MÜSLÜMAN-SOSYALİST İTTİFAKI MI? GÜLDÜRMEYİN BENİ!!!...

Akşam'da yayınlanan "Sol Kendini Arıyor" isimli yazı dizisini tiye alan Serdar Turgut,"Bu dizinin gazetede tiraj patlaması yaratmasını gayet tabii ki beklemiyorum." dedi.Turgut'a göre insanlar popo küçültme yöntemlerini bu diziye tercih ederler...

Bizim gazetede 'Sol kendini arıyor' başlığıyla verilen bir dizi sürüyor. Bu dizinin gazetede tiraj patlaması yaratmasını gayet tabii ki beklemiyorum. Çünkü bu memlekette her sınıftan her gruptan insan ciddi bir konuda, ciddi araştırılmış bir konu yerine kim kimle düzüşüyor, kimin poposu daha büyük ve popo küçültme yöntemleri üzerine bir yazı okumayı tercih ederler. Bu tercihte adına A-B grubu denilen insanlar ile D grubu insanların hiçbir farkı yoktur. D grubu insanların tek farkı, aynı konulara ilgi duydukları, halde kendilerini böyle şeylerden çok rahatsız, çok rencide oluyormuş gibi lanse etmeleridir. A-B grubu insanlar en azından bu tür konularda dürüst davranırlar, neyi seviyorlarsa onu açıkça yaparlar, ondan sonra da etrafa ahlak nutukları çekmezler.

Tüm bu nedenlerden dolayı az okunacağına inandığım halde çok da övündüğüm yazı dizisinde ilginç bir konu tartışılmakta; 'Müslümanlar ile sosyalistler ittifak yapabilir mi' sorusuna cevap aranıyor.

Cevap aranıyor da; bunun cevabı yoktur maalesef... Çünkü sokakta yan yana yürümemesi bile gereken iki grubun ittifak arayışında olması sadece komiktir. Böyle bir ittifağın olabileceği yolunda düşünce bir tek sosyalistlerde vardır, Müslümanlar kendilerini çok daha iyi tanırlar ve bu işe fazla önem vermezler veya konuyu ciddiye almazlar. Yıllar önce ciddi düşünmeyi bilen sosyalistlerin dergisi olan 'Birikim' çevresindeki arkadaşlar, sosyalistlerin Müslümanlar ile ittifakı üzerine bayağı kafa yormuşlardı. Ben bu işe girişmelerinin bir nedeni olarak da o zamanlar Murat Belge ile İsmet Özel'in arkadaş olmalarını görürüm. İki düşünür, bu kadar iyi anlaşıyor ve bazı duyarlılıkları paylaşıyorsa, fikir düzeyinde neden bir senteze de ulaşılmasın ki; diye düşünülmüş olabilir. O dönemde Birikim dergisinde bu konuya bayağı yer verildi ve memleketin iyi beyinleri bu konuda yazılar döktürdü. Müslüman cepheden de bu teorik tartışmaya katılanlar oldu. Acaba yanlış mı hatırlıyorum ama galiba Ali Bulaç da bu tartışmaya katılanlar arasındaydı. Eğer yanlışım varsa bunu açıklamaya hazırım, kötü niyet yok burada. Gayet tabii ki bu tartışmadan somut bir sonuç çıkmadı ve geriye sadece güzel yazılmış fikir yazıları kaldı, o kadar.

İŞTE BÜFECİ İSLAMI

Somut bir sonuca varılamaması da gayet normaldi. Çünkü Marksizm ateist bir gelenekten gelir ve Müslümanlar ile ortak bir eylem cephesinde buluşmaları için ortada bir neden yoktur.

Buradaki yanlış, sosyalizmin de fakir halkın ideolojisi olarak yorumlanmasından kaynaklanıyor. İslam'a dayanan siyasetler de mazlum siyasetidir. Öyleyse anlaşabiliriz diye düşünmüş olmalı insanlar. Ama Marksizm hiçbir zaman fakir kitlelerin ideolojisi olmadı, onun böyle olacağı beklentisi Marksizm'in kurucu babalarında da yoktu. Marx halkı ancak kütüphaneye giderken yol kenarında görmüştür. Marksizm'in teorisine göre dünyayı anlayıp, yorumlayanlar, halka yol gösterici ve öncü olmak zorundaydılar. Bu öncüler (vanguard) ise daima ülkelerin iyi eğitilmiş ve konumları iyi olan insanları içinden çıkar ve çıkmalıdır.

Türkiye'de de Marksizm'in ilk önce üniversitelerde yeşermiş olması bu nedenle doğaldır. Türkiye'de Marksizm, 'Beyaz Türkler'e özgü bir ideolojidir. İyi eğitimli, okumaya ve düşünmeye vakit ayıran insanlar Beyaz Türkler'den çıkar ancak.

Öte yandan İslam'a dayanan politikalara inananlar mazlumlardır. Mazlum olanlar arada bir düşünmeye yeltendiklerinde onlara başka türlü öğreten o