O yarışmanın finalinden sonra psikoloğa gitmeyi düşündüm!
Cine5'te yayınlanan “İpek Tuzcuoğlu ile Yüzleşme”ye Sabah gazetesi tv eleştirmeni, sunucu ve yazar Yüksel Aytuğ konuk oldu.
İşte Yüksel Aytuğ'un ilginç açıklamaları:
“Eleştirirken beline beline vurmam”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Çoğu ünlü isimleri tanıyorsun onlarla yüzleştiğinde onlarla ilgili kalemini oynattığında nasıl oluyor, rahatsız olan oluyor mu?” sorusuna Yüksel Aytuğ “Hiç olmuyor. Sınırlara tabi olmadım. Şöyle bir güven sağlamışım, bu adam inandığı şeyleri yazar bu adam başkasının önerisiyle, dolduruşuyla yada grup dinamiklerini göz önüne alarak rakip şirketleri yererek bir şeyler yazmaz, bu adam ne görüyorsa onu yazar. Bana geri dönüşler öyle oluyor. İnanıyorlar. Bugüne kadar ağır eleştiren, mesafe koyan dışlayan kimse olmadı. Ben de yazarken çok fazla beline beline vurmam insanların. Çok eleştireceksem de mizahı kullanırım, çok da fazla incinmez o zaman insanlar. İşi biraz şakaya vurmak güzel tarafı.” diyerek cevap verdi.
“ Televizyondan arınma noktam belgesel izlemek”
İpek Tuzcuoğlu “Vaktinin çoğunu TV ekranlarının karşısında geçiriyorsun aslında bu senin için keyiften ziyade mesai değil mi? Röportajlarında arınma noktam belgesel seyretmek demişsin.” diye sorunca cevap veren Yüksel Aytuğ “Bu aralar ekranda da geçiriyorum. Gerçekten belgeselleri her gün 1-2 saat ruhumu çitilemek için kullanıyorum. Sürekli TV izlemek görsel, fiziki açıdan ve ruhen insanı kirletiyor. Her akşam dört haber bültenini seyretmek yetiyor insana. Terör, ölüm, felaket, kaos, siyasi polemikler insanın içini karartıyor. Arkasından diziler başlıyor. Diziler de entrikalar uçuşan kurşunlar, yalanlar, dolanlar, aldatmalar, ihanetler. 24.00 gibi belgesel kanalları açıyorum doğa belgeselleri izliyorum.” sözleriyle anlattı.
“Psikoloğa gitmeyi düşündüm”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Psikologlar diyorlar ki çok fazla TV seyretmek ruh sağlığı içinde iyi değil. Hiç psikoloğa gitme ihtiyacı hissettin mi?” sorusu üzerine tebessümle cevap veren Yüksel Aytuğ “Hissettim. Gelinim Olur musun’un üç saatlik finalini seyrettikten sonra. Abartıyorum tabii. Finaliydi çok olaylara sahne oldu. Semra kaynanayı not alarak üç saat izledikten sonra kendimi hakikaten pert olmuş hissettim. Bir ara danışmana danışsam mı diye içimden geçirdim ama fiiliyata dökmedim. Bir TV eleştirmeni orada mesai yapıyor. Beni diğer insanlardan ayıran bu. Bu benim korunma bariyerim. Ben ona kendimi kaptırarak bakmıyorum. Bir sekme, bir zaman sıçraması hemen beni gerçek hayata döndürüyor. O nedenle bu benim işim. Televizyondan gelen tüm dalgalar benim suratıma çarpmıyor, mesleki bir bariyerim var.” diyerek anlattı.
“Acun gerçekten iyi bir insan”
“İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme” programında eşiyle mutlu bir evliliği olduğunu anlatan Yüksel Aytuğ nikah şahitliğini yapmak için her türlü zorluğa rağmen nikahına gelen Hülya Avşar ve Acun Ilıcalı’yı da sevgiyle anıyor. “Bizim düğünümüz aile içinde aile dostlarımızın ve sevdiklerimizin katılacağı bir şeydi. Kulaktan kulağa yayıldı, dostlarımız hepsi çok istediler katılmayı sevdiğimiz herkes. Oradaki ünlüler düğünü medyaya yansıtmak adına gelen insanlar değil ailece görüştüğümüz insanlar. Hülya Avşar ve Acun Ilıcalı nikah şahidimizdi. Acun’la, Hülya Yetenek Sizsiniz seçmelerindeydiler. Afyon Karahisar’da seçmeleri bitirdiler Acun’un özel uçağına atladılar ucu ucuna yetiştiler. Nikahımızı kıyan Mustafa Sarıgül 15 dakika Acun’u bekledi. Acun koltuk değnekleriyle geldi. Gördüğüm zamanda “helal olsun” dedim. Ben onun yüreğine inanırdım. İyi insanlar iyi şeyler yapar bana göre. Acun gerçekten iyi bir insan iyiliğini bir kez de orada gösterdi. Nikahımızın esprisi şuydu, o zamanlar meşhurdu 3 evet. Biz evet dedikten sonra şahitlerimiz de evet kartlarını çıkarttılar.” diyerek paylaştı.
“Aşk bir evlilikte olmazsa olmaz”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Evlilik nasıl etkiliyor insanı nasıl bir yüzleşme gençken yapılanla daha olgun yaşlarda yapılan evlilik mukayesesi desem?” sorusu üzerine Yüksel Aytuğ “Valla şöyle oluyor. Bir kere kendini daha garantiye alıyorsun. Aşkın uçucu bir şey olduğunu düşünüyorsan, gerçek sevgiyi arıyorsun ileriki yaşlarda. Yani evleneceğin insanı değil, hayatını nihayet ettireceğin insanı seçiyorsun bu yaşlarda. Farkı budur. Daha ince eleyip sık dokuyorsun karakter özelliklerini daha fazla analiz ediyorsun ve sürekli projeksiyon yapıyorsun, ömrünün geride kalan kısmına doğru. Aşk bir evlilikte olmazsa olmaz. Mantık evliliği, düşünce birlikteliği tanımları bana samimi ve gerçek gelmiyor. “ sözleriyle cevap verdi.
“Evlilik programları rating ve reklam için yapılan TV şovları”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Toplum tarafından ve evlilik programlarının üstünden gidersek oradaki yüzleşmeler ne sorgulanması esas olay ne?” sorusuna cevap veren Yüksel Aytuğ “Onları sosyolojik açıdan ne kadar veri olarak kabul edebiliriz, Televizyon şovudur. Reklam, rating almak adına yapılan bir şovdur. Oradaki insanlar iki dakikalık çay içme sürelerinde birbirlerini ne kadar tanıyıp anlayabilirler. Birlikteliklerin geleceği istikbali ne kadar olabilir. Bana gerçekçi gelmiyor. Bir vesile olabilir. Başka bir ortamda tanışamayacak olan insanları bir araya getiren bir vesile olduğunu kabul ediyorum ama ondan sonrası açıkçası bana inandırıcı gelmiyor. İzdivaç programları bana göre sadece ve sadece birer Televizyon programıdır.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.
“Tam bir televizyon çocuğuydum”
Tam bir televizyon çocuğu olarak büyüdüğünü anlatan Yüksel Aytuğ Televizyon gerçekten benim üçüncü ebeveynim bana hayatı öğreten üçüncü kişi ben Televizyon çocuğuyum. Bizim çocukken üç hobimiz vardı ya futbol oynardık ya sinemaya giderdik yada Muhammed Ali Clay’in maçlarını seyrederdik. İlk hatırladığım Armstrong’un aya inişi . Ben onu seyrettim. Mahalledeki ilk televizyon bizdeydi. Babam rahmetli elektroniğe çok düşkündü, yeni çıkan elektronik alet ne varsa getirirdi. Televizyonu getirdiğinde İTÜ haftada iki gün yayın yapıyordu. Sevgili Halit Kıvanç abimizin bir tabiri vardı telesafirler gelirlerdi Kaçak’ı izlemeye Köle Isaura izlemeye. Televizyon evimize geldiğinde ben tahmin ediyorum 6 yaşında filandım. Marmara Adası’ndan gelmiştik evimize. Babam bize sürpriz yapmıştı. Kahverengi kasası ile salonun ortasında televizyon ben tutturdum illa açın diye. Yayın yok dediler açtılar karıncalar var. Ben o kumun başına oturdum, kendimi televizyon seyretmeye o kadar hazırlamışım ki o taneciklerin arasında kovboy filmi ve Kızılderililer sahnesini kafamda canlandırdım. Yayın yokken ilk kovboy filmini seyreden kişi oldum. Ömercik gibi olmak büyük hayalimdi filmlerini seyrederken benim rüyalarıma girerdi. Ben rüyalarımda hep Ömercik’tim. O kadar özenmişim ki saçlarımda öyleydi.” diyerek çocukluk anılarını anlattı.
“Çocuklar daha fazla meta olarak kullanılıyor”
Programına da konuk ettiği Emir Berke Zencidi ve çocuk oyuncularla ilgili Yüksel Aytuğ “Şöyle bir endişem vardı. Bu şöhret bu çocuğa ağır gelir mi, az değil dört sene oldu tanıyalı. Onun altında ezilir şımarır mı çocukluğunu ıskalar mı diye endişelerim vardı. Müthiş bir ailesi var pedagoglar ve oyuncu koçu var sette. Gerçekten profesyonel bir ekip tarafından korunuyor ve gözetiliyor. Onun için çok sağlam ilerliyor. Sadece sinemada değil her yerde yumuşak karnımız çocuk. Türk halkı zaten çocuğa karşı özel bir hassasiyeti var. Barış Manço’yu sevilen bir kişi kılan özelliği çocuk ruhundan anlaması, çocukla çocuk olmasıydı. Çocuk çekirdek ailenin merkezi. İnsanlar çocukları olduktan sonra kendi yaşamlarını terk edip çocukları için yaşamaya başlıyor bu kadar önemsenince. Avrupa’da öyle değil. Biz o evrede değiliz çocuk hala kutsal. Bunu keşfeden reklamcılar, dizi yapımcıları yönetmenleri haber editörleri var. Çocuk aslında giderek daha fazla meta olarak kullanılmaya başlıyor.” diyerek düşüncelerini İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de paylaştı.
“Kader Barış Akarsu ile hep yollarımızı kesiştirdi”
Erken ölümüyle hayranlarını üzen Barış Akarsu ve Yüksel Aytuğ’un yollarını kader hep kesiştirmiş. “Barış Akarsu yarışmacı olarak çıktı karşımıza. Karadeniz’den gelmiş. Kumsallarda ateş yakılıp gitar çalan yakışıklı genç olarak geldi ama öyle bir ışığı aurası kocaman yüreği vardı ki o stüdyoyu hepimizi içine aldı, fethetti, kuşattı. Sonra başka yeteneği ortaya çıktı, oyunculuğu. Orada da başarılı buldum. Kader bizi hep birleştiriyordu. Yollarımız çatışıyordu. Bir alışveriş merkezine gidiyordum karşılaşıyorduk. Beşiktaş’ta oturuyordu karşılaşırdık. Bir de acayip bir çocuk düşkünlüğü vardı. Bizzat şahit oldum Bodrum’da çekimde. Set ekibini bekletti “benim çocuklara sözüm var onlarla langırt oynayacağım hepsi bekliyorlar” dedi. Set ekibi de bekleriz dedi. Onların gönlünü hoş etti sonra çekimine başladı. Lösemili çocuklara adamıştı kendini onlarla ilgili pek çok organizasyonun başını çekti. Gönül adamıydı, olduğu gibi görünen biriydi, iyi müzisyendi, iyi oyuncuydu, çok iyiydi. Belki de Allah çok iyi olduğu için bu dünyada daha fazla kirlenmesini istemedi.” diyerek Barış Akarsu ile ilgili hissettiklerini “İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme”de anlattı.
“ Ölümlerden ölüm beğendim”
İpek Tuzcuoğlu “Ölüme bakış açın nedir nasıl bakarsın ölüme?” diye sorunca cevap veren Yüksel Aytuğ “Ölüm çok uzağımda olan bir şey değil. Büyü filminin galası. Ölüme daha yakın olduğum başka bir anı hatırlamıyorum. Senin filmindi gitmiştik galasına. Benimde yanımda kuzenim vardı. Osman Yağmurdereli’nin o yangından sonra kanseri nüksetti vefat etti. En son şunu hatırlıyorum simsiyah duman çıkış kapısını bulamıyoruz, bulanlarda açamıyorlar çünkü kilitli. En büyük dileğimiz itfaiyenin kapıyı kırıp içeri girmesi ve insanları tahliye etmesi. Hemen bir metre önümde sarışın bir kız cep telefonuyla konuşuyor şöyle diyordu “ Anne bugüne kadar seni üzdüm biliyorum ama ne olur affet sanırım beş on dakika içinde öleceğiz.” diyor. Annesiyle vedalaşan bir kız vardı. Hatırladığım görüntülerden biri böyle. O siyahlığın içinde ışıkları gördüm. Dedim herhalde ölüm böyle bir şey. Oksijen son derece azalmış. Bir belgeselde izlemiştim, zehirli hava yükselirmiş, oksijen ağır basarmış yere tabana ne kadar yaklaşırsan nefes alma, hayatta kalma süren olurmuş herkese bunu söyledim. Yangın için yağmurlama sistemi açıldı yaka mendilimi çıkarttım, suyla ıslattım ve kuzenimin ağzını kapattım. Şunu düşündüm, iki duam oldu, birincisi “Allah’ım can alacaksan ne olur beni al onu kurtar ikincisi de Allah’ım ne olur beni alevle tanıştırma dumanla boğ. Ölümlerden ölüm beğenmek diye bir şey vardı ya ben orada ölümlerden ölüm beğendim. Beni yakma dumanla boğ diyerek. O kadar yakın duruyor ki ölüm bir son değil başlangıç hayırlısı neyse odur. “ diyerek ölümle yüzleşme anısını anlattı.
“Kendi zevkim için seyrettiğim dizi Kurtlar Vadisi”
Gündemdeki dizileri İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de değerlendiren Yüksel Aytuğ “Muhteşem Yüzyıl Türkiye’de prodüksiyonlu dönem dizilerinin de tutabileceğini ispatlayan bütün yapımcıların yüreğine güven aşılayan önemli bir yapım “ diyerek diziyle ilgili düşüncelerini açıkladı. Yüksel Aytuğ’un ilk bölümünden beri izlediği dizi ise Kurtlar Vadisi “Kurtlar Vadisi ilk bölümden beri asla ve asla kaçırmadım, kaçırsam bile sonradan seyrettiğim çok önemli bir dizi. Gelecekten haber bülteni gibi. Neyi işleseler iki ay sonra gerçekleşiyor. Müthiş. Ama şimdi Türkiye’nin gündemine onlar bile yetişmekte güçlük çekiyorlar. En başından beri hiç sektirmeden seyrediyorum. Kurtlar Vadisi’ni iş yapmak için değil kendi zevkim için seyrediyorum.” diyerek kişisel tercihini de paylaştı.
“Beyazıt Öztürk’ün modası geçmez”
İpek Tuzcuoğlu “Beyaz daha kaç sene ekranlarda olur. Yüksel Aytuğ’un öngörüsü nedir?” diye sorunca cevap veren Yüksel Aytuğ “Valla keşke 40 yıl daha onu izlesek elinde bastonuyla mikrofonu düşürdüğünü görsek onun modası yok. Bazı şeylerin modası geçmez, klasiktir. Beyaz’a da 40 yıl sonra sarılacağız.” diyerek ünlü showman Beyazıt Öztürk ile ilgili düşüncelerini anlattı.
“Halkın ne istediğini bilen varsa elini öperim”
İpek Tuzcuoğlu ile Yüzleşme’de halkın televizyondaki tercihleri konusunda da düşüncelerini açıklayan Yüksel Aytuğ “Halk sokaklarda mikrofon tuttuğumuzda belgesel istiyor. Ratinglere baktığımızda belgesellerin esamesi okunmuyor. Onun için halk bunu istiyor çok iddialı bir laf halkın ne istediğini bilen varsa gider elini öperim. “ dedi.
“Babam ölünce o şarkıyı dinleyemedim”
Babasını ailesinin uzun yıllardır yaşadığı Küçükkuyu’da toprağa verdiklerini anlatan Yüksel Aytuğ babasıyla ilgili duygularını İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de paylaştı. “Küçükkuyu’da toprağa verdik, hayatının son dönemini büyük bir mutluluk ve huzurla orada geçirdi. Bakımı için her hafta sonunu orada geçirdik. Ailece onun son zamanlarında huzurlu ve mutlu olması için bir şeyler yapmaya çalıştık. İnşallah onun bize yaptıklarının bir bölümünü ona verebilmişizdir. Hakim bey diye bilinirdi. Çevresi tarafından çok saygı, sevgi gören biriydi. Ondan sonra “Hakim bey” şarkısını da dinleyemez olduk.” dedi.
“Eleştirirken beline beline vurmam”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Çoğu ünlü isimleri tanıyorsun onlarla yüzleştiğinde onlarla ilgili kalemini oynattığında nasıl oluyor, rahatsız olan oluyor mu?” sorusuna Yüksel Aytuğ “Hiç olmuyor. Sınırlara tabi olmadım. Şöyle bir güven sağlamışım, bu adam inandığı şeyleri yazar bu adam başkasının önerisiyle, dolduruşuyla yada grup dinamiklerini göz önüne alarak rakip şirketleri yererek bir şeyler yazmaz, bu adam ne görüyorsa onu yazar. Bana geri dönüşler öyle oluyor. İnanıyorlar. Bugüne kadar ağır eleştiren, mesafe koyan dışlayan kimse olmadı. Ben de yazarken çok fazla beline beline vurmam insanların. Çok eleştireceksem de mizahı kullanırım, çok da fazla incinmez o zaman insanlar. İşi biraz şakaya vurmak güzel tarafı.” diyerek cevap verdi.
“ Televizyondan arınma noktam belgesel izlemek”
İpek Tuzcuoğlu “Vaktinin çoğunu TV ekranlarının karşısında geçiriyorsun aslında bu senin için keyiften ziyade mesai değil mi? Röportajlarında arınma noktam belgesel seyretmek demişsin.” diye sorunca cevap veren Yüksel Aytuğ “Bu aralar ekranda da geçiriyorum. Gerçekten belgeselleri her gün 1-2 saat ruhumu çitilemek için kullanıyorum. Sürekli TV izlemek görsel, fiziki açıdan ve ruhen insanı kirletiyor. Her akşam dört haber bültenini seyretmek yetiyor insana. Terör, ölüm, felaket, kaos, siyasi polemikler insanın içini karartıyor. Arkasından diziler başlıyor. Diziler de entrikalar uçuşan kurşunlar, yalanlar, dolanlar, aldatmalar, ihanetler. 24.00 gibi belgesel kanalları açıyorum doğa belgeselleri izliyorum.” sözleriyle anlattı.
“Psikoloğa gitmeyi düşündüm”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Psikologlar diyorlar ki çok fazla TV seyretmek ruh sağlığı içinde iyi değil. Hiç psikoloğa gitme ihtiyacı hissettin mi?” sorusu üzerine tebessümle cevap veren Yüksel Aytuğ “Hissettim. Gelinim Olur musun’un üç saatlik finalini seyrettikten sonra. Abartıyorum tabii. Finaliydi çok olaylara sahne oldu. Semra kaynanayı not alarak üç saat izledikten sonra kendimi hakikaten pert olmuş hissettim. Bir ara danışmana danışsam mı diye içimden geçirdim ama fiiliyata dökmedim. Bir TV eleştirmeni orada mesai yapıyor. Beni diğer insanlardan ayıran bu. Bu benim korunma bariyerim. Ben ona kendimi kaptırarak bakmıyorum. Bir sekme, bir zaman sıçraması hemen beni gerçek hayata döndürüyor. O nedenle bu benim işim. Televizyondan gelen tüm dalgalar benim suratıma çarpmıyor, mesleki bir bariyerim var.” diyerek anlattı.
“Acun gerçekten iyi bir insan”
“İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme” programında eşiyle mutlu bir evliliği olduğunu anlatan Yüksel Aytuğ nikah şahitliğini yapmak için her türlü zorluğa rağmen nikahına gelen Hülya Avşar ve Acun Ilıcalı’yı da sevgiyle anıyor. “Bizim düğünümüz aile içinde aile dostlarımızın ve sevdiklerimizin katılacağı bir şeydi. Kulaktan kulağa yayıldı, dostlarımız hepsi çok istediler katılmayı sevdiğimiz herkes. Oradaki ünlüler düğünü medyaya yansıtmak adına gelen insanlar değil ailece görüştüğümüz insanlar. Hülya Avşar ve Acun Ilıcalı nikah şahidimizdi. Acun’la, Hülya Yetenek Sizsiniz seçmelerindeydiler. Afyon Karahisar’da seçmeleri bitirdiler Acun’un özel uçağına atladılar ucu ucuna yetiştiler. Nikahımızı kıyan Mustafa Sarıgül 15 dakika Acun’u bekledi. Acun koltuk değnekleriyle geldi. Gördüğüm zamanda “helal olsun” dedim. Ben onun yüreğine inanırdım. İyi insanlar iyi şeyler yapar bana göre. Acun gerçekten iyi bir insan iyiliğini bir kez de orada gösterdi. Nikahımızın esprisi şuydu, o zamanlar meşhurdu 3 evet. Biz evet dedikten sonra şahitlerimiz de evet kartlarını çıkarttılar.” diyerek paylaştı.
“Aşk bir evlilikte olmazsa olmaz”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Evlilik nasıl etkiliyor insanı nasıl bir yüzleşme gençken yapılanla daha olgun yaşlarda yapılan evlilik mukayesesi desem?” sorusu üzerine Yüksel Aytuğ “Valla şöyle oluyor. Bir kere kendini daha garantiye alıyorsun. Aşkın uçucu bir şey olduğunu düşünüyorsan, gerçek sevgiyi arıyorsun ileriki yaşlarda. Yani evleneceğin insanı değil, hayatını nihayet ettireceğin insanı seçiyorsun bu yaşlarda. Farkı budur. Daha ince eleyip sık dokuyorsun karakter özelliklerini daha fazla analiz ediyorsun ve sürekli projeksiyon yapıyorsun, ömrünün geride kalan kısmına doğru. Aşk bir evlilikte olmazsa olmaz. Mantık evliliği, düşünce birlikteliği tanımları bana samimi ve gerçek gelmiyor. “ sözleriyle cevap verdi.
“Evlilik programları rating ve reklam için yapılan TV şovları”
İpek Tuzcuoğlu’nun “Toplum tarafından ve evlilik programlarının üstünden gidersek oradaki yüzleşmeler ne sorgulanması esas olay ne?” sorusuna cevap veren Yüksel Aytuğ “Onları sosyolojik açıdan ne kadar veri olarak kabul edebiliriz, Televizyon şovudur. Reklam, rating almak adına yapılan bir şovdur. Oradaki insanlar iki dakikalık çay içme sürelerinde birbirlerini ne kadar tanıyıp anlayabilirler. Birlikteliklerin geleceği istikbali ne kadar olabilir. Bana gerçekçi gelmiyor. Bir vesile olabilir. Başka bir ortamda tanışamayacak olan insanları bir araya getiren bir vesile olduğunu kabul ediyorum ama ondan sonrası açıkçası bana inandırıcı gelmiyor. İzdivaç programları bana göre sadece ve sadece birer Televizyon programıdır.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.
“Tam bir televizyon çocuğuydum”
Tam bir televizyon çocuğu olarak büyüdüğünü anlatan Yüksel Aytuğ Televizyon gerçekten benim üçüncü ebeveynim bana hayatı öğreten üçüncü kişi ben Televizyon çocuğuyum. Bizim çocukken üç hobimiz vardı ya futbol oynardık ya sinemaya giderdik yada Muhammed Ali Clay’in maçlarını seyrederdik. İlk hatırladığım Armstrong’un aya inişi . Ben onu seyrettim. Mahalledeki ilk televizyon bizdeydi. Babam rahmetli elektroniğe çok düşkündü, yeni çıkan elektronik alet ne varsa getirirdi. Televizyonu getirdiğinde İTÜ haftada iki gün yayın yapıyordu. Sevgili Halit Kıvanç abimizin bir tabiri vardı telesafirler gelirlerdi Kaçak’ı izlemeye Köle Isaura izlemeye. Televizyon evimize geldiğinde ben tahmin ediyorum 6 yaşında filandım. Marmara Adası’ndan gelmiştik evimize. Babam bize sürpriz yapmıştı. Kahverengi kasası ile salonun ortasında televizyon ben tutturdum illa açın diye. Yayın yok dediler açtılar karıncalar var. Ben o kumun başına oturdum, kendimi televizyon seyretmeye o kadar hazırlamışım ki o taneciklerin arasında kovboy filmi ve Kızılderililer sahnesini kafamda canlandırdım. Yayın yokken ilk kovboy filmini seyreden kişi oldum. Ömercik gibi olmak büyük hayalimdi filmlerini seyrederken benim rüyalarıma girerdi. Ben rüyalarımda hep Ömercik’tim. O kadar özenmişim ki saçlarımda öyleydi.” diyerek çocukluk anılarını anlattı.
“Çocuklar daha fazla meta olarak kullanılıyor”
Programına da konuk ettiği Emir Berke Zencidi ve çocuk oyuncularla ilgili Yüksel Aytuğ “Şöyle bir endişem vardı. Bu şöhret bu çocuğa ağır gelir mi, az değil dört sene oldu tanıyalı. Onun altında ezilir şımarır mı çocukluğunu ıskalar mı diye endişelerim vardı. Müthiş bir ailesi var pedagoglar ve oyuncu koçu var sette. Gerçekten profesyonel bir ekip tarafından korunuyor ve gözetiliyor. Onun için çok sağlam ilerliyor. Sadece sinemada değil her yerde yumuşak karnımız çocuk. Türk halkı zaten çocuğa karşı özel bir hassasiyeti var. Barış Manço’yu sevilen bir kişi kılan özelliği çocuk ruhundan anlaması, çocukla çocuk olmasıydı. Çocuk çekirdek ailenin merkezi. İnsanlar çocukları olduktan sonra kendi yaşamlarını terk edip çocukları için yaşamaya başlıyor bu kadar önemsenince. Avrupa’da öyle değil. Biz o evrede değiliz çocuk hala kutsal. Bunu keşfeden reklamcılar, dizi yapımcıları yönetmenleri haber editörleri var. Çocuk aslında giderek daha fazla meta olarak kullanılmaya başlıyor.” diyerek düşüncelerini İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de paylaştı.
“Kader Barış Akarsu ile hep yollarımızı kesiştirdi”
Erken ölümüyle hayranlarını üzen Barış Akarsu ve Yüksel Aytuğ’un yollarını kader hep kesiştirmiş. “Barış Akarsu yarışmacı olarak çıktı karşımıza. Karadeniz’den gelmiş. Kumsallarda ateş yakılıp gitar çalan yakışıklı genç olarak geldi ama öyle bir ışığı aurası kocaman yüreği vardı ki o stüdyoyu hepimizi içine aldı, fethetti, kuşattı. Sonra başka yeteneği ortaya çıktı, oyunculuğu. Orada da başarılı buldum. Kader bizi hep birleştiriyordu. Yollarımız çatışıyordu. Bir alışveriş merkezine gidiyordum karşılaşıyorduk. Beşiktaş’ta oturuyordu karşılaşırdık. Bir de acayip bir çocuk düşkünlüğü vardı. Bizzat şahit oldum Bodrum’da çekimde. Set ekibini bekletti “benim çocuklara sözüm var onlarla langırt oynayacağım hepsi bekliyorlar” dedi. Set ekibi de bekleriz dedi. Onların gönlünü hoş etti sonra çekimine başladı. Lösemili çocuklara adamıştı kendini onlarla ilgili pek çok organizasyonun başını çekti. Gönül adamıydı, olduğu gibi görünen biriydi, iyi müzisyendi, iyi oyuncuydu, çok iyiydi. Belki de Allah çok iyi olduğu için bu dünyada daha fazla kirlenmesini istemedi.” diyerek Barış Akarsu ile ilgili hissettiklerini “İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme”de anlattı.
“ Ölümlerden ölüm beğendim”
İpek Tuzcuoğlu “Ölüme bakış açın nedir nasıl bakarsın ölüme?” diye sorunca cevap veren Yüksel Aytuğ “Ölüm çok uzağımda olan bir şey değil. Büyü filminin galası. Ölüme daha yakın olduğum başka bir anı hatırlamıyorum. Senin filmindi gitmiştik galasına. Benimde yanımda kuzenim vardı. Osman Yağmurdereli’nin o yangından sonra kanseri nüksetti vefat etti. En son şunu hatırlıyorum simsiyah duman çıkış kapısını bulamıyoruz, bulanlarda açamıyorlar çünkü kilitli. En büyük dileğimiz itfaiyenin kapıyı kırıp içeri girmesi ve insanları tahliye etmesi. Hemen bir metre önümde sarışın bir kız cep telefonuyla konuşuyor şöyle diyordu “ Anne bugüne kadar seni üzdüm biliyorum ama ne olur affet sanırım beş on dakika içinde öleceğiz.” diyor. Annesiyle vedalaşan bir kız vardı. Hatırladığım görüntülerden biri böyle. O siyahlığın içinde ışıkları gördüm. Dedim herhalde ölüm böyle bir şey. Oksijen son derece azalmış. Bir belgeselde izlemiştim, zehirli hava yükselirmiş, oksijen ağır basarmış yere tabana ne kadar yaklaşırsan nefes alma, hayatta kalma süren olurmuş herkese bunu söyledim. Yangın için yağmurlama sistemi açıldı yaka mendilimi çıkarttım, suyla ıslattım ve kuzenimin ağzını kapattım. Şunu düşündüm, iki duam oldu, birincisi “Allah’ım can alacaksan ne olur beni al onu kurtar ikincisi de Allah’ım ne olur beni alevle tanıştırma dumanla boğ. Ölümlerden ölüm beğenmek diye bir şey vardı ya ben orada ölümlerden ölüm beğendim. Beni yakma dumanla boğ diyerek. O kadar yakın duruyor ki ölüm bir son değil başlangıç hayırlısı neyse odur. “ diyerek ölümle yüzleşme anısını anlattı.
“Kendi zevkim için seyrettiğim dizi Kurtlar Vadisi”
Gündemdeki dizileri İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de değerlendiren Yüksel Aytuğ “Muhteşem Yüzyıl Türkiye’de prodüksiyonlu dönem dizilerinin de tutabileceğini ispatlayan bütün yapımcıların yüreğine güven aşılayan önemli bir yapım “ diyerek diziyle ilgili düşüncelerini açıkladı. Yüksel Aytuğ’un ilk bölümünden beri izlediği dizi ise Kurtlar Vadisi “Kurtlar Vadisi ilk bölümden beri asla ve asla kaçırmadım, kaçırsam bile sonradan seyrettiğim çok önemli bir dizi. Gelecekten haber bülteni gibi. Neyi işleseler iki ay sonra gerçekleşiyor. Müthiş. Ama şimdi Türkiye’nin gündemine onlar bile yetişmekte güçlük çekiyorlar. En başından beri hiç sektirmeden seyrediyorum. Kurtlar Vadisi’ni iş yapmak için değil kendi zevkim için seyrediyorum.” diyerek kişisel tercihini de paylaştı.
“Beyazıt Öztürk’ün modası geçmez”
İpek Tuzcuoğlu “Beyaz daha kaç sene ekranlarda olur. Yüksel Aytuğ’un öngörüsü nedir?” diye sorunca cevap veren Yüksel Aytuğ “Valla keşke 40 yıl daha onu izlesek elinde bastonuyla mikrofonu düşürdüğünü görsek onun modası yok. Bazı şeylerin modası geçmez, klasiktir. Beyaz’a da 40 yıl sonra sarılacağız.” diyerek ünlü showman Beyazıt Öztürk ile ilgili düşüncelerini anlattı.
“Halkın ne istediğini bilen varsa elini öperim”
İpek Tuzcuoğlu ile Yüzleşme’de halkın televizyondaki tercihleri konusunda da düşüncelerini açıklayan Yüksel Aytuğ “Halk sokaklarda mikrofon tuttuğumuzda belgesel istiyor. Ratinglere baktığımızda belgesellerin esamesi okunmuyor. Onun için halk bunu istiyor çok iddialı bir laf halkın ne istediğini bilen varsa gider elini öperim. “ dedi.
“Babam ölünce o şarkıyı dinleyemedim”
Babasını ailesinin uzun yıllardır yaşadığı Küçükkuyu’da toprağa verdiklerini anlatan Yüksel Aytuğ babasıyla ilgili duygularını İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme’de paylaştı. “Küçükkuyu’da toprağa verdik, hayatının son dönemini büyük bir mutluluk ve huzurla orada geçirdi. Bakımı için her hafta sonunu orada geçirdik. Ailece onun son zamanlarında huzurlu ve mutlu olması için bir şeyler yapmaya çalıştık. İnşallah onun bize yaptıklarının bir bölümünü ona verebilmişizdir. Hakim bey diye bilinirdi. Çevresi tarafından çok saygı, sevgi gören biriydi. Ondan sonra “Hakim bey” şarkısını da dinleyemez olduk.” dedi.