NİHAT DOĞAN'IN KAFASINA YÜKSELİP FENAFİLLAHA ERDİKTEN SONRA ''EN EL HAK'' DİYESİM GELDİ!

İsrail'in sivillere yönelik yardım konvoyuna karşı vahşeti Medyanın Ukalası'nın da "kalbini acıttı"

NİHAT DOĞAN KAFASI, FİLİSTİN ASKISI

Uzun bir süredir yazmıyordum…

Aslında yazmaya niyetim de yoktu; ama son olaylar kalbimi acıttığı için, artık susmanın bir manası olmadığına inanıyorum.

Medyanın küçük hesaplaşmalarını okuyamayacaksınız bir daha benden…

Çünkü iş çığırından çıkıyor…

Yıllardır düşünürdüm; kimse bu olanları neden yazmıyor diye…

Kendilerini temiz tutmak içinmiş meğer ya da kendi açıkları da yazılmasın diyeymiş…

Öğrendim.

Geçtiğimiz Eylül’den bu yana çok şey öğrendim aslında bu rumuz sayesinde…

Ve kendimi kenarda tutmamın ne kadar doğru olduğunu anladım bir kez daha.

Ben, kalbi olan biriyim çünkü…

İktidar savaşında kan revan güreşmek, bana göre değil.


Şimdi gelelim asıl mevzuumuza…

Yani İsrail olayına…

Biliyorsunuz, Mavi Marmara gemisine bir baskın düzenlendi ve Filistin’e yardım götüren gönüllülerin büyük bir kısmı, İsrail askerlerince öldürüldü.

Tam dört ölümüz var.

Başbakan, “İsrail şaşırma, sabrımızı taşırma” diyor.

İsrail’in taşan sabrı fifileyen bir durumu var mı sizce?

İsrail, Filistin’e ve orada direnenlere, bizim PKK’ya baktığımız gözle bakıyor…

Onlar için o gemidekiler, teröristleri destekleyen, başka teröristler sadece.

Öldürmekten çekinmiyorlar bu nedenle…

Diyeceksiniz ki, biz böyle mi yapıyoruz?

Bizim böyle yapmadığımızı biz düşünüyoruz sadece…

Ama dışarıdan bakanların gördüğü bu…

Biliyorum, böyle yapmıyoruz biz…

Hiç yapmadık…

Teröristler bize nereden buldukları belirsiz silahlarla saldırıp İskenderun’da yedi askerimizi katledebiliyorlar mesela…

Çünkü biz, vicdanımıza sığınıp dürüstçe direniyoruz.

Baştan yok etmeyi denesek, her şey daha kolay olurdu belki de…

Aynı masaya oturmayı sallamadan, her baş kaldıranın başını ezsek, daha kolay giderdi…

Daha az şehit çıkardı…

Ama biz böyle değiliz işte…

Savaşmayı bile hakça sürdürmenin derdindeyiz.

Ellerimizde daha az kan olsun istiyoruz ve daha çok kanımız akıyor bu nedenle…

Belki de aptalız biz…

Belki fazla insaflıyız…

Ama böyleyiz…

Kim ne derse desin böyleyiz.

Peki, böyle olan biz, İsrail’de olanların üzerine, aramızdaki en masumlara mı saldıracağız?

Yılmaz Özdil’in yazısında söylediği gibi Hamas’a mı bağlayacağız?

Yapmayacağız…

Yapmamalıyız…

Gaza gelmek yerine, kalbimizin sesini dinleyip dostlarımıza daha sıkı sarılmalıyız…

Yahudi kökenli Musevi vatandaşlarımız, bu ülkeye katmadeğer sağlamaktan ve üretmekten başka bir şey yapmıyor çünkü…

Onlar patronlarımız, en yakın dostlarımız ve kardeşlerimiz…

Şu süreçte bile sanki suçlu onlarmış gibi susmak zorunda kaldılar.

Kendilerine yapılan korkunç hakaretleri: “Hitler bunarlın hepsini yakmalıydı!” çığlıklarını erdemle dinlediler…

Onlar bizden insanlar çünkü…

Sadece bizden daha sağduyulu ve erdemliler…

Onlar, biziz aslında…

Elini onlara uzatan, karşısında bizi bulur…

Elini onlara sürmeye, onları daha fazla taciz etmeye kalkan bizden değildir…

İnsan değildir!

Bu ülkenin en büyük iş adamları Musevi’dir…

Cem Hakko, Garih ailesi, Penso’lar, Tahincioğlu ailesi, Gülman’lar…

Ve daha burada hatırlayamadığım onlarca aile, Musevi’dir.

Onlar pek çoğumuzun işvereni ya da reklam vereni…

Onlar, sayesinde yıllardır ekmek yiyen binlerce insan var bu ülkede…

Musevileri ya da Yahudileri kazana koyup yakma naraları atan denyo arkadaşlara, bu gerçeği bir kez daha hatırlatıyorum şimdi…

Ve Yılmaz Özdil’in yazısını bir kez daha okumalarını tavsiye ediyorum.

Hayatta Türklerden görmediğim iyiliği ve yakınlığı Ermenilerden gördüm önce… Sonra Yahudilerden… Sonra Rumlardan…

Hepsi sıcacık bir aile gibi kollarını açıp sarmaladılar beni, tam da düştüm derken…

Şimdi siz onlardan birine bile küfrederken, benim de dönüp size küfretmem, çok üzgünüm ama haktır.

Çünkü bugün, siz dostlarıma söverken, ben bir Türk Musevi’siyim ruhen!


Ve güvenlik kuvvetlerinden ricam, lütfen ama lütfen sinagogların, Musevi okullarının ve Musevi asıllı iş adamlarının etrafındaki güvenlik önlemlerini arttırın.

İki tane aklıevvel cahil yüzünden, milletçe şerefimizin kirlenmesine izin vermeyin!


Bugün ben, kalbimde bir ağrı ile başladım güne…

Nihat Doğan’ın kafasına yükselip fenafillâha erdikten sonra “En el hak” diyesim geldi…

İskenderun’da ölen şehitlerimizin ve Mavi Marmara’da ölen gönüllülerin kanını yüzüme çarptı sanki güneş…


Nefret ettim…


İçimde bir korku baş verdi birden…

Ya dedim…

Ya bu güneş, ülkemde yaşayan dostlarımın yüzünü de kana boyarsa?

Bu utançla nasıl baş ederim?

O andan sonra, “Ben Türk’üm” diyebilir miyim utanmadan…

Dostlarını Filistin askısına germeye kalkan sığ görüşlülerin dünyasında, utanmadan yürüyebilir miyim, gözümü açabilir miyim yeni güne?


Ne olur Yılmaz Özdil’in yazısını bir kez daha okuyun…

Okuyun ve kalbinizi dinleyin…

Okuyun ve özünüzden vazgeçmeyin…

Biz, merhametin odağı olalım…

İntikam için, kendi elimizi, kendi kanımıza bulamayalım.


Herkesi sağduyuya ve insan olmaya davet ediyorum bu hafta…

Ve Cüneyt Özdemir, bu kez dalga geçmiyorum…

İnsanları Twitter’dan dakika dakika bilgilendirdiğin, bu konudaki hassasiyetini kimsenin umurunda değilken bile, daha en başında, hiçbir şey olmadan sonuna kadar gösterdiğin için, sana sonsuz teşekkürler.

Bırakalım TAVŞAN KARDEŞ, Rihanna konserinde Rude Boy’u söylesin…

Biz, siyah bayrağımızı indirmeden devam edelim güne…


Ben, önümüzdeki ay içinde düzenlenen hiçbir davete iştirak etmeyeceğim…

Hiçbir konsere gitmeyeceğim ve kalbimin bayrağını siyah açacağım her güne…

Ülkemin topraklarında tek damla daha kan dökülmesin diye, tanrıya dua ederek başlayacağım her doğan güne…

Ve inanmak için zorlayacağım kendimi, vicdanımızın ölmediğine.


Son olarak…

İsrail’den ellerindeki gazetecilerimizi ve rehinelerimizi almak için, düzenlenen tüm protestoların sonuna kadar arkasındayım.

Ne gerekiyorsa kendi adıma yapmaya da sonuna kadar hazırım.


Felaketsiz bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

(Daha neler göreceğiz kim bilir?)

MEDYANIN UKALASI

"Bir konuda ukala olmak, her konuda ahkam kesmekten iyidir... "



http://twitter.com/medyaninukalasi