NEDİM ŞENER GÖZALTINA ALINMADAN ÖNCE VERDİĞİ RÖPORTAJDA NELER SÖYLEMİŞTİ?
Ergenekon operasyonu kapsamında evinde arama yapılan gazeteci Nedim Şener, son röportajında çarpıcı açıklamalar yaptı..
Ergenekon operasyonu kapsamında evinde arama yapılan gazeteci Nedim Şener, bir kaç gün önce elmahaber’e çok özel açıklamalar yapmıştı.
Gazeteci Nedim Şener, Ergenekon kapsamında evi aranmadan önce son röportajını 28 Şubat Pazartesi günü elmahaber.com’a verdi. Eşi geçtiğimiz hafta kalbi delik olduğu için Memorial hastanesinde ameliyat olan Şener, bir hayli yorgun gözüküyordu. Ona rağmen bizi kırmayarak kabul etti.
Soner Yalçın’ın evinden çıkan belgelerden bir hayli rahatsız olduğunu ifade eden Şener, bu konun peşini bırakmayacağını ifade ederek Ergenekon operasyonu ile ilgili ilginç açıklamalar yaptı.
Şener’e Ergenekon operasyonuna nasıl baktığını, Soner Yalçın’la, Hanefi Avcı’yla olan ilişkisini ve daha bir çok soru soruldu.
İşte Şener’in o röportajı…
Soner Yalçın’ın evinde çıkan belgelerden başlayalım. Yalçın’ın evinden neden sizinle ilgili ’Nedim’i sıkıştırın, Avcı’nın kitabı referanduma yetişsin’ şeklinde bir not çıktı?
Ulusal Medya 2010 belgesinin Soner Yalçın’ın bilgisayarına teknik olarak dışarıdan yüklendiğini söylendi. Benim de bu konularda teknik olarak hiç bir bilgim yok. Savcının iddiasına göre; Soner Yalçın’ın oluşturduğu bir döküman. Güya oradaki talimatları yerine getirmişler. Benimle ilgili Nedim Doc. İsimli bir bölüm var. Nedim – Hanefi eşleşmesini Önder Aytaç televizyona çıktığımızda yan yana getirmişti. Önder Aytaç sağolsun, Nedim Şener, Ruşen Çakır, Hürriyet’ten Necdet gibi 5 gazetecinin Hanefi Avcı’nın kitaba yardım ettiğini söyledi. Her şey konuşulur, söylenir, cevap verirsiniz. İnsanlar orada dururlar falan zannediyorsunuz. Fakat bunların dönüp de hukuki sonuçlar doğuracak iddia haline gelebileceği aklıma gelmezdi. Önder Aytaç’ın söylediklerine biz cevap verdik. Ama bunun anlaşıldığını düşünüyoruz. Baktık ki ortaya başka bir şey çıktı.
AVCI BANA GÜVENMEDİ
Soner Yalçın’ın evinde bulunan notlarda yazdığı gibi, gerçekten Hanefi Avcı’nın kitabına yardım ettiniz mi?
Hanefi Avcı’nın kitabının çıktığını, yazıldığını dahi bilmiyorum. Hasan Pulur’un oğlunun cenazesinden döndüğümüzde masamın üstünde bir paket gördüm. Baktım bir kitap, üstünde Hanefi Avcı yazıyor. Hemen Avcı’yı aradım. Dedim ki; sizin isminizle korsan kitap yazmışlar. ‘Nasıl yani’ falan dedi. Avcı, ‘korsan değil, ben yazdım’ deyince cidden çok şaşırdım. Sadece bana gönderdi zannettim, herkeste varmış. Bir baktım ertesi gün bir kaç gazete birden kitabın haberi yayınlamış. Ama ondan önce kitabın çıkacağına dair hiç bir bilgim yok. Güya onlara göre Avcı’yla çok yakınız. Ama Hanefi Avcı bana kitap yazacağını dahi söylemedi. Çünkü ben şöyle bir adamım; bir şey duyduğum an saklayamam, hemen haberini yaparım. Herhalde bunu biliyor olabilir ya da o kadar bana güvenmemiş de olabilir. Mutlaka bir yerde sızdırırım diye düşünmüş olabilir. Benim kitaba bırakın katkı sağlamayı, kitabın çıkacağından dahi haberim yok. İnandırıcı gelmeyebilir ama işin gerçeği bu. Bugün de cezaevine faks çektim. Hanefi Avcı’ya o belgede iddia edildiği gibi Nedim Şener’in yazdığınız kitaba her hangi bir katkısı olup, olmadığını adli makamlara iletmek üzere bana bildiriniz diye bir yazı yazdım. Şimdi ben onun cevabını bekliyorum. Ne yazacağını bilmiyorum ama alıp cevabı savcılara götüreceğim.
Hanefi Avcı’yla tanışıklığınız ne zamana dayanıyor?
2005 yılında sanırım Uzanlar operasyonu sırasında tanıştık. Hanefi bey, Uzanlar operasyonunu yürüten takımın başıydı. O zaman çok sınırlı bir temasımız oldu. Ben ekonomi muhabiriyim. Benim polis camiasıyla tanışmam yolsuzluk operasyonları nedeniyle oldu.
BUNLAR SOLCULARI DEVLET DÜŞMANI OLARAK GÖRÜR
Avcı’nın kitabıyla ilgili bu kadar savunma yapmanız kamuoyunda sizin onun avukatı gibi algılanmanıza neden oldu. Kitabı bu kadar savunmanızın nedeni ne?
Haksızlığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe çocukluğumdan beri karşı duran biriyim. Hanefi Avcı ve Hrant Dink meselesinde de tutumum farklı değil. Susup da bir şey yapmıyorsan, sen o adamların gücüne boyun eğmişsindir. Hanefi Avcı’ya ruhsatsız silahtan dava açabilirsin. Bu adam işkenceci. İşkenceden dava açabilirsin. Ama aklıselim olan hiç kimse Avcı’yı Devrimci Karagah örgütüne yardım ve yataklıktan suçlayamaz. Bunlar devletçi adamlar. Polis katili bir örgütü hayatta affetmezler. İddianame her şey değildir. Ben bugün bir televizyonda Fethullah Gülen hakkındaki terör örgütü lideri iddianamesini gösterdim. Dönelim 98 yılına. O adam herkesin gözünde terör örgütü lideriydi ne oldu? Adam yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Şart mıydı? İddianame her şey değildir. Hanefi Avcı, silahlarının ruhsatı bulunmadığından, o kimlikleri iade etmemekten veya yasak ilişkisinden, nerden yaparsanız yapın ama Devrimci Karargah örgütü hikayesi kimsenin kafasına yatmıyor. Zaten o örgüt de bunu kabul etmiyor. Diyor ki örgüt "böyle bir adam bizde yok". Avcı katiyen sol örgüt üyesi olamaz. Sağ örgüt dersen kafama yatar. Kesinlikle yatar. Ama sol örgüt yatmaz. Bunların formasyonu; sol adına ne görürsen tepele şeklindedir. Çünkü onlar solcuları devlet millet düşmanı olarak görür, böyle yetişmişler.
Avcı’nın terör örgütü şüphelisi Necdet Kılıç’ın Edirne’de evini kullandığını gösteren fotoğraflar ortaya çıktı. Bu ilişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? İddianamede yer alan bilgilere göre de örgüt üyelerinin polis takibinden kurtulması için taktikler verdiği ifade ediliyor…
Hanefi Avcı’nın belli bir gönül ilişkisi var birisiyle. Necdet Kılıç bu flörte yardımcı olan adam gözüküyor. Necdet Kılıç’la ilgili bir takip varsa belki ona münhasır yönlendirme yapmış olabilir. Ama bu örgüte yardım ettiğini göstermez.
Avcı’nın makam odasında bulunan dinleme kasetleriyle alakalı ne diyorsunuz?
Dinleme kasetlerinin varlığını oradaki odasını toplayanlar bu kasetlerin olmadığını söylüyorlar. Açık açık söylüyorlar. Hatta o görevli polisler en cesur insanlar bana göre. Çünkü hala emniyet içinde görevliler ve şunu diyebilirler; ‘farkında değiliz, orda olabilirde, olmayabilir de” Ama hepsi istisnasız, Avcı’nın özel kalem amiri, odayı temizleyen kişi dahil ’burada böyle bir çanta yoktu’ diyor. Avcı, hakikatten böyle bir örgüte yardım yataklık etmişse bu tür hukuki hatalar o kişinin aklanmasına sebep olur.
Soner Yalçın’ın bilgisayarında bulunan notta Avcı’yla Dink konusunda ters düştüğünüz belirtiliyordu. Hangi noktada ters düşüyorsunuz?
Avcı’yla ters düştüğüm konusu diye bir düşünce yok. O notta yazanın ben olduğuma dair bir veri de yok. Nedim diye bir isim var orada. Nedim diye başka bir isim tanıyor musunuz? Zaman’da Nedim Hazar var. Milli Gazete’de Nedim Odabaşı var. Dink konusunda Avcı’yla beraber ortak düşünen hiç kimse yok ki! Avcı, Dink cinayeti aydınlanmıştır diyen tek adam. Onun dışındaki herkes istisnasız bu cinayetin arkasında başka şeyler var diyor.
GÜLEN’LE İLGİLİ KENDİM KİTAP YAZDIM, KİMSENİN ARKASINA SAKLANMAM
Avcı’nın kitabı tartışılırken kitabın bölümleri arasında üslup farkları gündeme gelmişti. Anı kitabı yazılırken cemaat bölümü eklendiği ifade ediliyordu. Aynı belgede sizin de Avcı’nın kitabına ekleme ve çıkarmalar yaptığınız iddia ediliyor.
Ben öyle kimsenin arkasına saklanamam. Yalnız adamım ama güçlü adamım, haklı adamım. Öyle bir şey yapmama gerek var mı? Ben bir yıl önce temmuz 2009 da “Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat “ diye bir kitap yazmışım. Kitabın hiç bir yerinde Fethullah Gülen cemaati için örgüt, tarikat sözü dahi kullanılmamışımdır. Buna özel hassasiyet gösterdim. Çünkü bir insan kendini nasıl tarif ediyorsa benim için değeri odur. O kitapta sorguladığım nokta; cemaatsen cemaat, sivil toplum kuruluşuysan sivil toplum kuruluşu… Ama diyorsan yüzde 11 oyumuz var, o zaman şeffaf olma zorunluluğun var.
SONER YALÇIN’LA UZUN ZAMANDIR GÖRÜŞMEDİM
Soner Yalçınla ilişkiniz ne düzeyde, hangi sıklıklarla görüşürsünüz?
Soner Yalçın’la hiç bir ilişkim yok. 2 yıl önce sanıyorum onların internet sitesinde de duruyor, maliye bakanın oğluyla ilgili görüş almışlardı benden. Ama o kadar… Onun dışında hiç bir yerde karşılaşmadım, hiç bir yerde tanışmadım. Ben gittim mahkemeye başvurdum. Soner Yalçın şunu yapabilirdi "hayır kardeşim daha 6 ay önce beraber yemek yedik" ya da "akşam şuradaydık, bilmem nerde beraberdik" diyebilirdi. Ama böyle bir şey yok.
Ahmet Şık’ı tanıyor musunuz? Onun da yeni bir kitap yazdığına dair bilgi vardı…
Ahmet Şık’ı tanıyorum tabi çok iyi bir gazetecidir. Şık son derece namuslu bir gazetecidir. Mesleği uğruna ağır bedeller ödeyen çok cesur bir gazetecidir. Bunu yapan vicdansız kimse bizi bir yerlere çekmeye çalışıyor. İftira böyle bir şeymiş ben bunu anladım. Bir gün inşallah başınıza gelmez.
Bu operasyonları istihbarat savaşı olarak nitelendirenler var. Böyle bir soğuk savaş mı var?
Olayları birbirine katmaya gerek yok. İstihbaratçılar kendi aralarında savaşabilirler ama biz gazetecilik yaparız. Onların savaşı bizi ilgilendirmez. Biz o savaşlardan ortaya çıkan gerçekle ilgileniriz sadece.
Ergenekon operasyonu da bir kesimin savaşı, tasfiye edilmesi mi?
Hayır, Ergenekon konusunda bir istihbarat savaşı yok. Asla yok. Ergenekon derin devletin bir kısmının açığa çıkarılması. Ama at iziyle it izinin birbirine karıştı. Kurunun yanında yaşında yandığı bir süreç oldu. Oysa ben şunu baştan beri söylüyorum; 90’lı yıllarda Abdullah Çatlılar tasfiye edildi, şimdi Veli Küçükler tasfiye ediliyor. AKP’li Hüseyin Çelik, Arena’ya katıldığında söyledi; "tam tasfiye olmadı" dedi ve kesin öyle. Çünkü derin devlet dediğiniz yapı olimpiyat halkaları gibi birbirine bağlantılı yapılar. Bunlar yarın beni de sizi de ötekileri de hedef alırlar. Çünkü kutsal olan şey, devletin bütünlüğü. Dink’in öldürülmesi sırasında soykırım tartışmaları var. Bir anda adamı öldürüyor. DHKP-C’nin yaptığı bir sürü cinayetler var. Bunların niye hep gidip belli hedefleri vuruyor? Çünkü bazı gerçekler örtülüyorlar. Dolayısıyla bu Ergenekon denilen şey ancak bence derin devlet denilen yerin küçük bir yapısı olur.
DİNK CİNAYETİ ERGENEKON’A EKLENSİN
Bazı gazeteciler tarafından Ergenekon’u sulandırmakla suçlanıyorsunuz…
Benim ismimin geçtiği noktalarda deniliyor ki Ergenekon operasyonunu yapan birimleri yıldırmakla suçluyorlar, sulandırmak yok. Benim çünkü sulandıracak hiç bir yazım yok. Ben Ergenekon konusunda “boş iştir” gibi bir yazım yok. Ali Fuat Yılmazer diye bir emniyetçiden Ergenekon operasyonunu yapan beyin diye bahsediliyor. Benim de kafam karıştı, dedim ki hani bunu Zekeriya Öz ve bir kaç savcı yapıyordu. O zaman bu kadar toplum niye bu savcılara yüklendi? Bu polisler özellikle Taraf gazetesinde yayınlanan bir kaç röportaja aynı zamanda kaynaklık eden polisler.
Kaynaklık etti derken neyi kast ediyorsunuz?
Taraf’ta röportajları yayınlandı. Dediler ki; “Dink cinayetinin arkasında Ergenekon var. Delilen diremiyoruz ama biz biliyoruz ve Silivri’de olanlar bunun cezasını çekiyorlar.” Yine bir istihbaratçı demiş ki bunu Yasemin Çongar Taraf’ta röportajında söyledi; “biz Ergenekon’u biliyorduk. Eğer altı ay önce bu operasyona başlayabileydik Dink yaşıyor olacaktı.” Ben bunların hepsini kitaba aldım. Ve Dink cinayetiyle Ergenekon’un birleştirilmesi gerektiğini savundum. Şimdi Ergenekon operasyonunu sulandırmaya çalışan adam mıyım ben, yoksa Dink cinayetiyle ergenekonu birleştirmeye çalışan adam mıyım?
Geçtiğimiz gün Nagehan Alçı Akşam’daki yazısında “Kamuoyunun bir kısmını gazetecilik adı altında tahrik etmeye çalışan, arka planda kirli oyunlar planlayan, operasyonel kitaplar yazdıran ve tüm bunları ’vatansever Atatürkçü muhalefet’ süsüyle yapan bir zihniyet var karşımızda.”diye yazdı.
Nagihan hanım beni tarif etmiyor orada. Onu aslında Ergenekon kapsamında tutuklanmış olan bazı kişiler var, onlarla ilgili. Mesela işte jandarma muhbiri olduğu anlaşılan ve kitaplarıyla kamuoyunda baya bir ses getirmiş Ergenekon sanığı olan kişileri kastediyor. Kendime oradan bir alınganlık yapmıyorum.
Alçı, Soner Yalçın gibi gazetecileri mi tarif ediyor?
Orada kastettiği Ergün Poyraz’dır. Benim anladığım Soner Yalçın parayla ajanlık falan yaparak değil, o kendine misyon gazeteciliği yapmayı tercih etmiş. Ama benim tarzım misyon gazeteciliği değil. Yani ben soyut hiç bir şeye kitabımda, haberlerimde yer vermem.
GÖZALTINA ALINACAĞIMA DAİR BAHİS OYNANIYOR
Muhalif gazeteciler susturuluyor mu? Yapılan operasyonlarlar bununla mı ilgili?
Muhalif gazeteci hiçbir şeyden hoşlanmaz, benim öyle bir yapım yok. Tayyip Erdoğan, İran savaşını önledi diye Nobel Barış ödülü verilmesini gerektiğini bile yazdım. Bir insan suç işlemişse o suçun cezasını çeker. Ama o suçun sanki bütün basının suçuymuş gibi algılatırsanız herkes korkar. Ahmet Hakan’ı gözaltına alındığında korkudan gösterdiği tepkileri anlamak ancak içinde o anı yaşamak gerekir. İnternette Nedim Şener’in gözaltına alınacağına 1’e 2 bahis oynayanlar var. Yani ilk sırada olan adam olarak gösteriyorlar ve bu korkuyu sana yaşatıyorlar. Ve sen trafik polisi görsen "beni almaya mı geldiler mi?" diye düşünüyorsun. Bunun teminatı sizin hükümetiniz olacak.
Ergenekon operasyonunun arkasında kim var? AKP mi var, Amerika mı, cemaat mi veya başka gruplar mı?
Bilebilsem. Cemaate yakın polislerin bunu yapmaya tek başına gücü yetmez.Genelkurmay’ın izni olmadan bu işlerin yapılabileceğini düşünebiliyor musun? Ben düşünmüyorum. Mesela lojmandan bugüne kadar hangi sivil otorite gidip de tık-tık biz geldik arama yapacağız demiş? O Genelkurmay’ın buna izin vermesi gerekmez mi?
BİRİLERİ KANAL SAHİBİ OLACAK!
Son olarak toparlayacak olursak neler söylemek istiyorsunuz?
Soner Yalçın gazeteciyse eğer; çünkü bana göre gazetecilik farklı bir anlam taşır. Bir siyasi partiye yakınlaşıp televizyon sahibi olmasını hoş göremem, onun gözümdeki itibarı sıfır.
Bu gazetecilik asla olamaz. Meslek etiği bakımından çok ağırdır. Yani düşünün bir kanal sahibi olmayı düşünüyorsunuz ve bunu bir partiyle yapıyorsunuz. Düşünün Deniz Baykal yakınları üzerine bir partiyle kanal kurmuş ve CHP’den fonluyor olacak şey mi bu? Tuncay Özkan’a 3 buçuk milyon dolar para verdi bu parti, ben kaç zamandan beri hep söylüyorum, affedilmez bir suçtur bu. Güya belgeselini yapmışlar, böyle bir şey olamaz!
Kılıçdaroğlu kurtulmaya çalışıyor, senin altındaki basın danışmanın ötekiyle iş pişiriyor. Diyor ki “siz orada oyları yükseltin, biz AKP’ye çakarız” nasıl bir ahlak? Şu çok açık iyi bir kanal sahibi olacakmış birileri. Bunu başka bir parti yapsaydı kapatma davası açılmıştı şimdiye kadar ve denmedik laf kalmamıştı. Bunun hoş görülecek yanı var mı?
Dolasıyla böyle insanlar Ergenekon sürecinde belki mahkum olur, belki aklanır ama benimle hesaplaşması o kadar kısa sürmeyecek onu söyleyeyim. Diyelim ki haftaya takipsizlik kararı verdiler. Oradan yırttı diyelim ama bana attığı iftiranın mutlaka hesabını verecek.
Gazeteci Nedim Şener, Ergenekon kapsamında evi aranmadan önce son röportajını 28 Şubat Pazartesi günü elmahaber.com’a verdi. Eşi geçtiğimiz hafta kalbi delik olduğu için Memorial hastanesinde ameliyat olan Şener, bir hayli yorgun gözüküyordu. Ona rağmen bizi kırmayarak kabul etti.
Soner Yalçın’ın evinden çıkan belgelerden bir hayli rahatsız olduğunu ifade eden Şener, bu konun peşini bırakmayacağını ifade ederek Ergenekon operasyonu ile ilgili ilginç açıklamalar yaptı.
Şener’e Ergenekon operasyonuna nasıl baktığını, Soner Yalçın’la, Hanefi Avcı’yla olan ilişkisini ve daha bir çok soru soruldu.
İşte Şener’in o röportajı…
Soner Yalçın’ın evinde çıkan belgelerden başlayalım. Yalçın’ın evinden neden sizinle ilgili ’Nedim’i sıkıştırın, Avcı’nın kitabı referanduma yetişsin’ şeklinde bir not çıktı?
Ulusal Medya 2010 belgesinin Soner Yalçın’ın bilgisayarına teknik olarak dışarıdan yüklendiğini söylendi. Benim de bu konularda teknik olarak hiç bir bilgim yok. Savcının iddiasına göre; Soner Yalçın’ın oluşturduğu bir döküman. Güya oradaki talimatları yerine getirmişler. Benimle ilgili Nedim Doc. İsimli bir bölüm var. Nedim – Hanefi eşleşmesini Önder Aytaç televizyona çıktığımızda yan yana getirmişti. Önder Aytaç sağolsun, Nedim Şener, Ruşen Çakır, Hürriyet’ten Necdet gibi 5 gazetecinin Hanefi Avcı’nın kitaba yardım ettiğini söyledi. Her şey konuşulur, söylenir, cevap verirsiniz. İnsanlar orada dururlar falan zannediyorsunuz. Fakat bunların dönüp de hukuki sonuçlar doğuracak iddia haline gelebileceği aklıma gelmezdi. Önder Aytaç’ın söylediklerine biz cevap verdik. Ama bunun anlaşıldığını düşünüyoruz. Baktık ki ortaya başka bir şey çıktı.
AVCI BANA GÜVENMEDİ
Soner Yalçın’ın evinde bulunan notlarda yazdığı gibi, gerçekten Hanefi Avcı’nın kitabına yardım ettiniz mi?
Hanefi Avcı’nın kitabının çıktığını, yazıldığını dahi bilmiyorum. Hasan Pulur’un oğlunun cenazesinden döndüğümüzde masamın üstünde bir paket gördüm. Baktım bir kitap, üstünde Hanefi Avcı yazıyor. Hemen Avcı’yı aradım. Dedim ki; sizin isminizle korsan kitap yazmışlar. ‘Nasıl yani’ falan dedi. Avcı, ‘korsan değil, ben yazdım’ deyince cidden çok şaşırdım. Sadece bana gönderdi zannettim, herkeste varmış. Bir baktım ertesi gün bir kaç gazete birden kitabın haberi yayınlamış. Ama ondan önce kitabın çıkacağına dair hiç bir bilgim yok. Güya onlara göre Avcı’yla çok yakınız. Ama Hanefi Avcı bana kitap yazacağını dahi söylemedi. Çünkü ben şöyle bir adamım; bir şey duyduğum an saklayamam, hemen haberini yaparım. Herhalde bunu biliyor olabilir ya da o kadar bana güvenmemiş de olabilir. Mutlaka bir yerde sızdırırım diye düşünmüş olabilir. Benim kitaba bırakın katkı sağlamayı, kitabın çıkacağından dahi haberim yok. İnandırıcı gelmeyebilir ama işin gerçeği bu. Bugün de cezaevine faks çektim. Hanefi Avcı’ya o belgede iddia edildiği gibi Nedim Şener’in yazdığınız kitaba her hangi bir katkısı olup, olmadığını adli makamlara iletmek üzere bana bildiriniz diye bir yazı yazdım. Şimdi ben onun cevabını bekliyorum. Ne yazacağını bilmiyorum ama alıp cevabı savcılara götüreceğim.
Hanefi Avcı’yla tanışıklığınız ne zamana dayanıyor?
2005 yılında sanırım Uzanlar operasyonu sırasında tanıştık. Hanefi bey, Uzanlar operasyonunu yürüten takımın başıydı. O zaman çok sınırlı bir temasımız oldu. Ben ekonomi muhabiriyim. Benim polis camiasıyla tanışmam yolsuzluk operasyonları nedeniyle oldu.
BUNLAR SOLCULARI DEVLET DÜŞMANI OLARAK GÖRÜR
Avcı’nın kitabıyla ilgili bu kadar savunma yapmanız kamuoyunda sizin onun avukatı gibi algılanmanıza neden oldu. Kitabı bu kadar savunmanızın nedeni ne?
Haksızlığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe çocukluğumdan beri karşı duran biriyim. Hanefi Avcı ve Hrant Dink meselesinde de tutumum farklı değil. Susup da bir şey yapmıyorsan, sen o adamların gücüne boyun eğmişsindir. Hanefi Avcı’ya ruhsatsız silahtan dava açabilirsin. Bu adam işkenceci. İşkenceden dava açabilirsin. Ama aklıselim olan hiç kimse Avcı’yı Devrimci Karagah örgütüne yardım ve yataklıktan suçlayamaz. Bunlar devletçi adamlar. Polis katili bir örgütü hayatta affetmezler. İddianame her şey değildir. Ben bugün bir televizyonda Fethullah Gülen hakkındaki terör örgütü lideri iddianamesini gösterdim. Dönelim 98 yılına. O adam herkesin gözünde terör örgütü lideriydi ne oldu? Adam yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Şart mıydı? İddianame her şey değildir. Hanefi Avcı, silahlarının ruhsatı bulunmadığından, o kimlikleri iade etmemekten veya yasak ilişkisinden, nerden yaparsanız yapın ama Devrimci Karargah örgütü hikayesi kimsenin kafasına yatmıyor. Zaten o örgüt de bunu kabul etmiyor. Diyor ki örgüt "böyle bir adam bizde yok". Avcı katiyen sol örgüt üyesi olamaz. Sağ örgüt dersen kafama yatar. Kesinlikle yatar. Ama sol örgüt yatmaz. Bunların formasyonu; sol adına ne görürsen tepele şeklindedir. Çünkü onlar solcuları devlet millet düşmanı olarak görür, böyle yetişmişler.
Avcı’nın terör örgütü şüphelisi Necdet Kılıç’ın Edirne’de evini kullandığını gösteren fotoğraflar ortaya çıktı. Bu ilişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? İddianamede yer alan bilgilere göre de örgüt üyelerinin polis takibinden kurtulması için taktikler verdiği ifade ediliyor…
Hanefi Avcı’nın belli bir gönül ilişkisi var birisiyle. Necdet Kılıç bu flörte yardımcı olan adam gözüküyor. Necdet Kılıç’la ilgili bir takip varsa belki ona münhasır yönlendirme yapmış olabilir. Ama bu örgüte yardım ettiğini göstermez.
Avcı’nın makam odasında bulunan dinleme kasetleriyle alakalı ne diyorsunuz?
Dinleme kasetlerinin varlığını oradaki odasını toplayanlar bu kasetlerin olmadığını söylüyorlar. Açık açık söylüyorlar. Hatta o görevli polisler en cesur insanlar bana göre. Çünkü hala emniyet içinde görevliler ve şunu diyebilirler; ‘farkında değiliz, orda olabilirde, olmayabilir de” Ama hepsi istisnasız, Avcı’nın özel kalem amiri, odayı temizleyen kişi dahil ’burada böyle bir çanta yoktu’ diyor. Avcı, hakikatten böyle bir örgüte yardım yataklık etmişse bu tür hukuki hatalar o kişinin aklanmasına sebep olur.
Soner Yalçın’ın bilgisayarında bulunan notta Avcı’yla Dink konusunda ters düştüğünüz belirtiliyordu. Hangi noktada ters düşüyorsunuz?
Avcı’yla ters düştüğüm konusu diye bir düşünce yok. O notta yazanın ben olduğuma dair bir veri de yok. Nedim diye bir isim var orada. Nedim diye başka bir isim tanıyor musunuz? Zaman’da Nedim Hazar var. Milli Gazete’de Nedim Odabaşı var. Dink konusunda Avcı’yla beraber ortak düşünen hiç kimse yok ki! Avcı, Dink cinayeti aydınlanmıştır diyen tek adam. Onun dışındaki herkes istisnasız bu cinayetin arkasında başka şeyler var diyor.
GÜLEN’LE İLGİLİ KENDİM KİTAP YAZDIM, KİMSENİN ARKASINA SAKLANMAM
Avcı’nın kitabı tartışılırken kitabın bölümleri arasında üslup farkları gündeme gelmişti. Anı kitabı yazılırken cemaat bölümü eklendiği ifade ediliyordu. Aynı belgede sizin de Avcı’nın kitabına ekleme ve çıkarmalar yaptığınız iddia ediliyor.
Ben öyle kimsenin arkasına saklanamam. Yalnız adamım ama güçlü adamım, haklı adamım. Öyle bir şey yapmama gerek var mı? Ben bir yıl önce temmuz 2009 da “Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat “ diye bir kitap yazmışım. Kitabın hiç bir yerinde Fethullah Gülen cemaati için örgüt, tarikat sözü dahi kullanılmamışımdır. Buna özel hassasiyet gösterdim. Çünkü bir insan kendini nasıl tarif ediyorsa benim için değeri odur. O kitapta sorguladığım nokta; cemaatsen cemaat, sivil toplum kuruluşuysan sivil toplum kuruluşu… Ama diyorsan yüzde 11 oyumuz var, o zaman şeffaf olma zorunluluğun var.
SONER YALÇIN’LA UZUN ZAMANDIR GÖRÜŞMEDİM
Soner Yalçınla ilişkiniz ne düzeyde, hangi sıklıklarla görüşürsünüz?
Soner Yalçın’la hiç bir ilişkim yok. 2 yıl önce sanıyorum onların internet sitesinde de duruyor, maliye bakanın oğluyla ilgili görüş almışlardı benden. Ama o kadar… Onun dışında hiç bir yerde karşılaşmadım, hiç bir yerde tanışmadım. Ben gittim mahkemeye başvurdum. Soner Yalçın şunu yapabilirdi "hayır kardeşim daha 6 ay önce beraber yemek yedik" ya da "akşam şuradaydık, bilmem nerde beraberdik" diyebilirdi. Ama böyle bir şey yok.
Ahmet Şık’ı tanıyor musunuz? Onun da yeni bir kitap yazdığına dair bilgi vardı…
Ahmet Şık’ı tanıyorum tabi çok iyi bir gazetecidir. Şık son derece namuslu bir gazetecidir. Mesleği uğruna ağır bedeller ödeyen çok cesur bir gazetecidir. Bunu yapan vicdansız kimse bizi bir yerlere çekmeye çalışıyor. İftira böyle bir şeymiş ben bunu anladım. Bir gün inşallah başınıza gelmez.
Bu operasyonları istihbarat savaşı olarak nitelendirenler var. Böyle bir soğuk savaş mı var?
Olayları birbirine katmaya gerek yok. İstihbaratçılar kendi aralarında savaşabilirler ama biz gazetecilik yaparız. Onların savaşı bizi ilgilendirmez. Biz o savaşlardan ortaya çıkan gerçekle ilgileniriz sadece.
Ergenekon operasyonu da bir kesimin savaşı, tasfiye edilmesi mi?
Hayır, Ergenekon konusunda bir istihbarat savaşı yok. Asla yok. Ergenekon derin devletin bir kısmının açığa çıkarılması. Ama at iziyle it izinin birbirine karıştı. Kurunun yanında yaşında yandığı bir süreç oldu. Oysa ben şunu baştan beri söylüyorum; 90’lı yıllarda Abdullah Çatlılar tasfiye edildi, şimdi Veli Küçükler tasfiye ediliyor. AKP’li Hüseyin Çelik, Arena’ya katıldığında söyledi; "tam tasfiye olmadı" dedi ve kesin öyle. Çünkü derin devlet dediğiniz yapı olimpiyat halkaları gibi birbirine bağlantılı yapılar. Bunlar yarın beni de sizi de ötekileri de hedef alırlar. Çünkü kutsal olan şey, devletin bütünlüğü. Dink’in öldürülmesi sırasında soykırım tartışmaları var. Bir anda adamı öldürüyor. DHKP-C’nin yaptığı bir sürü cinayetler var. Bunların niye hep gidip belli hedefleri vuruyor? Çünkü bazı gerçekler örtülüyorlar. Dolayısıyla bu Ergenekon denilen şey ancak bence derin devlet denilen yerin küçük bir yapısı olur.
DİNK CİNAYETİ ERGENEKON’A EKLENSİN
Bazı gazeteciler tarafından Ergenekon’u sulandırmakla suçlanıyorsunuz…
Benim ismimin geçtiği noktalarda deniliyor ki Ergenekon operasyonunu yapan birimleri yıldırmakla suçluyorlar, sulandırmak yok. Benim çünkü sulandıracak hiç bir yazım yok. Ben Ergenekon konusunda “boş iştir” gibi bir yazım yok. Ali Fuat Yılmazer diye bir emniyetçiden Ergenekon operasyonunu yapan beyin diye bahsediliyor. Benim de kafam karıştı, dedim ki hani bunu Zekeriya Öz ve bir kaç savcı yapıyordu. O zaman bu kadar toplum niye bu savcılara yüklendi? Bu polisler özellikle Taraf gazetesinde yayınlanan bir kaç röportaja aynı zamanda kaynaklık eden polisler.
Kaynaklık etti derken neyi kast ediyorsunuz?
Taraf’ta röportajları yayınlandı. Dediler ki; “Dink cinayetinin arkasında Ergenekon var. Delilen diremiyoruz ama biz biliyoruz ve Silivri’de olanlar bunun cezasını çekiyorlar.” Yine bir istihbaratçı demiş ki bunu Yasemin Çongar Taraf’ta röportajında söyledi; “biz Ergenekon’u biliyorduk. Eğer altı ay önce bu operasyona başlayabileydik Dink yaşıyor olacaktı.” Ben bunların hepsini kitaba aldım. Ve Dink cinayetiyle Ergenekon’un birleştirilmesi gerektiğini savundum. Şimdi Ergenekon operasyonunu sulandırmaya çalışan adam mıyım ben, yoksa Dink cinayetiyle ergenekonu birleştirmeye çalışan adam mıyım?
Geçtiğimiz gün Nagehan Alçı Akşam’daki yazısında “Kamuoyunun bir kısmını gazetecilik adı altında tahrik etmeye çalışan, arka planda kirli oyunlar planlayan, operasyonel kitaplar yazdıran ve tüm bunları ’vatansever Atatürkçü muhalefet’ süsüyle yapan bir zihniyet var karşımızda.”diye yazdı.
Nagihan hanım beni tarif etmiyor orada. Onu aslında Ergenekon kapsamında tutuklanmış olan bazı kişiler var, onlarla ilgili. Mesela işte jandarma muhbiri olduğu anlaşılan ve kitaplarıyla kamuoyunda baya bir ses getirmiş Ergenekon sanığı olan kişileri kastediyor. Kendime oradan bir alınganlık yapmıyorum.
Alçı, Soner Yalçın gibi gazetecileri mi tarif ediyor?
Orada kastettiği Ergün Poyraz’dır. Benim anladığım Soner Yalçın parayla ajanlık falan yaparak değil, o kendine misyon gazeteciliği yapmayı tercih etmiş. Ama benim tarzım misyon gazeteciliği değil. Yani ben soyut hiç bir şeye kitabımda, haberlerimde yer vermem.
GÖZALTINA ALINACAĞIMA DAİR BAHİS OYNANIYOR
Muhalif gazeteciler susturuluyor mu? Yapılan operasyonlarlar bununla mı ilgili?
Muhalif gazeteci hiçbir şeyden hoşlanmaz, benim öyle bir yapım yok. Tayyip Erdoğan, İran savaşını önledi diye Nobel Barış ödülü verilmesini gerektiğini bile yazdım. Bir insan suç işlemişse o suçun cezasını çeker. Ama o suçun sanki bütün basının suçuymuş gibi algılatırsanız herkes korkar. Ahmet Hakan’ı gözaltına alındığında korkudan gösterdiği tepkileri anlamak ancak içinde o anı yaşamak gerekir. İnternette Nedim Şener’in gözaltına alınacağına 1’e 2 bahis oynayanlar var. Yani ilk sırada olan adam olarak gösteriyorlar ve bu korkuyu sana yaşatıyorlar. Ve sen trafik polisi görsen "beni almaya mı geldiler mi?" diye düşünüyorsun. Bunun teminatı sizin hükümetiniz olacak.
Ergenekon operasyonunun arkasında kim var? AKP mi var, Amerika mı, cemaat mi veya başka gruplar mı?
Bilebilsem. Cemaate yakın polislerin bunu yapmaya tek başına gücü yetmez.Genelkurmay’ın izni olmadan bu işlerin yapılabileceğini düşünebiliyor musun? Ben düşünmüyorum. Mesela lojmandan bugüne kadar hangi sivil otorite gidip de tık-tık biz geldik arama yapacağız demiş? O Genelkurmay’ın buna izin vermesi gerekmez mi?
BİRİLERİ KANAL SAHİBİ OLACAK!
Son olarak toparlayacak olursak neler söylemek istiyorsunuz?
Soner Yalçın gazeteciyse eğer; çünkü bana göre gazetecilik farklı bir anlam taşır. Bir siyasi partiye yakınlaşıp televizyon sahibi olmasını hoş göremem, onun gözümdeki itibarı sıfır.
Bu gazetecilik asla olamaz. Meslek etiği bakımından çok ağırdır. Yani düşünün bir kanal sahibi olmayı düşünüyorsunuz ve bunu bir partiyle yapıyorsunuz. Düşünün Deniz Baykal yakınları üzerine bir partiyle kanal kurmuş ve CHP’den fonluyor olacak şey mi bu? Tuncay Özkan’a 3 buçuk milyon dolar para verdi bu parti, ben kaç zamandan beri hep söylüyorum, affedilmez bir suçtur bu. Güya belgeselini yapmışlar, böyle bir şey olamaz!
Kılıçdaroğlu kurtulmaya çalışıyor, senin altındaki basın danışmanın ötekiyle iş pişiriyor. Diyor ki “siz orada oyları yükseltin, biz AKP’ye çakarız” nasıl bir ahlak? Şu çok açık iyi bir kanal sahibi olacakmış birileri. Bunu başka bir parti yapsaydı kapatma davası açılmıştı şimdiye kadar ve denmedik laf kalmamıştı. Bunun hoş görülecek yanı var mı?
Dolasıyla böyle insanlar Ergenekon sürecinde belki mahkum olur, belki aklanır ama benimle hesaplaşması o kadar kısa sürmeyecek onu söyleyeyim. Diyelim ki haftaya takipsizlik kararı verdiler. Oradan yırttı diyelim ama bana attığı iftiranın mutlaka hesabını verecek.