NAZLI ILICAK ŞAMİL TAYYAR'I 28 ŞUBAT'LA VURDU; ''TAKİYYECİ DEDİĞİN AK PARTİ'DE İŞİN NE?''
Sabah yazarı Nazlı Ilıcak, AK Partili Şamil Tayyar'ı 28 Şubat döneminde yazdığı kitapla vurdu!
28 Şubatçı bir AK Partili
28 Şubat’ta, Refahyol’un öne çıkan yeminli muhaliflerinden biri de, Şamil Tayyar’dı. "Hoca- Bacı"yı sert bir dille eleştirdiği kitabı piyasada bulunmuyor ama bir okurum bana gönderdi. Ve o zaman, Tayyar’ın DSP’den milletvekili adayı olmak istemesine bir mânâ verebildim. Meğer o tarihteki MİT ve asker gibi sıkı bir 28 Şubatçıymış!
Eee tabii o zaman yeri, TBMM Genel Kurulu’nda Merve Kavakçı’yı işaret ederek "Atın bu kadını dışarı"diye bağıran Ecevit’in yanı olmalıydı. Kitabının sunuş kısmından kısa bir pasaj vereyim:
"Dine, dinselliğe yaslanan bir parti olan Refah Partisi, liderini Başbakanlık koltuğuna taşıdı. Bu gelişme, demokratik rejim açısından tehlikeli bir dönemin başlangıcı oldu. Refahyol döneminde Türkiye adeta bir maceraya sürüklendi. Unutulmaya yüz tutmuş darbe sözcüğü, günlük siyasi yaşamın beklentisi haline geldi. Darbe olmadı ama eşiğinden döndük, ağır bedel ödedik... RP’nin tırmanışa geçtiği 90’lı yılların başından itibaren hep şu sorulara yanıt aranmıştı: RP iktidara gelebilir mi? Gelirse rejim değişir mi? İç savaş çıkar mı? Darbe olur mu?
Hoca, liberal kimliğe büründü; adil düzeni rafa kaldırdı. Laiklik, hükümet programına girdi. Emperyalist ABD’yi baştacı etti. Kısacası 3. dünyacı Hoca gitti, bambaşka bir Hoca geldi. Takiyye yapan Erbakan ve arkadaşları (Bu arkadaşların içinde, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç da var. N.I.), içlerindeki radikal ruhu ancak bu kadar gizleyebilmişlerdi: Adalet Bakanı Şevket Kazan, başörtüsü tartışmasını yeniden Türkiye’nin gündemine soktu. Başbakan Erbakan, Taksim’e cami tartışmasını yeniden körükledi; İstanbul’un fethi diyerek, bu projeye ideolojik boyut kazandırdı. Kurban derileri, karayoluyla Hac, kamu mesaisinin iftara göre belirlenmesi, kadın yöneticilerin görevden alınması, kadrolaşma, Sincan skandalı ve daha niceleri...
Siviller kadar askerler de rahatsızdı. Artık siyasi bunalım, rejim bunalımına dönüşmüştü. Uyarılar çare etmedi. 17 yıldır unutmaya çalıştığımız darbe sözcüğü yeniden hayatımıza girdi. Bu gidişe 28 Şubat’ta dur denildi. Milli Güvenlik Kurulu inisiyatifi ele aldı; tarihi toplantıdan 18 maddelik tedbirler paketi çıktı."
Bu yazıyı okuyunca, Şamil Tayyar’ın, Ecevit’in yanına yakıştığını söylüyoruz. Ama, liderlerini "takiyyeci" diye suçladığı AK Parti’de işi ne!!!
Nazlı ILICAK / SABAH
28 Şubat’ta, Refahyol’un öne çıkan yeminli muhaliflerinden biri de, Şamil Tayyar’dı. "Hoca- Bacı"yı sert bir dille eleştirdiği kitabı piyasada bulunmuyor ama bir okurum bana gönderdi. Ve o zaman, Tayyar’ın DSP’den milletvekili adayı olmak istemesine bir mânâ verebildim. Meğer o tarihteki MİT ve asker gibi sıkı bir 28 Şubatçıymış!
Eee tabii o zaman yeri, TBMM Genel Kurulu’nda Merve Kavakçı’yı işaret ederek "Atın bu kadını dışarı"diye bağıran Ecevit’in yanı olmalıydı. Kitabının sunuş kısmından kısa bir pasaj vereyim:
"Dine, dinselliğe yaslanan bir parti olan Refah Partisi, liderini Başbakanlık koltuğuna taşıdı. Bu gelişme, demokratik rejim açısından tehlikeli bir dönemin başlangıcı oldu. Refahyol döneminde Türkiye adeta bir maceraya sürüklendi. Unutulmaya yüz tutmuş darbe sözcüğü, günlük siyasi yaşamın beklentisi haline geldi. Darbe olmadı ama eşiğinden döndük, ağır bedel ödedik... RP’nin tırmanışa geçtiği 90’lı yılların başından itibaren hep şu sorulara yanıt aranmıştı: RP iktidara gelebilir mi? Gelirse rejim değişir mi? İç savaş çıkar mı? Darbe olur mu?
Hoca, liberal kimliğe büründü; adil düzeni rafa kaldırdı. Laiklik, hükümet programına girdi. Emperyalist ABD’yi baştacı etti. Kısacası 3. dünyacı Hoca gitti, bambaşka bir Hoca geldi. Takiyye yapan Erbakan ve arkadaşları (Bu arkadaşların içinde, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç da var. N.I.), içlerindeki radikal ruhu ancak bu kadar gizleyebilmişlerdi: Adalet Bakanı Şevket Kazan, başörtüsü tartışmasını yeniden Türkiye’nin gündemine soktu. Başbakan Erbakan, Taksim’e cami tartışmasını yeniden körükledi; İstanbul’un fethi diyerek, bu projeye ideolojik boyut kazandırdı. Kurban derileri, karayoluyla Hac, kamu mesaisinin iftara göre belirlenmesi, kadın yöneticilerin görevden alınması, kadrolaşma, Sincan skandalı ve daha niceleri...
Siviller kadar askerler de rahatsızdı. Artık siyasi bunalım, rejim bunalımına dönüşmüştü. Uyarılar çare etmedi. 17 yıldır unutmaya çalıştığımız darbe sözcüğü yeniden hayatımıza girdi. Bu gidişe 28 Şubat’ta dur denildi. Milli Güvenlik Kurulu inisiyatifi ele aldı; tarihi toplantıdan 18 maddelik tedbirler paketi çıktı."
Bu yazıyı okuyunca, Şamil Tayyar’ın, Ecevit’in yanına yakıştığını söylüyoruz. Ama, liderlerini "takiyyeci" diye suçladığı AK Parti’de işi ne!!!
Nazlı ILICAK / SABAH