Efendim; yeni açılım süreci Devlet Bahçeli’nin onca ısrarlı çabasına rağmen bir süredir “Rölanti” de gibi duruyordu. O yüzden Bahçeli birkaç kez hatırlatma gereği duydu. Hatta bastırıp durdu. Bilhassa ortağı AK Parti’ye nazire yaparcasına. Nihayet şimdi bir kıpırdanma başladı gibi. Lakin daha ortada -en azından bu satırların yazıldığı ana kadar- somut bir şey yok. Fakat her an yeni bir haber gelebilir…
Nitekim bir süredir ha bugün ha yarın diye İmralı ziyaretinin gerçekleşeceği söyleniyordu. Dün (Perşembe) bir şey olmadı. Bugün (Cuma) olabilir deniyor bakalım. Muhtemeldir. Adalet Bakanlığı’ndan izin bekleniyordu. Ziyareti gerçekleştirecek kişiler arasında DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık isimleri öne çıkıyordu. Ziyaretin bir süredir belirsiz kalışı bilhassa DEM’lileri rahatsız ediyordu. Sabırları kalmamış gibiydi. Öyle ki DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncay Bakırhan olayı “Oyalama taktiği” olarak bile değerlendirecekti.
AK Parti Şu Ana Kadar Top Çevirdi!..
Bir sıkıntı olduğu aşikârdı. Lakin bunun neden ve kimden kaynaklandığı tartışmalıydı. Örneğin geciktirenin AK Parti cenahı olduğu söyleniyordu. Aslında AK Parti olaya “esas”tan karşı olmasa da bir anlamda “usül” den karşı idi. Daha doğrusu “Zamanlama” ona ters geliyordu.
Seçim hesapları yapılırken şimdi zaten kan kaybetmiş partide tekrar oy kaybına yol açacak “Metaneli” bu iş nereden çıkmıştı? Şimdi sırası mıydı? O yüzden biraz mırın kırın ettiler, oyaladılar, top çevirdiler. Sonunda Bahçeli’yi fazla kızdırmamak gerektiğine karar verip, gönülsüzde olsa yarım ağız bir “Evet” dediler. Dediler ama içlerine tam sindirdikleri de söylenemez!..
Şimdilerde ise bari sürecin kendi inisiyatiflerinde yürümesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Ufak tefek ayarlar peşindeler. (Örneğin İmralı’ya gitmek için Adalet bakanlığı izni, muhtelif bahaneler gibi. Misal “Bütçe görüşmeleri” ile ne ilgisi var?) AK Parti’nin asıl derdi kendi iç siyasi geleceği ile ilgiliydi. Çelmeleme denmese bile bir ağırdan alma var. O yüzden işler ite kaka yürür gibiydi. Daha doğrusu yerinde sayıyordu!..
Suriye’deki Gelişmeler Belirleyicidir!..
Fakat şimdi işin rengi değişti. Suriye’deki gelişmelerle direkt ilgili bir hal aldı. (Zaten Türkiye’nin olacakları önceden bildiği hatta bir şekilde müdahil olduğu anlaşılıyordu) Açılımın bundan sonra alacağı boyut doğrudan Suriye ile ilgili. Bu içeriyi de etkileyecek. Sanırım şu ana kadar İmralı ziyaretinin bir türlü gerçekleşmemesinin asıl nedeni de bu. Suriye biraz olsun durulmadan adım atmak hiç kolay değil. Hele de durulmazsa işler hepten karışabilir!..
Muhtemelen şu an sürekli güncellenen değerlendirmeler yapılıyordur. Ana hedef belli olsa bile bunun hangi araçlarla, kimlerle, nereye kadar gidilebileceği Suriye’de oluşacak tabloya bağlı. Şu an bilinmeyenli denklem sayısı fazla görünüyor. Her devlet önünü görmek ister!..
Açılım Donduruldu mu?
Peki bu Açılımın “Dondurulduğu” ya da “beklemeye alındığı” anlamına gelir mi? Bence hayır. Sadece itidalli gitmek istiyorlar herhalde. Gidişattan öyle anlaşılıyor ki, açılım işlerinin hızı düşürüldü. (Tekrar hızlandırılabilir ama!) Bu bittiği ya da kesildiği anlamına gelmiyor. Hızlanıp hızlanmaması Suriye’den gelecek haberlere bağlı. Şimdilik fazla sıkıntı yok gibi görünüyor gerçi…
Şayet orada gidişat bilhassa PKK denetimindeki “Kürt bölgeleri”ne dair “Umut verici” işaretler taşırsa hızlanabilir. Sadece orası değil Suriye’deki yeni konjonktüründe biraz oturması gerekiyor. Bu netleşmeden, Türkiye’yi ileride zora sokacak bağlayıcı bir takım sözler verilmek istenmiyor anlaşılan. Şu anda Suriye’deki konkjonktür en hassas noktasında ve yanlış adım atmaktan çekiniyor olabilirler. Yoksa vazgeçilmiş değil. Süreç devam ediyor…
“Apo’ya Ayıp Olmasın” Ziyaretleri!..
Diyelim ki İmralı ziyaretleri başladı. Bu durumda ilk anda ve biranda büyük adımlar beklemeyin. Ancak bu bir “Oyalama taktiği” nden ziyade şartların gerektirdiği bir “Bekleme” süreci. Apo’nun vereceği mesaj içerisini, Kandil’i, DEM’i etkileyecek. (Bilhassa DEM’in elini rahatlatır ve güçlendirir) Ancak belki de hepsinden önemlisi Rojava diye tabir edilen bölgedeki PKK uzantısı hareket. YPG’nin durumu netleşmeden burada somut adım atmak biraz zor…
Devletinde bir hesabı olmalı. Bu işler hemen “Yapalım, edelim” le olmuyor. Demek ki bazı şeylere “İnce ayar” çekilmesi gerekiyor. Devletin bu konudaki ciddiyetine, iradesine zarar gelmemesi gerek. Kimse İmralı’ya çay, kahve içmeye gitmiyor. Bu sağlanmadan devlet adına verilecek taahhütlerin güven kaybı yaratmaması gerek. (Oslo görüşmelerinden ve Habur aceleciliğinden ağzı yanan devlet yoğurdu üfleyerek yemek istiyor!) O yüzden şu aşamada yapılacak bütün ziyaretler “Isınma turları”, “Dostlar alışverişte görsün” ziyaretleri gibi olacaktır. Olsun, o da bir adımdır diyelim bari…
Tüm taraflar İçin Geçerlidir!..
Ziyaretler her an gerçekleşebilir. Belki de şu an siz bu satırları okurken İmralı yolunda bile olabilirler. (Ya da yeni yıl sonrasına da atılabilir!) Bugün ya da sonra gerçekleşmek zorunda. Fakat her şey ne olursa olsun şu dakika gerçekte Suriye’ye endeksli. (Ayrıca burnumuzun ucu kaynarken mayına basmamak gerek!) Öcalan’ın bile bir kulağının orada olduğuna eminim.
Aslında beklemek ya da sürece yaymak -fazla uzun olmadığı sürece- onunda işine gelebilir. Yani olay tek taraflı sayılamaz. Muhtemelen o da önünü görmek, kartlarını bilmek istiyor olabilir. Az sabredin, her şey, her an olabilir. Belki de olmaya başlamıştır bile!..
27. 07. 2024