NE KADAR SALLARSAN SALLA, BARDAĞI TAŞIRAN İŞTE BU 'SON DAMLA'! AYİNESİ ÇİŞTİR KİŞİNİN!..
HT yazarı Umur Talu bugünkü köşesinde skandalların odağındaki ÖSYM Başkanı Ali Demir ve YÖK Başkanı Ziya Özcan'ı kaleme aldı.
İşte Umur Talu’nun bugünkü köşe yazısı...
Umur Talu yazdı...
Ayinesi çiştir kişinin!...
Utku Çakırözer pek kimsenin aklına gelmemiş soruları sordu (Cumhuriyet’te)…
YÖK Başkanı Prof. Özcan da ister istemez bu kez baklaları çıkardı…
Ve tüm yükü ÖSYM Başkanı Prof. Demir’in üstüne yöktü!
Yoksa, yandaş yandaş veya beceriksizce soru sorduğunda, o da ona göre cevap veriyordu.
***
Ali Demir’e çakıp “Ben olsam istifa ederdim” demez mi YÖK Başkanı!
Bu kadar sınavda bu kadar hata olmazmış.
Hele hele…
Yüz binlerce gencin endişesi, şaibe kuşkusu, hatalar arasında yuvarlanması filan bir yana…
YÖK Başkanı ısrarla söyleyip durmuş:
“Sınavlarda tuvalet izni verilmemesi son derece rahatsız edici. Son sınav öncesi yine bir kez daha söyledim. Ama maalesef yine tuvalet izni vermemiş çocuklara. Israrım sürecek.”
Ne kadar sallarsan salla, bardağı taşıran işte bu “son damla”!
Yoksa bozacının şahidi şıracı bir durum vardı ki…
Birlikte ,“bakan görünümlü hamili kart yakinimdir” elektronik postasını bile bütün ülkeden ve de savcılardan saklamışlardı.
***
YÖK Başkanı, şimdi “istifa etmeliydi” dediği ÖSYM Başkanı’na da “bir görüşte” vurulmuş…
“Kendisiyle yurt dışı gezisinde bir kere birlikte olmuş”lar…
Koskoca YÖK Başkanı, onca profesörün, rektörün, üniversitenin, yüz binlerce öğrencinin durumundan sorumlu Hoca, “hayatında ilk kez” böyle biriyle karşılaşmış:
“Mühendis olup da bu kadar toplumun meseleleri hakkında bilgisi olan, sosyal yönü kuvvetli birini daha önce görmemiştim. Kendisini ÖSYM için ben önerdim.”
Bir tahayyül edin; akademik hayatın, 12 Eylül darbesi mamulü kurumuna emanet olduğu YÖK Başkanı’nın engin deneyimini:
Sehven şifreli Ali Demir’i tanıyana kadar, toplum meselelerinde bu kadar bilgili, sosyal yönü kuvvetli mühendis görmemiş.
Hocam…
Süleyman Demirel’i tanır mısınız; öyle ya da böyle, mühendisti.
Necmettin Erbakan’ı peki? Mühendisti.
Ya Turgut Özal’ı? Mühendisti.
Hocam, ikisi rahmetli, hepsi başbakanlık, ikisi cumhurbaşkanlığı yaptı; biri bugünkü iktidarı yetiştirdi.
Belli ki Ali Demir kadar olamadılar: Ne toplum meselelerinde onun kadar bilgili, ne sosyal yönleri onun gibi!
Böyle zengin bir bilgi, engin bir kültür havuzuna, misal, Oğuz Atay’ı zaten atmayacağım; babası siyasetçiydi kendisi değildi, “başkaldıran, tutunamayan”dı. Lakin, toplum meselelerine, insan meselelerine, hayat meselelerine YÖK ve ÖSYM seviyesinin çok ötesinde, kalpten, ruhtan, vicdandan vakıftı.
Eminim Hocam iyi tanırdı!
***
Neyse…
Şimdi ben düşündüm…
Onca hata ile, artık YÖK Başkanı’nın da çaktığı üzre, istifa etmeyen Ali Demir mi…
Yoksa, birlikte sır sakladığı, onca zamandır akladığı, bir görüşte ÖSYM başına önerdiği Demir’e sonunda bir tekme sallayan Yusuf Ziya Özcan mı diye…
Hani hiçbiri şıkkı yokmuş da, şifre ikisinden birisini işaretlemeyi şart koşuyormuş mesela…
Artık sehven de olsa, “ehven-i şer” diye kesin Ali Demir’i işaretlerim…
Milyonlarca kişinin kaderine çarptıysa bile, muhtemelen kimseyi pattadanak sırtından hançerlemedi diye!
Bir de onca YÖK ısrarına uyup o “çiş müsaadesi”ni verseydi…
Daha da büyük olurdu gözümde.
Küçük 50 kuruş…
Büyük 1 lira bir dünyada!
Umur Talu yazdı...
Ayinesi çiştir kişinin!...
Utku Çakırözer pek kimsenin aklına gelmemiş soruları sordu (Cumhuriyet’te)…
YÖK Başkanı Prof. Özcan da ister istemez bu kez baklaları çıkardı…
Ve tüm yükü ÖSYM Başkanı Prof. Demir’in üstüne yöktü!
Yoksa, yandaş yandaş veya beceriksizce soru sorduğunda, o da ona göre cevap veriyordu.
***
Ali Demir’e çakıp “Ben olsam istifa ederdim” demez mi YÖK Başkanı!
Bu kadar sınavda bu kadar hata olmazmış.
Hele hele…
Yüz binlerce gencin endişesi, şaibe kuşkusu, hatalar arasında yuvarlanması filan bir yana…
YÖK Başkanı ısrarla söyleyip durmuş:
“Sınavlarda tuvalet izni verilmemesi son derece rahatsız edici. Son sınav öncesi yine bir kez daha söyledim. Ama maalesef yine tuvalet izni vermemiş çocuklara. Israrım sürecek.”
Ne kadar sallarsan salla, bardağı taşıran işte bu “son damla”!
Yoksa bozacının şahidi şıracı bir durum vardı ki…
Birlikte ,“bakan görünümlü hamili kart yakinimdir” elektronik postasını bile bütün ülkeden ve de savcılardan saklamışlardı.
***
YÖK Başkanı, şimdi “istifa etmeliydi” dediği ÖSYM Başkanı’na da “bir görüşte” vurulmuş…
“Kendisiyle yurt dışı gezisinde bir kere birlikte olmuş”lar…
Koskoca YÖK Başkanı, onca profesörün, rektörün, üniversitenin, yüz binlerce öğrencinin durumundan sorumlu Hoca, “hayatında ilk kez” böyle biriyle karşılaşmış:
“Mühendis olup da bu kadar toplumun meseleleri hakkında bilgisi olan, sosyal yönü kuvvetli birini daha önce görmemiştim. Kendisini ÖSYM için ben önerdim.”
Bir tahayyül edin; akademik hayatın, 12 Eylül darbesi mamulü kurumuna emanet olduğu YÖK Başkanı’nın engin deneyimini:
Sehven şifreli Ali Demir’i tanıyana kadar, toplum meselelerinde bu kadar bilgili, sosyal yönü kuvvetli mühendis görmemiş.
Hocam…
Süleyman Demirel’i tanır mısınız; öyle ya da böyle, mühendisti.
Necmettin Erbakan’ı peki? Mühendisti.
Ya Turgut Özal’ı? Mühendisti.
Hocam, ikisi rahmetli, hepsi başbakanlık, ikisi cumhurbaşkanlığı yaptı; biri bugünkü iktidarı yetiştirdi.
Belli ki Ali Demir kadar olamadılar: Ne toplum meselelerinde onun kadar bilgili, ne sosyal yönleri onun gibi!
Böyle zengin bir bilgi, engin bir kültür havuzuna, misal, Oğuz Atay’ı zaten atmayacağım; babası siyasetçiydi kendisi değildi, “başkaldıran, tutunamayan”dı. Lakin, toplum meselelerine, insan meselelerine, hayat meselelerine YÖK ve ÖSYM seviyesinin çok ötesinde, kalpten, ruhtan, vicdandan vakıftı.
Eminim Hocam iyi tanırdı!
***
Neyse…
Şimdi ben düşündüm…
Onca hata ile, artık YÖK Başkanı’nın da çaktığı üzre, istifa etmeyen Ali Demir mi…
Yoksa, birlikte sır sakladığı, onca zamandır akladığı, bir görüşte ÖSYM başına önerdiği Demir’e sonunda bir tekme sallayan Yusuf Ziya Özcan mı diye…
Hani hiçbiri şıkkı yokmuş da, şifre ikisinden birisini işaretlemeyi şart koşuyormuş mesela…
Artık sehven de olsa, “ehven-i şer” diye kesin Ali Demir’i işaretlerim…
Milyonlarca kişinin kaderine çarptıysa bile, muhtemelen kimseyi pattadanak sırtından hançerlemedi diye!
Bir de onca YÖK ısrarına uyup o “çiş müsaadesi”ni verseydi…
Daha da büyük olurdu gözümde.
Küçük 50 kuruş…
Büyük 1 lira bir dünyada!