ÖKK'daki darbe girişimi davası

- Sanık eski kurmay yarbay Çelik:- "Zekai Paşa tarafından FETÖ'cü, darbeci, hain ilan edildik, ölüm emrimiz, ilanımız verildi. Ömer Halisdemir'e 'Git, etkisiz hale getir' dedi. Etkisiz hale getir demek, öldür demektir. Kanunsuz emir aranıyorsa bu emir kanunsuzdur"- "Üzerimde çıktığı iddia edilen...

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 69 sanığın yargılandığı davada savunma yapan sanık eski kurmay yarbay Mehmet Ali Çelik, "Zekai Paşa tarafından FETÖ'cü, darbeci, hain ilan edildik, ölüm emrimiz, ilanımız verildi. Ömer Halisdemir'e 'Git, etkisiz hale getir' dedi. Etkisiz hale getir demek, öldür demektir. Kanunsuz emir aranıyorsa bu emir kanunsuzdur." dedi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın bugünkü duruşmasına sanıkların savunmasıyla devam edildi.

Sanık eski üsteğmen Mehmet Raydemir, hakkındaki suçlamaları reddederek, 15 Temmuz'da paraşüt eğitimini tamamlayıp istirahate geçtiklerini, evlerine gidecekleri sırada terör saldırısı olacağı söylenerek nizamiyeye gönderildiklerini ve orada mevzilendiklerini, emri Albay Ümit Bak'ın vermesi nedeniyle de anormal bir durum olacağını düşünmediğini söyledi.

Nizamiyeye daha sonra sanık eski yüzbaşı Vural Volkan Bal'ın gelerek emir komutayı devraldığını, bu sırada taarruz helikopteriyle nizamiye bölgesine ateş edildiğini, emniyetlerini alarak beklemeye başladıklarını anlatan Raydemir, şöyle devam etti:

"Bir süre geçtikten sonra sivil vatandaşların geldiği bilgisi geldi. Bu sırada bize ÖKK komutanının emrini ilettiler. Emrin içeriği 'ÖKK komutanı gelmeden kışlaya dışarıdan kimseyi almayacaksınız' şeklindeydi. Bekledim, ne olduğunu anlamaya çalıştım. Yaşadığımız ilk olay taarruz helikopterinin gelişiydi, ikinci olay ise Gölbaşı tarafından patlama sesi geldi. Uçak düştü zannettik, meğer atılan bombaymış. Tabii bunu daha sonra öğrendim. Sonra sivil şahıslar geldi, bunun üzerine havaya ateş edildi, sivil şahıslar geri döndü. Daha sonra 2.15 civarı iki helikopter gelmiş, Terzi’nin gelmesi, vurulması olayı olmuş."

Raydemir, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın "Bu bir kalkışmadır." açıklamalarıyla olayların ne olduğunu anlamaya başladığını iddia ederek, sabaha karşı eski Üsteğmen Mihrali Atmaca tarafından gözaltına alındıklarını ve akabinde tutuklandığını beyan etti.

FETÖ ile bağının olmadığını ve sanık Mehmet Koç’un kendi hakkındaki verdiği beyanları kabul etmeyen Raydemir, tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Duruşmada söz alan 15 Temmuz gazisi astsubay İsmail Oğuz, sanık Raydemir'in savunmasına itiraz ederek, ÖKK’ya girmeye çalıştıkları esnada havaya değil üzerilerine ateş edildiğini, darbeci askerlerin kendisine 'Gebereceksin git' diye bağırdıklarını söyledi.

- Sanık eski kurmay yarbay Çelik'in savunması

Sanık eski Yarbay Mehmet Ali Çelik de 15 Temmuz’da vardiya amiri olduğunu, görevinin ÖKK'daki faaliyetleri takip etmek, Genelkurmaydan gelen emirleri komuta kademesine bildirmek ve dış birliklere aktarmak olduğunu ifade ederek, saat 19.15'e kadar anormal bir hareketliliğin yaşanmadığını belirtti.

Genelkurmay Başkanlığından isminin Armağan olduğunu bildiği bir albayın saat 19.15'te arayarak ikinci bir emre kadar tüm uçuşların iptal edildiği bilgisini verdiğini, o gece yapılacak planlı uçuşlar nedeniyle bilgiyi teyit için tekrar Genelkurmayı aradığını, aynı albayın emri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın verdiğini söylediğini aktaran Çelik, ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı'yı arayarak durumu bildirdiğini, Aksakallı'nın da kendisine "İlgili yerlere bilgi ver, uçuşları iptal et." emirini verdiğini bildirdi.

Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi Genelkurmaydan üç tane mesaj geldiğini belirten Çelik, "İlk gelen yazılı emrin konusu alarm konusuydu. Silahlı Kuvvetler vardiya amirliğinden gelmişti. Özetle olağanüstü durum yaşandığı ve tedbirlerin alınmasına yönelik emirdi. Bundan anladığımız saldırının Ankara'ya yönelik olacağıydı. İkinci emir komuta değişikliği emri, üçüncü emir de sıkıyönetim direktif emriydi." diye konuştu.

Sanık Çelik, Zekai Aksakallı'nın saat 21.30 sıralarında nöbetçi amiri arayarak kışlanın emniyetinin alınması, giriş-çıkışın kapatılması emrini verdiğine işaret ederek, "Zekai Paşa ayrıca generallerin de kışlaya alınamaması, yalnızca Semih Terzi'nin kışlaya girebileceği emrini vermiştir. Bu emri alan Ümit Koçak'tır. Daha sonra Koçak da 'sadece Semih Terzi'nin girişine izin verileceği' emrini personele verdi ve kışladaki personeli nizamiyeye gönderdi." dedi.

Terör saldırısı olarak başlayan faaliyetlerin kışlaya giriş-çıkışın kapatılmasıyla farklı bir faaliyete dönüştüğünü vurgulayan Çelik, telefonda görüştükleri Zekai Aksakallı'nın kendisine Ankara'da bulunan taburu sorduğunu, 32'nci tabur olduğunu öğrenince kışlaya bu taburun da alınabileceği emrini verdiğini bildirdi.

Sanık Çelik, saat 21.50'te TSK'dan "Zekai Aksakallı'nın idari izinle Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrine verildiği, yerine Semih Terzi'nin atandığına" dair komuta değişim emrinin geldiğini hatırlatarak, Genelkurmay Başkanlığı Personel Dairesinden gelen bu emri sorgulama durumunda olmadığını, Aksakallı ve Terzi'nin, yaklaşan Yüksek Askeri Şura öncesinde böyle görevlendirmeler olabildiği için, bu görevlendirmeden haberdar olabileceklerini düşündüğünü savundu.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "Cuma günü, olmayacak bir saatte atama yazısı geliyor. O saate kadar da Aksakallı ile irtibatlısın, arayıp, 'Böyle bir değişim emri geldi, bu nedir?' diye sormadın mı?" sorusu üzerine Çelik, Zekai Aksakallı'ya yarım saat sonra ulaşabildiğini, sıkıyönetim emriyle ilgili hususları görüştüklerini Aksakallı'nın kendisine "Ben, seni askeri hattan arayacağım, çok acayip gelişmeler oluyor. Buraya acilen zırhlı koruma aracı gönder." emrini verdiğini belirtti.

- "Komuta değişim emri nedeniyle Zekai Paşa bize bağırdı"

Darbeci general Semih Terzi'nin de o gün planlı kurye uçağıyla Ankara'ya geldiğinden haberi olduğunu, Aksakallı'dan sonra en kıdemli personel olarak komutanlığa vekalet edeceğini düşündüğünü anlatan Çelik, şöyle devam etti:

"Saat 22.20 sıralarında sıkıyönetim direktifi geldi. Saat 22.40'da Zekai Paşa'ya sıkıyönetim emri geldi bilgisini verdim. Bu görüşmem kısa sürdü. Kendisi 'bu emirleri kaale almayın' diye bir şey demedi. Daha sonra ben evime geçiyorum, zırhlı koruma aracı ve koruma timini gönderin dedi. Nöbetçi amire söyledim bu emri. Zekai Paşa'nın ifadesinde benimle yaptığı konuşma hiç yer almıyor. Zekai Paşa'ya bu durumun sorulmasını, telefon kayıtlarının sorgulanmasını istiyorum. Emirleri Ümit Koçak yarbaya ileten bendim.

Zekai Paşa, 23.20-23.25 saatleri civarında evinden harekat merkezini aradı, sıkıyönetim mesajını okumamı istedi. 1,5 sayfalık mesaj emrini okudum. Zekai Paşa, 'emir Partigöç tarafından mı imzalanmış?' dedi ve telefona Ümit Bak albayı istedi. Onunla yaptığı telefon görüşmesinde 'emirlerin yok hükmünde' olacağını söyledi. Bunu söylediği saat 23.30-23.40 arasıydı. Biz, sıkıyönetim direktif emrine yönelik hiçbir işlem yapmadık. Komuta değişim emri nedeniyle Zekai Paşa bize bağırdı. Biz emri uygulamak istedik çünkü Genelkurmay Personel Dairesinden geliyordu. Bizde yazılı emir esastır, komuta değişim emrinde kanunsuz bir şey yok. Bunu Zekai Paşa'ya söyledim, bunun üzerine Zekai Paşa ile irtibatımız kesildi."

Sanık Çelik, saat 23.30'a kadar Zekai Aksakallı ile emir komuta zinciri içinde irtibatlarının devam ettiğini, tüm emirlerle ilgili gerekli işlemlerin yapıldığını vurgulayarak, "Bu saatten sonra Zekai Paşa tarafından FETÖ'cü, darbeci, hain ilan edildik, ölüm emrimiz, ilanımız verildi. Ömer Halisdemir'e 'Git, etkisiz hale getir' dedi. Etkisiz hale getir demek, öldür demektir. Kanunsuz emir aranıyorsa bu emir kanunsuz. Kimin darbeci olup olmadığı saat 23.30'da, ortam o kadar karışıkken nasıl anlaşılıyor? Bunu anladıysa da bravo demek lazım." ifadesini kullandı.

Televizyondan yaşananları takip ettiklerini, personelde kararsızlık oluştuğunu, o ortamda Yüzbaşı Volkan Bal, Albay Ümit Koçak ile herhangi bir diyaloğa girmediğini, iddianamede yer aldığı gibi "Herkes tarafını seçsin, bizim komutanımız Semih Terzi'dir." diye bir ifadesi bulunmadığını savunan sanık Çelik, bu kişilerin olduğu ortamda sadece "Emirler yazılı geldi, emirler hakkında kararsız bir durum yok." şeklinde konuşma yaptığını bildirdi.

Çelik, TSK Harekat Merkezini aradığını, görüştüğü albayın emirlere kesinlikle uyulması, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın görevinin başında olduğu bilgisini verdiğini, bu telefon konuşmasına Bal, Bak ve Koçak'ın da şahit olduğunu belirterek, "Emri aldıktan sonra, 'Genelkurmay Başkanını bana bağlayın' diye bir şey söylemem mümkün değil. Yazılı emir geldikten sonra sorgulamak mümkün değil. 'Arkadaşlar duydunuz karar vermemiz gerekiyor. Komutanımız yazılı emir gereği Semih Terzi' dedim." ifadesini kullandı.

- "Ömer Halisdemir, bizi öldürmeye gelmiş ama..."

Çelik, "Yaşanan kaos ve kararsızlık ortamında Ömer Halisdemir birkaç kez bizim odaya geldi. Sonradan ifadelerden anladığım kadarıyla bizi öldürmeye gelmiş ama oda kalabalık olduğu için yapamamış." diye konuştu.

Sanık Çelik, bu konuşmaların ardından herkesin görev yerine gittiğini, Semih Terzi'yi karşılamak için Ümit Koçak'ın helikopter pistine indiğini ve helikopterin kalkış sesinden dakikalar sonra önce bir tabanca, daha sonra da tüfek atış sesinin geldiğini anlatarak, sesler üzerine karargah binasının dışına çıktığını, yerde Semih Terzi'yi gördüğünü, biri ciğerinden iki mermiyle yaralandığını, 20 dakika sonra helikopterle GATA'ya gönderdikleri Terzi'nin bilincinin bu sırada açık olduğunu aktardı.

Çelik, şu görüşlere yer verdi:

"Semih Terzi Paşa da indikten sonra darbeci insan olsa bize emirler verirdi, herhangi bir emir de vermedi. Ben iki senedir personeliydim. Tahliye edildikten sonra ben tekrar harekat merkezine geldim, 5 dakika sonra Semih Terzi Paşa ile gelen Mihrali üsteğmen ve ekibi tarafından derdest edildim. Tabancama, cep telefonuma el konuldu. Mihrali ve ekibi karargaha girdi, silah sesleri geldi, herhalde karargaha girip herkesi öldürecekler, sonra beni öldürecekler diye düşündüm. Çünkü kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerinde 'öldür' emri aldıklarını anladım."

-"Ne liste hazırladım ne de listedeki arkadaşları tanıyorum"

Sanık eski kurmay albay Çelik, iddianamede yer alan ve derdest edildiğinde üzerinde yapılan aramada üzerinde çıktığı belirtilen listeyi kabul etmeyerek, "Ne liste hazırladım ne de listedeki arkadaşları tanıyorum. Üzerimde çıktığı iddia edilen listenin kesinlikle biz derdest edildikten sonra, Gölbaşı Adliyesine sevk edilene kadar hazırlandığını düşünüyorum. Olayın ben ve Ümit Bak'ın komutasında yapıldığını izlenimi vermek, suçu bize yıkmak için listenin hazırlandığını düşünüyorum. Ben öyle bir liste hazırlamadım. Bazı arkadaşlara da mahcup duruma düşmeye başladım. Listenin benim hazırlayıp hazırlamadığıma dair kriminal inceleme yapılmasını talep ediyorum." dedi.

Çelik, 15 Temmuz gecesinin kendisi için vardiya amiri odasında başladığını ve yine orada bittiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Semih Terzi darbeciyse asıl onunla birlikte gelenler darbecidir. Mihrali ile konuşmaya çalıştım, 'Komutanım lütfen konuşmayın' dedi. Nizamiyedeki olayların büyümesinin sebebi de nöbetçi amir ve nöbetçi subay derdest edildikten sonra orada silahlı kuvvet olarak en güçlü unsur Mihrali ve ekibidir. Nizamiyeye gidip 'Ateş kes' denilse zaten ateş kesilir."

Duruşma diğer sanıkların ifadeleriyle devam ediyor.