MUSTAFA BALBAY'DAN MEKTUP VAR! ''BAŞARAMAYACAKLAR!''

678 gündür Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel'e bir mektup yazdı

Çok sevgili Atilla,
Benim tepeden tırnağa mücadele yüklü,
İnsan, dost, güzel kardeşim,

Şu anda saat 02.00. 80 demir gözlü penceremin karşısındaki duvarın üstünde tel örgüler parlıyor. Şiddetli yağmur yıkadı onları da, buğulu ama ışıltılı bir hale dönüştürdü. Yağmur bize yılbaşı ışıkları sunmak istemiş olmalı.
Kalorifer diliminin üzerindeki demlik şahit, verimli bir gün geçirdim. Benim demlik dördüncü bardak çayı sunduktan sonra samimiyetin dozunu arttırır, iki de bir laf atar. Az önce mırıldanıyordu:
“Kendini yeterince yordun,
Hani Atilla’ya mektup yazacağım diyordun!”
Tamam dedim. Yarın posta günü, o yüzden bugüne bırakmıştım…
Mektupta peşrev olmaz ama, giriş biraz uzadı…
Merhaba,
27 Aralık pazartesi günkü sevgili Ali Ekber Yıldırım’la GÖP heyeti olarak ziyaretiniz ne güzeldi.
Bir gün önce gazete yazdığı için ziyaretinizi bekliyorduk. Sürpriz olmadı ama, beklenen misafiri bekleme heyecanını da bilirsin.
Her şey için bir kez daha teşekkür ediyorum. İzmirli, Egeli meslektaşlarıma, senin aracılığınla ulaşabileceğim herkese buradan bereket yüklü bulutlarla selamlarımı, saygılırımı ve destekleri için teşekkürlerimi iletiyorum.
Sevgili kardeşim,
Yeni yılın ilk günleriyle birlikte tutukluluk tartışmalarının aldığı seyri sen de izliyorsundur. Düşün ki; ülkemizde hukuk devleti ilkeleri tartışılmıyor, adaletin sorunları konuşulmuyor, insanları suçlu olup olmadıkları belli kaç yıl hapiste tutabiliriz, bu tartışılıyor. Salt bu fotoğraf bile demokrasimizin durumunu göstermeye yetiyor.
Sevgili meslektaşım,
Gelinen noktada davanın, davalar dizisinin görünümünü paylaşmak istiyorum. 1990’lı yıllarda ülkemizde acı bir aydın kıyımı yaşandı. Prof. Aksoy, Uğur Mumcu, Prof. Kışlalı ve pek çok aydınımız katledildi. Baktılar ki, bu aydınlar öldürülmekle ölmüyor. Yaşamaya devam ediyor.
Yöntem değiştirdiler.
Öldürmeyelim, bedenlerini hapsedelim, ruhlarını da kendileri öldürür, böylece tamamen biterler, diye düşündüler.
Ancak başaramayacaklar.
Ben yine, İzmir Kitap Fuarı’nın salonlarında heyecanla, inançla, enerjiyle konuşan Mustafa Balbay’ım.
Ben yine, İzmir Kitap Fuarı’na gelirken okura yeni şeyler söylemeliyim deyip mutlaka dağarcığına yeni bir kitap koyan Mustafa Balbay’ım.
Ben yine, gazeteci toplumla nefes alır verir, dirseğini hafif itince de topluma değer, öylesine topluma yakın olmalı diye düşünen Mustafa Balbay’ım.
Sevgili Atilla,
Biz Cumhuriyetçiler için ocak ayrıca hüzünlüdür. 24 Ocak Uğur Mumcu’ya kaybedişimizin 18. yılı.
Bazılarını ben tanıyorum; 1993’te doğan pek çok çocuğa Uğur adı verilmişti. Şimdi onlar 18 yaşında.
Hatırlar mısın; sen ve ben de mesleğe başlarken, o genç yaşlarımızda Uğur Mumcu gibi olmak istediğimizi paylaşmıştık. Uğur Mumcu gözümüzde elbette çok büyüktü ve yaş olarak da ağabeydi.
Geçen yıllara bak sevgili Atilla,
Şimdi ben Uğur ağabeyin katledildiği yaşa girdim. Demlik, kalorifer peteğinin üzerinden sıcak sıcak bakıyor, o yaşa girdin ama bu konuya girme diyor.
Halk türküsü diyor ya:
“Al kana bulanmış don ile yelek
Bize nasip değil ecelle ölmek.”
Aydınlarımızın hapiste çürümeyeceği, son yolculuğuna doğanın dengesi içinde çıkacağı bir Türkiye olsun artık.
17 Ocak’ta görüşmek, kucaklaşmak, gelecek günlerde yapacaklarınızı konuşmak üzere, sevgili Tuncay Özkan’ın da selamlarını, sevgilerini ileterek mektubuma son veriyorum.
Tüm dostlara, İzmir’ime selamlar…

Mustafa Balbay
Silivri

05.01.2011