Nazlı Ilıcak 'zorunlu izne çıktı!
Yeni Hayat, Yarına Bakış ve Özgür Düşünce gazetelerini matbaanın basmadığı öğrenildi.
15 Temmuz akşamı gerçekleşen darbe girişiminin yankıları Cemaat'e yakın gazetelerde de sürüyor...
Bugün bayilere giremeyen Yeni Hayat, Yarına Bakış ve Özgür Düşünce gazetelerini matbaanın basmadığı öğrenildi.
Haberi, Twitter'dan duyuran Özgür Düşünce yazarı Nazlı Ilıcak, aynı zamanda kendisinin de zorunlu izne girdiğini duyurdu.
Ayrıca, bu gazetelerden Yarına Bakış'ın kağıda veda ettiği ve yayınını internet üzerinden sürdüreceği belirtildi.
Konuyla ilgili gazetenin internet sitesinden yapılan açıklama şöyle:
"En son sözü en başta söyleyelim... Yarına Bakış, ekonomik sıkıntılar yüzünden kâğıt baskıya ara veriyor. Artık gazetemiz basılmayacak, yayınını internet üzerinden sürdürecek. Bu haberi vermenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Zira dört ay gibi kısa bir sürede çalışanları, yazarları ve okurlarıyla güzel bir aile olmuştuk. Gururla taşınacak ve okunacak bir gazete yaptık. Şimdi kâğıda basılı gazeteyi elimize alamamayı, onu sizin kapınıza kadar getirememeyi kabullenmek bizim için kolay olmayacak. Tek sevincimiz, bir gün sıkıntıları aşıp yeniden buluşabilme umudunu koruyor olmamız.
"Gazete okumayı zevke dönüştürüyoruz." diyerek yola çıkmıştık. Zira okuyan, düşünen, entelektüel kaygılar taşıyan bir grup genç gazeteciydik ve Türkiye'ye dair güzel hayallerimiz vardı. Mavi rengimiz özgürlüğün, güvenin ve bütün güzel şeylerin sembolüydü. Çok sesliliğe inanıyorduk; ülkenin bütün sesleri bu gazetenin sayfalarında olsun istedik ve bunu bir ölçüde başardık. Politikadan sanata, çok iyi bir yazar kadrosu kurduk. Her gün yeni şeyler öğreniyor ve düşüncelerimizi sizlerle paylaşıyorduk. Dört aylık yayın hayatımızda nitelikli bir kitleye ulaşmayı başardık. Bir okurumuzun deyişiyle, "Memleketin en yakışıklı gazetesi" olmuştuk.
İşyerimizde, bütün ilkelerin önünde bir ilkemiz vardı: Hiç kimse somurtmayacak, surat asmayacaktı. Güler yüzlü bir gazeteydik ve çalışanların, yazarların hatta yemek dağıtan görevlimizin de dünyaya böyle bakması gerekirdi. Neşeyle, coşkuyla çalıştık. Küçücük mekânımızda güzel işler yapmanın, iyi haberler ve derinlikli yorumlar yayımlamanın; Türkiye'nin sesine ses katmanın hazzını yaşadık. En önemlisi, gittikçe teksesliliğe bürünen ülkemizde demokrasinin, özgürlüklerin ve çoksesliliğin tarafında duruyor ve inançla, sabırla uygarlık değerlerini savunuyorduk.
Bütün bunları yaparken, ekonomik sıkıntılar peşimizi bırakmadı. Kazancımızı, matbaa ve dağıtım şirketine yatırıyor; artanıyla yazarlarımıza telif ödemeye, evimize ekmek götürmeye çalışıyorduk. Bir gün işlerin düzeleceğini, ekonomik sıkıntıları aşacağımızı ve nefes alacağımızı düşündük. Fakat o gün gelmedi. Öte yandan, içinden geçtiğimiz şartlar, özgür ve gerçek anlamda gazetecilik yapma imkanını bütün bütün ortadan kaldırmış görünüyor. Ne yazık ki, medyaya ve gazetecilere yönelik baskı ve oluşturulan korku iklimi, mesleğimizin üzerine bir kara bulut gibi çökmüş durumda. Türk medyası, tarihinin en çaresiz günlerini yaşıyor. Ülkenin en iyi kalemleri, yazı yazacak mecradan yoksun bırakılmış durumda.
Bu arada ülkemiz, alçakça tertiplenmiş bir darbe teşebbüsüne maruz kaldı. Halkımızın demokratik refleksi ve siyasetin kararlı tavrı gözü dönmüş cuntacıların karanlık emellerine ulaşmasına fırsat vermedi. Son darbe girişimi böylece tarihin çöplüğündeki yerini aldı.
Şimdi Türkiye, iktidarı, muhalefeti, sivil toplumu ve medyasıyla hukuka sadakat sınavından geçiyor. Demokrasiye sahip çıkma coşkusunu yaşarken ve darbeci cuntanın en ağır biçimde cezalandırılmasını beklerken, sokakta oluşan refleksin farklı düşünen kişi ve toplumsal gruplara yöneltilmesi gibi bir tehlike söz konusu. Bir yandan da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun dikkat çektiği 'cadı avı' tehlikesi... Darbe teşebbüsünün ardından binlerce kamu görevlisinin alelacele açığa alınması ve kimi kişi ya da kurumlara yapılan fiziki saldırılar bu endişeyi ne yazık ki haklı çıkarıyor. Başbakan Yıldırım'ın "hukuk içerisinde kalacağız" sözünün hayata geçirilmesini diliyor ve umut ediyoruz.
İç barışın korunması ve demokrasi kalitemizin artması için iktidar başta olmak üzere bütün siyaset kurumu, kamu görevlileri ve halkımız son derece dikkatli olmalı; aklı ve sağduyuyu elden bırakmamalıdır.
Ülkemizin sorunları, dün olduğu gibi bugün de daha fazla demokrasi, şeffaf yönetim ve evrensel hukuk ilkelerine sadakatle çözülebilir. Seçimle gelen iktidarlar ancak seçimle değişir. Millet iradesinin üzerinde hiçbir irade kabul edilemez. Yarına Bakış'ı çıkaran genç gazeteciler olarak bu ilkelere yürekten inandık ve bugüne kadar aksine bir cümle bile yazmadık.
Bundan böyle düşüncelerimizi ve gerçekleri sizinle paylaşmayı internet üzerinden sürdüreceğiz. Ekonomik sıkıntıları aşma imkânı bulduğumuz gün, bayilerde ve evlerinizin kapısında sizinle yeniden buluşmayı sabırsızlıkla bekleyeceğiz. Türkiye'nin iyimserliğe, güler yüze, neşeye ihtiyacı var. Biz yayınlarımızda bunları vaat etmiştik. Birazını gerçekleştirdik, imkân bulursak daha iyisini yapacağımızdan şüpheniz olmasın.
Demokrasi inancının güçlendiği, 'üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün' egemen olduğu ve barışa şans tanındığı günlerde buluşmak üzere, sevgiyle kalın..."
Bugün bayilere giremeyen Yeni Hayat, Yarına Bakış ve Özgür Düşünce gazetelerini matbaanın basmadığı öğrenildi.
Haberi, Twitter'dan duyuran Özgür Düşünce yazarı Nazlı Ilıcak, aynı zamanda kendisinin de zorunlu izne girdiğini duyurdu.
Ayrıca, bu gazetelerden Yarına Bakış'ın kağıda veda ettiği ve yayınını internet üzerinden sürdüreceği belirtildi.
Konuyla ilgili gazetenin internet sitesinden yapılan açıklama şöyle:
"En son sözü en başta söyleyelim... Yarına Bakış, ekonomik sıkıntılar yüzünden kâğıt baskıya ara veriyor. Artık gazetemiz basılmayacak, yayınını internet üzerinden sürdürecek. Bu haberi vermenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Zira dört ay gibi kısa bir sürede çalışanları, yazarları ve okurlarıyla güzel bir aile olmuştuk. Gururla taşınacak ve okunacak bir gazete yaptık. Şimdi kâğıda basılı gazeteyi elimize alamamayı, onu sizin kapınıza kadar getirememeyi kabullenmek bizim için kolay olmayacak. Tek sevincimiz, bir gün sıkıntıları aşıp yeniden buluşabilme umudunu koruyor olmamız.
"Gazete okumayı zevke dönüştürüyoruz." diyerek yola çıkmıştık. Zira okuyan, düşünen, entelektüel kaygılar taşıyan bir grup genç gazeteciydik ve Türkiye'ye dair güzel hayallerimiz vardı. Mavi rengimiz özgürlüğün, güvenin ve bütün güzel şeylerin sembolüydü. Çok sesliliğe inanıyorduk; ülkenin bütün sesleri bu gazetenin sayfalarında olsun istedik ve bunu bir ölçüde başardık. Politikadan sanata, çok iyi bir yazar kadrosu kurduk. Her gün yeni şeyler öğreniyor ve düşüncelerimizi sizlerle paylaşıyorduk. Dört aylık yayın hayatımızda nitelikli bir kitleye ulaşmayı başardık. Bir okurumuzun deyişiyle, "Memleketin en yakışıklı gazetesi" olmuştuk.
İşyerimizde, bütün ilkelerin önünde bir ilkemiz vardı: Hiç kimse somurtmayacak, surat asmayacaktı. Güler yüzlü bir gazeteydik ve çalışanların, yazarların hatta yemek dağıtan görevlimizin de dünyaya böyle bakması gerekirdi. Neşeyle, coşkuyla çalıştık. Küçücük mekânımızda güzel işler yapmanın, iyi haberler ve derinlikli yorumlar yayımlamanın; Türkiye'nin sesine ses katmanın hazzını yaşadık. En önemlisi, gittikçe teksesliliğe bürünen ülkemizde demokrasinin, özgürlüklerin ve çoksesliliğin tarafında duruyor ve inançla, sabırla uygarlık değerlerini savunuyorduk.
Bütün bunları yaparken, ekonomik sıkıntılar peşimizi bırakmadı. Kazancımızı, matbaa ve dağıtım şirketine yatırıyor; artanıyla yazarlarımıza telif ödemeye, evimize ekmek götürmeye çalışıyorduk. Bir gün işlerin düzeleceğini, ekonomik sıkıntıları aşacağımızı ve nefes alacağımızı düşündük. Fakat o gün gelmedi. Öte yandan, içinden geçtiğimiz şartlar, özgür ve gerçek anlamda gazetecilik yapma imkanını bütün bütün ortadan kaldırmış görünüyor. Ne yazık ki, medyaya ve gazetecilere yönelik baskı ve oluşturulan korku iklimi, mesleğimizin üzerine bir kara bulut gibi çökmüş durumda. Türk medyası, tarihinin en çaresiz günlerini yaşıyor. Ülkenin en iyi kalemleri, yazı yazacak mecradan yoksun bırakılmış durumda.
Bu arada ülkemiz, alçakça tertiplenmiş bir darbe teşebbüsüne maruz kaldı. Halkımızın demokratik refleksi ve siyasetin kararlı tavrı gözü dönmüş cuntacıların karanlık emellerine ulaşmasına fırsat vermedi. Son darbe girişimi böylece tarihin çöplüğündeki yerini aldı.
Şimdi Türkiye, iktidarı, muhalefeti, sivil toplumu ve medyasıyla hukuka sadakat sınavından geçiyor. Demokrasiye sahip çıkma coşkusunu yaşarken ve darbeci cuntanın en ağır biçimde cezalandırılmasını beklerken, sokakta oluşan refleksin farklı düşünen kişi ve toplumsal gruplara yöneltilmesi gibi bir tehlike söz konusu. Bir yandan da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun dikkat çektiği 'cadı avı' tehlikesi... Darbe teşebbüsünün ardından binlerce kamu görevlisinin alelacele açığa alınması ve kimi kişi ya da kurumlara yapılan fiziki saldırılar bu endişeyi ne yazık ki haklı çıkarıyor. Başbakan Yıldırım'ın "hukuk içerisinde kalacağız" sözünün hayata geçirilmesini diliyor ve umut ediyoruz.
İç barışın korunması ve demokrasi kalitemizin artması için iktidar başta olmak üzere bütün siyaset kurumu, kamu görevlileri ve halkımız son derece dikkatli olmalı; aklı ve sağduyuyu elden bırakmamalıdır.
Ülkemizin sorunları, dün olduğu gibi bugün de daha fazla demokrasi, şeffaf yönetim ve evrensel hukuk ilkelerine sadakatle çözülebilir. Seçimle gelen iktidarlar ancak seçimle değişir. Millet iradesinin üzerinde hiçbir irade kabul edilemez. Yarına Bakış'ı çıkaran genç gazeteciler olarak bu ilkelere yürekten inandık ve bugüne kadar aksine bir cümle bile yazmadık.
Bundan böyle düşüncelerimizi ve gerçekleri sizinle paylaşmayı internet üzerinden sürdüreceğiz. Ekonomik sıkıntıları aşma imkânı bulduğumuz gün, bayilerde ve evlerinizin kapısında sizinle yeniden buluşmayı sabırsızlıkla bekleyeceğiz. Türkiye'nin iyimserliğe, güler yüze, neşeye ihtiyacı var. Biz yayınlarımızda bunları vaat etmiştik. Birazını gerçekleştirdik, imkân bulursak daha iyisini yapacağımızdan şüpheniz olmasın.
Demokrasi inancının güçlendiği, 'üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün' egemen olduğu ve barışa şans tanındığı günlerde buluşmak üzere, sevgiyle kalın..."