Murat Bardakçı o haberi paylaştı! İşte Andımız'ın çıkış öyküsü...
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Danıştay'ın kararı ile yeniden tartışılan "Andımız"ın nerede ve nasıl ortaya çıktığını yazdı.
Danıştay'ın kararı sonrası başlayan Andımız tartışması devam ederken Habertürk yazarı Murat Bardakçı, “Andımız”ın ilk okunuşu ile ilgili bir gazete haberini köşesinde paylaştı.
Andımız kararının ne zaman, nerede ve nasıl verildiği hakkında pek bilgi verilmediğini söyleyen yazar bu bilinmeyenleri okuyucuları ile paylaştı.
İşte Bardakçı'nın "‘Andımız’ın ortaya çıkış öyküsünü bilir misiniz?" başlıklı bugünkü yazısı:
Danıştay’ın kararı ile yeniden başlayan “Andımız” tartışması mâlûm…
“Andımız”ın Atatürk’ün bir ara Maarif Vekilliği’ni, yani Milli Eğitim Bakanlığı’nı yapan Reşit Galip tarafından yazıldığı, okullarda okunmasının da onun talimatı ile olduğu hep söylenir ama bu kararın ne zaman, nerede ve nasıl verildiği hakkında pek bilgi verilmez.
Anlatayım: “Andımız” ilk defa zamanın Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey tarafından Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 13. yıldönümü münasebeti ile, 23 Nisan 1933’te Ankara’da düzenlenen ve devlet erkânı ile beraber öğrencilerin de katıldığı bir törende okundu. Aslında öğrencilere tebliğ edilmek için hazırlanmış ayrı bir metin değildi, Reşit Galip’in konuşmasının içerisinde geçiyordu ve bakan “Size bugün şu işi veriyorum: Bayramınız biter bitmez mekteplerinize döndüğünüz ilk günden başlayarak birinci derse girdiğiniz zaman sınıflarınızda hep birden ve hergün şu sözleri tekrarlayacaksınız” dedikten sonra “Andımız”ı okumuştu…
Ankara’da o gün tören münasebetiyle biraraya getirilen ilkokulların dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileri, ticaret okulları ile liselerden getirilen talebe ve izciler önce İstiklâl Marşı’nı, ardından da bazı çocuk marşlarını söylediler ve ilk konuşmayı Kızılay adına Kırklareli Milletvekili Fuat Bey yaptı. Fuat Bey’in ardından Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip söz aldı, “Andımız”ı okudu ve bakanın o günlerin modası olan Öztürkçe kelimeler ile süslediği konuşmasının ardından da geçit resmi yapıldı…
“ÇOCUKLAR MİLLETE AİTTİR”.
Reşit Galip Bey’in konuşması şöyle idi:
“Çocuklar güzel yüzlü, güzel özlü Türk yavruları;
Bugün kutluladığımız 23 Nisan, on üç yıl önce çoğunuzun doğmadığınız veya daha süt çocuğu olduğunuz zamanlarda yurdu kurtarmak için Türk budununu kurtuluşa erdirmek için, Büyük Millet Kurultayı’nın Gazi babanız eliyle açıldığı gündür. Bunu bayram edinmeniz, ey Türk çocukları, öz kurultayın açıldığı, öz devletin kurulduğu günü kendi bayramınız için seçmeniz ne mutlu buluş!
Çocuklar, bayramını dolayısiyle size bir kaç sözüm var. Bilirsiniz, daha iyi biliniz ki her Türk çocuğu anasının, babasının olduğu kadar milletindir. Budunundur. Sizin sağlığınıza, sizin çalışmanıza, sizi budun ülküsüne ve türelerine uygun yetişmenize ananız babanız kadar bütün Türklük yürekten bağlıdır.
Can gözlerimiz üstünüze dikilmiştir. Sîzin kafaca, bedence sağlam, gürbüz yetişmenizi, ahlâkça en iyi ve en yüksek yetişmenizi millet dileğini kendi isteklerinizden üstün tutan gönülle yetişmenizi istiyoruz.
Analarınızdan, babalarınızdan, hocalarınızdan ve hepimizden daha üstün yetişmek gayretiyle çalışmanızı istiyoruz.
Büyük Türk yarınının yapıcıları arasına girmek için şimdiden hazırlanan güzel çocuklar, daima kulağınızda çınlasın ki çalışkan olmayan Türk sayılmaz, ahlâklı olmayan Türk olamaz. Şimdiden bağırarak söylüyorum ki sizlerden çalışmayanlar, iyi yetişmeye kulak asmayanlar bizim yarınki düşmanlarımızdır. İçinizde yarın bütün milletin kendisine düşman olmasını isteyecek çocuk var mı? (Çocuklar burada ‘Yoktur, olamaz’ cevabını vermişler ve şiddetle alkışlamışlardı.)
Budunlar içinde bir ve eşsiz Türk’ün güzel yüzlü, güzel özlü çocukları, Türklüğün büyük yarını sizin görünüşte minimini, dayanıksız fakat hakikatte sağlam ve dayanıklı omuzlarınızdadır. Bunu düşünün, bilin, anlayın ve bir an bile unutmayın.
Size bugün şu işi veriyorum, bayramınız biter bitmez mekteplerinize döndüğünüz ilk günden başlayarak birinci derse girdiğiniz zaman sınıflarınızda hep birden ve hergün şu sözleri tekrarlayacaksınız:
‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım. Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun’.
Bunu yalnız sizlerden, burada bulunanlardan değil bütün mekteplilerden istiyorum.
Haydi çocuklar, bayramınız kutlu olsun, gülün, oynayın eğlenin”.
Reşit Galip’in konuşmasında yeni kelimeleri kullanması, meselâ “kavim” yerine “budun” demesi ve daha da önemlisi “Her Türk çocuğu anasının, babasının olduğu kadar milletindir, budunundur” gibi o senelerde bazı Avrupa memleketlerinde hüküm süren rejimlere mahus ifadeler kullanması herhalde dikkatinizi çekmiştir.
İlk defa işte bu törende okunan ve okullarda uzun seneler boyu tekrar edilen “Andımız”ın yazılma sebebini, macerasını ve bu metinle beraber getirilen diğer uygulamaları da bir başka yazıda uzun uzun anlatırım…
Andımız kararının ne zaman, nerede ve nasıl verildiği hakkında pek bilgi verilmediğini söyleyen yazar bu bilinmeyenleri okuyucuları ile paylaştı.
İşte Bardakçı'nın "‘Andımız’ın ortaya çıkış öyküsünü bilir misiniz?" başlıklı bugünkü yazısı:
Danıştay’ın kararı ile yeniden başlayan “Andımız” tartışması mâlûm…
“Andımız”ın Atatürk’ün bir ara Maarif Vekilliği’ni, yani Milli Eğitim Bakanlığı’nı yapan Reşit Galip tarafından yazıldığı, okullarda okunmasının da onun talimatı ile olduğu hep söylenir ama bu kararın ne zaman, nerede ve nasıl verildiği hakkında pek bilgi verilmez.
Anlatayım: “Andımız” ilk defa zamanın Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey tarafından Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 13. yıldönümü münasebeti ile, 23 Nisan 1933’te Ankara’da düzenlenen ve devlet erkânı ile beraber öğrencilerin de katıldığı bir törende okundu. Aslında öğrencilere tebliğ edilmek için hazırlanmış ayrı bir metin değildi, Reşit Galip’in konuşmasının içerisinde geçiyordu ve bakan “Size bugün şu işi veriyorum: Bayramınız biter bitmez mekteplerinize döndüğünüz ilk günden başlayarak birinci derse girdiğiniz zaman sınıflarınızda hep birden ve hergün şu sözleri tekrarlayacaksınız” dedikten sonra “Andımız”ı okumuştu…
Ankara’da o gün tören münasebetiyle biraraya getirilen ilkokulların dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileri, ticaret okulları ile liselerden getirilen talebe ve izciler önce İstiklâl Marşı’nı, ardından da bazı çocuk marşlarını söylediler ve ilk konuşmayı Kızılay adına Kırklareli Milletvekili Fuat Bey yaptı. Fuat Bey’in ardından Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip söz aldı, “Andımız”ı okudu ve bakanın o günlerin modası olan Öztürkçe kelimeler ile süslediği konuşmasının ardından da geçit resmi yapıldı…
“ÇOCUKLAR MİLLETE AİTTİR”.
Reşit Galip Bey’in konuşması şöyle idi:
“Çocuklar güzel yüzlü, güzel özlü Türk yavruları;
Bugün kutluladığımız 23 Nisan, on üç yıl önce çoğunuzun doğmadığınız veya daha süt çocuğu olduğunuz zamanlarda yurdu kurtarmak için Türk budununu kurtuluşa erdirmek için, Büyük Millet Kurultayı’nın Gazi babanız eliyle açıldığı gündür. Bunu bayram edinmeniz, ey Türk çocukları, öz kurultayın açıldığı, öz devletin kurulduğu günü kendi bayramınız için seçmeniz ne mutlu buluş!
Çocuklar, bayramını dolayısiyle size bir kaç sözüm var. Bilirsiniz, daha iyi biliniz ki her Türk çocuğu anasının, babasının olduğu kadar milletindir. Budunundur. Sizin sağlığınıza, sizin çalışmanıza, sizi budun ülküsüne ve türelerine uygun yetişmenize ananız babanız kadar bütün Türklük yürekten bağlıdır.
Can gözlerimiz üstünüze dikilmiştir. Sîzin kafaca, bedence sağlam, gürbüz yetişmenizi, ahlâkça en iyi ve en yüksek yetişmenizi millet dileğini kendi isteklerinizden üstün tutan gönülle yetişmenizi istiyoruz.
Analarınızdan, babalarınızdan, hocalarınızdan ve hepimizden daha üstün yetişmek gayretiyle çalışmanızı istiyoruz.
Büyük Türk yarınının yapıcıları arasına girmek için şimdiden hazırlanan güzel çocuklar, daima kulağınızda çınlasın ki çalışkan olmayan Türk sayılmaz, ahlâklı olmayan Türk olamaz. Şimdiden bağırarak söylüyorum ki sizlerden çalışmayanlar, iyi yetişmeye kulak asmayanlar bizim yarınki düşmanlarımızdır. İçinizde yarın bütün milletin kendisine düşman olmasını isteyecek çocuk var mı? (Çocuklar burada ‘Yoktur, olamaz’ cevabını vermişler ve şiddetle alkışlamışlardı.)
Budunlar içinde bir ve eşsiz Türk’ün güzel yüzlü, güzel özlü çocukları, Türklüğün büyük yarını sizin görünüşte minimini, dayanıksız fakat hakikatte sağlam ve dayanıklı omuzlarınızdadır. Bunu düşünün, bilin, anlayın ve bir an bile unutmayın.
Size bugün şu işi veriyorum, bayramınız biter bitmez mekteplerinize döndüğünüz ilk günden başlayarak birinci derse girdiğiniz zaman sınıflarınızda hep birden ve hergün şu sözleri tekrarlayacaksınız:
‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım. Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun’.
Bunu yalnız sizlerden, burada bulunanlardan değil bütün mekteplilerden istiyorum.
Haydi çocuklar, bayramınız kutlu olsun, gülün, oynayın eğlenin”.
Reşit Galip’in konuşmasında yeni kelimeleri kullanması, meselâ “kavim” yerine “budun” demesi ve daha da önemlisi “Her Türk çocuğu anasının, babasının olduğu kadar milletindir, budunundur” gibi o senelerde bazı Avrupa memleketlerinde hüküm süren rejimlere mahus ifadeler kullanması herhalde dikkatinizi çekmiştir.
İlk defa işte bu törende okunan ve okullarda uzun seneler boyu tekrar edilen “Andımız”ın yazılma sebebini, macerasını ve bu metinle beraber getirilen diğer uygulamaları da bir başka yazıda uzun uzun anlatırım…