''O GECE ORADA OLMAK İSTERDİM! O İNSANLARIN YANINDA... SİLİVRİ'DE!''
Ertuğrul Özkök referandum gecesi Silivri'de olmak istediğini yazdı. Peki neden orada olmak isterdi?
O gece orada olsaydım
O gece orada olmak isterdim.
O insanların yanında...
Silivri’de.
Referandum gecesi ilk sonuçları aldığımda kendi psikolojimin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Benimki biraz şaşkınlık, biraz endişeydi.
Psikolojisini en fazla merak ettiğim insanlar, Silivri’dekilerdi...
Kesin sonuçlar geldiğinde acaba onlar ne hissetmişlerdir?
* * *
Kimseyle konuşmadım, bu konuda herhangi bir şey de okumadım.
Ama eminim en büyük düş kırıklığı ve umutsuzluk orada yaşanmıştır.
Oysa tam tersi olması gerekmez miydi?
Referandumda “Evet”i” savunanların en büyük sloganı neydi?
“Üstünlerin adaleti değil, adaletin üstünlüğü.”
Öyleyse, Ergenekon’dan yargılanan insanlar referandum sonuçlarına sevinmeliydi.
Değil mi...
Sevinemediklerine eminim...
Çünkü şu derin endişeyi taşıdıklarını tahmin ediyorum.
Bazı savcı ve hâkimler, referandum sonucunu, bugüne kadarki uygulamalarının devamı için bir “vize” olarak kabul edeceklerdir...
Dediğim gibi bunları bana Silivri’den biri anlatmadı.
Tamamen tahminime dayanarak söylüyorum.
Çünkü ben olsam böyle düşünürdüm.
* * *
İşte bu yüzden, Silivri’de görülen davalar, yargıda yeni anayasal düzenin gerçek “niyetleri” konusunda iyi bir gösterge olacak.
Kampanyalarda, adaletin, “Üstünler adaleti” olmaktan çıkarılacağı iddia edildi.
Bu temenniye kim katılmaz ki...
Ama “Üstünler adaletinin” yerine ne gelecek?
Gerçekten “Adaletin üstünlüğü mü?”
Yoksa YÖK olayında açıkça gördüğümüz gibi, “Yeni üstünlerin adaleti mi?”
Yargı reformunun “Liberal savunucuları” televizyon ekranlarında, “Atatürkçülük ilkelerine bağlı adalet olamaz” dediler.
Doğru, ben de katılıyorum.
Adaletin Atatürkçüsü, dincisi, imancısı olamaz.
Ama Ergenekon davalarında gördüğümüz gibi, bazı kişilerin “İdeallerine bağlı adalet de” olamaz.
Olmamalı.
* * *
Yeni 12 Eylül nizamı adaletin üstünlüğünü sağlayabilecek mi?
Diliyorum.
Bunun ilk işaretlerini Ergenekon davalarında göreceğiz.
? Artık haksızlığı bütün dünyaca kabul edilmiş 2 yıla yakın tutukluluk süreleri kaldırılacak mı?
? İnsanları sabah saatlerinde evlerinden alıp götürme uygulamaları devam edecek mi?
? İllegal telefon dinlemelerine son verilecek mi?
? Telefon dinlemeleri kişilikleri yıpratma amacıyla kullanılmaya devam edilecek mi?
? Fişlemeler gerçekten kaldırılacak mı?
? Davalarla yakından uzaktan ilgisi bulunmayan özel bilgiler dosyalara konmaya devam edecek mi?
* * *
Son sözüm şu:
Eğer bu ülkede “Üstünlerin hukuku” sona ermişse; bazı liberallerin “İntikam hukukunun” da sona ermesi gerekir.
Artık hiçbir engel yok.
Referandumda açık farkla bu yetkiyi alan irade bu adaleti gerçekten sağlayabilirse, bize ayakta alkışlamaktan başka yapacak hiçbir şey kalmaz.
Çünkü adalet herkese gerekli.
İlk imtihan da Silivri’de...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
O gece orada olmak isterdim.
O insanların yanında...
Silivri’de.
Referandum gecesi ilk sonuçları aldığımda kendi psikolojimin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Benimki biraz şaşkınlık, biraz endişeydi.
Psikolojisini en fazla merak ettiğim insanlar, Silivri’dekilerdi...
Kesin sonuçlar geldiğinde acaba onlar ne hissetmişlerdir?
* * *
Kimseyle konuşmadım, bu konuda herhangi bir şey de okumadım.
Ama eminim en büyük düş kırıklığı ve umutsuzluk orada yaşanmıştır.
Oysa tam tersi olması gerekmez miydi?
Referandumda “Evet”i” savunanların en büyük sloganı neydi?
“Üstünlerin adaleti değil, adaletin üstünlüğü.”
Öyleyse, Ergenekon’dan yargılanan insanlar referandum sonuçlarına sevinmeliydi.
Değil mi...
Sevinemediklerine eminim...
Çünkü şu derin endişeyi taşıdıklarını tahmin ediyorum.
Bazı savcı ve hâkimler, referandum sonucunu, bugüne kadarki uygulamalarının devamı için bir “vize” olarak kabul edeceklerdir...
Dediğim gibi bunları bana Silivri’den biri anlatmadı.
Tamamen tahminime dayanarak söylüyorum.
Çünkü ben olsam böyle düşünürdüm.
* * *
İşte bu yüzden, Silivri’de görülen davalar, yargıda yeni anayasal düzenin gerçek “niyetleri” konusunda iyi bir gösterge olacak.
Kampanyalarda, adaletin, “Üstünler adaleti” olmaktan çıkarılacağı iddia edildi.
Bu temenniye kim katılmaz ki...
Ama “Üstünler adaletinin” yerine ne gelecek?
Gerçekten “Adaletin üstünlüğü mü?”
Yoksa YÖK olayında açıkça gördüğümüz gibi, “Yeni üstünlerin adaleti mi?”
Yargı reformunun “Liberal savunucuları” televizyon ekranlarında, “Atatürkçülük ilkelerine bağlı adalet olamaz” dediler.
Doğru, ben de katılıyorum.
Adaletin Atatürkçüsü, dincisi, imancısı olamaz.
Ama Ergenekon davalarında gördüğümüz gibi, bazı kişilerin “İdeallerine bağlı adalet de” olamaz.
Olmamalı.
* * *
Yeni 12 Eylül nizamı adaletin üstünlüğünü sağlayabilecek mi?
Diliyorum.
Bunun ilk işaretlerini Ergenekon davalarında göreceğiz.
? Artık haksızlığı bütün dünyaca kabul edilmiş 2 yıla yakın tutukluluk süreleri kaldırılacak mı?
? İnsanları sabah saatlerinde evlerinden alıp götürme uygulamaları devam edecek mi?
? İllegal telefon dinlemelerine son verilecek mi?
? Telefon dinlemeleri kişilikleri yıpratma amacıyla kullanılmaya devam edilecek mi?
? Fişlemeler gerçekten kaldırılacak mı?
? Davalarla yakından uzaktan ilgisi bulunmayan özel bilgiler dosyalara konmaya devam edecek mi?
* * *
Son sözüm şu:
Eğer bu ülkede “Üstünlerin hukuku” sona ermişse; bazı liberallerin “İntikam hukukunun” da sona ermesi gerekir.
Artık hiçbir engel yok.
Referandumda açık farkla bu yetkiyi alan irade bu adaleti gerçekten sağlayabilirse, bize ayakta alkışlamaktan başka yapacak hiçbir şey kalmaz.
Çünkü adalet herkese gerekli.
İlk imtihan da Silivri’de...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet