Nihat Erim mesajı: ABD “Teknokratlar Hükümeti” mi istiyor?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, ABD Büyükelçiliğinin paylaştığı Nihat Erim fotoğrafının ABD’nin bir tür “Teknokratlar Hükümeti” arzuluyor şeklinde de yorumlanabileceğini öne sürdü…

Anlaşılan ABD ile hükümet arasındaki gerilim sandığımızdan sert geçiyor. Bizler dışa yansıdığı kadarıyla bunu anlıyoruz. Üstelik son günlerde çatışmanın daha da sertleşeceğine dair sinyaller var. (Bilhassa “Rusya ile yakınlaşma” çabaları ortaya çıktığından beri sanırım iş daha da ciddiye biniyor.) Daha derinlerde neler döndüğünü ise bilmiyoruz.

BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL, ABD NİHAT ERİM’İ NEDEN HATIRLADI?..

Nitekim en son olarak ABD’nin Ankara Büyükelçiliği resmi twitter hesabından “#Türk Amerikan Dostluğu” etiketiyle yapılan paylaşım sorun çıkardı. Söz konusu paylaşımda İstanbul-Dragos’ta bir suikast sonucu öldürülen eski başbakanlardan Nihat Erim’in dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’la yaptığı görüşmenin fotoğrafına yer verilmesi hayli rahatsız edici bulundu. Büyükelçilik adına yapılan açıklamada ise “Arşiv fotoğrafları serimizin bir parçasıdır” denildi.



Fotoğrafı başta hükümet olmak üzere çoğu kişi “zamansız” bulurken bunun bir tür “tehdit” anlamına geleceği yorumları yapıldı. İşin ilginci Nihat Erim’i hatırlamak için tarihler tutmuyordu. Erim, 19 Temmuz 1980’de öldürülürken fotoğraftaki ziyaret 19 Mart 1971’de gerçekleşmişti. Bu durum ister istemez fotoğrafın “zamansız” olduğunu düşündürdü. Öyle ya Türkiye’nin cumhuriyet döneminde öldürülen tek başbakanı olan Nihat Erim şimdi birden bire niye hatırlatılmıştı? “Türk-Amerikan dostluğu”nu hatırlatacak başka simge ya da ziyaret mi bulunamamıştı? Amerika’yı ziyaret eden tek Türk başbakanı Nihat Erim miydi?

Öyle ki bu durum hükümet cenahında belli bir rahatsızlık ve tepki yaratmış görünüyor. Nitekim Başbakan Binali Yıldırım’ın Yeni Anayasa tartışmaları dolayısıyla 15 Temmuz ve “Hükümeti devirmeye çalışan odaklar”dan söz ettikten sonra sözü ABD Büyükelçiliğinin açıklamasına getirip “Nereden aklına gelmiş giderayak. Sormak lâzım kendisine. Hangi mesajı verdiği ile ilgili bir alâka kuramadım. Giderayak zevzeklik yapmasın” şeklindeki sert mesajı manidardı.

BU NE ŞİMDİ?.. “SUİKAST TEHDİTİ” Mİ ?..

Ancak sanırım çoğu kişi “Nihat Erim paylaşımı”nı bir tür “suikast tehdidi” olarak okudu ya da okumasa bile paralellik kurup kafasından geçirdi. Bu da nereden çıkmıştı? ABD, Başbakanı, Cumhurbaşkanını suikastla mı tehdit ediyordu? Aba altından sopa mı gösteriyordu? “Sonunuz Nihat Erim gibi” mi olur demeye getiriyordu? Yoksa “Manasız ve aşırı bir hassasiyet” miydi?



Durum bazı açılardan bunu çağrıştırsa da şu aşamada öyle olduğunu zannetmiyorum. Niye derseniz? Birincisi Nihat Erim aslında Amerika’nın restorasyon projesini uygulamaya çalışmış, ona paralel davranmış bir başbakandır. Hedef olmasının bir nedeni de “Amerikan karşıtı” oluşu değil, “Amerikan yandaşı” görünmesidir. İkincisi Nihat Erim görev başında iken öldürülmüş bir başbakan değildir. Görevi bıraktıktan çok sonra öldürülmüştür. Dolayısıyla görevdeki herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti yöneticisini ortadan kaldırmaya benzemez. Böyle bir şeyin sonuçları ağır olur.

Lakin bundan da ötede bence asıl önemlisi ABD bu fotoğrafla aslında “Bilinçaltı özlem”ini bilinç üstüne çıkarmıştır. O özlem ise ülkedeki siyasi atmosferi etkilemek, hükümetin –şu veya bu yolla- görevden el çektirilmesini sağlamak ve en önemlisi “Yeni bir siyasi formül” oluşturmak olsa gerek. İşte Nihat Erim simgesel olarak bu “Siyasi seçenek”in mesajıdır. İçe “Bu yönde oluşum ve çabaları desteklerim” anlamına gelir. Model tutar mı ayrı konu. Başka izahı yok!



“TEKNOKRATLAR HÜKÜMETİ” Mİ İSTENİYOR?

Peki o halde olayın asıl başka ne gibi anlamları olabilirdi? Bunun için biraz geriye gidip kimi “siyasi formülasyonlar”ı hatırlamakta yarar var.12 Mart 1971 muhtırasından sonra oluşan askeri yönetim “Partiler üstü Teknokratlar hükümeti” istemiş ve bunun için CHP’den istifa eden Prof. Nihat Erim’e hükümet kurdurulmuştu. Bu aslında “Amerikancı” karakterde bir darbe olan 12 Mart’ın ruhuna da uygundu. Nitekim muhtıradan 2 hafta sonra 26 Mart 1971’de kurulan 1. Erim Hükümeti (Erim’in söz konusu ABD ziyareti ise muhtıradan 1 hafta sonradır ve ABD’den de “Okey” aldığını gösterir.) bu yönde politikalar uygulamıştır. Ancak “Reformcu” iddialarla gelen 1. Erim hükümeti doğru düzgün hiçbir reform yapamaz, istifa eder. Fakat seçeneksizlikten tekrar 2. Erim hükümeti kurulur. Sonrası malum…

Bu dönem bir baskı dönemi olarak hatırlanır. Tutuklamalarla dolu “Balyoz operasyonu” , Denizlerin idamı tartışmaları, vb hep bu döneme denk gelir. Erim bundan sonra “Gerekirse demokrasinin üzerine şal örtmeli” sözünden dolayı “Şalcı Erim” diye hatırlanacaktır.

İşte nedense Nihat Erim göndermesi –şayet bir iletişim kazası değilse ve abartılmıyorsa- sanki bunları çağrıştırıyor. Kesin midir? Bilemem. Ancak “manidar”dır. Bunu nasıl sağlar hatta sağlayabilir mi onu da bilemem. Zemini nasıl oluşur, kimler heves eder orası muğlak. Ancak akıldan geçirdikleri bir “alternatif” de belli ki bu olabilir.

Fakat böylesi bir formül bir “Hükümet düşürme”, “Darbe”, “Ara rejim” veya benzeri bir durum olmadan nasıl uygulanacaktır? Topluma “Partiler üstü bir hükümet” ya da “tüm partilerden oluşmuş” bir formül mü dayatılacaktır? Bunun için tüm partilerden koparılmış bağlantılı “Elit teknokratlar” mı aktive edilecektir? Yoksa son dönemlerdeki kaos amaçlı bütün terör hareketleri bu amaca yönelik mi planlanıyor? Sorular çoğaltılabilir…



ASIL KIRILMA NOKTASI “İNCİRLİK BEYANLARI” MI?...

Giderek kızışan süreçte insanın aklına böylesi “tuhaf senaryolar” getirmesi için epey neden var görünüyor. Lakin şayet varsa böylesi bir “arayışı” tetikleyen ve en sonunda bir fotoğraflı mesaja dönüştüren etken ne olmuştur? Hiç şüphesiz son dönemde Rusya ile yakınlaşma, Şanghay Beşlisi açıklamaları, ABD ile Suriye ve IŞİD operasyonları konusundaki farklılaşma, PYD-PKK konusundaki tutum, Kıbrıs’la ilgili bazı durumlar, vb gibi nedenler sayılabilir.

Ancak bana göre arayışı asıl hızlandıran hükümet cephesinden gelen “Türkiye’nin IŞİD’e yönelik operasyonlarına yardım etmemesi” gerekçesiyle söylenen “Bugünden yarına kapatılacak değil. İncirlik üssü NATO üssü değildir. Türkiye'nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye'nin çıkarlarına tehdit olarak görülürse değerlendirilir.” mealindeki beyanlar oldu. (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Savunma Bakanı Fikri Işık tarafından) Böylelikle zaten iyi gitmeyen ilişkilere artı bir “Kırılganlık noktası” olarak bu da ilave olmuş oldu ki hiç basit bir “sitem” gibi görünmüyor. İlaveten ne gibi sürtüşmeler var bilmiyoruz.

GERÇEK BİR ARAYIŞ MI, KÖPÜRTÜLEN BİR MANEVRA MI?

Her ne kadar bu konuda dikkatli bir dil kullanılsa ve direkt “kapatılma”dan söz edilmese de olayın diğer tarafı yani ABD açısından bakınca oldukça “huzursuz edici” olmalı herhalde. Bunun düşünülebiliyor, bir koz olarak kullanılıyor ve dillendirilebiliyor oluşu bile bazı “alarmlar”ın çalmasına yeterli sanırım. Muhtemelen bir nevi “meydan okuma” sayılmıştır. Bu konuda ne kadar ileri gidebilirler, giderler mi meçhul. Bir tür “blöf” mü o da belli değil. Sonuçta 50’lerden beri “oturmuş” bir “sistem”den söz ediyoruz. Bu kadar kolay bozulur mu tartışılır.

Şimdilik manzara bu. Artan “Stratejik gerilim” zamanla bir “Siyasi operasyon”a dönüşür mü bilinmez. Ama Nihat Erim benzetmesi ile ağızdan bir anlamda çıkarılan bakla birilerini henüz harekete geçmeseler de bazı formülleri düşünmeye başladıklarını gösteriyor sanırım.

Erim mesajlı “Teknokratlar hükümeti” de bu seçeneklerden biri olabilir mi acaba? Yoksa bu konuda bazı manevralar gereği fazladan köpürtülüyor mu dersiniz?

08.01.2017

atillaakar@gmail.com