''O YAZI HAYATIMIN YAZISIYDI, GEREKİRSE FATİH ALTAYLI'YA YİNE KÜFÜR EDERİM!''
Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya, Fatih Altaylı'ya küfür dolu yazısının arkasında durdu
KÜFREDİYORSAM, VARDIR BİR SEBEBİ
Eğilecek-bükülecek, ezilecek-büzülecek değilim... Bir “aşağılık kompleksi”ne girip, hiç kimseye yaltaklanacak da değilim...
“38 yıllık meslek hayatı”mda; her “insan”ın olduğu gibi, benim de çok “hata”larım, çok “yanlış”larım olmuştur... “Olgu-algı” meselesinde, bir olayı yanlış algılayıp, yanlış yorum yaptığım da olmuştur...
Ama, hepiniz biliyorsunuz, hepiniz şahidimsiniz ki, yaptığım yanlış yorumlarla, insanları yanlış kanaatlere sevkettiğimde hemen “özür” dilemiş, yazının muhatapları tarafından gönderilen “açıklama”ları hiç çekinmeden yayınlamışımdır.
Zira, bu konuda, son derece “titiz” bir insanım... Çünkü ben, “bu dünya”nın ötesinde, bir de “ahiret” hayatı olduğuna iman ediyorum... “Hesap günü”nde; “kulluk görevleri”nde yapılan “hata”ların, “yanlış”ların ve hatta işlenen “günah”ların Cenab-ı Allah tarafından belki “affedilebileceğini” ama “kul hakkı”nın asla affedilmeyeceğini gayet iyi biliyorum...
Bunun için de; ahirete “kul hakkı” ile gitmeyeyim diye, sık sık “helâllik” diler, “haklı” bile olsam, “özür” dilemeyi bir erdem sayarım...
“Kendimle” ilgili hiçbir “öfke”ye kapılmam, hele de, asla “kin” tutmam.
Affederim... Unuturum.
O YAZIYI YİNE YAZARIM!
Biliyorum, merak ediyorsunuz;
“Bu yazı da nereden çıktı?”
Efendim, Oktay Ekşi; malumlarınız olduğu üzre, “Bu ülkenin Başbakanı ve Hükümet üyeleri” hakkında, “Bunlar analarını bile satarlar” dediği için “istifa” etti.
İşte bu istifayı “hazmedemeyen” ve “Oktay Ekşi’nin hıncını” benden çıkarmak isteyen çevreler, benim üzerimden Başbakan Tayyip Erdoğan’a çakmak istemişler.
Gazetelerin “sürmanşet”lerinden ve “köşe”lerinden saldırıp, demişler ki;
“Küfretti diye bir gazetecinin kellesini alan Başbakan Tayyip Erdoğan, bir gazeteciye “O... çocuğu” diyen yazarı hiç yanından ayırmıyor!..
Fatih Altaylı için ağza alınmayacak küfürler eden Akit yazarı Hasan Karakaya, Tayyip’in uçağından inmiyor!”
Çok doğru...
Ben, Fatih Altaylı’ya gerçekten de “küfür ve hakaret” dolu bir cevap verdim!..
O yazı, “hayatımın yazısı”ydı!..
Öyle sanıyorum ki; bir daha “o yazıyı aşacak” bir yazı yazamam!..
Yazmak da istemem!..
Ama hemen söyleyeyim;
“Başörtülü” kadınlara yine “hakaret” edilirse, yine “iftira” atılırsa ve yine “sövülür” ise; “uysal koyun” olmaktan çıkar, yine “aslan” kesilirim!..
Hiç çekinmem, söverim!..
HAKETTİ, CEVAP VERDİM!
Gelelim “Fatih Altaylı meselesi”ne...
Aslında, ben o defteri yıllar önce kapatmıştım... Çünkü, Şimdiki Fatih Altaylı, 11 yıl öncesine göre, “başörtülü”lere karşı “daha anlayışlı” bir tavır sergiliyor...
Ama, “o günkü Fatih Altaylı” böyle değildi... “Başörtülü” öğrencilere “çok ağır hakaretler” yaptı, çok ağır “iftira”lar attı!..
Ben de, 10 Ekim 1999 tarihli Ayna’da hakettiği cevabı verdim.
Benim o yazımı 11 yıl sonra hatırlatıp, benim üzerimden Tayyip Erdoğan’a çakmak ve böylece “Oktay Ekşi’yi aklamak” isteyenler, yazımdaki “küfür ve hakaret”leri yazarken, “Fatih Altaylı’nın o günlerde neler dediğini” de yazsalardı, millet, niye küfrettiğimi anlardı...
Sormadılar mı hiç;
“Fatih Altaylı nasıl bir hakarette bulunmuştu ki, Hasan Karakaya bu yazıyı yazmak zorunda kaldı..”
Evet, o yazıyı yazdım, çünkü;
Fatih Altaylı, bir radyo programında, “Başörtülü” öğrenciler için; çok çok affedersiniz, “kevaşe” demişti!..
“Fahişe” demişti!..
“Sizi gidi alçak fahişeler sizi!.. Bellenmesi gereken fahişeler” demişti!..
Daha da hızını alamayıp;
“Başörtülü öğrenciler” için, “200 milyonu bastır soyunsunlar, 300 milyonu ver başka şey yapsınlar” diyerek, son derece “bayağı” ve “iftira” dolu “hakaret”ler savurmuştu!..
Ben, işte buna cevap verdim!..
Aynı şeyleri bugün desin,
Aynı cevabı yine veririm!
ALTAYLI DA KAYBETTİ!
Fatih Altaylı dünkü yazısında, Oktay Ekşi’nin hiç olmazsa “özür” dilediğini söyleyip, eklemiş;
“Hasan Karakaya, benim için çok daha ağırını kaleme aldı. (...) Üstelik özür bile dilemedi... Hakkımı mahkemede aradım... Kazandım da!”
Sorarım kendisine;
Sen “iftira” attığın “başörtülü”lerden “özür” diledin mi ki, benden özür bekliyorsun!
Sen, “başörtülü hanımlar”dan özür dile ki, ben de senden özür dileyeyim!..
“Tazminat” meselesine gelince...
Doğru, o dâvâyı kazandın... Hatta evime “haciz memurları”nı bile gönderdin... Ama, “başörtülü öğrencilerin de senden tazminat kazandığını” niye söylemiyorsun!..
Yoksa, “dâvâyı kaybettiğini” söylemekten utanıyor musun?
Benden aldığın parayı,
Sen de “başörtülü”lere ödemedin mi!..
Onu da söyle ki; benden kazandığın parayı başörtülülere ödediğini millet bilsin!..
........
Her neyse... “Müflis tüccar”ların “eski defterleri karıştırması” gibi, yeniden o günlere dönmek istemiyorum.
Kendileri yazdılar, cevap verdim...
Milletimiz “gerçekleri bilsin” diye!..
Uzun lâfın kısası;
“Küfrediyorsam, vardır bir sebebi!”
Ben, Oktay Ekşi’nin yaptığı gibi, durduk yerde, hiç kimseye sövmem!..
Eğer sövmüşsem,
Mutlaka haketmişlerdir!..
Hakederlerse, yine söverim!..
Hasan Karakaya / Yeni Akit
Eğilecek-bükülecek, ezilecek-büzülecek değilim... Bir “aşağılık kompleksi”ne girip, hiç kimseye yaltaklanacak da değilim...
“38 yıllık meslek hayatı”mda; her “insan”ın olduğu gibi, benim de çok “hata”larım, çok “yanlış”larım olmuştur... “Olgu-algı” meselesinde, bir olayı yanlış algılayıp, yanlış yorum yaptığım da olmuştur...
Ama, hepiniz biliyorsunuz, hepiniz şahidimsiniz ki, yaptığım yanlış yorumlarla, insanları yanlış kanaatlere sevkettiğimde hemen “özür” dilemiş, yazının muhatapları tarafından gönderilen “açıklama”ları hiç çekinmeden yayınlamışımdır.
Zira, bu konuda, son derece “titiz” bir insanım... Çünkü ben, “bu dünya”nın ötesinde, bir de “ahiret” hayatı olduğuna iman ediyorum... “Hesap günü”nde; “kulluk görevleri”nde yapılan “hata”ların, “yanlış”ların ve hatta işlenen “günah”ların Cenab-ı Allah tarafından belki “affedilebileceğini” ama “kul hakkı”nın asla affedilmeyeceğini gayet iyi biliyorum...
Bunun için de; ahirete “kul hakkı” ile gitmeyeyim diye, sık sık “helâllik” diler, “haklı” bile olsam, “özür” dilemeyi bir erdem sayarım...
“Kendimle” ilgili hiçbir “öfke”ye kapılmam, hele de, asla “kin” tutmam.
Affederim... Unuturum.
O YAZIYI YİNE YAZARIM!
Biliyorum, merak ediyorsunuz;
“Bu yazı da nereden çıktı?”
Efendim, Oktay Ekşi; malumlarınız olduğu üzre, “Bu ülkenin Başbakanı ve Hükümet üyeleri” hakkında, “Bunlar analarını bile satarlar” dediği için “istifa” etti.
İşte bu istifayı “hazmedemeyen” ve “Oktay Ekşi’nin hıncını” benden çıkarmak isteyen çevreler, benim üzerimden Başbakan Tayyip Erdoğan’a çakmak istemişler.
Gazetelerin “sürmanşet”lerinden ve “köşe”lerinden saldırıp, demişler ki;
“Küfretti diye bir gazetecinin kellesini alan Başbakan Tayyip Erdoğan, bir gazeteciye “O... çocuğu” diyen yazarı hiç yanından ayırmıyor!..
Fatih Altaylı için ağza alınmayacak küfürler eden Akit yazarı Hasan Karakaya, Tayyip’in uçağından inmiyor!”
Çok doğru...
Ben, Fatih Altaylı’ya gerçekten de “küfür ve hakaret” dolu bir cevap verdim!..
O yazı, “hayatımın yazısı”ydı!..
Öyle sanıyorum ki; bir daha “o yazıyı aşacak” bir yazı yazamam!..
Yazmak da istemem!..
Ama hemen söyleyeyim;
“Başörtülü” kadınlara yine “hakaret” edilirse, yine “iftira” atılırsa ve yine “sövülür” ise; “uysal koyun” olmaktan çıkar, yine “aslan” kesilirim!..
Hiç çekinmem, söverim!..
HAKETTİ, CEVAP VERDİM!
Gelelim “Fatih Altaylı meselesi”ne...
Aslında, ben o defteri yıllar önce kapatmıştım... Çünkü, Şimdiki Fatih Altaylı, 11 yıl öncesine göre, “başörtülü”lere karşı “daha anlayışlı” bir tavır sergiliyor...
Ama, “o günkü Fatih Altaylı” böyle değildi... “Başörtülü” öğrencilere “çok ağır hakaretler” yaptı, çok ağır “iftira”lar attı!..
Ben de, 10 Ekim 1999 tarihli Ayna’da hakettiği cevabı verdim.
Benim o yazımı 11 yıl sonra hatırlatıp, benim üzerimden Tayyip Erdoğan’a çakmak ve böylece “Oktay Ekşi’yi aklamak” isteyenler, yazımdaki “küfür ve hakaret”leri yazarken, “Fatih Altaylı’nın o günlerde neler dediğini” de yazsalardı, millet, niye küfrettiğimi anlardı...
Sormadılar mı hiç;
“Fatih Altaylı nasıl bir hakarette bulunmuştu ki, Hasan Karakaya bu yazıyı yazmak zorunda kaldı..”
Evet, o yazıyı yazdım, çünkü;
Fatih Altaylı, bir radyo programında, “Başörtülü” öğrenciler için; çok çok affedersiniz, “kevaşe” demişti!..
“Fahişe” demişti!..
“Sizi gidi alçak fahişeler sizi!.. Bellenmesi gereken fahişeler” demişti!..
Daha da hızını alamayıp;
“Başörtülü öğrenciler” için, “200 milyonu bastır soyunsunlar, 300 milyonu ver başka şey yapsınlar” diyerek, son derece “bayağı” ve “iftira” dolu “hakaret”ler savurmuştu!..
Ben, işte buna cevap verdim!..
Aynı şeyleri bugün desin,
Aynı cevabı yine veririm!
ALTAYLI DA KAYBETTİ!
Fatih Altaylı dünkü yazısında, Oktay Ekşi’nin hiç olmazsa “özür” dilediğini söyleyip, eklemiş;
“Hasan Karakaya, benim için çok daha ağırını kaleme aldı. (...) Üstelik özür bile dilemedi... Hakkımı mahkemede aradım... Kazandım da!”
Sorarım kendisine;
Sen “iftira” attığın “başörtülü”lerden “özür” diledin mi ki, benden özür bekliyorsun!
Sen, “başörtülü hanımlar”dan özür dile ki, ben de senden özür dileyeyim!..
“Tazminat” meselesine gelince...
Doğru, o dâvâyı kazandın... Hatta evime “haciz memurları”nı bile gönderdin... Ama, “başörtülü öğrencilerin de senden tazminat kazandığını” niye söylemiyorsun!..
Yoksa, “dâvâyı kaybettiğini” söylemekten utanıyor musun?
Benden aldığın parayı,
Sen de “başörtülü”lere ödemedin mi!..
Onu da söyle ki; benden kazandığın parayı başörtülülere ödediğini millet bilsin!..
........
Her neyse... “Müflis tüccar”ların “eski defterleri karıştırması” gibi, yeniden o günlere dönmek istemiyorum.
Kendileri yazdılar, cevap verdim...
Milletimiz “gerçekleri bilsin” diye!..
Uzun lâfın kısası;
“Küfrediyorsam, vardır bir sebebi!”
Ben, Oktay Ekşi’nin yaptığı gibi, durduk yerde, hiç kimseye sövmem!..
Eğer sövmüşsem,
Mutlaka haketmişlerdir!..
Hakederlerse, yine söverim!..
Hasan Karakaya / Yeni Akit