NTV ve CNNTÜRK'ün 3 ünlü isminden radikal karar!

Keskin Kalem NTV ve CNN Türk'te yıllarca görev yapan ikisi ekran yüzü birisi ise tepe yöneticisi olan 3 ismin radikal kararlarını yazdı.

Bonjour Cher Amis (Merhaba Sevgili Dostlar)!

Sabahın ilk ışıklarıyla Charles De Gaulle Havaalanı’na inen uçağımızdan 64 Euro gibi oldukça ağır gelen bir ücret karşılığı Paris merkezine ulaştım.

Oh la la Paris, zarif Paris, herkesin bildiği, görmek ve hatta yaşamak istediği Paris!

İki günlük seyahat için küçücük bir bavulumla beş yıldız hizmet aldığım üç yıldız Hôtel Lecourbe’da hızlı bir kahvaltı, ardından şehrin her noktasına giden, 500 metrede bir durağı bulunan metroda aldım soluğu. Paris metrosu muhteşemdir, çok severim.

Rahmetli Sıtkı Uluç, güzel adam, değerli gazeteci dostum Muammer Elveren’in kulaklarını çınlattım.

Avrupa gazeteciliğinin marka ismi ve Fransa’nın muhtarı onlarca yıl Muammer Elveren olmuştu.

Yıllar önce gurbeti bıraktı, memlekete döndü.

Sanırım iyi de etti!

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi'nde geçen Mart ayında verdiği seminere gidip görmek, dinlemek için niyetlendim ama nafile sağlık sorunlarım yüzünden olmadı.

Muammer Elveren gibi Brüksel fatihi Zeynel Lüle de memlekete dönenlerden.

İyi ki dönmüşler!

Fransa eski Fransa değil. Her yerde otomatik silahlı jandarmalar, polis güçleri ve yabancı olmak, çok çok zor.

* * *

Muammer Elveren’le en son buz kesmiş bir Paris sabahında La Sante Cezaevi önünde buluşmuştuk.

Mafyanın eli kanlı isimleri arasında ilk sıralarda yeralmış, Türkiye’de siyasiler ve işadamlarıyla karanlık ilişkilere girmiş bir isim olan Alaattin Çakıcı, 16 ayını geçirdiği cezaevinden Türkiye’ye iade edilecekti.

Tamı tamına 3 günümüz La Sante Cezaevi önünde beklemekle geçmişti. 14 Aralık 1999’da kendi isteğiyle Türkiye'ye getirilmişti.



Sağolsun güzel adam Muammer Elveren rakip gazetecilik falan demedi, hemen her meslektaşına tercümanlık yaptı, bilgi desteği verdi.

O günlere dair bir not daha vereyim.

Gazeteci-yazar Hıncal Uluç, 4 Mart 1994'de, Alaattin Çakıcı'nın eşi Uğur Çakıcı'nın adamları tarafından Levent'teki bir benzincide ayağından kurşunlandı. Uluç, 5 ay boyunca ayağı alçıda dolaştı, bu saldırının izlerini hâlâ taşıyor. Bu davada meslektaşları tarafından yalnız bırakıldığı gerekçesiyle şikâyetini geri aldı, dava kamu davası olarak devam etti. Kaderin garip bir cilvesi sonucu Çakıcı, sadece iki suçtan yargılanması koşuluyla Türkiye'ye iade edildi, bunlardan biri de Hıncal Uluç'un davasıydı. Ancak bu dava da zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle düştü.

* * *



İstanbul’dan ayrılırken Eyfel Kulesi’nde romantik bir gün batımı izlemek, sanatın tarihini solumak ve Seine Nehri kıyısında sakin bir yürüyüş planlamıştım.

Hava 10 dereceydi, romatizmam azdı ama ışığın parladığı şehir Paris, düşlediğim gibiydi ve her şeye rağmen tadını çıkaracaktım.

Çıkardım da!

“Frankların yurdu” her zamanki gibi romantik, sevişgen ve çılgındı!

Öğle yemeği için lüks restoran Chez Benoit’ın kapısından girip çıkmam neredeyse iki dakika sürdü!

Menüdeki fiyatlar cüzdanımı yakacak, kavuracak denli astronomikti!

“Yemesem ölmem” dedim ve soluğu bildik ve benim için ekonomik Gildas Delamer restoranında aldım.

Eyfel'den Paris'in en eski semti olarak bilinen "Île de la Cité"deki Notre Dame Katedrali'ne kadar bir akşam yürüyüşüyle noktaladım günü.

Napoli-Beşiktaş maçını, Kara Kartallar'ın 3-2'lik muhteşem zaferini seyre gitmek için buluştuğum eski bir turizmci arkadaşımdan çok yeni olduğunu düşündüğüm bir haber öğrendim.

'Türkiye'nin En Zenginleri' arasından sürgüne düşen Cem Uzan’la ilgili Paris ve Monaco öykülerini dinlerken, güzel dostum Hakan Uzan’ın da artık Fransa’da yaşadığını, iltica başvurusunun kabul edildiğini söyledi.

Hakan Uzan, Ürdün Kralı'nın sınıf arkadaşı olduğu için sığındığı Amman'da yaşıyordu. Tıpkı kendisi gibi kaçak olan babası Kemal Uzan'la birlikte. Ürdün Kralı Uzan ailesine kucak açtı, Türkiye'nin iade talebini kale almadı!



Cem Uzan ve ailesinin medya patronluğu yaptıkları günleri hatırladım.

Allah hiçbir gazeteciyi bir daha onların eline düşürmesin.

Çok zulmettiler birçok meslektaşıma.

Fatih Çekirge, Yılmaz Özdil ve Gülgün Feyman gibi Uzan'ın ihya ettiği birkaç ismi hariç tutuyorum!

* * *

Kibirlik budalalarını hayatta sevmem!

Onların gün gelip nasıl süründüklerini çok iyi bilirim.

Dinç Bilgin, Nail Keçili ve daha birçokları...

Cem Uzan da daha çok güç ve iktidar hırsıyla girdiği siyaset sayesinde boyunun ölçüsünü aldı.

Bizim oralarda 'Uşağum kimsenin ahını almayacaksın' der büyüklerimiz!

Cem Uzan'ın seçim meydanlarındaki palavraları hala kulaklarımdadır!

O dönem konuşmalarını Ayşenur Arslan ile Ülker Pınarbaşı’nın yazdığı söylentisi dolaşmıştı ortalıkta.

Ayşenur hala ekranlarda, Halk TV'de iflah olmaz bir Tayyip Erdoğan muhalefeti yapıyor, husumeti evlere şenlik!

Can Ataklı da bir dönem sağ koluydu.

Gerçi hiç birisi Cem Uzan'ın liseden en yakın arkadaşı, en güvendiği yardımcısı Engin Saydam gibi "sağ kol falan" olamadı.

Kulakları çınlasın, Cem Uzan bir tek Uğur Dündar’a söz geçiremedi.

Uzan siyasette kelimenin tam anlamıyla hezimete uğradı, parası pulu ve medyası bir işe yaramadı!

Kibirli, küstah ve güç delisi biriydi bana kalırsa.

13 Haziran 2003 Bursa mitinginde zıvanadan çıkmıştı.

O dönemin Başbakanı’na, bugünün Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, edep dışı sözler sarfetmişti!



Açın bakın arşivlere; şunları demişti:

“Ey kalleş adam! Sana Çeaş ve Kepez'i yedirirsem bana da adam demesinler! Hele hele bu yaptıklarınla millet düşmanı bir IMF düşmanı olduğunu bas bas bağıracağımızı engelleyeceğini düşünüyorsan, sakın ola ki ümitlenme boşuna.

Bak kalleş adam!

Sen ne biçim bir Müslümansın be adam... Müslüman haram yemez. Müslüman kul hakkına tecavüz etmez. Senin gözünü korku ve ihtiras bürümüş.

Kalleş adam, sen yoldan çıkmışsın. Sen iflah olmazsın. Sende Allah korkusu kalmamış. Sen Allahsız kişisin. Allahsız herif!”


* * *

Edep dışı, vicdansızca sözlerdi!

Böyle siyaset mi olurdu?!

Olmadı zaten.

Allah Cem Uzan’a gününü gösterdi!

Kimilerine göre de kelimenin tam anlamıyla 'belasını verdi'!

Şimdi de kalkmış kendisini FETÖ’nün yaktığını falan söylüyor. Tıpkı İhlas grubundakiler gibi.

Binlerce kişiyi mağdur etmiş olan, halen de alacaklılara paralarını ödememiş olan merhum Enver Ören'in oğlu A. Mücahid Ören de "FETÖ mağduruyuz" dedirttiriyor kimi çalışanlarına!

Son zamanlar sabah akşam İhlas Finans’ı FETÖ’nün batırdığını bağırıyorlar!

* * *

Gazeteci dostlarımdan biriyle sadece telefonda konuşabildik. Paris'in banliyölerinden birinde oturuyor. Hayli uzakta. Gidemedim, o da gelemedi; “Keşke Ekim sonuna kadar kalabilseydin” dedi.

“Keşke” kalabilseydim!

Kalıp da, 25 Ekim’de özel bir tanıtımı yapılacak olan Roma dönemine ait mozaikleri görebilseydim!

Hatay'da, teleferik inşaatı sırasında tesadüf eseri kalıntılar bulunması üzerine 3 yıl önce başlatılan kurtarma kazılarıyla ortaya çıkarılmış Roma dönemine ait mozaikler geliyor Paris’e.

Türkiye’nin kültürel mirasını tüm dünyaya tanıtmak için bir araya gelen Ortak Nesiller Entegrasyonu (ONE) Derneği’ni alkışlıyorum.

* * *

KUZEY AMERİKA’YA YERLEŞEN GAZETECİLER


Dünkü yazımda memleketten gidenler olduğunu söylemiştim.

NTV’nin eski tepe yöneticisi Görkem Yaşayan’ın artık Türkiye’de ‘yaşamadığını’, Kanada’ya yerleştiğini yazmamın ardından yeni bilgiler geldi!

Türkiye’yi terk edip ABD’ye yerleşen eski bir NTV çalışanından, spiker Sonay Dikkaya’dan söz ettiler.

Sonay Hanım, Ocak 2016’da NTV’den “küçülüyoruz, kusura bakma” denilerek çıkarılanlardandı.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki öğretim görevliliği görevini falan bırakıp Miami’ye yerleşmiş!

Bir diğer ekran yüzü, en son CNN Türk’te gezi programları sunan Fatih Türkmenoğlu da memleketi terke eylemiş, ABD’ye yerleşmiş.

Bu isimlere tavsiyem, ekranlarda gıptayla izlediğim ve uzun yıllar ABD’den bildirip Türkiye’ye kesin dönüş yapan Selim Atalay’la konuşsunlar.



* * *

Paris’ten dönüş hafta sonunda.

Ama üzülmeyin, Cuma günü de yazacağım!

Hatta yazı hazır bile.

Dönmeden önce Doğan Medyası’ndan, Hürriyet gazetesinden son derece önemli, günlerce tartışılacak “KESİN BİLGİ, YAYABİLİRSINİZ” diyeceğim bir haberi sizlerle paylaşacağım.

Hürriyet yazarlarıyla ilgili alınmış, aylardır uygulanan ve bugüne dek görülmedik çok önemli bir kararı Türkiye ilk olarak Keskin Kalem’den öğrenecek!

L'excitation est bonne!

Au revoir!

Yani, ‘heyecan iyidir’, ‘hoşçakalın’!