"OKAN BAYÜLGEN'İ KEŞKE VAKTİYLE MAHKEMEYE VERSEYDİM!.." ESRA CEYHAN NEDEN PİŞMAN?
Yeni yayın döneminde TRT 1´deki "Esra Ceyhan´la Hayat" programıyla hafta içi her gün evlere konuk olan Esra Ceyhan,biten evliliğinden Okan Bayülgen ile yaşadığı sorunlara değin birçok konuda ilginç açıklamalar yaptı.
"Taklit ediliyorum, yerime oynanıyor ama bu o kadar kolay değil"
"Okan Bayülgen'i keşke vaktiyle mahkemeye verseydim, sırtımdan prim yapılmasına engel olurdum"
"Elimde kanıt olmadan aldatıldım diyemem, bilmiyorum ama böyle bir şey hissetmedim"
"Kızımın fotoğrafını medyaya vermeye hakkım var mı? Allah tepeden bakar insana!"
"Evlilik programı yapmak mı? Allah korusun. Oradaki evlilikler gerçek mi, onu da anlayamadım."
"Şimdiki kadın-erkek ilişkileri vıcık vıcık, iğrenç!
Uzun yıllar televizyonların öğle sonrası kuşağına imza atan Esra Ceyhan, 17 yıllık evliliğini sessiz sedasız noktalamasının ardından ilk defa Q´en magazin´e konuştu. "Aşka inanmıyorum. Aşk-meşk acısı, birileri beni çok beğensin, erkeklerin rüyalarını süsleyen kadın olayım... Bu kadın ben değilim" diyen Ceyhan, bir dönem sorunlar yaşadığı Okan Bayülgen için de "O kim ki?" diyerek ilginç açıklamalarda bulundu.
1992 yılında diş doktoru Barbaros Ceyhan ile evlenen ve şu an Esra Ayşe isminde 3,5 yaşında bir kızı olan Esra Ceyhan yeni yayın döneminde TRT 1´deki "Esra Ceyhan´la Hayat" programıyla hafta içi her gün canlı yayınla evlere konuk olmaya devam ediyor. Öğle sonrası kuşağında farklı televizyon kanallarında başarılı reytinglere imza atan Ceyhan 17 yıllık evliliğine de bu senenin başında sessiz sedasız son noktayı koydu. Ayrılık sonrası "Boşanmayı eşim istedi" diyerek herkesi merak içerisinde bırakan Esra Ceyhan, hem kendisi hem de ayrılıkla ilgili sorularımıza samimi cevaplar verdi.
Uzun yıllardır ekranlardasınız, bu başarınızı neye bağlıyorsunuz?
O kadar zor ki bunu söylemek ama iyi dinlemeye borçlu olduğumu düşünüyorum. Karşıdakini dinlemek, meseleyi anlamak... Yani anlayıp, dinledikten sonra konuşmak.
Yeni trend evlilik programları. Bunca yıl kadınlarla ve yaşamın içinden farklı konularla ilgili programlar yaptınız. Siz de evlilik programı yapmayı düşünüyor musunuz?
Yok, Allah korusun, düşünmüyorum. Samimi ve ciddi bulmuyorum. Çünkü üç dakikada bir boşanma davalarının açıldığı, boşanmaların arttığı bir ülkede bunu yapmak ancak eğlence ve şov amaçlı olabilir. Oradaki evlilikler gerçek mi, onu da anlayamadım. Sanırım eğlence olsun diye yapılıyor, değil mi?
En büyük rakibiniz kim peki?
Ben tabii ki.
Gelecekte yeni bir Esra Ceyhan görecek miyiz? Yeni bir trend ya da yeni bir formatla ekranlarda yer alabilir misiniz?
Tabii biz bu formatı yaptık ve yıllardır zaman zaman ilaveler ve çıkarmalarla bununla yürüyoruz. Sonuçta insanlara örnek oldum ve böyle bir iş kapısı olduğunu gördüler. Çünkü bu programı yapmaya başlamadan önce televizyonlarda öğle sonrası saatleri hiç de değerli değildi. En ölü saatlerdi. Şu anda değerli saatler, reklam gelirleri çok yükseldi. Orayı işaret etmiş oldum. Bu konuda öncülük yaptığımı biliyorum. Başka projeler de var tabii kafamda.
Bu anlamda taklit edildiğinizi düşünüyor musunuz?
Zaman zaman düşünüyorum tabii. Taklit ediliyorum, yerime oynanıyor ama bu o kadar kolay değil.
Hiçbir zaman fiziğinizi kullanarak program yapmadınız bunu sözlü olarak bile dile getirmediniz... Hiçbir zaman güzelliğinizi ön plana taşımadınız. Ekranlarda bunu yapanlar için söyleyecekleriniz var mı?
Hiçbir şey söylemiyorum. İnsanın ainesi iştir. Sadece komik oluyor o insanlar. Benim kendime aşırı derecede güvenim var. Ne bunlara gerek duyuyorum ne de kavga etmeye. Açıp, saçmaya, onunla, bununla görünmeye... 15 yıldır ayaktayım ama hiç kendimi bu şekilde ifade etmedim. Sadece işiyle ayakta olan Türkiye´deki çok ender isimden biriyim. Gerçekten de Allah koruyor, kayırıyor. Allah nazardan saklasın diyorum.
Bu anlamda yeni başlayanlar için doğru bir örneksiniz...
Kimi istiyorlarsa onu örnek alsınlar. Mesleğe yeni başlayacak olanlar da umurumda değil. Her koyun kendi bacağından asılır. Hiç kimseye bu anlamda ders verecek değilim. Çünkü insanların ders almamakta ısrarcı ve çok hırslı olduklarını, bulundukları durumu ve statükoyu değerlendirmekten ziyade benim yerimde gözleri olduğunu düşünüyorum. Kim ne istiyorsa onu yapsın. Bacağı ile mi yapar, beyni ile mi yapar, ikisini mi birleştirir onlara bırakıyorum.
Daha önce başka kanallarda yaptığınız programlarınız sırasındaki bazı davranışlarınız Okan Bayülgen tarafından eleştiriliyordu. Kendi programında konu ediliyordu.
Kim ki o? O kim ki insanlara böyle bir şey söyleyecek. Çıkarmış, bilmem ne yaparım seni köpek diye şarkı söyleyen bir adamı, hep de bunu söyletiyor. Hakikaten bana kimsenin söyleyecek bir lafı yok. Ama ben tabii çok izleniyordum, inanılmayacak kadar çok seyrediliyordum. Ondan pay almaya çalıştı. Dayadı 20 dakika programı, bundan istifade etmeye çalıştı. Tabii ki çok haksız, çok hudutsuz, çok kötüydü yaptıkları ve bir süre sonra ona döndüğünü de düşünüyorum.
O anda neler düşündünüz, neler hissetiniz?
Bugün müsaade etmem, geçmişe dönmek istemiyorum. Benim için çok da sıkıcı bir hatırası var.
Geçenlerde bir programında daha önce başka bir kanalda yaptığınız programla yine konuktunuz...
Yine mi? Başlarsa bu sefer ben onun karşısında çok büyük, çok ciddi tazminat davaları ile duracağım. Böyle bir şeye başlayamaz, hiç haddi değil. Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Söylediğim her şeyin arkasındayım. Alnım ak, her söylediğimi de farkında olarak, bilerek söylüyorum. Bir daha bunun gibi davranış sergileyen herhangi bir insana göz yummayacağım, hoş görülü davranmayacağım, o zamanlar benim patronlarım, televizyon sahipleri de "Boş ver, hiç bununla uğraşmaya değmez, kaale alınacak adam mı" dediler. Tabii ki bu anlamda kaale alınacak bir insan değil ama keşke o zaman mahkemeye verseydim, sırtımdan prim yapılmasına engel olurdum.
Şimdiki kadın erkek ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Vıcık vıcık, iğrenç. Eski aile yapımız, mili-manevi değerler ile sarılmış olan aile yapımız değişti, bitti, gitti.
Esra Ayşe ile nasıl vakit geçiriyorsunuz? Annesinin Esra Ceyhan olduğunun farkında mı?
Farkında çünkü Ayşe´ye herkes doğduğundan beri küçük bir prenses gibi davranıyor. Tabii ki o da bunun farkında ama hiçbir zaman şımarık bir çocuk değil. Markalarla, oyuncaklarla, maneviyattan uzak bir ilgiyle büyümüş bir çocuk olmadığı için şımarık değil. Ailemin bana verdiklerini iyi özümsediğim için ona aynı şeyleri vermeye çalışıyorum. İstinyepark´a çok sık gidiyoruz. Orada Rain Forest Cafe var, oraya gideriz. Hayvanat bahçesine gideriz. Mesela geçenlerde Dolphinarium´a gittik, yunusları seyrettik. Böyle ilginç aktiviteleri duyduğumuz anda onu götürmeye ve dünya ile tanıştırmaya çalışıyorum. Ayşe televizyon izlemiyor. Çizgi film sadece 15 dakika izleyebiliyor. O da sadece benim seçtiklerimi. Reklam kesinlikle izlemiyor. Çok özen göstererek büyütmeye çalışıyorum.
İki aşamalı bir soru soracağım. Ayşe´nin bugüne kadar hiçbir yerde fotoğrafı yayınlanmadı. Bunu nasıl başardınız? İkincisi de çocuğunun fotoğrafını satmaya çalışanlar ya da çocuklarıyla poz vermeye çalışanlar için ne düşünüyorsunuz?
Yayınlanamaz. Belki bu da bir tartışma yaratacak ama çok kötü şeyler düşünüyorum. Çünkü hamile olduğum andan itibaren idrak ettim, çocuk Allah´ın bir emaneti ve Allah´ın hediyesi. Size desem ki hadi gel birlikte fotoğraf çektirelim, bunu da bütün medyaya dağıtalım. Bunu kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Ederseniz bunu özgür iradeniz ile yapmış olursunuz. Ama benim çocuğumla ben fotoğraf çektirdiğim zaman o kime güvenip de fotoğraf çektiriyor, annesi dediği için yapıyor. Sence benim hakkım var mı onunla fotoğraf çektirip, medyaya dağıtmaya? Yok. Allah insanın tepesinden bakar. Bu kadar çok parklarda, bağlarda, bahçelerde, alışveriş merkezlerinde... Yani nedir bu? Bütün bir yaz tatili öncesi ve sonrası İstinye Park´a benim kadar giden yok. Bir tane fotoğrafım çıktı mı benim arkadaş? Ben böyle var olmadım ki. Sen beni gördün mü geceleri bir yerlerden çıkarken, eğlenirken... Eğlenirim, ben de eğleniyorum, yemek yiyorum, ben de balıkçıyı biliyorum. Böyle bir çevrenin içindeysek, hepimiz biliriz yaşamayı değil mi? Hepimizin de üç tane eşi, dostu vardır. Çocuğumla çekim yaptırmam. Çünkü insanlar çocuklarını kucaklarına aldıkları zaman böyle sevimli pozlar veriyorlar, olmaz. Açık ve net söylüyorum, samimi bulmuyorum. Çocuğumu o kadar çok seviyorum ki gözümden kıskanıyorum. Bebek Parkı´nın yolunu, İstinye Park´ın Masa tarafından girildiği zaman flaşların patlayacağını ben de biliyorum. İstinye Park´ın ana kapısından giriyorum, aslanlar, koçlar gibi aynı kapıdan da çıkıyorum. Bunu istiyorsan zaten çekerler.
Niye hiç dizi ya da sinema filminde rol almadınız?
Olağanüstü çok teklif aldım ve televizyonda olup da bu kadar çok teklif alan az sayıda insandan biriyim diye düşünüyorum. Assolist olmaktan, sahneye çıkmaya kadar... Yarın öbür gün olur mu, olur. Sonuçta yaptığım işi izleyicinin beğenisine teslim ediyorum. Birkaç tane köşe yazarına ya da böyle çok bilmiş arkadaşa sormuyorum. Öte yandan "Çocuklar Duymasın"daki Meltem rolü ilk bana gelmiştir. O dönemde ATV´nin kötü günleriydi ve bizim program müthiş prim yapıyordu, izleniyordu. Hani başka yerde çalışırsam enerjim bölünür ve program o kadar iyi gitmez gibi bir kuşku düştü ayrıca "n´olur gitme, yapma" denildi ve ben de o yüzden o teklifi kabul etmedim. Yapmamakla iyi mi ettim, kötü mü ettim bilmiyorum, keşke yapsaydım derim zaman zaman.
Ekranın arkasındaki, evdeki Esra Ceyhan nasıldır?
Büyük ölçüde kendi işini kendi yapmaya çalışan, evinde bütün dolapların içinde örtü serili olan, anormal derecede temizliğe düşkün, evinin düzenini kendisi sağlayan biriyim.
Biraz da özelinize gelecek olursak, 17 yıldan sonra ayrılık kararını nasıl aldınız?
Ben almadım, eşim aldı.
Siz yengeç burcusunuz, dolayısı ile de duygusalsınız. Karar karşısında duyunca ne hissetiniz?
Bir kere kararı içimize sindirmek konusunda ikimiz de hemfikir olduk. Bir süre ayrı yaşadık. Bunu hiç kimse bilmiyordu. O süreç zarfında devam edebiliriz kararı da çıkabilirdi. Devam ederiz kararı çıkmayınca resmen boşanma gerçekleşti ve ilişkimiz bitti.
Genelde ayrılık kararlarını bayanlar alır, eşinizi korumak amacıyla mı böyle söylüyorsunuz?
Öyle oldu ve bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Bir süre sonra birisi tarafından bir karar alınmışsa ona direnemiyorsunuz. Çocuğumuz çok ufaktı tabii bunu böyle değerlendirince ayrılığı anlamak çok mümkün olmuyor ama yapılacak bir şey yok, Allah her şeyin hayırlısını versin diyerek geçiyorsunuz.
17 yıl boyunca hiç aldatıldığınızı düşündünüz mü?
Yani bilemiyorum, şimdi elimde kanıt olmadan aldatıldım demek, karşı tarafa karşı haksızlık olur...
Yüreğinizden gelen hisle soruyorum.
Ama bunlar hisle olmuyor. Böyle şeylerin kanıtlarının olması gerekiyor. Aramızda hiçbir zaman böyle bir şey konuşulmadı, hiçbir zaman böyle bir şey gündeme gelmedi. Ayrılma sebebi aldatma mı değil mi diye soruyorsanız ben böyle bir şey hissetmedim ama geçmiş dönemde var mıdır yok mudur, bilemem. Görsem, evet derim vallahi, ben de eşşek başı değilim. Kendini hiç öyle ezdirecek birine benzemiyorum, işim olmaz. Çok seviyorum, aşığım diye, üzerime bassın, geçsin, inanın tırnak ucu olanına kadar tahammül yok bende.
Hakikaten eşiniz sizden ayrılmak istediği zaman üzülmediniz mi?
Ben çok duygusal bir insanım ama böyle olmak zorundayım. Beni benden başka kim düşünecek? Hayatta iki şey istiyorum. Birincisi çocuğumun ve kendimin sağlığı, ikincisi Allah işime, gücüme zeval vermesin. Aşk, meşk acısı, birileri beni çok beğensin, erkeklerin rüyalarını süsleyen kadın olayım, bu kadın ben değilim.
Tekrar evlenmek gibi bir düşünceniz var mı?
Bilmem, bu kadar kötü örnekler gördükten sonra... Kötü örnek derken kendimi kastetmiyorum çünkü ben hala daha ayrıldığım insanla selamı-sabahı olan, onun arzu ettiği ve kendi arzu ettiğim zaman konuşan bir insanım, Allah´ıma şükürler olsun, orta yerlerde birbirimizi rezil etmedik. 17 yılımıza da saygımız var. En önemlisi çocuğumuza saygımız var. Şu anda tanınmış ya da tanımamış evliliklerin geldiği noktaları, yaşadıklarını görüyorum. Allah saklasın, utanç vesikası yani.
Aşka tamamen mi kapadınız kendinizi?
Ben aşka inanmıyorum ki. Aşk- meşk gibi şeylere hiçbir inancım yok. Yani insanların evlatlarına aşkları olmadıktan sonra seni mi sevecekler, beni mi sevecekler sanıyorsunuz? Geçin geçin bunları... Gerçekten bu hayat ne üzerine kurulu biliyor musunuz, bu hayat önce kendimizi kandırma üstüne, sonra da ucu bucağı olmayan kuyrukları taaa arş-ı alaya kadar çıkan yalanlar üzerine kurulu. Yalanlardan sıtkım sıyrıldı, bıktım. Haaa iyi bir yol arkadaşlığı yapılabilir. Hayatımda saygı önemli. Biri bana saygı duymuyorsa gerçekten beni sevmesi mümkün değil. İçinde saygı olmayan bir sevgi istemiyorum.
Yasemin Topoğlu/Q´en magazin dergisi