MUSTAFA BALBAY NASRETTİN HOCA FIKRASIYLA VURDU!

Ak Parti grup toplantısında Nasreddin Hoca fıkrasıyla gönderme yapan Erdoğan'a Mustafa Balbay mektupla cevap verdi.

Başbakan Erdoğan'ın CHP'YE gönderme yapmak amacıyla grup toplantısında anlattığı Nasreddin Hoca fıkrasına Silivri cezaevinde bulunan tutuklu gazeteci milletvekili Mustafa Balbay'dan cevap geldi.

Sayın Başbakan,

Eksik Meclis krizi, hükümet programı ve güven oylaması sürecinde yaptığınız konuşmalar, seçim sonrasındaki balkon konuşmanızın “yapay” ve “gerçekdışı” olduğunu düşünenleri haklı çıkardı. “Acaba” diyenlerin beklentilerini de bir ay içinde boşa çıkarmayı başardınız. Aynı konuşma içine birkaç farklı kişilik sokma geleneğiniz de devam ediyor. Şiir okuduğunuz için uğradığınız haksızlıklara bir kez daha değindiniz. Şiiri yarım da olsa, vurgularını zayıflatarak da olsa tekrar okudunuz.

Bu, sadece şiir okuma değil, 90’lı yılların yargısına meydan okumaydı.

Oysa bugün henüz okunmamış kitabı yargılayan bir “hukuk sistemimiz” var. Ve siz bunu savunuyorsunuz, “Kitap bombadan daha etkli olabilir” diyorsunuz.

Sizin bu mantığınızdan hareket eden biri çıkıp şöyle derse ne yapacaksınız? “Şiir, kurşundan daha etkili olabilir.” Bu anlayışı benimsedikten sonra işin sonu gelir mi?

Sayın Başbakan, Eksik Meclis kriziyle ilgili muhalefete ağır sözlerle yüklenmeniz akla şu yorumları getiriyor:

Demek ki, yargının yakın gelecekte de ne karar vereceğinden yüzde yüz eminsiniz. Demek ki, yargının siyasi gerilimin parçası olmama düşüncesini benimseyip farklı bir karar verme olasılığı yok.
Demek ki, Meclis’in eksik toplanması sizin çözmeniz gereken değil, kullanmanız gereken bir sorun. Bu yorumlara neden olan ortam giderilmezse devamında yaşanabileceklerle ilgili fikir yürütmek bile insanı ürkütüyor. Akla gelenlerden biri şu: Devlet bürokrasisine bakanların yanı sıra bir de bakan yardımcıları yerleştirmeye hazırlanıyorsunuz. Bu kişiler, bakanlar gibi hükümetle birlikte gelip hükümetle gidecektir. Yargının belli başlı noktarını da böyle yapmayı mı planlıyorsunuz?
Hükümetle gelip hükümetle gidecek özel yargıçlar! Bugün için bu saptama abartı gelebilir. Ancak yakın geçmişte, “o kadar da olmaz” denilenlerden daha ileri gidildiği dikkate alınırsa, bu saptama yetersiz bile kalabilir.
Sayın Başbakan,
Gerek sizin kökenlerinizi oluşturan gerekse merkez sağın ana gövdesinden çatallanan partiler, son derece başarılı çoktan seçmeli politikalarla sizin potanızın içinde eritildiler.
Şimdi sıra eritemediğiniz partilerin kişiliksizleştirilmesinde. Konuşmalarınızdan bu seziliyor. Muhalefetin atacağı her adım sizin partinizden geçecek, muhalefet sizin varlığınızın güçlendiricisi olacak, sizin ekseninizin dışına çıktıkları an sistemin de dışına çıkmış olacaklar...
Bunları istiyorsunuz. Ben, demir parmaklıkların arkasında buna hayır deme özgürlüğümü kullanıyorum.
Sayın Başbakan
Konuşmalarınızdaki olumlu bir nokta, Nasreddin Hoca’yı anımsamış olmanız. Nasreddin Hoca’nın anlatımlarına fıkra diyoruz.
Halkbilimciler ona “güldüşün” diyor. Hem güldüren hem düşündüren anlatımlar...
CHP’nin “eksik Meclis” sorununu gündemden düşürmeme biçimini Nasreddin Hoca fıkrasıyla eleştirdiniz. Muhalefeti küçük düşürmeye çalışıyorsunuz, Meclis’in eksikliğini üzerinize almıyorsunuz.
Unutmayın, o eksikliğin içinde siz de varsınız.
Bir Nasreddin Hoca fıkrası da benden... Hocanın evinden büyük bir gürültü gelmiş. Komşular kapıya üşüşmüş. Sormuşlar: - Hayrola Hocam, bir şey mi oldu? “Yok bir şey” demiş, “cüppem merdivenden yuvarlandı...” Az sonra kolundaki, yüzündeki sıyrıklar kanamaya başlayınca, sözün arkasını şöyle getirmiş: “Cüppenin içinde ben de vardım.”
Kaygılarımla...