Efendim; genelde polisiye özelde Sherlock Holmes hikâyelerini sever misiniz? Ben bayılırım. Britanyalı yazar Sir Arthur Conan Doyle tarafından oluşturulan bir “Kurgusal dedektif” tir. Polisiye edebiyatın popülerleşmesini sağlamış ve bu alandaki bütün öteki dedektif tiplemelerinin önüne geçmiştir. Kitaplar gene bir kurgu karakter olan yardımcısı Dr. Watson'ın ağzından anlatılmıştır.
Sherlock Holmes gücünü nereden alıyordu? Ya da onu diğer dedektif ve polislerden farklı kılan neydi? Hiç şüphesiz zekâ ve öngörü gücü idi. O herkesin bakmadığına bakar, görmediğini görürdü. Diğer vasat ve sıradan polisler (Ki o resmi polis değildi. Ancak polislerin bazen olayı çözmesi için yardım istediği bir kişiydi) klişe noktalara yoğunlaşırken o çoğu kez baştan katilin kim olduğunu sezileriyle kafasında netleştirmiş olurdu. Gerisi delille ispata kalmıştı. Onu da er geç arar bulurdu. Çözemediği vaka yoktu!..
Herkes Katil ama Kimse Değil!..
Peki ben Holmes’ü neden hatırladım? Çok basit… Narin Güran cinayetinden dolayı. Ortaya çıktığından beri konuşulan cinayet halen tüm netliği ve katiliyle birlikte ortaya çıkmış sayılmaz. 8 yaşındaki kızımız Diyarbakır’ın Bağlar mahallesindeki Tavşantepe köyünde katledildi. Ki, bu köyde daha öncede çoğu aile üyesi başka çocuklarında öldürülmüş olabileceği iddiası var. Korkunç!..
Olaydan dolayı bazı aile üyeleri sorumlu tutuldu. O günden beri olayın boyutlarına dair konuşulmayan şey neredeyse kalmadı. Lakin garip bir şekilde ortada somut bir “Katil” yok. Herkes birbirini suçluyor ama şüphesi yoğunlaşsa da “İşte bu” diye somut delille yahut itirafla işaret edilebilecek kimse yok. Muğlaklıklar sürüyor. Çok garip!
Mahkemeye Sanki “Ben Çözemedim Sen Çöz” Denmiş!..
O kadarki anlaşılan o süreçte soruşturmayı yürüten birimler somut bir sonuca varamamışlar ve işin içinden tam çıkılmayacağı anlaşılınca da biraz da üzerlerindeki “Çözün” baskıyla işin kolayına kaçıp işi mahkeme aşamasına mı bıraktılar? “Bırakalım mahkeme çözsün” olmuş olabilir mi acaba? Ortada bir torbaya atılmış sanıkların olduğu ama somut bir katil zanlısının halen çıkmadığı enteresan bir dava bu. Herkes topu birbirine atıyor. Tekrar herkesin bildiği ayrıntı ve isimlere girmeyeceğim.
Nihayet mahkeme aşaması başlamış bulunuyor. Dünden beri sanık ifadeleri, karşılıklı suçlama ve iddialar havada uçuşuyor. Söylenenlere bakılırsa herkes “Suçlu” ama gene herkes “Suçsuz.” Ben bunları önemsemiyorum. Mahkemenin işi. Hükmü verecek elbet. Ona karışamam. Ancak ben bugüne kadar bu kadar araştırılmasına, devletin bütün birimlerinin teyakkuza geçmesine rağmen nasıl bir katili tam olarak ortaya çıkartamadığını ilginç buluyorum. Tuhaf!..
Kafalar Karıştı!..
Olaya dair o kadar birbiriyle çelişen bilgi ve iddia ortaya atıldı ki insanın kafası ister istemez karışıyor. Gerek Narin’in aranma aşamasında gerek cesedi bulunduktan sonra da çoğu nokta netleşeceği yerde adeta daha da karıştı sanki. Şimdi de anlaşılan o ki, işi mahkeme aşamasına atmışlar. Şimdi soru şu: bu sorular bilinçli mi karıştırıldı yoksa sürecin kendisinden mi? Yahut biz mi yanılıyoruz? Aslında her şey net mi?
Mahkemede muhtemelen işin farkında ama kolluk kendisine yeter delil sunamadığı için eli kolu bağlı olabilir. O yüzden sezdiği şeyin üzerine gitmekten, haklı olarak iddialarını bu çerçevede sunmaktan başka çaresi kalmamış olabilir. Mahkeme heyetinin bu konudaki hassasiyet ve iyi niyetinden eminim. Çözmesi için başarılar diliyor ve umuyorum. Adalet er veya geç yerini bulacak. Narin’in kanı yerde kalmayacak!..
Bir Avuç Köylü Herkesten Zeki mi?..
Biliyorum, bizim başarılı kendi emniyetçilerimiz, jandarma sorumlularınız, komiser – dedektiflerimiz, istihbaratçılarımız var ve bu lafıma bozulabilirler. Niyetim onları küçümsemek değil. Aynı şekilde jandarmamız bu tarz kriminal olaylar üzerine cansiperane çalışıyor. Meşakkatli bir süreç bu. İyi niyetlerinden şüphe yok. Bu alanda yeterli sayıda kadro olmalı diye düşünüyorum. Ancak yeter nitelikteler mi bilemem!..
Bizim kendi kadrolarımızın yetersiz olduğunu düşünmek istemem. Fakat bugün halen muallakta birçok nokta varsa, kalmışsa bazı soruları sormak hakkımız olsa gerek. En başta da bu köylüler o kadar devlet görevlisinden, güvenlik güçlerinden daha zeki idiler demektir. Herkesi aldatıyor ve atlatıyorlar mı yani? Delilleri bu kadar kolay mı kararttılar? Şaşırtıcı beyanlar, saptırıcı izahlar yutuldu mu? Biliyorum “Köylü kurnazı” diye bir olgu var. İnsanı parmağında oynatır. Ama bu kadar kolay mı? Karşında “Koskoca devlet” var!..
İngiltere’den Dedektif mi Transfer edelim?..
Bu durumda ne yapalım? İngiltere’den dedektif mi transfer edelim? “Biz çözemedik, gel sen çöz” mü diyelim? Modern bir Sherlock Holmes mü arayalım? Ortada küçücük bir kızın aile üyelerinden biri tarafından öldürüldüğü iddiası var ama “Bu kim?” sorusunun (Şüphelerin yoğunlaştığı bir kişi olsa da) somut bir cevabı halen yok. Yoksa bu aileden başka bir kişi olabilir mi? Aile namusu adına onu mu koruyorlar?, vb..
Kim bilir belki de Sherlock Holmes gelse bile belki de yılıp “Bu Türk işi bir olay. Ben çözemem. Burada bizim kriterler yürümüyor. İyisi mi ben memleketime döneyim” deyip tasını tarağını toplayıp gider mi!
İhtimaller Deryasında Gezinmek!..
Şimdi şu ana kadar niçin bir katil net şekilde (Adaylar olsa da!) saptanamadı sorusu ihtimallerine yoğunlaşalım. Kesinliği olmasa da bazı varsayımlar –uçuk bile olsa saksıyı çalıştırmak için- yürütelim bakalım…
Öyle veya böyle, eksik veya fazla, mantıklı veya saçma kritik soruların çoğunun yanıtını tam bulunamadı mı? Arada boşluklar mı oluştu? (Bizde bulduğumuzu iddia edecek değiliz.) Soruşturma –şu veya bu nedenle- itinasız ve yetersiz, baştan savma mı yürütüldü? Temel ve somut kanıtlarda eksik mi oluştu? Bu yüzden olay baştan karmaşıklaşıp, iyice içinden çıkılmaz hale geldi? Katil bu yüzden mi tam belirlenemedi?
Bilemiyorum. Yoksa yurtdışından “Sherlock Holmes” ü mü çağırmalı diyorum!..
8.11. 2024