşturma açıldığını duyuruyordu. Ertesi gün bu haber Sözcü, Habertürk, Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinde ve haber sitelerinde Hürriyet kaynak gösterilerek kullanıldı. O gün Hürriyet’in ilk sayfasından Dinçer Gökçe imzasıyla verilmişti bu çarpıcı ve gündem yaratan haber.
Tabii haberlerde olduğu gibi, yazılarda da mutlaka kaynak gösterilmeli. Ama Cengiz Semercioğlu bu olayı, 17 Ocak’ta Kelebek’te çıkan yazısında kaynak vermeden, haberi yazan Dinçer Gökçe’den söz etmeden kaleme almıştı.
Semercioğlu, aynı gün köşesindeki başka bir yazıda da Gülse Birsel ile konuştuğunu, Naz Elmas’ın, Birsel’in yeni dizisi “Jet Sosyete”nin kadrosunda olmadığını öğrendiğini belirtiyordu. Aslında bu yazı, Kelebek’te bir gün önce çıkan “Naz Elmas’ın Jet Sosyete’nin kadrosuna girdiği” haberini düzeltiyordu.
Çünkü Gülse Birsel, bu haber sosyal medyada geniş yankı bulunca “Naz Elmas haberi doğru değil. Kadromuz uzun zamandır belli” açıklaması yapmış, bunun üzerine düzeltme gereği doğmuştu.
Kelebek’te açık bir düzeltme yayımlamak yerine Semercioğlu’nun yazısıyla dolaylı bir düzeltme yapılmış oldu. Oysa düzeltmeler ilgili habere atıfta bulunarak, okurdan gizlemeden yapılmalı. Bir de haberciliğin temel kurallarından biri, haberin kaynağından kontrol edilmesidir. Naz Elmas haberi de hazırlanırken Gülse Birsel’e sorulmalıydı. Hürriyet’in bir yazarının kaynak olduğu bir haberi, yalanlandıktan sonra konuşarak düzeltmek yanlış ve üzücü.