Nevşin Mengü Fikret Bila'yı tanık gösterdi: CNN Türk'ten atılmamı Cumhurbaşkanı Erdoğan istedi!

Nevşin Mengü, Suat Toktaş’ın TV 5'te sunduğu Düşünme Vakti programında hükümete yakın Siyasal, Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı'nın (SETA) 'Yabancı Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları' raporunu değerlendirirken, Deutche Welle’de çalışmaya başlama sürecini anlattı.

6 Mayıs 2017’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın görüşmesi için CNN Türk ekranlarında “girdisi çıktısı, oturması kalkması 23 dakika sürdü” ifadesinden sonra ekrandan çekilen, sonrasındaysa istifa eden Nevşin Mengü, işten atılmasına yönelik Erdoğan’ın kanalın eski sahibi Aydın Doğan’a mesaj ilettiğini iddia etti.

Nevşin Mengü, Suat Toktaş’ın TV 5'te sunduğu Düşünme Vakti programında hükümete yakın Siyasal, Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı'nın (SETA) 'Yabancı Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları' raporunu değerlendirirken, Deutche Welle’de çalışmaya başlama sürecini anlattı.

Mengü,Toktaş’ın “Detche Welle’ye nasıl geçtin, kendi tercihin miydi?” sorusu üzerine, CNN Türk’ten atılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o dönem CNN Türk’ün sahibi olan Aydın Doğan’a mesaj ilettiğini ileri sürdü.

Gazeteci Fikret Bila’nın Erdoğan’ın uçağında olduğunu hatırlatan Mengü, “Fikret Bila da herhalde bunu doğrular. Fikret Bey’e sorsak. O da uçaktaydı çünkü…” dedi.

İŞTE O VİDEO...

Suat Toktaş: Deutche Welle’ye nasıl geçtin, kendi tercihin miydi?

Nevşin Mengü: CNN Türk'ten ayrılmak durumunda kaldım. Cumhurbaşkanı ile Sayın Trump’ın görüşmesinin sadece 23 dakika olduğunu söyledim. Bunun üzerine cumhurbaşkanı sinirlendi ve Aydın Bey’e (Aydın Doğan) mesaj iletti. Bu hanımefendinin işine bakılsın diye.

Suat Toktaş: Bu bilgi mi, duyum mu?

Nevşin Mengü: Yani Fikret Bila da herhalde bunu doğrular. Fikret Bey’e sorsak. O da uçaktaydı çünkü. Dolayısıyla ayrılmak durumunda kaldım, CNN Türk’ten. Ve denk düştü. O dönemde de Deutche Welle ofisini genişletmek istiyordu Türkiye’de. Çünkü böyle bir pasta var. Bu iş böyledir.

Bütün otokrasiye yaklaşan sistemlerde, rejimlerde genellikle bu tip ülkeler kendi medyalarının sesini kısarlar. Fakat 21'nci yüzyılda insanların çok çeşitli haber alma araçları var.

Dolayısıyla sen kendi medyanın sesini kısınca ortada bir boşluk doğuyor. Ve bu boşluk, bu bir pazar. Haber de bir ürün sonuçta. Tüketilsin diye üretilen bir ürün. Sen kendi medyanın sesini kısarsan, bunu da geliyor yabancı basın dolduruyor. Bu sırf Türkiye’ye ilişkin de bir şey değil.

Bölgedeki pek çok ülkede bunun böyle olduğunu görüyoruz. Ortadoğu’da maalesef bu iş böyle yürüyor biraz. Dolayısıyla alışkın olduğumuz trend Türkiye’de de yaşanmakta.

Türk medyasında bana kimse iş vermeyeceği için, çünkü cumhurbaşkanının “tavsiyesi” üzerine işten ayrılmak durumunda kaldığım için, kim bana iş verecek Türk medyasında? Kimse iş vermeyeceği için ben de uluslararası bir kuruluşta çalışmaktan mutluyum. Çünkü uluslararası kuruluşta çalışırken gazetecilik ilkelerine ilişkin çok da şey öğreniyorsun.