''O KADAR KASET YAYINLADINIZ BAYKAL'I NEDEN GÖRMEDİNİZ?'' MİLLİYET YAZARI TARAF'A ÇATTI!..
Taraf gazetesinin Baykal'ı istifaya sürükleyen kaset karşısındaki tutumuna Derya Sazak'tan eleştiri.
Taraf olmak
CHP lideri Deniz Baykal’ın istifasına yol açan "kaset" medyadaki dengeleri de sarstı; yeni saflaşmalara ve karşıtlıklara neden oldu. Örneğin Taraf gazetesi, Baykal’ı hedef alan "komplo"nun politikayla hiç alakası olmadığı gerekçesiyle, habere girmeyeceğini, olayı manşetten kınayıp hiçbir ayrıntıyı vermeyeceklerini Ahmet Altan’ın köşesinde ilan etti. Olayı görmemenin gerekçesi de "özel hayat-mahremiyet" gibi etik gerekçeye dayandırıldı. Baykal’ın, politik duruşuna her zaman karşı çıkan gazete, bir kadın milletvekiliyle çıkan görüntüleri nedeniyle hedef alınmasını "doğru ve ahlaklı" bulmadığını açıkladı.
Aslında bu yaklaşım medyanın genelinde kabul bulan mesleki bir ilkeyi yansıtıyordu. Kamu yararı olmadıkça kişinin özel yaşamının gizliliği korunmalıydı. "Ancak politikacıların özel yaşamlarına ilişkin gizlilik alanı öteki yurttaşlara göre daha dardır." Kaldı ki, bu görüntüler, CHP liderinin hükümeti suçladığı bir "komplo sonucu" kayda alınmış ve yayımlanmıştı. Birkaç internet sitesi dışında gazete ve televizyonlar görüntüleri yayımlamaksızın Taraf’ın görmediği "olayı" haber yaptılar.
İşte bir "medya sorunsalı" tartışması tam da bu noktada başlıyor.
Taraf, Baykal gibi güçlü bir siyasi aktörü 3 günde "istifa" noktasına getiren "özel ilişki" haberini "yandaş medya" darbesine dönüştürebildi. Ve CHP liderinin "istifasını isteyen" kimi köşe yazarlarından hareketle, "kaset darbesi"nin faturasını merkez medyaya kesiverdi.
Soru şudur: Acaba bu yayınlar ve "istifa" çağrıları olmasa, Sayın Baykal görevine devam edebilecek miydi?
O görüntüler montaj değilse eğer, ancak hangi ortamda, nasıl çekildiğini bilen kişilerden başkasına ait olmayan "vicdani" sorumluluk ve kararın ne şekilde tecelli edeceğini beklemeden, olayı karartmaya çalışmak doğru mudur? Ya da "Biz görmedik ama, bu olayı verenler, Baykal operasyonuna zemin hazırlayanlardır" diye yargıda bulunmak doğru ve ahlaklı bir davranış mıdır?
Alper Görmüş, daha da ileri gidip, "Baykal giderse hükümet de gider" diye yazanları, "mezar kazıcılar" diye karalıyor. "Sizin de sonunuz aynı olacak" diye tehditler savuruyor!
Taraf yazarlarının "Baykalseverliğini" Yasemin Çongar’da da görüyoruz.
Neden böyle oldu?
Kaset, CD, ortam dinleme, çuval dolusu bilgi belge üzerinden, "yayın yapma" söz konusu olunca, "özel hayat" ihlali konusunda "sınır tanımayan" gazete birdenbire "mahremiyet"e önem verir hale geldi?
İddianamelere hiç gereği yokken konulan "özel" ve "yakışıksız" bilgiler, internet sitelerine yollanan "görüntüler" yüzünden daha üç beş ay önce "intiharlar" yaşandı. Aileler parçalandı. Keşke bugünkü duyarlılık her olayda gösterilebilse. Bütün "komplolar"ı açığa çıkarabilsek!
Acaba Gülen’in "samimi üzüntü ve desteğinin" Baykal tarafından ifadesinin "olayları görmezden gelmede" etkisi olabilir mi?
Derya Sazak/Milliyet
CHP lideri Deniz Baykal’ın istifasına yol açan "kaset" medyadaki dengeleri de sarstı; yeni saflaşmalara ve karşıtlıklara neden oldu. Örneğin Taraf gazetesi, Baykal’ı hedef alan "komplo"nun politikayla hiç alakası olmadığı gerekçesiyle, habere girmeyeceğini, olayı manşetten kınayıp hiçbir ayrıntıyı vermeyeceklerini Ahmet Altan’ın köşesinde ilan etti. Olayı görmemenin gerekçesi de "özel hayat-mahremiyet" gibi etik gerekçeye dayandırıldı. Baykal’ın, politik duruşuna her zaman karşı çıkan gazete, bir kadın milletvekiliyle çıkan görüntüleri nedeniyle hedef alınmasını "doğru ve ahlaklı" bulmadığını açıkladı.
Aslında bu yaklaşım medyanın genelinde kabul bulan mesleki bir ilkeyi yansıtıyordu. Kamu yararı olmadıkça kişinin özel yaşamının gizliliği korunmalıydı. "Ancak politikacıların özel yaşamlarına ilişkin gizlilik alanı öteki yurttaşlara göre daha dardır." Kaldı ki, bu görüntüler, CHP liderinin hükümeti suçladığı bir "komplo sonucu" kayda alınmış ve yayımlanmıştı. Birkaç internet sitesi dışında gazete ve televizyonlar görüntüleri yayımlamaksızın Taraf’ın görmediği "olayı" haber yaptılar.
İşte bir "medya sorunsalı" tartışması tam da bu noktada başlıyor.
Taraf, Baykal gibi güçlü bir siyasi aktörü 3 günde "istifa" noktasına getiren "özel ilişki" haberini "yandaş medya" darbesine dönüştürebildi. Ve CHP liderinin "istifasını isteyen" kimi köşe yazarlarından hareketle, "kaset darbesi"nin faturasını merkez medyaya kesiverdi.
Soru şudur: Acaba bu yayınlar ve "istifa" çağrıları olmasa, Sayın Baykal görevine devam edebilecek miydi?
O görüntüler montaj değilse eğer, ancak hangi ortamda, nasıl çekildiğini bilen kişilerden başkasına ait olmayan "vicdani" sorumluluk ve kararın ne şekilde tecelli edeceğini beklemeden, olayı karartmaya çalışmak doğru mudur? Ya da "Biz görmedik ama, bu olayı verenler, Baykal operasyonuna zemin hazırlayanlardır" diye yargıda bulunmak doğru ve ahlaklı bir davranış mıdır?
Alper Görmüş, daha da ileri gidip, "Baykal giderse hükümet de gider" diye yazanları, "mezar kazıcılar" diye karalıyor. "Sizin de sonunuz aynı olacak" diye tehditler savuruyor!
Taraf yazarlarının "Baykalseverliğini" Yasemin Çongar’da da görüyoruz.
Neden böyle oldu?
Kaset, CD, ortam dinleme, çuval dolusu bilgi belge üzerinden, "yayın yapma" söz konusu olunca, "özel hayat" ihlali konusunda "sınır tanımayan" gazete birdenbire "mahremiyet"e önem verir hale geldi?
İddianamelere hiç gereği yokken konulan "özel" ve "yakışıksız" bilgiler, internet sitelerine yollanan "görüntüler" yüzünden daha üç beş ay önce "intiharlar" yaşandı. Aileler parçalandı. Keşke bugünkü duyarlılık her olayda gösterilebilse. Bütün "komplolar"ı açığa çıkarabilsek!
Acaba Gülen’in "samimi üzüntü ve desteğinin" Baykal tarafından ifadesinin "olayları görmezden gelmede" etkisi olabilir mi?
Derya Sazak/Milliyet