NE GÜNLERE KALDIK!..RADİKAL YAZARI HAKKI DEVRİM, SABAH'TAKİ KENAN EVREN RÖPORTAJINA NİÇİN SİNİRLENDİ?
Sabah gazetesinde Elif Korap'ın eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile yaptığı röportajda sorduğu sorular Radikal yazarı Hakkı Devrim'i kızdırdı.Devrim,İsmet İnönü'nün bir gazetecinin densiz sualine verdiği cevabı hatırlattı.
Evren Paşa'yla sohbetin tadı
Geçende bir vesileyle burada tekrar anlattım, İsmet İnönü'nün bir gazetecinin densiz sualine verdiği cevabı. Sual ona İstanbul'dan İzmir'e giden bir yolcu vapurunda sorulmuştu.
- Paşam hiç âşık oldunuz mu?
- Ben zihnimde hazırlık da yaparım, bugün gazetecilere rastlarsam bana neleri sorarlar, diye... Ama bana böyle bir sualin sorulabileceği hiç aklıma gelmemişti.
Soranı, eşekten düşmüş karpuza döndüren bir cevap, değil mi? Ama o da bu cevabı hak etmişti doğrusu. O gün rezil olduğuyla kaldı. Cevabı için İnönü'yü kınayan birine de rastlamadım.
*
Günümüzde bir hanım gazeteci, dedikodu haberlerinden etkilenerek zahir, Marmaris'e kadar giderek Kenan Evren'in peşine düşmüş. Randevu istiyor. Aracısı da maruf, ama başarısız bir devlet başkanlığı koçu, Ali Şen. Ona teşekkür etmeliyim diyor, mülakata giden Elif Korap (Sabah, 23 kasım).
Ve Paşa'ya ulaşınca langur lungur başlıyor sormaya:
- Fahrettin Aslan'ın büyük oğlu Sacit Aslan, «Babam, Emel Sayın'ı bir paşaya götürdü» dedi. O paşa siz misiniz?
Paşa, hayli geniş mezhepli biri gibi, hiç yadırgamadan ve duraksamadan cevap veriyor:
- Ben değilim. Bıktım artık Emel Sayın konusundan. Yıllarca bizi yakıştırdılar. Bu dedikoduları çıkaranlara çok kızıyorum. Ne zaman götürmüş, hangi tarihte, nereye götürmüş? Gidin sorun adama, bu paşa kimmiş?
Başka paşa mı yok Türkiye'de, diye devam ediyor. Emel Sayın'la da artık konuşmuyormuş zaten. Özür dilemek için gelmiş, elini de öpmüş halbuki. Ama Paşa onu affetmemiş. Bu defa o soruyor gazeteciye:
- Benim biriyle bir ilişki yaşayacak durumum mu var Cumhurbaşkanıyken?
Kızımız bu «samimî» suali cevapsız bırakmıyor:
- Kim ne diyebilir ki, koskoca devlet başkanına. Bekârsınız da üstelik. İnsanî şeyler bunlar.
Paşanın cevabını da size aktarmaktan kendimi alamayacağım:
- Uygun olmazdı, demiş.
Dahası da var. Gazetecinin, bir sonraki suali:
- Efendim, Sekine Hanım'dan sonra elinize kadın eli değmedi mi?
Vaktiyle bir mahallede komşunun kızı yaşlı bir amcaya sorsaydı bunu, yedi mahalle bu haberle çalkalanırdı.
- Ne günlere kaldık, diye.
İyice anladım ki, görgülü insanlara dönüştüğümüzü görmek bana nasîp olmayacak.
Geçende bir vesileyle burada tekrar anlattım, İsmet İnönü'nün bir gazetecinin densiz sualine verdiği cevabı. Sual ona İstanbul'dan İzmir'e giden bir yolcu vapurunda sorulmuştu.
- Paşam hiç âşık oldunuz mu?
- Ben zihnimde hazırlık da yaparım, bugün gazetecilere rastlarsam bana neleri sorarlar, diye... Ama bana böyle bir sualin sorulabileceği hiç aklıma gelmemişti.
Soranı, eşekten düşmüş karpuza döndüren bir cevap, değil mi? Ama o da bu cevabı hak etmişti doğrusu. O gün rezil olduğuyla kaldı. Cevabı için İnönü'yü kınayan birine de rastlamadım.
*
Günümüzde bir hanım gazeteci, dedikodu haberlerinden etkilenerek zahir, Marmaris'e kadar giderek Kenan Evren'in peşine düşmüş. Randevu istiyor. Aracısı da maruf, ama başarısız bir devlet başkanlığı koçu, Ali Şen. Ona teşekkür etmeliyim diyor, mülakata giden Elif Korap (Sabah, 23 kasım).
Ve Paşa'ya ulaşınca langur lungur başlıyor sormaya:
- Fahrettin Aslan'ın büyük oğlu Sacit Aslan, «Babam, Emel Sayın'ı bir paşaya götürdü» dedi. O paşa siz misiniz?
Paşa, hayli geniş mezhepli biri gibi, hiç yadırgamadan ve duraksamadan cevap veriyor:
- Ben değilim. Bıktım artık Emel Sayın konusundan. Yıllarca bizi yakıştırdılar. Bu dedikoduları çıkaranlara çok kızıyorum. Ne zaman götürmüş, hangi tarihte, nereye götürmüş? Gidin sorun adama, bu paşa kimmiş?
Başka paşa mı yok Türkiye'de, diye devam ediyor. Emel Sayın'la da artık konuşmuyormuş zaten. Özür dilemek için gelmiş, elini de öpmüş halbuki. Ama Paşa onu affetmemiş. Bu defa o soruyor gazeteciye:
- Benim biriyle bir ilişki yaşayacak durumum mu var Cumhurbaşkanıyken?
Kızımız bu «samimî» suali cevapsız bırakmıyor:
- Kim ne diyebilir ki, koskoca devlet başkanına. Bekârsınız da üstelik. İnsanî şeyler bunlar.
Paşanın cevabını da size aktarmaktan kendimi alamayacağım:
- Uygun olmazdı, demiş.
Dahası da var. Gazetecinin, bir sonraki suali:
- Efendim, Sekine Hanım'dan sonra elinize kadın eli değmedi mi?
Vaktiyle bir mahallede komşunun kızı yaşlı bir amcaya sorsaydı bunu, yedi mahalle bu haberle çalkalanırdı.
- Ne günlere kaldık, diye.
İyice anladım ki, görgülü insanlara dönüştüğümüzü görmek bana nasîp olmayacak.