NEBİL ÖZGENTÜRK'ÜN DÜĞÜNÜNÜN SUNUMUNU HANGİ ÜNLÜ ŞAİR-YAZAR YAPACAK?
Yarın akşam Nehir Özdemir'le hayatını birleştirmeye hazırlanan Nebil Özgentürk'ün nikah şahidi kim olacak? İşte düğünle ilgili detaylar...
"Hemen çocuk istiyoruz"
Sevdiğimiz insanla mı olmak daha mutluluk vericidir? Yoksa yalnızlığı göze alıp sevdiğimiz işi yapmak mı? Yıllarca sevdiği işi yaptı Nebil Özgentürk. Sıradan, rutin bir hayattan bile etkileyici bir hikâye çıkarabilen usta belgeselcinin ‘bir yudum insanlarını’ çok sevdik. Başarılarının arkasındaki derin yalnızlıkları bilmeden, hep alkışladık onu...
Ben de bilmiyordum. Ta ki bize güzel yemekler hazırladığı o sofrada “Kalabalıklar içinde yalnız olmak üzüyordu beni ve birlikte mutlu olacağım kadını aramaya başladım,” diyene kadar... Aradığı kadın artık yanındaydı... Nehir Özdemir: Meslek hayatını zeytinin genetik yapısını araştırmak üzerine kuran, tüm gününü laboratuarda geçiren, son derece alımlı, güzel bir genetik uzmanı...
Garip bir tesadüf eseri yolları kesişti. Moleküler biyoloji uzmanı Nehir Özdemir’le belgesel yönetmeni Nebil Özgentürk’ün aşk hikâyesi, Fikret Otyam’ın sergisinde başladı...
Tanışmalarına vesile olan Fikret Otyam, yarın İstanbul’a geliyor. Yaşar Kemal’le birlikte onların nikâh şahitliğini yapacak. Gecenin bir de sürprizi var...
- Medya dünyasını yakından tanıma fırsatı bulan bir moleküler biyoloji uzmanı olarak sizi en çok ne şaşırttı?
Nehir Ö: Herkesin sürekli birbiri hakkında konuşuyor olması!
N.Ö: Medya insanları birbiri hakkında konuşmayı sever.
- 13 Haziran’da evleniyorsunuz... Çok heyecanlı mısınız?
Nehir Ö: Evet. Herkesin mutlu olmasını istiyorum. Herkesin gecesi olsun istiyorum. Umarım akışta hiçbir sorun olmaz.
N.Ö: Nikâh-düğün gecemizin sunumunu Sunay (Akın) yapacak. Sunay, fazlasıyla birleştiren, merkezdeki iyilik meleği gibi bir adam. Öyle ki Sunay, kötü adam hakkında dahi iyi konuşan, zarif bir adam... Herkes çok sever onu, hikâyeleri ve hitabeti de çok iyidir. Bu yüzden o gece mikrofon onda.
- Moleküler biyoloji uzmanıyla, belgesel yönetmeninin aşkı nasıl olur?
N.Ö: Fikret (Otyam) Ağabey İstanbul’da yılda iki-üç sergi yapar. Son gelişinde (Aralık 2009) sergisi için kısa bir film hazırladım. Kokteyl, tören falan, o sırada, çok hoş, zarif bir kız fotoğraf çekiyor. Birbirimize gülümsedik. ‘Merhaba, hatırladınız mı?’ dedi... Etkilenmiştim o an. Meğer, Cumhuriyet gazetesine yaptığımız belgesel gösterim gecesinde tanışmışız iki yıl önce. Otyamların sergisinde de zarafeti, güzelliği, konuşmaları beni çok etkilemişti sahiden... Kokteyl sonrası Çırağan’da 15 kişilik yemek yenecek. ‘Gelmez misiniz?’ dedim. ‘Hayır ben davetli değilim,’ dedi. Allah Allah, ben gelsin çok istiyorum. ‘Benim davetlimsiniz, ben ev sahibi sayılırım,’ falan dedim. ‘Hayır, mümkün değil, ısrar etmeyin Nebil Bey,’ dedi. Gittim Filiz Hanım ve Fikret Bey’e, ‘Ağabeyler, ablalar sizin arkadaşınızın kızı, lütfen kalsın, ısrar edin,’ dedim. Otyamların dostu, Dr. Kamil Bey’in kızı olarak gelmiş. Bir saat boyunca uğraştık, zor ikna ettik. O moleküler biyoloji diyor, ben mikrobiyoloji anlıyorum. Yani çok uzağım mesleğine. Neyse ki, o fotoğraf seviyor, edebiyat-sinema seviyor ve benim aksime çok dingin...
- İlk görüşte aşk mıydı bu?
N.Ö: Aşkın zaman içinde oluşacağına inanıyorum. İlk görüşte etkilenme hali bu, tutku hali. Nehir’e ‘Ben bir şey yaşamak istiyorum. Flört değil, büyük bir şey yaşamak istiyorum,’ dediğimi biliyorum. İlk görüşte aşk yaşamadım. Ben yaratılan, üretilen bir durumu seviyorum.
Nehir Ö: Nebil’e karşı, ister istemez kendimi en başta koruma ihtiyacı duydum. Nebil Özgentürk olumlu bir imaj, ama aynı zamanda ünlü ve farklı bir dünyadan olmasından kaynaklanan, olumsuz bir imajdı benim için. Tanıdıkça onun çok heyecanlı, enerjik, neşeli, çocuk gibi çoşkulu olduğunu gördüm.
NEBİL, KENDİMİ ÖZEL HİSSETMEMİ SAĞLIYOR
- Neden 38 yaşınıza kadar beklediniz evlenmek için?
Nehir Ö: Biraz mesleğimden dolayı. Almanya’da doktora yaptım, oradan Kanada’ya geçtim. Sonra Amerika, Türkiye’ye dönüş derken, bu koşuşturma içinde doğru insanı yakalama şansınız biraz azalıyor. Biraz da beklentileriniz yükseliyor. Bunun karşılığını verebilecek insan sık sık karşınıza çıkmaz hale geliyor. Erteleniyor. İstanbul’da yaşayan birçok yalnız kadının yaşadığı olumsuzlukları da yaşıyorsunuz... İstanbul biraz ürkütücü. Ben İzmirliyim, bir türlü İstanbul’a alışamadım. Üniversitemi değiştirmeyi düşündüğüm çok oldu. İzmir’deki o aile duygusunu, güveni özledim. Aralık ortaları gibiydi, İstanbul dışında kadro arayışına başlamıştım. ‘Bu kent bana ait değil,’ dediğim anda Nebil karşıma çıktı. Ondan sonra sanki İstanbul’da trafik daha çekilir hale geldi, insanlar daha gülümsüyor gibi...
- Niye evlilik?
N.Ö: Tuluhan ben daha önce evlendim, çocuklarım var, 10 yıldır bekârım. Çok arkadaşım oldu. Ama içimde derin yalnızlığı hep yaşadım. Israrla ‘Yanına geliyorum’ diyenlere işim var diye küçük yalanlar söyledim. Kalabalıkların içindeyken kendimi çok yalnız hissettiğim akşamlar çok oldu. Yalnızlıklar (!) beni üzmeye başlamıştı. Sonuçta 49 yaşımdayım, arkadaşım olsun istedim, evlenmek istedim. Sonra evlenmek istediğim kadını aradım bir müddet. Bu bir dürbünle aranmıyor ama karşına çıkmazsa da evlenmezsin. Güzel sohbet edebiliyorsan, bir çocuk gibi omuzuna yaslanabiliyorsan, huzurla elini tutabiliyorsan, sonsuz güven duyabiliyorsan, işte o, evlenmek istediğin kadındır. Nehir, sonsuz vicdanlı ve iyi, bilge bir kadın.
Nehir Ö: Nebil kendimi her zaman özel hissetmemi sağlıyor... Nebil’le her şey o kadar çok örtüşüyor ki. Arkadaş olma, sevgili olma, dost olma... Bütün ilişkilerin toplamı bu ilişkide yaşanıyor
NEBİL ÖZGENTÜRK: ŞİMDİ BEBEK BÜYÜTMEK İSTİYORUM
- Çocuk istiyor musunuz?
Nehir Ö: Evet
- Hemen mi?
N.Ö: Nehir’den çocuğum olmasını çok istiyorum. 25-26 yaşlarında hırslı ve hızlı, toy adamın tekiydim ben. Ne bebeğimi gıdıklamasını bildim ne gülümsemesini hissettim. Şimdi dünyanın en tatlı ikizlerine sahibim ama galiba hakikaten kendime de bir çocuk zamanı ayırmak istiyorum artık. Evliliğin çocuk gerektirdiğine inananlardanım. 20-30 yaşına kadarki halini adım adım görmek istiyorum, ben yaşlanırken onlar gençliğe varsın istiyorum. Nehir’le hayatı paylaşmayı, şakalaşmayı, çocukla güle oynaya bir hayat sürmeyi arzuluyorum... Kitaplar yazmayı, belgeseller, sinema filmleri yapmayı isteyecek kadar. Daha önce sadece belgesel yapmak, sadece dünyanın ya da Türkiye’nin bir ucuna gidip yazı yazmak istiyordum sanki... Şimdi bebek de büyütmek istiyorum.
- Planladınız mı?
N.Ö: Tanrı isterse hemen çocuk istiyoruz. Artık dingin zamanlara geçiyorum hayatta, hırslarımı temize çektim galiba! Büyük iş telaşlarımı azaltacağım ve bu zamanlarda iyi olur diye düşünüyorum..
Nehir Ö: Ben korkarak istiyorum. Çocuk, bütün hayatını altüst edecek bir şey farkındayım, hem korkuyorum, hem çok istiyorum. Nebil’in böyle istekli olması beni cesaretlendiriyor.
NEHİR, BENİ KENDİME GETİREN TOKATLAR ATIYOR
- Kadın için ilişkide güven önemli... Ya erkek için?
N.Ö: Bu insanla mutlu olacağımı bilmek de bir güvendir. Sen de şımarık bir kadınsın işin gereği Tuluhan. Çünkü bizi şımartan işler yapıyoruz. Bir bakan arıyor ‘Eline sağlık Nebil Bey,’ diyor. Bu hoşumuza gidiyor. Her belgesel sonrası 40 tane övgü alıyorsun. Egosuz olmaz ki bu iş.
Nehir Ö: Ben de bazen Nebil’in egosunu dengeliyorum galiba.
N.Ö: Bu sihirli ortamda beni kendime getiren, bazen ‘Hayatım neden böyle konuştun, kendini övüyorsun gibi anlaşılabilir,’ diyen bir kadın. Bunlar bana küçük, tatlı tokatlar oluyor. Çünkü egolarımızı şişiriyorlar bazen. Bunun balon olduğunu anlıyorsunuz. 59 yaşına geldiğinde birden bire televizyonlar aramıyor, kitapların satmıyor, yazıların az okunuyor olabilir. Bütün büyük emektar yazar ve televizyoncuların başına geldiği gibi. Nehir ‘Bana sen lazımsın, adın değil,’ diyor. Bu tokatı atıyor. Belki de bu yüzden aşk diyorsun... Böyle aşka gidiyorsun.
Nehir Ö: ‘Doğru insan bu,’ dedikçe o sevgi güven içinde büyüyor. Bundan sonrası için de Nebil’in bana olan sevgisinin hiç azalmasını istemem. Çünkü bir kadını çok güzel seviyor Nebil. Önceliği ben olmak isterim. Evet işi de çok önemli ama öncelik her iki taraf için de birliktelik olmalı.
- Nebil Özgentürk’ün düzeltmek istediğiniz tarafları var mı?
Nehir Ö: Nebil’in hareketliliği beni hem cezbediyor hem de bir süre sonra yoruyor. Yani olaylar karşısında, kriz anlarındaki telefonlar, birinin bitip diğerinin başlaması, sigara içmesi, ani çıkışları olabiliyor bazen.
- Sigarayı bıraktırabilecek misiniz?
Nehir Ö: Sağlık rejimlerine başladık bile. Biraz dikkat etti ve kendini de biraz toparladığını söylüyor arkadaşları. Ama sigarayı bırakması lazım. Nebil spor yapmayı seviyor, birlikte spor yapmaktan çok mutluyum. Bir de her zaman olmamakla birlikte çok fazla sinirlenmesi, ama olay geçtikten birkaç dakika sonra gülümsemesi ve ortalığı yumuşatması çok hoş. Ben o kadar çabuk toparlayamıyorum. Nebil daha toparlayıcı.
SEVGİMİZ KAYITLARA GEÇSİN İSTEDİM
- Bu ilişkide kim daha çok seviyor? Daha âşık?
N.Ö: Ben daha az telaşlıyım ama bu daha az seviyorum anlamına gelmiyor. Hayatta 11 yaş daha önde gidiyorum, bu yüzden belki. Bu arada işim gereği kötülüğün ve iyiliğin arasında kalmış olabilirim. Yani iyiler ve kötülerin arasında! Elimden geldiğince iyi olmaya çalıştım. Bu bana şöyle bir hayat tecrübesi verdi: Sevgiyi daha emin, sakin ve
daha az panikle geçiriyorum karşı tarafa.
Nehir Ö: Nebil daha duygusal. Sevgisini kolay dile getiriyor. Eşit ağırlıklı ve yoğunlukta aslında ama bazen farklı görünen bir sevgi bizimki.
N.Ö: Sevgimiz kayıtlara geçsin istedim, Tuluhan. Dostlara, tanıyana, tanımayana ‘Bak bu kadını seviyorum,’ demek istiyorum galiba bu röportaj vesilesiyle....
- Uzmanlık alanınız nedir?
Nehir Ö: Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yardımcı doçentim. Bitki genetiği üzerine çalışıyorum. Genleri klonlamak ve deşifre etmek üzerine çalışmalar yapıyorum. Mesela, zeytin bitkisinin genleri üzerinde çalışmalarımız sürüyor bu aralar. Gen kütüphaneleri oluşturup genlerin fonksiyonlarını biyoinformatik çalışmalarla anlamlandırmaya çalışıyoruz. Gen
kütüphaneleri konusunda Türkiye’de çok fazla kişi çalışmıyor. Zor ve zevkli bir konu. Şimdi önümde doçentlik sınavım var, sıkıntılı bir süreç. Bir yandan da gelinlik, düğün telaşı...
- Aileniz ne dedi Nebil Özgentürk’le evlenme kararınıza?
Nehir Ö: Önce tereddütlüydüler. Sonra çok sevdiler Nebil’i...
N.Ö: Sunay, ocak sonundaki kız isteme faslına da geldi... O gece şakalar yaptı benimle ilgili, ben sürdürdüm, hatta fırlamalıklar falan yaptım. Damat ciddiyeti hak getire tabii ki. Böylece kaynaştık aileyle, ailece. Nehir’in annesi Hacer Hanım, Balkan göçmeni bir kadın, hassas ve sevgi dolu bir anne... Babası Kamil Bey de, değişik kentlerde doktorluk yapmış yıllarca. Dürüst, prensipli bir adam. Duygusal da, çocuklarına sonsuz düşkün... Yemekte, birden ayağa kalktı, dedi ki, ‘Bebeğimi çok güzel büyüttüm. Ona çok özendim, bebeğime iyi bakın, bebeğimi üzmeyin,’ dedi gözyaşı dökerek... Ben de ona söz verdim...
TULUHAN TEKELİOĞLU/ SABAH
Sevdiğimiz insanla mı olmak daha mutluluk vericidir? Yoksa yalnızlığı göze alıp sevdiğimiz işi yapmak mı? Yıllarca sevdiği işi yaptı Nebil Özgentürk. Sıradan, rutin bir hayattan bile etkileyici bir hikâye çıkarabilen usta belgeselcinin ‘bir yudum insanlarını’ çok sevdik. Başarılarının arkasındaki derin yalnızlıkları bilmeden, hep alkışladık onu...
Ben de bilmiyordum. Ta ki bize güzel yemekler hazırladığı o sofrada “Kalabalıklar içinde yalnız olmak üzüyordu beni ve birlikte mutlu olacağım kadını aramaya başladım,” diyene kadar... Aradığı kadın artık yanındaydı... Nehir Özdemir: Meslek hayatını zeytinin genetik yapısını araştırmak üzerine kuran, tüm gününü laboratuarda geçiren, son derece alımlı, güzel bir genetik uzmanı...
Garip bir tesadüf eseri yolları kesişti. Moleküler biyoloji uzmanı Nehir Özdemir’le belgesel yönetmeni Nebil Özgentürk’ün aşk hikâyesi, Fikret Otyam’ın sergisinde başladı...
Tanışmalarına vesile olan Fikret Otyam, yarın İstanbul’a geliyor. Yaşar Kemal’le birlikte onların nikâh şahitliğini yapacak. Gecenin bir de sürprizi var...
- Medya dünyasını yakından tanıma fırsatı bulan bir moleküler biyoloji uzmanı olarak sizi en çok ne şaşırttı?
Nehir Ö: Herkesin sürekli birbiri hakkında konuşuyor olması!
N.Ö: Medya insanları birbiri hakkında konuşmayı sever.
- 13 Haziran’da evleniyorsunuz... Çok heyecanlı mısınız?
Nehir Ö: Evet. Herkesin mutlu olmasını istiyorum. Herkesin gecesi olsun istiyorum. Umarım akışta hiçbir sorun olmaz.
N.Ö: Nikâh-düğün gecemizin sunumunu Sunay (Akın) yapacak. Sunay, fazlasıyla birleştiren, merkezdeki iyilik meleği gibi bir adam. Öyle ki Sunay, kötü adam hakkında dahi iyi konuşan, zarif bir adam... Herkes çok sever onu, hikâyeleri ve hitabeti de çok iyidir. Bu yüzden o gece mikrofon onda.
- Moleküler biyoloji uzmanıyla, belgesel yönetmeninin aşkı nasıl olur?
N.Ö: Fikret (Otyam) Ağabey İstanbul’da yılda iki-üç sergi yapar. Son gelişinde (Aralık 2009) sergisi için kısa bir film hazırladım. Kokteyl, tören falan, o sırada, çok hoş, zarif bir kız fotoğraf çekiyor. Birbirimize gülümsedik. ‘Merhaba, hatırladınız mı?’ dedi... Etkilenmiştim o an. Meğer, Cumhuriyet gazetesine yaptığımız belgesel gösterim gecesinde tanışmışız iki yıl önce. Otyamların sergisinde de zarafeti, güzelliği, konuşmaları beni çok etkilemişti sahiden... Kokteyl sonrası Çırağan’da 15 kişilik yemek yenecek. ‘Gelmez misiniz?’ dedim. ‘Hayır ben davetli değilim,’ dedi. Allah Allah, ben gelsin çok istiyorum. ‘Benim davetlimsiniz, ben ev sahibi sayılırım,’ falan dedim. ‘Hayır, mümkün değil, ısrar etmeyin Nebil Bey,’ dedi. Gittim Filiz Hanım ve Fikret Bey’e, ‘Ağabeyler, ablalar sizin arkadaşınızın kızı, lütfen kalsın, ısrar edin,’ dedim. Otyamların dostu, Dr. Kamil Bey’in kızı olarak gelmiş. Bir saat boyunca uğraştık, zor ikna ettik. O moleküler biyoloji diyor, ben mikrobiyoloji anlıyorum. Yani çok uzağım mesleğine. Neyse ki, o fotoğraf seviyor, edebiyat-sinema seviyor ve benim aksime çok dingin...
- İlk görüşte aşk mıydı bu?
N.Ö: Aşkın zaman içinde oluşacağına inanıyorum. İlk görüşte etkilenme hali bu, tutku hali. Nehir’e ‘Ben bir şey yaşamak istiyorum. Flört değil, büyük bir şey yaşamak istiyorum,’ dediğimi biliyorum. İlk görüşte aşk yaşamadım. Ben yaratılan, üretilen bir durumu seviyorum.
Nehir Ö: Nebil’e karşı, ister istemez kendimi en başta koruma ihtiyacı duydum. Nebil Özgentürk olumlu bir imaj, ama aynı zamanda ünlü ve farklı bir dünyadan olmasından kaynaklanan, olumsuz bir imajdı benim için. Tanıdıkça onun çok heyecanlı, enerjik, neşeli, çocuk gibi çoşkulu olduğunu gördüm.
NEBİL, KENDİMİ ÖZEL HİSSETMEMİ SAĞLIYOR
- Neden 38 yaşınıza kadar beklediniz evlenmek için?
Nehir Ö: Biraz mesleğimden dolayı. Almanya’da doktora yaptım, oradan Kanada’ya geçtim. Sonra Amerika, Türkiye’ye dönüş derken, bu koşuşturma içinde doğru insanı yakalama şansınız biraz azalıyor. Biraz da beklentileriniz yükseliyor. Bunun karşılığını verebilecek insan sık sık karşınıza çıkmaz hale geliyor. Erteleniyor. İstanbul’da yaşayan birçok yalnız kadının yaşadığı olumsuzlukları da yaşıyorsunuz... İstanbul biraz ürkütücü. Ben İzmirliyim, bir türlü İstanbul’a alışamadım. Üniversitemi değiştirmeyi düşündüğüm çok oldu. İzmir’deki o aile duygusunu, güveni özledim. Aralık ortaları gibiydi, İstanbul dışında kadro arayışına başlamıştım. ‘Bu kent bana ait değil,’ dediğim anda Nebil karşıma çıktı. Ondan sonra sanki İstanbul’da trafik daha çekilir hale geldi, insanlar daha gülümsüyor gibi...
- Niye evlilik?
N.Ö: Tuluhan ben daha önce evlendim, çocuklarım var, 10 yıldır bekârım. Çok arkadaşım oldu. Ama içimde derin yalnızlığı hep yaşadım. Israrla ‘Yanına geliyorum’ diyenlere işim var diye küçük yalanlar söyledim. Kalabalıkların içindeyken kendimi çok yalnız hissettiğim akşamlar çok oldu. Yalnızlıklar (!) beni üzmeye başlamıştı. Sonuçta 49 yaşımdayım, arkadaşım olsun istedim, evlenmek istedim. Sonra evlenmek istediğim kadını aradım bir müddet. Bu bir dürbünle aranmıyor ama karşına çıkmazsa da evlenmezsin. Güzel sohbet edebiliyorsan, bir çocuk gibi omuzuna yaslanabiliyorsan, huzurla elini tutabiliyorsan, sonsuz güven duyabiliyorsan, işte o, evlenmek istediğin kadındır. Nehir, sonsuz vicdanlı ve iyi, bilge bir kadın.
Nehir Ö: Nebil kendimi her zaman özel hissetmemi sağlıyor... Nebil’le her şey o kadar çok örtüşüyor ki. Arkadaş olma, sevgili olma, dost olma... Bütün ilişkilerin toplamı bu ilişkide yaşanıyor
NEBİL ÖZGENTÜRK: ŞİMDİ BEBEK BÜYÜTMEK İSTİYORUM
- Çocuk istiyor musunuz?
Nehir Ö: Evet
- Hemen mi?
N.Ö: Nehir’den çocuğum olmasını çok istiyorum. 25-26 yaşlarında hırslı ve hızlı, toy adamın tekiydim ben. Ne bebeğimi gıdıklamasını bildim ne gülümsemesini hissettim. Şimdi dünyanın en tatlı ikizlerine sahibim ama galiba hakikaten kendime de bir çocuk zamanı ayırmak istiyorum artık. Evliliğin çocuk gerektirdiğine inananlardanım. 20-30 yaşına kadarki halini adım adım görmek istiyorum, ben yaşlanırken onlar gençliğe varsın istiyorum. Nehir’le hayatı paylaşmayı, şakalaşmayı, çocukla güle oynaya bir hayat sürmeyi arzuluyorum... Kitaplar yazmayı, belgeseller, sinema filmleri yapmayı isteyecek kadar. Daha önce sadece belgesel yapmak, sadece dünyanın ya da Türkiye’nin bir ucuna gidip yazı yazmak istiyordum sanki... Şimdi bebek de büyütmek istiyorum.
- Planladınız mı?
N.Ö: Tanrı isterse hemen çocuk istiyoruz. Artık dingin zamanlara geçiyorum hayatta, hırslarımı temize çektim galiba! Büyük iş telaşlarımı azaltacağım ve bu zamanlarda iyi olur diye düşünüyorum..
Nehir Ö: Ben korkarak istiyorum. Çocuk, bütün hayatını altüst edecek bir şey farkındayım, hem korkuyorum, hem çok istiyorum. Nebil’in böyle istekli olması beni cesaretlendiriyor.
NEHİR, BENİ KENDİME GETİREN TOKATLAR ATIYOR
- Kadın için ilişkide güven önemli... Ya erkek için?
N.Ö: Bu insanla mutlu olacağımı bilmek de bir güvendir. Sen de şımarık bir kadınsın işin gereği Tuluhan. Çünkü bizi şımartan işler yapıyoruz. Bir bakan arıyor ‘Eline sağlık Nebil Bey,’ diyor. Bu hoşumuza gidiyor. Her belgesel sonrası 40 tane övgü alıyorsun. Egosuz olmaz ki bu iş.
Nehir Ö: Ben de bazen Nebil’in egosunu dengeliyorum galiba.
N.Ö: Bu sihirli ortamda beni kendime getiren, bazen ‘Hayatım neden böyle konuştun, kendini övüyorsun gibi anlaşılabilir,’ diyen bir kadın. Bunlar bana küçük, tatlı tokatlar oluyor. Çünkü egolarımızı şişiriyorlar bazen. Bunun balon olduğunu anlıyorsunuz. 59 yaşına geldiğinde birden bire televizyonlar aramıyor, kitapların satmıyor, yazıların az okunuyor olabilir. Bütün büyük emektar yazar ve televizyoncuların başına geldiği gibi. Nehir ‘Bana sen lazımsın, adın değil,’ diyor. Bu tokatı atıyor. Belki de bu yüzden aşk diyorsun... Böyle aşka gidiyorsun.
Nehir Ö: ‘Doğru insan bu,’ dedikçe o sevgi güven içinde büyüyor. Bundan sonrası için de Nebil’in bana olan sevgisinin hiç azalmasını istemem. Çünkü bir kadını çok güzel seviyor Nebil. Önceliği ben olmak isterim. Evet işi de çok önemli ama öncelik her iki taraf için de birliktelik olmalı.
- Nebil Özgentürk’ün düzeltmek istediğiniz tarafları var mı?
Nehir Ö: Nebil’in hareketliliği beni hem cezbediyor hem de bir süre sonra yoruyor. Yani olaylar karşısında, kriz anlarındaki telefonlar, birinin bitip diğerinin başlaması, sigara içmesi, ani çıkışları olabiliyor bazen.
- Sigarayı bıraktırabilecek misiniz?
Nehir Ö: Sağlık rejimlerine başladık bile. Biraz dikkat etti ve kendini de biraz toparladığını söylüyor arkadaşları. Ama sigarayı bırakması lazım. Nebil spor yapmayı seviyor, birlikte spor yapmaktan çok mutluyum. Bir de her zaman olmamakla birlikte çok fazla sinirlenmesi, ama olay geçtikten birkaç dakika sonra gülümsemesi ve ortalığı yumuşatması çok hoş. Ben o kadar çabuk toparlayamıyorum. Nebil daha toparlayıcı.
SEVGİMİZ KAYITLARA GEÇSİN İSTEDİM
- Bu ilişkide kim daha çok seviyor? Daha âşık?
N.Ö: Ben daha az telaşlıyım ama bu daha az seviyorum anlamına gelmiyor. Hayatta 11 yaş daha önde gidiyorum, bu yüzden belki. Bu arada işim gereği kötülüğün ve iyiliğin arasında kalmış olabilirim. Yani iyiler ve kötülerin arasında! Elimden geldiğince iyi olmaya çalıştım. Bu bana şöyle bir hayat tecrübesi verdi: Sevgiyi daha emin, sakin ve
daha az panikle geçiriyorum karşı tarafa.
Nehir Ö: Nebil daha duygusal. Sevgisini kolay dile getiriyor. Eşit ağırlıklı ve yoğunlukta aslında ama bazen farklı görünen bir sevgi bizimki.
N.Ö: Sevgimiz kayıtlara geçsin istedim, Tuluhan. Dostlara, tanıyana, tanımayana ‘Bak bu kadını seviyorum,’ demek istiyorum galiba bu röportaj vesilesiyle....
- Uzmanlık alanınız nedir?
Nehir Ö: Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yardımcı doçentim. Bitki genetiği üzerine çalışıyorum. Genleri klonlamak ve deşifre etmek üzerine çalışmalar yapıyorum. Mesela, zeytin bitkisinin genleri üzerinde çalışmalarımız sürüyor bu aralar. Gen kütüphaneleri oluşturup genlerin fonksiyonlarını biyoinformatik çalışmalarla anlamlandırmaya çalışıyoruz. Gen
kütüphaneleri konusunda Türkiye’de çok fazla kişi çalışmıyor. Zor ve zevkli bir konu. Şimdi önümde doçentlik sınavım var, sıkıntılı bir süreç. Bir yandan da gelinlik, düğün telaşı...
- Aileniz ne dedi Nebil Özgentürk’le evlenme kararınıza?
Nehir Ö: Önce tereddütlüydüler. Sonra çok sevdiler Nebil’i...
N.Ö: Sunay, ocak sonundaki kız isteme faslına da geldi... O gece şakalar yaptı benimle ilgili, ben sürdürdüm, hatta fırlamalıklar falan yaptım. Damat ciddiyeti hak getire tabii ki. Böylece kaynaştık aileyle, ailece. Nehir’in annesi Hacer Hanım, Balkan göçmeni bir kadın, hassas ve sevgi dolu bir anne... Babası Kamil Bey de, değişik kentlerde doktorluk yapmış yıllarca. Dürüst, prensipli bir adam. Duygusal da, çocuklarına sonsuz düşkün... Yemekte, birden ayağa kalktı, dedi ki, ‘Bebeğimi çok güzel büyüttüm. Ona çok özendim, bebeğime iyi bakın, bebeğimi üzmeyin,’ dedi gözyaşı dökerek... Ben de ona söz verdim...
TULUHAN TEKELİOĞLU/ SABAH