Hanzade Doğan, Murat Ülker'e konuştu: "Babam bedel ödemesine rağmen gazetecilerin arkasında durdu"
ÇOCUKLUĞU
- Sohbetimizde biraz değindiğiniz ama çocukluğunuzu ve kendi çocuklarınızla olan ilişkinizi açalım isterim. Çocukluk yıllarınız nasıl geçti?
En başta söylemem gereken şey şu; ben oldukça kalabalık bir evde büyüdüm. Dört kız kardeş olduğumuz için evimiz hep hareketliydi. Babam, bize güvenli ve net sınırlar çizmişti; dışarı çıkmamıza fazla izin verilmezdi. Birilerini görmeye gitmek istediğimizde, “Onlar gelsin” denirdi. Haliyle, bizim evde yatıya kalan on kız olurdu.
Evimiz kalabalık ve sesliydi; kuzenler, akrabalar, bizim arkadaşlarımız, annemle babamın arkadaşları… Yemek masası dolup taşardı, büyük aile yemekleri yenirdi.
- Çocuklarınıza iş dünyası veya hayat hakkında verdiğiniz en önemli tavsiye nedir?
Kızlarıma her zaman, aile işine sahip olmanın önemli bir değer olduğunu, ancak aile işinde çalışmak zorunda olmadıklarını söylüyorum. Kendi yollarını çizme özgürlüğüne sahip olmaları gerektiğine inanıyorum.
Bir anne olarak, çocuklarımı tanımayı, onların güçlü yönlerini görüp onlara da göstermeyi, böylece ufuklarını açmayı önemsiyorum. “Ben nerede ve hangi alanda iyi olurum? Neler beni heyecanlandırır? Güçlü yönlerim neler?” gibi soruların cevaplarını bulmak, bence herkesin üzerinde düşünmesi gereken konular.
Bu soruların yanıtlarını keşfettikten sonra, kariyerinizi buna göre yönlendirmek hem tatmin hem de başarı için kritik bir adım. Çocuklarımı bu farkındalıkla büyütmek, onları hem özgür hem de bilinçli bireyler olarak yetiştirmek için çabalıyorum.
- Doğan Ailesi olarak değerlerinizi korumaya özen gösteriyor musunuz? Yeni kuşakların bu değerlere bağlılığı konusunda sorunlar yaşıyor musunuz?
Anneannem ve annemin duasını duyarak büyüdük: “Allah’ım, sen bizi doğru yoldan ayırma.” Bu ne demek? Yanlış yapmamak, yalan söylememek, merhametli olmak, yardım edebildiğin kadar yardım etmek. Çocuklarımıza da bunu vermeye çalışıyoruz.
Annem ve babamdan öğrendiğim bir diğer önemli husus ise maddiyata çok fazla değer vermemektir. Benim çocuklarımdan biri 10, diğeri 15 yaşında. Onların şunu bilmesini istiyorum: Maddiyat bugün var, yarın yok olabilir ve hayatta mutluluğu getiren ana unsur hiçbir zaman para değildir.
Kişisel hayatlarımızdaki önemi kadar kurumsal hayatımızda da değerlerimiz hep çok önemli oldu. Güçlü değerlerimiz üzerinde büyümüş bir grup olmamız en çalkantılı dönemlerimizden de güçlü çıkmamızı sağladı.
– Neler yapıyorsunuz değerlerinizi öğretmek için?
En başta, yurt dışında okumalarına rağmen, kendi topraklarına ait olduklarını bilmelerini istiyorum.
Sosyal sorumluluk faaliyetlerinde yer almalarını önemsiyorum. Çocuklarımızı Aydın Doğan Vakfı’nın yurtlarına götürüyoruz, bilhassa burs verdiğimiz kız çocuklarıyla tanıştırıyoruz. Çünkü biz de böyle gördük, bize de böyle öğretildi. Annem ve babamın her yerde aynı davrandığını görerek büyüdüm. Onların küçük bir dairede de koca bir evde de aynı insanlar olacaklarını biliyorum. Onların her şeydeki ölçülü tutumunu, kısıtlama yapmadıklarını ama her daim hesaplarını bildiklerini görerek büyüdük biz.
Büyürken hiçbir harcamamıza müdahale edilmedi. Harcadığımızda da neden harcadığımız sorgulanmazdı, çünkü abartılı harcamalarımız olmazdı. Marka takıntımız yoktu. Şimdi, tabii bunu yapmak biraz daha zor. Yapmaya çalışıyoruz ama… Özellikle sosyal medya, hayatlarımızda oldukça zorlayıcı bir etken oluyor.
Ben de kızlarımı sosyal medya çılgınlığından korumaya çalışıyorum, çünkü bu gerçekten büyük bir mesele.