Ödüllü gazeteciye Cumhurbaşkanı'na hakaretten dava!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan gazetecilere bir isim daha eklendi.
Bugün gazetesi yazarı Yavuz Baydar hakkında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle kamu davası açıldı. Baydar’ın, değişik tarihlerde köşesinde yer verdiği "Tek hedef var artık; Sorunlu İktidarı Uzattıkça Uzatmak" ve "Değişmiştir derken sistemi çökertmek ancak böyle olur" başlıklı yazılarında Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi kapsamında Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu işlediği iddia edildi.
Yıllarca okur temsilcisi olarak görev yaptığını belirten Yavuz Baydar, "Nefret söylemiyle mücadele adına sayısız yazı yazdım. İşim gereği eleştiri ve hakaret arasındaki sınırı gayet iyi bilirim. Dolayısıyla, içinde Cumhurbaşkanı'ndan 'Sayın' sıfatıyla söz edilen ve eleştirel görüşlerden bir alıntının yer aldığı bu iki yazıda hangi mantığa göre hakaret bulunmuş, anlamakta güçlük çekiyorum" yorumunu yaptı.
Baydar: Üzgünüm, medyamız ve ülke adına endişeliyim
Eleştirel olmanın, sorgulamanın ve okurları uyarmanın, gazetecilerin mesleki sorumluluğu olduğunu hatırlatan Baydar, "Dilerim bir gün hoşgörünün galebe çalacağı günlere de ulaşırız. Üzgünüm, medyamız ve ülke adına endişeliyim" dedi. Baydar, şunları söyledi:
“35 yıllık gazetecilik hayatımın 15 yılı ombudsmanlık (okur temsilciliği) yaparak geçti. Medyada etik ve ahlakın kök salması için onca yıl elimden geleni yaptım. Yapmaya çalıştığım için bir kez Doğan bir kez de Sabah grubundan kovulma onuruna da mazhar oldum. Nefret söylemiyle mücadele adına sayısız yazı yazdım. İşim gereği eleştiri ve hakaret arasındaki sınırı gayet iyi bilirim. Dolayısıyla, içinde Cumhurbaşkanı'ndan 'Sayın' sıfatıyla söz edilen ve eleştirel görüşlerden bir alıntının yer aldığı bu iki yazıda hangi mantığa göre hakaret bulunmuş, anlamakta güçlük çekiyorum. Bizler, yani bu medyada işini yapmaya çalışanlar, Anayasa'nın ve yasaların, ayrıca altında ülke olarak imzamızın bulunduğu uluslararası sözleşmelerin bize tanıdığı güvencelerle, en doğal hakkımız olan haber verme, iktidar odaklarını eleştirme hakkını - ki bu hak tüm yurttaşlara da aynen tanınmıştır - kullanıyoruz. Eleştirel olmak, sorgulamak, uyarmak, bizim meslek sorumluluğumuzdur. Eleştirmeye de devam edeceğiz. Soruşturulan başka pek çok meslektaşıminki gibi bu yazılarda hiçbir hakaret niyeti yoktur, eleştiri hakkı kullanılmıştır. Dilerim bir gün hoşgörünün galebe çalacağı günlere de ulaşırız. Üzgünüm, medyamız ve ülke adına endişeliyim."
Avrupa Basın Özel Ödülü'nü aldı
Geçtiğimiz sonbaharda Harvard Üniversitesi Kennedy School'da araştırma görevlisi olarak 'Türkiye medyasında otosansür ve yozlaşma' başlıklı bir rapor ortaya koyan Yavuz Baydar, meslek hayatının önemli bölümünü Ombudsman'lık (okur temsilcisii) yaparak geçirmişti.
'Akdeniz havzasında Doğu-Batı kültürerlerarası diyaloğa katkıları' nedeniyle geçtiğimiz haftalarda da İtalya'nın prestijli 'Caravella Mare Nostrum' ödülüne layık görülmüştü. Ödülünü 12 Eylül'de Otranto'da düzenlenecek bir törenle alacak Baydar 2014 yılında da 'gazetecilik mesleğinde mükemmeliyet' gerekçesiyle, 'Avrupa Pulitzer'i diye nitelenen Avrupa Basın Özel Ödülü'nü almıştı.
Yıllarca okur temsilcisi olarak görev yaptığını belirten Yavuz Baydar, "Nefret söylemiyle mücadele adına sayısız yazı yazdım. İşim gereği eleştiri ve hakaret arasındaki sınırı gayet iyi bilirim. Dolayısıyla, içinde Cumhurbaşkanı'ndan 'Sayın' sıfatıyla söz edilen ve eleştirel görüşlerden bir alıntının yer aldığı bu iki yazıda hangi mantığa göre hakaret bulunmuş, anlamakta güçlük çekiyorum" yorumunu yaptı.
Baydar: Üzgünüm, medyamız ve ülke adına endişeliyim
Eleştirel olmanın, sorgulamanın ve okurları uyarmanın, gazetecilerin mesleki sorumluluğu olduğunu hatırlatan Baydar, "Dilerim bir gün hoşgörünün galebe çalacağı günlere de ulaşırız. Üzgünüm, medyamız ve ülke adına endişeliyim" dedi. Baydar, şunları söyledi:
“35 yıllık gazetecilik hayatımın 15 yılı ombudsmanlık (okur temsilciliği) yaparak geçti. Medyada etik ve ahlakın kök salması için onca yıl elimden geleni yaptım. Yapmaya çalıştığım için bir kez Doğan bir kez de Sabah grubundan kovulma onuruna da mazhar oldum. Nefret söylemiyle mücadele adına sayısız yazı yazdım. İşim gereği eleştiri ve hakaret arasındaki sınırı gayet iyi bilirim. Dolayısıyla, içinde Cumhurbaşkanı'ndan 'Sayın' sıfatıyla söz edilen ve eleştirel görüşlerden bir alıntının yer aldığı bu iki yazıda hangi mantığa göre hakaret bulunmuş, anlamakta güçlük çekiyorum. Bizler, yani bu medyada işini yapmaya çalışanlar, Anayasa'nın ve yasaların, ayrıca altında ülke olarak imzamızın bulunduğu uluslararası sözleşmelerin bize tanıdığı güvencelerle, en doğal hakkımız olan haber verme, iktidar odaklarını eleştirme hakkını - ki bu hak tüm yurttaşlara da aynen tanınmıştır - kullanıyoruz. Eleştirel olmak, sorgulamak, uyarmak, bizim meslek sorumluluğumuzdur. Eleştirmeye de devam edeceğiz. Soruşturulan başka pek çok meslektaşıminki gibi bu yazılarda hiçbir hakaret niyeti yoktur, eleştiri hakkı kullanılmıştır. Dilerim bir gün hoşgörünün galebe çalacağı günlere de ulaşırız. Üzgünüm, medyamız ve ülke adına endişeliyim."
Avrupa Basın Özel Ödülü'nü aldı
Geçtiğimiz sonbaharda Harvard Üniversitesi Kennedy School'da araştırma görevlisi olarak 'Türkiye medyasında otosansür ve yozlaşma' başlıklı bir rapor ortaya koyan Yavuz Baydar, meslek hayatının önemli bölümünü Ombudsman'lık (okur temsilcisii) yaparak geçirmişti.
'Akdeniz havzasında Doğu-Batı kültürerlerarası diyaloğa katkıları' nedeniyle geçtiğimiz haftalarda da İtalya'nın prestijli 'Caravella Mare Nostrum' ödülüne layık görülmüştü. Ödülünü 12 Eylül'de Otranto'da düzenlenecek bir törenle alacak Baydar 2014 yılında da 'gazetecilik mesleğinde mükemmeliyet' gerekçesiyle, 'Avrupa Pulitzer'i diye nitelenen Avrupa Basın Özel Ödülü'nü almıştı.