NAZLI ILICAK: "TÜRKİYE'NİN 'ZENCİLERİ' VE 'MAĞDURLARI' İLE BİRLİKTE OLAN YOLCULUĞUMUZ SÜRECEK"!..
Takvim Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak sırf katkı sağlamak macıyla AK Parti'den aday adayı olduğunu belirttiği yazısında,"Listede yer almamaktan dolayı zerrece üzüntü hissetmedim."Oh olsun" diye yazan bazı fanatik okurlara duyurulur" dedi.
Mecburi bir açıklama
AK Parti'den milletvekili adayı olarak listede yer almayınca, iki farklı tepkiyle karşılaştım. Beni sevenler, üzüntülerini beyan ettiler veya şaşkınlıklarını dile getirdiler. Bana kızanlar ise "Oh olsun; AK Parti yalakalığı bir işe yaramadı; kraldan fazla kralcılığın AK Parti'de de hoşa gitmedi; haydi git başka kapıya" vs. gibi rencide edici cümlelerle görüşlerini yansıttılar.
Destekleyenlere diyecek sözümüz yok; elbette beraberliğimiz devam edecek. Görüşlerimin arkasında duracağım ve Türkiye daha demokrat bir ülke olsun arzusuyla mücadelemi sürdüreceğim.
İnsanın kendisinden bahsetmesi doğru değil ama, rencide edici bir üslûpla yapılan eleştirilere de cevap vermek zorundayım.
Türkiye, dinin siyasete alet edilmesinden değil, dinin muhalefete alet edilmesinden dolayı bu sıkıntıları çekiyor. Bu yüzden milletin bir bölümü rejimi tehlike içinde görüyor, "Laik cumhuriyet elden gidiyor" telâşına kapılıyor. Laik cumhuriyeti koruma kollama adına rejim vesayet altına alınmak isteniyor.
28 Şubat, böyle bir sürecin adı. Ve bu süreç, hâlâ devam ediyor. Böyle zorlu bir dönemde, demokrasinin yanında yer almak için, önce Fazilet Partisi ile birlikte oldum. Şimdi de, "devlet iktidarına" karşı "milletin iradesini" desteklemek amacıyla AK Parti'yi savunuyorum. Daha doğrusu, savunduğum bazı konular, beni AK Parti ile aynı noktada buluşturuyor. Başörtülülere veya imam hatiplilere yapılan haksızlığı içime sindiremiyorum. Cumhurbaşkanı seçimine muhtıra karıştırılmasını, bazı sivil toplum örgütlerinin, kitleleri, halkın bir kesimine karşı düşmanlığa sevk etmesini onaylamıyorum. Kürt meselesine özgürlükçü bir yaklaşımım var. Avrupa Birliği projesinin gerçekleşmesi için gayretlerin sürmesinden yanayım. Bu listeyi uzatmak mümkün.
Zor olacağını tahmin ettiğim bir dönemde, sırf katkı sağlamak saikiyle, AK Parti'den aday adayı oldum. Listede yer almamaktan dolayı zerrece üzüntü hissetmedim. "Oh olsun" diye yazan bazı fanatik okurlara duyurulur.
Çizgimi, şahsalınganlık sebebiyle katiyen değiştirmem. Türkiye'nin "zencileri" ve "mağdurları" ile birlikte olan yolculuğumuz sürecek.
***
Çapraz Ateş programına gelen eleştiriler de var. Netice itibarıyla bu farklı bir format. Entelektüel bir tartışmadan ziyade, halk arasında cereyan eden münakaşaların benzerini, fazla derinlere inmeden yapıyoruz. Reha Muhtar ile kanlı bıçaklı da değiliz.
Bir husus daha: Türkiye'deki gerginlik ve kutuplaşma her ikimizi de olduğumuzdan daha uç noktada gösteriyor. Ne ben AK Parti'nin avukatıyım, ne de Reha Muhtar AK Parti'nin amansız bir düşmanı.
Nazlı Ilıcak/TAKVİMhttp://www.24aspx
AK Parti'den milletvekili adayı olarak listede yer almayınca, iki farklı tepkiyle karşılaştım. Beni sevenler, üzüntülerini beyan ettiler veya şaşkınlıklarını dile getirdiler. Bana kızanlar ise "Oh olsun; AK Parti yalakalığı bir işe yaramadı; kraldan fazla kralcılığın AK Parti'de de hoşa gitmedi; haydi git başka kapıya" vs. gibi rencide edici cümlelerle görüşlerini yansıttılar.
Destekleyenlere diyecek sözümüz yok; elbette beraberliğimiz devam edecek. Görüşlerimin arkasında duracağım ve Türkiye daha demokrat bir ülke olsun arzusuyla mücadelemi sürdüreceğim.
İnsanın kendisinden bahsetmesi doğru değil ama, rencide edici bir üslûpla yapılan eleştirilere de cevap vermek zorundayım.
Türkiye, dinin siyasete alet edilmesinden değil, dinin muhalefete alet edilmesinden dolayı bu sıkıntıları çekiyor. Bu yüzden milletin bir bölümü rejimi tehlike içinde görüyor, "Laik cumhuriyet elden gidiyor" telâşına kapılıyor. Laik cumhuriyeti koruma kollama adına rejim vesayet altına alınmak isteniyor.
28 Şubat, böyle bir sürecin adı. Ve bu süreç, hâlâ devam ediyor. Böyle zorlu bir dönemde, demokrasinin yanında yer almak için, önce Fazilet Partisi ile birlikte oldum. Şimdi de, "devlet iktidarına" karşı "milletin iradesini" desteklemek amacıyla AK Parti'yi savunuyorum. Daha doğrusu, savunduğum bazı konular, beni AK Parti ile aynı noktada buluşturuyor. Başörtülülere veya imam hatiplilere yapılan haksızlığı içime sindiremiyorum. Cumhurbaşkanı seçimine muhtıra karıştırılmasını, bazı sivil toplum örgütlerinin, kitleleri, halkın bir kesimine karşı düşmanlığa sevk etmesini onaylamıyorum. Kürt meselesine özgürlükçü bir yaklaşımım var. Avrupa Birliği projesinin gerçekleşmesi için gayretlerin sürmesinden yanayım. Bu listeyi uzatmak mümkün.
Zor olacağını tahmin ettiğim bir dönemde, sırf katkı sağlamak saikiyle, AK Parti'den aday adayı oldum. Listede yer almamaktan dolayı zerrece üzüntü hissetmedim. "Oh olsun" diye yazan bazı fanatik okurlara duyurulur.
Çizgimi, şahsalınganlık sebebiyle katiyen değiştirmem. Türkiye'nin "zencileri" ve "mağdurları" ile birlikte olan yolculuğumuz sürecek.
***
Çapraz Ateş programına gelen eleştiriler de var. Netice itibarıyla bu farklı bir format. Entelektüel bir tartışmadan ziyade, halk arasında cereyan eden münakaşaların benzerini, fazla derinlere inmeden yapıyoruz. Reha Muhtar ile kanlı bıçaklı da değiliz.
Bir husus daha: Türkiye'deki gerginlik ve kutuplaşma her ikimizi de olduğumuzdan daha uç noktada gösteriyor. Ne ben AK Parti'nin avukatıyım, ne de Reha Muhtar AK Parti'nin amansız bir düşmanı.
Nazlı Ilıcak/TAKVİMhttp://www.24aspx