MÜZİK, EVİMİZİ TERK ETTİ! FARKINDA MISINIZ?
Posta yazarı Yasemin Kaptanbaş şarkı sözlerindeki değişime ve TV'lerde müzik programları azalırken, reklam müziklerinin bu boşluğu doldurmaya başlamasına dikkat çekti...
Kendi özgür dünyamız içinde giderek yalnızlaştığımızın farkında mısınız?
Ve bu yalnızlaşma süreci, ortak pek çok değeri farkında olmadan yitirmemize neden oluyor.
Giderek daha tahammülsüz, sabırsız oluyoruz mesela... Her istediğimiz olsun istiyoruz. Olmayınca hemen vazgeçip sırtımızı dönebiliyoruz.
Ortak müziğimizi kaybettik mesela...
Şarkı sözlerimizi yitirdik.
O sözlerdeki tahammülü, saygıyı, sevgiyi, tutkuyu, kolay kolay vazgeçememeyi unutttuk.
"Ben kalbimden başka yerde, inan seni bulamadım...",
"Beni öylesine aldın ki benden, kendimi arayıp bulamıyorum..." derken aşkın derinliğini,
"Seni sevmekten değil, kaybetmekten korkarım...",
"Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben..." derken büyüklüğünü hissettik.
"Silemezler gönlümden ne aşkını ne seni",
"Gözlerini gözlerimden ayırma hiç..." sevgiliye olan tutkuyu,
"Kalbe dolan o ilk bakış, unutulmaz unutulmaz,
Sevda ile ilk uyanış unutulmaz unutulmaz" aşkın coşkusunu yaşatmıyor mu?
"Dilim ne isterse desin, en acı sözler söylesin
İstiyordum ki sen beni, ağlıyorken görmeyesin" gururu hissettirmedi mi?
Vedalara tanık olmadık mı şu sözlerle...
"Bir kalemde beni silip atmışsın
Bu aşkın sonu yok diye yazmışsın
Herşey bitti diye imza atmışsın
Bir mektup bir resim vardı masada"
***
Örnekler o kadar çok ki...
Ama hepsi yıllar öncesine ait!
Çok az bir kısmı dışında, müzik "fabrikasyona" dönüştü çünkü.
Seri üretilip, sürümden kazanılıyor...
Yalnızlaştıkça, şarkılarımız da ona göre şekilleniyor. Çabucak tüketilip, yenisi bekleniyor.
***
Televizyon kanallarındaki müziğimiz de elimizden alındı bilmem farkında mısınız?
Eskiden TRT’de müzik eğlence programları olurdu. İzzet Altınmeşe, Belkıs Akkale, Özay Gönlüm, Bedia Akartürk’ten türküler, Zekai Tunca, Samime Sanay, Yüksel Uzer’den Türk Sanat Müziği dinlerdik. TRT sanatçıları, sevilen şarkıları söylerdi. Sahi TRT sanatçılarına n’oldu?
Bu yazıyı yazmaya karar verince, 2000 yılında TV kanallarındaki müzik programlarına şöyle bir göz attım. 1 - 15 Şubat 2000 tarihleri arasında bakın TRT1, TRT2, Kanal D, ATV ve Show TV’de hangi müzik programları varmış:
"Yörelerimiz, Türkülerimiz", "Bir Nefes Anadolu", "Ah Bu Şarkılar", "Sizin İçin Seçtiklerimiz", "Pazar Konseri","Mini Konser","Müzik Mozaik", "Pop Saati", "Anılarla Müzik", "Türkü Şöleni", "Dillerdeki Şarkılar", "Besteciler Özel Programı", "Rock Market", "Türküler Bizi Söyler", "Çağdaş Türk Bestecileri", "Müzik Koridoru", "Konser Salonlarından", "Müzik ve Biz", "Sayısal Gece", "Orhan Hakalmaz’la Türkülerimiz", "Zirvedekiler On", "Zirvedekiler Pop", Şahane Pazar, Harika Pazar, ...
Neşet Ertaş Belgeseli, Barış Manço’yu Anma Konseri, Yılbaşı Konserleri, Milliyet Gazetesi 50 Yılın En Sevilen Şarkıları Konseri de yine aynı tarihler arasındaki programlar arasında...
Haber kanalı CNN Turk’te sabah ve öğlen yarım saat müzik programı olduğunu, TRT 1’de gece 02.00’den sonra kliplerin yayınlandığını, Kanal D’de gece Türk Sanat Müziği dinlenebildiğini, TRT 2’nin sabahları 1 saat müzik yayınıyla açıldığını hatırlar mısınız?
Demem o ki,
Dizilerin biri bitip, bir başkası başlarken müzik girmez oldu evlerimize...
Müzik programları yaygın kanallardan kaldırılıp, müzik kanallarına hapsedildi.
Bizlere de dizilerle, magazin programlarıyla başkalarının hayatlarını izlemek kaldı.
Dikkat ettiniz mi, son dönemdeki reklamlar, eski unutamadığımız şarkıların sözlerini değiştirerek "kulaklarımızın pasını" siliyor. Reklamlarla eğleniyoruz!
"Tarlaya Ektim Soğan" türküsünün sözlerini değiştiren bir tanesi "aynı nağmeleri dinlemekten sıkılmadınız mı?" diyor...
Doğrusu, yenilerde eski tadı bulamayınca, aynı nağmeleri dinlemekten de sıkılmıyor insan.
Müziğin toplumlar üzerindeki etkisini, şarkı sözlerindeki değişimin irdelenmesini, televizyon yayıncılığındaki değişimi uzmanlarına bırakalım ama,
"Müzik ruhun gıdası" değil miydi?
Ve de...
"Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu,
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?"
Ve bu yalnızlaşma süreci, ortak pek çok değeri farkında olmadan yitirmemize neden oluyor.
Giderek daha tahammülsüz, sabırsız oluyoruz mesela... Her istediğimiz olsun istiyoruz. Olmayınca hemen vazgeçip sırtımızı dönebiliyoruz.
Ortak müziğimizi kaybettik mesela...
Şarkı sözlerimizi yitirdik.
O sözlerdeki tahammülü, saygıyı, sevgiyi, tutkuyu, kolay kolay vazgeçememeyi unutttuk.
"Ben kalbimden başka yerde, inan seni bulamadım...",
"Beni öylesine aldın ki benden, kendimi arayıp bulamıyorum..." derken aşkın derinliğini,
"Seni sevmekten değil, kaybetmekten korkarım...",
"Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben..." derken büyüklüğünü hissettik.
"Silemezler gönlümden ne aşkını ne seni",
"Gözlerini gözlerimden ayırma hiç..." sevgiliye olan tutkuyu,
"Kalbe dolan o ilk bakış, unutulmaz unutulmaz,
Sevda ile ilk uyanış unutulmaz unutulmaz" aşkın coşkusunu yaşatmıyor mu?
"Dilim ne isterse desin, en acı sözler söylesin
İstiyordum ki sen beni, ağlıyorken görmeyesin" gururu hissettirmedi mi?
Vedalara tanık olmadık mı şu sözlerle...
"Bir kalemde beni silip atmışsın
Bu aşkın sonu yok diye yazmışsın
Herşey bitti diye imza atmışsın
Bir mektup bir resim vardı masada"
***
Örnekler o kadar çok ki...
Ama hepsi yıllar öncesine ait!
Çok az bir kısmı dışında, müzik "fabrikasyona" dönüştü çünkü.
Seri üretilip, sürümden kazanılıyor...
Yalnızlaştıkça, şarkılarımız da ona göre şekilleniyor. Çabucak tüketilip, yenisi bekleniyor.
***
Televizyon kanallarındaki müziğimiz de elimizden alındı bilmem farkında mısınız?
Eskiden TRT’de müzik eğlence programları olurdu. İzzet Altınmeşe, Belkıs Akkale, Özay Gönlüm, Bedia Akartürk’ten türküler, Zekai Tunca, Samime Sanay, Yüksel Uzer’den Türk Sanat Müziği dinlerdik. TRT sanatçıları, sevilen şarkıları söylerdi. Sahi TRT sanatçılarına n’oldu?
Bu yazıyı yazmaya karar verince, 2000 yılında TV kanallarındaki müzik programlarına şöyle bir göz attım. 1 - 15 Şubat 2000 tarihleri arasında bakın TRT1, TRT2, Kanal D, ATV ve Show TV’de hangi müzik programları varmış:
"Yörelerimiz, Türkülerimiz", "Bir Nefes Anadolu", "Ah Bu Şarkılar", "Sizin İçin Seçtiklerimiz", "Pazar Konseri","Mini Konser","Müzik Mozaik", "Pop Saati", "Anılarla Müzik", "Türkü Şöleni", "Dillerdeki Şarkılar", "Besteciler Özel Programı", "Rock Market", "Türküler Bizi Söyler", "Çağdaş Türk Bestecileri", "Müzik Koridoru", "Konser Salonlarından", "Müzik ve Biz", "Sayısal Gece", "Orhan Hakalmaz’la Türkülerimiz", "Zirvedekiler On", "Zirvedekiler Pop", Şahane Pazar, Harika Pazar, ...
Neşet Ertaş Belgeseli, Barış Manço’yu Anma Konseri, Yılbaşı Konserleri, Milliyet Gazetesi 50 Yılın En Sevilen Şarkıları Konseri de yine aynı tarihler arasındaki programlar arasında...
Haber kanalı CNN Turk’te sabah ve öğlen yarım saat müzik programı olduğunu, TRT 1’de gece 02.00’den sonra kliplerin yayınlandığını, Kanal D’de gece Türk Sanat Müziği dinlenebildiğini, TRT 2’nin sabahları 1 saat müzik yayınıyla açıldığını hatırlar mısınız?
Demem o ki,
Dizilerin biri bitip, bir başkası başlarken müzik girmez oldu evlerimize...
Müzik programları yaygın kanallardan kaldırılıp, müzik kanallarına hapsedildi.
Bizlere de dizilerle, magazin programlarıyla başkalarının hayatlarını izlemek kaldı.
Dikkat ettiniz mi, son dönemdeki reklamlar, eski unutamadığımız şarkıların sözlerini değiştirerek "kulaklarımızın pasını" siliyor. Reklamlarla eğleniyoruz!
"Tarlaya Ektim Soğan" türküsünün sözlerini değiştiren bir tanesi "aynı nağmeleri dinlemekten sıkılmadınız mı?" diyor...
Doğrusu, yenilerde eski tadı bulamayınca, aynı nağmeleri dinlemekten de sıkılmıyor insan.
Müziğin toplumlar üzerindeki etkisini, şarkı sözlerindeki değişimin irdelenmesini, televizyon yayıncılığındaki değişimi uzmanlarına bırakalım ama,
"Müzik ruhun gıdası" değil miydi?
Ve de...
"Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu,
Ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?"