"NTV'DEN NE KADAR ALDIĞIMI BİLMİYORUM, 10 YILDIR HESABIMDA BİRİKİYOR!.. BU MESLEKTE HİÇBİR İŞVERENİMLE PARA KONUŞMADIM!.." DİYEN GAZETECİ KİM?...

Kısa süre önce dostlarının katıldığı görkemli bir geceyle meslekte altın yılını geride bırakan ünlü köşe yazarı 50 yılın öyküsünü anlattı.

Hıncal Uluç gazetecelikteki 50. yılının öyküsünü Şamdan Plus'tan Öykü Yazıcıoğlu'na anlattı: Bu meslekte hiçbir işverenimle para konuşmadım. Mesela 10 yıldır NTV'de 90 Dakika'yı yapıyorum. Ne aldığımı bilmem. Hesabıma yatıyor. Ne kadar yattığını Yasemin bilir...

PİŞMANLIKLARIM TAHMİNİMDEN DE FAZLA

Kısa süre önce dostlarının katıldığı görkemli bir geceyle meslekte altın yılını geride bırakan Hıncal Uluç ile medyanın dününü, bugününü, 50 yıla sığdırdığı dostluklarını ve elbette aşk hayatını konuştuk

Kendi çizgisini yaratan, bildiğinden sapmayan, sözünü sakınmayan ve yaşamın tadını doyasıya çıkarmaya çalışan bir duayen Hıncal Uluç. Elbette pişmanlıkları da var hayatta, hatta pişmanlıklarının tahminimden fazla olduğunu söyleyecek kadar... Ama dostları da var, hem de 50 yıllık meslek hayatına belki de kimsenin sığdıramayacağı kadar çok ve sıkı dostlukları var. Peki ya kadınlar? Onun için her zaman varlar. Ama henüz bulabilmiş değil aradığı aşkı. Ancak bu vazgeçtiği anlamına da gelmiyor, çünkü onun kalbi hala kıpır kıpır atıyor...

Geçtiğimiz günlerde gazeteciliğinizin 50. yılını kutladınız. Bugüne kadar "Keşke yapmasaydım" ya da "Şunu yazmasaydım" dediğiniz durumlar oldu mu hiç?

Geriye dönüp baktığımda çok var tabii, bu nedenle de geriye bakmak istemiyorum hiç. İşimi yaptığım ilk günler yaptığım her şey ile gurur duyuyordum. Kendi kendime "Vay be, ne sayfa yapmışım, vay be ne yazı yazmışım" diyordum. Benden büyüğü yoktu sanki. Ancak şimdi geçmiş beni çok etkiliyor, mesela eski eşim Holly çok meraklıydı fotoğrafa ve albüm yapmaya, bu nedenle evde kütüphane dolusu albümlerim var ama hiç bakmam. Bazen okurlar eski gazeteleri yollar, ben de arada bir karıştırırım ve "Bunu ben mi yazmışım, ben mi söylemişim" derim kendime. Yani pişmanlıklarım tahminimden de fazladır diye düşünüyorum.

Öyleyse siz aslında biraz utangaç bir yapıya da sahipsiniz?

Elbette, bir gün evimde kendi başımayken hazırladığım eski bir gazetenin sayfasını gördüm ve kıpkırmızı oldum. "Bunu ben nasıl yaptım" diye. Utandım mı çok fena utanırım. Yüzümün kızarmaması için kendi kendime mücadele verirdim gençlik yıllarımda. Bu her konuda geçerli.

Geçenlerde Yılmaz Özdil bir yazısında ''Eskiden gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur denirdi ama artık bu bir palavra" demişti. Sizce hakikaten artık bu bir palavra mı?

Bence Yılmaz Özdil'in söylediği palavra. Gazetecilik müthiş bir yetenek işi. Günümüzde evet, gazetecilik çok ucuzladı ve basitleşti ve bu nedenle de gazeteciliğin temel felsefesi değişti. Ben bir insanın ne kadar eğitilirse eğitilsin ressam olabileceğine inanmıyorum. Yeteneği varsa eğitim onun üzerine eklenir. İnsanı eğiterek şair yapamazsın. Ben gazeteciliğin bir ölçüde sanat olduğuna inanıyorum. Bir insanda gazeteciliğin gerektirdiği kriterlerin olması gerektiğine inanıyorum yani.

Nedir bu kriterler, peki?

Bir zamanlar rahmetli Oktay Kurtböke genç gazeteciler yetiştirmek üzere bir seminer düzenlemişti. Beni de ders vermeye çağırmıştı. Pırıl pırıl gençlerdi hepsi. Sınıfa girdim, tahtaya iki tane 'M' harfi yazdım. İki saat sohbet ettik çocuklarla ve tam çıkarken dedim ki onlara "Size ağabey nasihatı, bu kursu derhal bırakın, çünkü hiçbiriniz gazeteci olamazsınız". Onlar da "Neden?" diye sordular. Cevabım açıktı; "İki saat sohbet ettik ama hiçbiriniz tahtadaki 'M' harfini sormadınız". Yani gazeteciliğin birinci gerekliliği meraktır, ikincisi