Nazlı Ilıcak: 'AKP 28 Şubat'tan 10 adım ileride'
Nazlı Ilıcak, 28 Şubat döneminde Gülen cemaati aleyhinde açılan 'örgüt' davasının 'bugün yeni suç isnatlarıyla tekrar açıldığını' dile getirdi.
Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, AKP tarafından "paralel yapı" nitelemesi ile Fethullah Gülen cemaatine yönelik başlatılan operasyona ilişkin, "Derin devlete mal edilebilecek çok sayıda cinayeti de Cemaat’in üzerine yıkma gayretlerine şahit oluyoruz. Mantık tatile çıkmış, akıl kiraya verilmiş; AK Parti hükümetini tebrik etmek gerekiyor. 28 Şubat döneminden 10 adım ilerideler" dedi.
28 Şubat döneminde Nuh Mete Yüksel kanalıyla sadece Fethullah Gülen'in sanık olarak tanımlandığı bir örgüt davası açıldığını dile getiren Ilıcak, "Şimdi dosya, yeni baştan ve yeni suç isnatlarıyla açılıyor" ifadesini kullandı.
Nazlı Ilıcak'ın Bugün gazetesinde "Cadı avıysa evet cadı avı" başığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Tayyip Erdoğan, “Cadı avıysa, evet cadı avı başlatılacak” demişti. (13 Mayıs 2014.) İşte başladı. Ankara Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılığı’nın talimatı üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü harekete geçti. Terörle Mücadele Dairesi Başkanı Turgut Aslan, 30 ilin Emniyet Müdürlüğü’ne bir talep yazısı gönderdi. Radikal’in haberine göre, “gizli” ibareli bu yazıda, Fethullah Gülen ve Cemaati’nin elinde silahlı bir güç bulunup bulunmadığı, Ordu, Jandarma, MİT ve Emniyet birimleri içerisinde Cemaat’e bağlı/üye olanların silahlı bir eyleme kalkışmaları halinde hükümeti yıkabilecek veya Anayasa’yı ortadan kaldıracak güçlerinin olup olmadığının belirlenmesi isteniyor.
AK Parti hükümetini tebrik etmek gerekiyor. 28 Şubat döneminden 10 adım ilerideler. O tarihte, “orduya sızan Cemaatçiler”den söz ediliyor, talep, okulların Milli Eğitim’e devredilmesiyle sınırlı kalıyordu. Nuh Mete Yüksel kanalıyla bir örgüt davası da açılmıştı ama bu davada, tek sanık örgüt lideri olarak tanımlanan Fethullah Gülen’di. Cemaat’e yakın diğer isimlerin üzerine gidilmemişti. Ayrıca Gülen’i bazı cinayetlerle irtibatlandırma çabaları da mevcut değildi. Gülen, o davadan beraat etti. (2008.) Hem de Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararıyla.
Şimdi dosya, yeni baştan ve yeni suç isnatlarıyla açılıyor. Derin devlete mal edilebilecek çok sayıda cinayeti de Cemaat’in üzerine yıkma gayretlerine şahit oluyoruz. Mantık tatile çıkmış, akıl kiraya verilmiş; sadece husumet ve öfke var. Üzeyir Garih’i niçin Cemaat öldürsün ya da Hrant Dink’i veya Rahip Santoro’yu? Danıştay cinayeti, Ergenekon’un temelini teşkil ediyor. “İrticacı hükümete” karşı halkın daha duyarlı hale gelmesi için tertip edilen bir saldırıdan söz edebiliriz. Muzaffer Tekin, Veli Küçük… Bunların Alparslan Arslan ile ilişkileri ortaya dökülmedi mi? Alparslan Arslan’ın üzerinden, “Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği” Başkanı Taner Ünal’ın kartviziti ile “Kuvay-ı Milliye Derneği”nin kimlik kartı çıkmadı mı? Hrant Dink yargılanırken aleyhinde protesto gösterilerine katılanlar, Ergenekon sanığı Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Muzaffer Tekin gibi isimler değil miydi?
İnsaf! Bırakınız 28 Şubat’ı, Ortaçağ döneminin cadı avcılarını da geçtiniz. AK Parti içinde vicdanı sızlayan bir tek kişi kalmadı mı?
İşareti havuz medyasında verdiler, şimdi de cadı avını başlattılar.
Güvercin tedirginliği
Hayko Bağdat, Taraf Gazetesi’nde, İstanbul Yeşilköy semtindeki Latin Katolik Kilisesi’nden söz etmişti. (2 Temmuz 2014.) Kilisede görevli olan Doğan Yıldırım’dan naklen, vaftiz töreni sırasında 8 kişilik bir grubun kiliseye girdiklerini, insanları rahatsız ettiklerini, hakaret ettiklerini, o sırada yoldan geçen 3 polis ekibinin ise kilisenin dışına taşan olayları görmelerine rağmen müdahale etmediklerini yazmıştı. Cemaat, korkudan kiliseye gidemez olmuş. Hayko Bağdat, “Yakın tarihi unutup, birkaç gencin milli hassasiyeti deyip geçelim mi” diye soruyordu.
Bu olay burada sona ermedi. Durumu, Hayko Bağdat’a açıklayan kilise mensupları baskıya uğradı: “Bir düzeltme yazısı yayınlayın. Polis gerekeni yapıyor mesajı verin. Bu yayınların bazı karanlık odakların işi olduğunu söyleyin.”
Aynı zamanda, iktidarın sözcüsü Akşam Gazetesi, “Amaçları Türkiye’yi dünyaya rezil etmek” başlığıyla bir haber yayınladı. Haberde, “Türkiye’yi karıştırmak isteyen güçler, 2 sokak çocuğunun Yeşilköy Katolik Kilisesi’nin önünde yaptığı taşkınlığı, Hıristiyanlar’a yönelik saldırı olarak yaymaya başladılar” deniliyor ve Hayko Bağdat hedef gösteriliyordu.
Hrant Dink’in, “Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Ermeni asıllıydı” haberini Agos’ta kullanması üzerine hedef gösterildiğini ve bir yazısı bahane edilerek Türklüğe hakaretten yargılandığını hatırlarsak, Hayko Bağdat’ın da “güvercin tedirginliği” yaşamasını doğal karşılayabiliriz.
28 Şubat döneminde Nuh Mete Yüksel kanalıyla sadece Fethullah Gülen'in sanık olarak tanımlandığı bir örgüt davası açıldığını dile getiren Ilıcak, "Şimdi dosya, yeni baştan ve yeni suç isnatlarıyla açılıyor" ifadesini kullandı.
Nazlı Ilıcak'ın Bugün gazetesinde "Cadı avıysa evet cadı avı" başığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Tayyip Erdoğan, “Cadı avıysa, evet cadı avı başlatılacak” demişti. (13 Mayıs 2014.) İşte başladı. Ankara Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılığı’nın talimatı üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü harekete geçti. Terörle Mücadele Dairesi Başkanı Turgut Aslan, 30 ilin Emniyet Müdürlüğü’ne bir talep yazısı gönderdi. Radikal’in haberine göre, “gizli” ibareli bu yazıda, Fethullah Gülen ve Cemaati’nin elinde silahlı bir güç bulunup bulunmadığı, Ordu, Jandarma, MİT ve Emniyet birimleri içerisinde Cemaat’e bağlı/üye olanların silahlı bir eyleme kalkışmaları halinde hükümeti yıkabilecek veya Anayasa’yı ortadan kaldıracak güçlerinin olup olmadığının belirlenmesi isteniyor.
AK Parti hükümetini tebrik etmek gerekiyor. 28 Şubat döneminden 10 adım ilerideler. O tarihte, “orduya sızan Cemaatçiler”den söz ediliyor, talep, okulların Milli Eğitim’e devredilmesiyle sınırlı kalıyordu. Nuh Mete Yüksel kanalıyla bir örgüt davası da açılmıştı ama bu davada, tek sanık örgüt lideri olarak tanımlanan Fethullah Gülen’di. Cemaat’e yakın diğer isimlerin üzerine gidilmemişti. Ayrıca Gülen’i bazı cinayetlerle irtibatlandırma çabaları da mevcut değildi. Gülen, o davadan beraat etti. (2008.) Hem de Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararıyla.
Şimdi dosya, yeni baştan ve yeni suç isnatlarıyla açılıyor. Derin devlete mal edilebilecek çok sayıda cinayeti de Cemaat’in üzerine yıkma gayretlerine şahit oluyoruz. Mantık tatile çıkmış, akıl kiraya verilmiş; sadece husumet ve öfke var. Üzeyir Garih’i niçin Cemaat öldürsün ya da Hrant Dink’i veya Rahip Santoro’yu? Danıştay cinayeti, Ergenekon’un temelini teşkil ediyor. “İrticacı hükümete” karşı halkın daha duyarlı hale gelmesi için tertip edilen bir saldırıdan söz edebiliriz. Muzaffer Tekin, Veli Küçük… Bunların Alparslan Arslan ile ilişkileri ortaya dökülmedi mi? Alparslan Arslan’ın üzerinden, “Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği” Başkanı Taner Ünal’ın kartviziti ile “Kuvay-ı Milliye Derneği”nin kimlik kartı çıkmadı mı? Hrant Dink yargılanırken aleyhinde protesto gösterilerine katılanlar, Ergenekon sanığı Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Muzaffer Tekin gibi isimler değil miydi?
İnsaf! Bırakınız 28 Şubat’ı, Ortaçağ döneminin cadı avcılarını da geçtiniz. AK Parti içinde vicdanı sızlayan bir tek kişi kalmadı mı?
İşareti havuz medyasında verdiler, şimdi de cadı avını başlattılar.
Güvercin tedirginliği
Hayko Bağdat, Taraf Gazetesi’nde, İstanbul Yeşilköy semtindeki Latin Katolik Kilisesi’nden söz etmişti. (2 Temmuz 2014.) Kilisede görevli olan Doğan Yıldırım’dan naklen, vaftiz töreni sırasında 8 kişilik bir grubun kiliseye girdiklerini, insanları rahatsız ettiklerini, hakaret ettiklerini, o sırada yoldan geçen 3 polis ekibinin ise kilisenin dışına taşan olayları görmelerine rağmen müdahale etmediklerini yazmıştı. Cemaat, korkudan kiliseye gidemez olmuş. Hayko Bağdat, “Yakın tarihi unutup, birkaç gencin milli hassasiyeti deyip geçelim mi” diye soruyordu.
Bu olay burada sona ermedi. Durumu, Hayko Bağdat’a açıklayan kilise mensupları baskıya uğradı: “Bir düzeltme yazısı yayınlayın. Polis gerekeni yapıyor mesajı verin. Bu yayınların bazı karanlık odakların işi olduğunu söyleyin.”
Aynı zamanda, iktidarın sözcüsü Akşam Gazetesi, “Amaçları Türkiye’yi dünyaya rezil etmek” başlığıyla bir haber yayınladı. Haberde, “Türkiye’yi karıştırmak isteyen güçler, 2 sokak çocuğunun Yeşilköy Katolik Kilisesi’nin önünde yaptığı taşkınlığı, Hıristiyanlar’a yönelik saldırı olarak yaymaya başladılar” deniliyor ve Hayko Bağdat hedef gösteriliyordu.
Hrant Dink’in, “Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Ermeni asıllıydı” haberini Agos’ta kullanması üzerine hedef gösterildiğini ve bir yazısı bahane edilerek Türklüğe hakaretten yargılandığını hatırlarsak, Hayko Bağdat’ın da “güvercin tedirginliği” yaşamasını doğal karşılayabiliriz.