Nagehan Alçı iddiaları bu kez ciddiye aldı: Ortada yalı malı yok, evimiz bir yokuşta!
Nagehan Alçı, 17-25 Aralık öncesi Bank Asya'dan çektikleri krediyle aldıkları evle ilgili yapılan suçlamalara cevap verdi.
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, kendisi ve eşi Rasim Ozan Kütahyalı hakkında "FETÖ" soruşturması başlatıldığına yönelik iddiaya tepki gösterdi. 2013 yılında Bank Asya'dan çektiği krediyle "yalı" aldığını yalanlayan Alçı, "Ortada yalı, malı yok. Bizim bir yalımız yok. Evimiz bir yokuşta. Bir sitede, üç katlı bir binanın bahçe katı dairesi. Söylenen bütün laflar yalan" dedi. Alçı, sözlerinin devamında "Eğer bize kıyak çekilseydi bu bankaya gebe kalır ve birileri gibi 17-25’te FETÖ’yü savunmak zorunda kalırdık. Oysa tamamen meşru bir kredi aldığımız için rahattık ve FETÖ ile savaştık" ifadesini kullandı.
Ne olmuştu?
Nagehan Alçı, kendisi ve eşi hakkında "FETÖ" iddiasıyla soruşturma başlatıldığı yolunda haber yapan Oda TV ve gazetenin sahibi Soner Yalçın'a isim vermeden tepki göstermişti. 10 Şubat 2018'de yayımlanan yazısında “İşte daha dün 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’nün yanında durmuş bir faşist çetenin yayın organı, tamamen kendi kurguladığı hayali bir haber yapıyor. Tek amaç kara propaganda" ifadesini kullanan Alçı, sözlerine "Önce kendi çete elemanları yalan bir ihbar gönderiyor. Sonra 'Soruşturma açıldı' diye uydurma bir şey yazıyorlar. Tam FETÖ taktiğiyle çalışan faşist bir çete" diye devam etmişti. Alçı, “Devletle ters düşmek pahasına özgürlüklerini savunduğum çevreler, benim ve ailemin tutsaklığını istiyorsa ne yapacağım? Ben demokratım ama karşıdakiler faşist ise nasıl davranmalıyım?” diye yazmıştı.
Nagehan Alçı'nın "Olmayan yalı ve bitmeyen yalanlar" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
SEVGİLİ okurlarım, aylardır her türlü zırvalık, iftira, karalama ve linç girişimi olmasa bu yazıyla sizleri meşgul etmeyecektim. Ancak maalesef faşist çetelerin memleketi içine sokmak istedikleri bu intikamcı iftira girdabı bir kesimi giderek daha fazla çıldırtıyor. Bu girdabın yine kendilerine zarar vereceğini görmüyorlar. Çamur at izi kalsın sözünü adeta başuçlarına çerçeveletip asmış gibi yaşıyorlar.
Uzun bir süre ciddiye almadım ve önemsemedim. “Kim ne derse desin, sen kendini biliyorsun” düsturuyla hareket ettim. Ama artık hiçbir dayanağı olmayan iftiralar neredeyse milli bir mesele haline gelince şu bizim “olmayan yalı” meselesini bir daha yazmak şart oldu...
O DÖNEMKİ FAİZ ORANIYLA VE TAMAMEN ŞEFFAF
Neresinden düzelteceğimi bilemiyorum ama en başından başlayayım:
Ortada yalı, malı yok. Bizim bir yalımız yok! Evimiz bir yokuşta. Bir sitede, üç katlı bir binanın bahçe katı dairesi. Söylenen bütün laflar yalan!
Tam 5 yıl oldu, Şubat 2013’te bir ev kredisi almaya karar verdik. 17-25 Aralık’tan aylar önceydi. O zaman neredeyse bütün devlet kurumlarının ve devlet şirketlerinin parası Bank Asya’daydı. Devlet nezdinde meşru bir bankaydı. Şimdi bize iftira attıran kimilerinin, ayrıca neredeyse birçok TÜSİAD ve CHP üyelerinin de bu bankayla ticari ilişkisi vardı.
Hem aldığımız maaş bordrolarını, hem ailemizin üzerine olan tapuları, hem de satın aldığımız evi ipotek göstererek o dönem piyasadaki faiz oranı ne ise o kadar bir oranla bu krediyi aldık. Zaten biz bankacılık dünyasının tanıdığı, itibarlı ve borcuna sonuna kadar sadık müşterileriz. Ailelerimiz de öyledir. Zaten itibarlı ve borcuna sadık olmayan hiç kimseye bankacılık sistemi kredi vermez. Hiçbir banka 2002’den beri bu genel sistemden bağımsız kafasına göre kredi dağıtamaz Türkiye’de. Ülkemizin bankacılık sisteminin ne kadar sağlam olduğunu, Türkiye’yi en çok eleştirenler bile teslim ediyor.
ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK DEĞİL KAYNAK BİZZAT BENİM!
Biz daha önce de Türkiye İş Bankası’ndan, Garanti Bankası’ndan, Akbank’tan krediler almış ve hepsini ödemiş insanlarız. Bu kredi borcumuzu da şimdi TMSF’ye her ay kuruşu kuruşuna ödüyoruz.
Uydurulduğu gibi 7 milyon dolar gibi bir rakam da yok. Aldığımız kredi bu paranın yedide biri değerinde bile değil. Ayrıca bizim bu bankadan kredi aldığımız bilgisini hiç kimse “araştırma” ile bulmadı. Dürüst ve şeffaf şekilde bu krediyi aldığımızı her yerde biz söyledik. Bizden öğrendikleri bilgiyi küçük akıllarınca bize saldırmak için yazdılar. Kredi aldığımızı söyledik, çünkü gocunacak hiçbir şey yoktu. Bilakis tüm bankaların hâlâ bugün de bize kredi vermeye hazır olması gurur duyulacak bir itibar göstergesidir.
BİZE SALDIRANLAR O DÖNEM BANK ASYA’YI SAVUNUYORDU
Üstelik biz Bank Asya’dan kredi aldık diye 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra bir gün olsun bu bankayı savunduk mu? Bilakis Gülen, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine saldırdığı andan, yani 17-25 Aralık’tan itibaren “Kandil’in bankası olamayacağı gibi paralel yapının da bankası olamaz” diyen ve bu sözü her yere manşet olan benim. Eğer bize kıyak çekilseydi bu bankaya gebe kalır ve birileri gibi 17-25’te FETÖ’yü savunmak zorunda kalırdık. Oysa tamamen meşru bir kredi aldığımız için rahattık ve FETÖ ile savaştık.
Şimdi bize bu kredi vesilesiyle saldıranlar ise 2014-16 arası Bank Asya’yı savunuyor ve FETÖ için nöbet tutuyorlardı. Biz 17-25 darbe sürecinde mücadele ederken, onlar bu örgüte yardım ediyorlardı. FETÖ, Tayyip Erdoğan ve ailesini yok etmek istiyor diye çok mutlulardı...
BUNDAN BÖYLE YARGIDA HESAP VERİRLER
Bugüne kadar bu zırvaları önemsemedim ve dava açmadım ama bundan böyle aynı yalanları en ufak bile olsa ima edenlerle mahkeme kapısında hesaplaşacağız!
Kısacası bu kadar riyakârlık, yalan, kaypaklık ve kötü niyetin iç içe geçtiği az hikâyeye rastlanır. Yalıymış, kıyakmış, ödemiyorlarmış... Bütün iftiralara karşı gerçekler budur ve bu kadardır!
Ne olmuştu?
Nagehan Alçı, kendisi ve eşi hakkında "FETÖ" iddiasıyla soruşturma başlatıldığı yolunda haber yapan Oda TV ve gazetenin sahibi Soner Yalçın'a isim vermeden tepki göstermişti. 10 Şubat 2018'de yayımlanan yazısında “İşte daha dün 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’nün yanında durmuş bir faşist çetenin yayın organı, tamamen kendi kurguladığı hayali bir haber yapıyor. Tek amaç kara propaganda" ifadesini kullanan Alçı, sözlerine "Önce kendi çete elemanları yalan bir ihbar gönderiyor. Sonra 'Soruşturma açıldı' diye uydurma bir şey yazıyorlar. Tam FETÖ taktiğiyle çalışan faşist bir çete" diye devam etmişti. Alçı, “Devletle ters düşmek pahasına özgürlüklerini savunduğum çevreler, benim ve ailemin tutsaklığını istiyorsa ne yapacağım? Ben demokratım ama karşıdakiler faşist ise nasıl davranmalıyım?” diye yazmıştı.
Nagehan Alçı'nın "Olmayan yalı ve bitmeyen yalanlar" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
SEVGİLİ okurlarım, aylardır her türlü zırvalık, iftira, karalama ve linç girişimi olmasa bu yazıyla sizleri meşgul etmeyecektim. Ancak maalesef faşist çetelerin memleketi içine sokmak istedikleri bu intikamcı iftira girdabı bir kesimi giderek daha fazla çıldırtıyor. Bu girdabın yine kendilerine zarar vereceğini görmüyorlar. Çamur at izi kalsın sözünü adeta başuçlarına çerçeveletip asmış gibi yaşıyorlar.
Uzun bir süre ciddiye almadım ve önemsemedim. “Kim ne derse desin, sen kendini biliyorsun” düsturuyla hareket ettim. Ama artık hiçbir dayanağı olmayan iftiralar neredeyse milli bir mesele haline gelince şu bizim “olmayan yalı” meselesini bir daha yazmak şart oldu...
O DÖNEMKİ FAİZ ORANIYLA VE TAMAMEN ŞEFFAF
Neresinden düzelteceğimi bilemiyorum ama en başından başlayayım:
Ortada yalı, malı yok. Bizim bir yalımız yok! Evimiz bir yokuşta. Bir sitede, üç katlı bir binanın bahçe katı dairesi. Söylenen bütün laflar yalan!
Tam 5 yıl oldu, Şubat 2013’te bir ev kredisi almaya karar verdik. 17-25 Aralık’tan aylar önceydi. O zaman neredeyse bütün devlet kurumlarının ve devlet şirketlerinin parası Bank Asya’daydı. Devlet nezdinde meşru bir bankaydı. Şimdi bize iftira attıran kimilerinin, ayrıca neredeyse birçok TÜSİAD ve CHP üyelerinin de bu bankayla ticari ilişkisi vardı.
Hem aldığımız maaş bordrolarını, hem ailemizin üzerine olan tapuları, hem de satın aldığımız evi ipotek göstererek o dönem piyasadaki faiz oranı ne ise o kadar bir oranla bu krediyi aldık. Zaten biz bankacılık dünyasının tanıdığı, itibarlı ve borcuna sonuna kadar sadık müşterileriz. Ailelerimiz de öyledir. Zaten itibarlı ve borcuna sadık olmayan hiç kimseye bankacılık sistemi kredi vermez. Hiçbir banka 2002’den beri bu genel sistemden bağımsız kafasına göre kredi dağıtamaz Türkiye’de. Ülkemizin bankacılık sisteminin ne kadar sağlam olduğunu, Türkiye’yi en çok eleştirenler bile teslim ediyor.
ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK DEĞİL KAYNAK BİZZAT BENİM!
Biz daha önce de Türkiye İş Bankası’ndan, Garanti Bankası’ndan, Akbank’tan krediler almış ve hepsini ödemiş insanlarız. Bu kredi borcumuzu da şimdi TMSF’ye her ay kuruşu kuruşuna ödüyoruz.
Uydurulduğu gibi 7 milyon dolar gibi bir rakam da yok. Aldığımız kredi bu paranın yedide biri değerinde bile değil. Ayrıca bizim bu bankadan kredi aldığımız bilgisini hiç kimse “araştırma” ile bulmadı. Dürüst ve şeffaf şekilde bu krediyi aldığımızı her yerde biz söyledik. Bizden öğrendikleri bilgiyi küçük akıllarınca bize saldırmak için yazdılar. Kredi aldığımızı söyledik, çünkü gocunacak hiçbir şey yoktu. Bilakis tüm bankaların hâlâ bugün de bize kredi vermeye hazır olması gurur duyulacak bir itibar göstergesidir.
BİZE SALDIRANLAR O DÖNEM BANK ASYA’YI SAVUNUYORDU
Üstelik biz Bank Asya’dan kredi aldık diye 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra bir gün olsun bu bankayı savunduk mu? Bilakis Gülen, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine saldırdığı andan, yani 17-25 Aralık’tan itibaren “Kandil’in bankası olamayacağı gibi paralel yapının da bankası olamaz” diyen ve bu sözü her yere manşet olan benim. Eğer bize kıyak çekilseydi bu bankaya gebe kalır ve birileri gibi 17-25’te FETÖ’yü savunmak zorunda kalırdık. Oysa tamamen meşru bir kredi aldığımız için rahattık ve FETÖ ile savaştık.
Şimdi bize bu kredi vesilesiyle saldıranlar ise 2014-16 arası Bank Asya’yı savunuyor ve FETÖ için nöbet tutuyorlardı. Biz 17-25 darbe sürecinde mücadele ederken, onlar bu örgüte yardım ediyorlardı. FETÖ, Tayyip Erdoğan ve ailesini yok etmek istiyor diye çok mutlulardı...
BUNDAN BÖYLE YARGIDA HESAP VERİRLER
Bugüne kadar bu zırvaları önemsemedim ve dava açmadım ama bundan böyle aynı yalanları en ufak bile olsa ima edenlerle mahkeme kapısında hesaplaşacağız!
Kısacası bu kadar riyakârlık, yalan, kaypaklık ve kötü niyetin iç içe geçtiği az hikâyeye rastlanır. Yalıymış, kıyakmış, ödemiyorlarmış... Bütün iftiralara karşı gerçekler budur ve bu kadardır!