NİP/TUCK EFSANESİ EKRANLARA VEDA ETTİ!..FİNALDE NELER OLDU?

Sean McNamara ve Christian Troy'un maceralarını anlatan, 2003 yılında FX kanalında başlayan Nip/Tuck dizisi, görkemli bir finalle ekranlara veda etti.

Üniversite yıllarında tanışan, rekabetin çok yoğun yaşandığı tıp dünyasına birlikte giriş yapan, 20 yılı aşkın süredir devam eden dostluklarını McNamara/Troy şirketiyle bir iş birlikteliğine de dönüştüren iki arkadaş... Sean McNamara ve Christian Troy'un maceralarını anlatan, 2003 yılında FX kanalında başlayan Nip/Tuck dizisi, geçtiğimiz hafta görkemli bir finalle ekranlara veda etti. Kimilerine göre basit bir pembe dizi, kimilerine göre ise Amerikan kültürünün yüzeyselliğini eleştiren çok önemli bir diziydi Nip/Tuck. Çarşamba akşamı ABD'de yayınlanan 100. bölümüyle sona eren ve Türkiye'de önce CNBC-e, şimdi de e2'de gösterilen dizinin yaratıcısı Ryan Murphy, Nip/Tuck'ın ilk bölümü yayınlandığında 37 yaşındaydı. Radikal feminist bir annenin oğlu olan Murphy, çok erken yaşta ailesine gay olduğunu açıkladı ve Los Angeles Times'tan Entertainment Weekly'e, ABD'nin önde gelen gazete ve dergilerinde çalıştı. Nip/Tuck'tan önce çektiği Popular isimli dizi, aslında Murphy'nin sonra geliştireceği sarkastik üslubunu ilk defa seyirciye tanıtıyordu. Nip/Tuck ise öncelikle bir 'FX projesi'ydi. Fox yayın grubunun 1990'ların ortasında kurduğu ve daha çok eski dizilerin tekrar yayınlarına yer verdiği FX, kısa sürede alternatif dizilerin yayınlandığı bir mecra oldu. Courtney Cox'lu Dirt'den It's Always Sunny in Philadelphia'ya geleneksel dizilerde işlenmeyen daha tabu konulara el atan bu yapımların öncülüğünü yapan ise, 2003'te FX'e büyük bir popülerlik kazandıran Nip/Tuck oldu. İkinci sezon finaliyle beş milyon seyirci toplayan, üçüncü sezon finaliyle FX'in gelmiş geçmiş en yüksek izleyici rakamlarına ulaşan dizi, Amerikan kültürünün merkezi konularından birini, vicdan-güzellik çatışmasını işliyordu. Sean McNamara kendini ne kadar insanlığa, tıp bilimine ve halkı tedavi etmeye adamaya gönüllüyse, arkadaşı Christian Troy da o kadar hazza, kişisel çıkara, bireysel mutluluklara ve paraya düşkündü. Biz de Nip/Tuck'ın unutulmaz karakterleri ve getirdiği yeniliklere bakalım dedik.

HER BÖLÜMDE AYRI ŞARKI
Nip/Tuck 100 bölümün 100'ünde de bizi ayrı müzik âlemlerine götürdü. Her bölümde, ameliyatların en önemli ritüeli eski moda CD player'a yüklenen şarkılardı. Rolling Stones'un Paint it Black'inden Frank Sinatra'nın You Make Me Feel So Young'ına pek çok klasikleşmiş şarkı vardı bunlar arasında. Ama Gotan Project, Feist, Nouvelle Vague, Pink Martini, Air, Amy Winehouse, Hercules and Love Affair ve İlhan Erşahin'in grubu Wax Poetic gibi 2000'lere damgasını vuran pek çok yeni grup ve müzisyenin kendilerini tanıtmaları için de, Nip/Tuck iyi bir platform oldu.

EFSANEVİ KATİL CARVER
Seri katil Carver, dizinin popülaritesini artıran merak unsurlarındandı. Plastik cerrahinin nimetlerinden faydalananların yüzlerine bıçakla imzasını atarak dehşet yaratan Carver'ın kimliği, üçüncü sezonun sonunda ortaya çıktı.

KONUK KONTENJANINDA ÜNLÜLER GEÇİDİ
FAMKE JANSSEN: XMen serisinin Phoenix'i olarak tanıdığımız, aynı zamanda Elite ajansında mankenlik yapan Hollandalı oyuncu Famke Janssen, Nip/Tuck'ın en girift karakterlerinden Ava'yı canlandırıyordu.

MELANIE GRIFFITH: Christian'ın sevgilisi ve eşi Kimber'ın kayboluşundan sonra ortaya çıkan annesi Brandie rolünde hâlâ çok güzel olduğunu kanıtladı. Ve tabii kayıp kızının eşi Christian'la yatmayı ihmal etmedi.

ROSIE O'DONNELL: Amerikan televizyonlarının en yetenekli isimlerinden Rosie O'Donnell, 'white trash' tabir edilen, 'taşralı-beyaz-kıro' kadın rolünde muhteşemdi. Piyangodan milyonlarca dolar kazanan Dawn Budge karakteri, müthiş bir iktidara sahip oluyor ve Christian'ı da iktidarıyla büyülüyordu.

JACQUELINE BISSET: Canlandırdığı James LeBeau karakteri, organ mafyasının kölesi olmuş, borçlarını ödemeye çalışan ama bu sırada pek çok kişinin hayatını mahveden, çok seksi, olgun bir 'femme fatale' kadındı.

ANNE-KIZ BİR ARADA
Nip/Tuck'ın en çetrefil ve elektrikli ilişkilerinden biri de, Joely Richardson'ın canlandırdığı Julia McNamara'yla Vanessa Redgrave'in canlandırdığı annesi Dr. Erica Noughton arasındakiydi. Gerçek hayatta da anne-kız olan ikili, Nip/Tuck boyunca o kadar çok kavga ettiler ki, bir noktada birbirlerini öldürecekleri şüphesi dahi doğdu.

NİP/TUCK YASALARI
İnsanlar para ve hırs uğruna her şeyi yapabilir; kendini Sınır Tanımayan Doktorlar'a adamak isteyen ahlak timsali Sean bile karısıyla birlikte olarak veya arkasından konuşarak her fırsatta ortağı Christian'a ihanet eder, en ahlakçı görünen, en seks bağımlısı kişi de olabilir.
Asla asla dememeli; Kimber, büyük aşkı Christian'ın oğlu Matt'le de birlikte olur, yıllar boyunca Matt'in kendi oğlu olduğunu düşünen Sean'la da.
Cinsellik kırılgandır, cinsel tercihler her an değişebilir: Karakterlerin 'hayat koçu' olan, Famke Janssen'in canlandırdığı Ava karakteri, transseksüeldir; Sean'ın eşi, Matt'in annesi Julia önce lezbiyen olduğunu keşfeder sonra da biseksüel olduğunu.
İnsanlar geçmişleri ve kendileri hakkındaki fikirlerini değiştirmek adına her şeyi yapabilir; tıpkı geçen ay yayınlanan bir bölümde, Nazilerin toplama kampında koluna işlediği sayıyı sildirmeye çalışan kadın gibi.
Sean da Christian da istedikleri sayıda kadınla aynı anda veya farklı zamanlarda birlikte olabilir ama Sean ile Christian hiçbir durumda birbirleriyle cinsel ilişki yaşayamaz.
Herkes bir biçimde kendini değiştirmek istese de bu mesleğin sona erişi de kaçınılmazdır; uzun operasyonlar ve uzun bir nekahat dönemi gerektiren plastik cerrahinin yerini hızlı bakım kürleri ve geçici çözümler aldıkça Nip/Tuck'ın anlattığı endüstrinin sonunun gelmesi de kaçınılmazdır.

YENİ PROJESİ GLEE ÇOK TUTTU
Ryan Murphy'nin yeni projesi, geçen yıl Fox'ta başlayan ve Türkiye'de de gösterilen Glee. Her bölümün merkezinde bir şarkının yer aldığı bu 'lise müzikali'nde Madonna, Rihanna, Billy Joel gibi yıldızların şarkıları var. New York Times'ın televizyon eleştirmeni Alessandra Stanley'nin mesafeli yaklaştığı ve klişe bulduğu Glee'nin yüksek reytingleri ve daha sonra basında aldığı olumlu eleştiriler, Fox'u dizinin ikinci sezonunu ısmarlamaya yöneltti. Glee'yi en çok destekleyenlerden biri ise, soyadıyla bir Nip/Tuck karakterini andıran Los Angeles Times eleştirmeni Mary McNamara'ydı: "Televizyonda uzun zamandır sevmek için entelektüel bahaneler bulmaya çalıştığımız 'suçlu zevkler'den böyle uzak, baştan sona eğlence dolu bir dizi seyretmemiştik." Dizi, Türkiye'de her perşembe FOXLIFE'ta yayınlanıyor