MUSTAFA KARAALİOĞLU DEĞİŞİM TRENİNE BİNECEKLERE NELERİ TAVSİYE ETTİ?

Tabular yıkılmaya başladıkça bazı namlı direnişçilerin "çaktırmadan" değişim safına katıldıklarını yazan Star yazarı Mustafa Karaalioğlu'nun tavsiyeleri neler?

Değişim trenine bineceklere tavsiyeler

Yaşadığımız son 10-15 yıla bakın. Yoğun, tartışmalı, çatışmalı ve her durumda gergin yıllardır. Bir yanda “Türkiye bu şekilde gidemez, demokratikleşmeli” diyenler öte yanda “Küçük olsun bizim olsun” diyenler.

Hafızalarımız güçlü olmayabilir ama hatırlayalım.

“Askeri vesayet olsun, yargı vesayeti olsun, medya ve sermaye vesayeti olsun” cephesi, kanaat önderleriyle medyasıyla ülkenin değişimine direndiler. Ergenekon, andıçlar, darbe planları tarihi aynı zamanda değişime direnen medyanın da tarihidir. Asker, “İrtica tehdidi var” dediği için onlar bu yalanın propagandasını yaptılar.

Asker, “367 iyi bir şeydir” dediği için onlar bunun hukuki olduğunu anlattılar!

Asker, “İrtica eylem planı kağıt parçasıdır” dediği için onlar da gazetelerde, televizyonlarda bu emre uygun yorumlar yaptılar.

Saymakla bitmez...

Asker, yargı velhasılı “derin devlet” ne arzu ediyorsa medya da gerekçelerle, aynı yöntemlerle mücadele etti. Hepsi birden benzersiz ve amansız bir mücadele verdi, birlikte de kaybettiler.

Bugünden geriye doğru herhangi bir günün gazetelerini açıp okuyun; tamamı bu “demokratikleşmek veya demokratikleşmemek” mücadelesinin belgeleriyle doludur.

Türkiye, işte bu cephenin direncine rağmen değişti...

Askeri vesayetin hacmi bu dirence rağmen azaldı, darbeciler buna rağmen yargı önüne çıkarıldı, jüristokrasi bu blokaja rağmen yıkıldı... Muhafazakar, değişimci ve demokrasiye inanan bir kesim; siyasal elitleriyle, sivil toplum unsurlarıyla, sermaye karakteriyle, sokaktaki insanıyla ülkeyi değiştirirken, medyasıyla da sürecin düşünce eksenini zenginleştirdi.

Yeni medya büyüdü, gelişti ve siyaset kolları sıvarken tarihin ve toplumun kendisine verdiği rolü yerine getirdi. Değişimin taşıyıcısı olmayı başardı.

“Dinci, yobaz, yandaş, iktidar medyası” gibi sıfatların tek nedeni yeni medyanın bu rolünü oynamasına mani olabilmekti. Şımarık ve pervasız bir özgüvenle bunları kullandılar. Çünkü, tabi oldukları vesayetin kendilerine andıçla verdikleri görev yeni medyayı ve yeni düşünce insanlarını itibarsızlaştırmaktı.

Ancak, entelektüel sermayeleri bu mücadeleye yetmediği için ve zaten zamanın ruhunu okuyamadıkları için daha baştan kaybetmişlerdi.

Demokrat, sağduyulu ve değişimci kesimin bu sahte sıfatlara gülüp geçmesinin nedeni de buydu. Vesayet medyası tarihin akışının tersine yürürken aklı başında hiç kimse vesayet medyasının yoldaki bir kesişme anında çıkardığı gürültüyü ciddiye almadı. Nitekim, o ses uzaklaştıkca uzaklaştı ve artık duyulmaz oldu...

Şimdi, hakaret, saygısızlık ve kibir bitti, “Biz de aslında demokrasi ve sivilleşme istiyorduk” kabilinden sesler çıkmaya başladı.

Tabular yıkılmaya başlandıkça bazı namlı direnişçiler yavaş yavaş, “çaktırmadan” değişim safına dahil olmaya da başladılar. Kesinlikle doğru yolda bir gidiştir, gelsinler katılsınlar. Ama hiçbir şey olmamış gibi “Yeni Türkiye” adına ahkam kesmeden önce o hiç de hayırla anılmayacak dönemin özeleştirisini yapmak kaydıyla...

Nerede yanlış yapıldığını, niye yapıldığını ve bu yanlışların ülkeye ödettiği faturanın muhasebesi yapılmalı, okurlarla, toplumla paylaşılmalı. Değişim öyküsünün eksik parçası da budur.

Hatta, gurur meselesi yapılmadan özür de dilenmeli... Derin devlet yandaşlığı bütün gizli öyküleriyle anlatılmalı. Zor değil... Bunu yapan, bir planın parçası olduğunu itiraf eden yürekli gazeteciler yakın geçmişte çıkmıştı.

O dönemin tanıklığını toplumla paylaşmak, gazetecilik mesleğinin bir daha vesayet sistemine araç kılınmaması için zaruridir de. Hadi biraz cesaret...

Mustafa Karaalioğlu/Star