Münir Özkul'un kızı konuştu: Babam Yaşar Usta kadar mütevazı biri hiç olmadı!
Münir Özkul'un kızı Güner Özkul, Ayşe Arman'ın sorularını yanıtladı.
5 Ocak'ta hayatını kaybeden Yeşilçam'ın duayen ismi Münir Özkul'un eski eşi Suna Selen'den olan kızı Güner Özkul, Hürriyet Gazetesi'nden Ayşe Arman'ın sorularını yanıtladı.
Ayşe Arman'ın yazısı şöyle:
DOĞUMUM, ÇOK İYİ DÖNEMİNE RASTLAMIŞ
Nasıl bir babaydı?
- Ben çok iyi bir dönemine rastladım. Doğduğum yıl içkiyi bırakmış. Dolayısıyla abim ve ablam için farklı, benim için farklı bir babaydı. Abimle ablam, ona en çok ihtiyaç duydukları dönemde hem sürekli çalışıyor hem de alkol problemi var hayatında. Gerçi her zaman müşfik bir babaymış ama biraz ilgisiz kaldığı dönemler olmuş. Bir de onlarla ilgili her türlü pişmanlığını sanki bende telafi etmeye çalıştı.
Kaç yaşındaymış sen dünyaya geldiğinde?
- 41.
Bize yansıyan müthiş erdemli, gururlu, namuslu, dürüst, uzlaştırıcı ve şefkatli olduğu... Gerçekten öyle miydi?
- Evet, özel bir insandı.
Evde de bir baba olarak Yaşar Usta mıydı?
- O kadar mütevazı biri hiç olmadı!
Nasıl yani? Egosu mu vardı?
- Elbette. Egoya sahip olmadan bu kadar büyük bir sanatçı olunmuyor!
Yani filmlerindeki kadar mütevazı değil miydi?
- Değildi. Hatta Muhsin Ertuğrul’un, “Fazla tevazu gösterme evladım inanırlar!” lafını da sürekli kullanırdı. Başkalarına da bunu nasihat ederdi. Dürüstlük, erdem, iyi kalplilik gibi şeylerin hiçbir zaman altını çizip peşinde koşmadı, onlar kendiliğinden vardı. Ben babam kadar içi-dışı bir ve gizli ajandası olmayan bir insan tanımadım. Kalp kırdığı dönemler olmuş olabilir -ki genellikle onlar içki dönemine denk gelir- ya da egosuyla ezdiği insanlar da olmuş olabilir ama hiçbir zaman hesaplı bir kötülüğü olmadı.
40’larında tamamen mi bırakıyor içkiyi?
- Bir 10 sene evet. Sonra tekrar başlayıp bıraktığı dönemler oldu. Bıraktığı dönemler, kırdığı kalpleri onarmakla geçti! Ama bir yandan da şeytan tüyü olduğu için babamı affetmeyen yok gibiydi.
Başka bizim bilmediğimiz özellikleri?
- Çok müdanasız bir insan. Hiçbir şeyden korkusu yok, hiç kimseye eyvallahı da yok. Canının istediğini yapar, istemediğini yapmaz, bu kadar. Ama bir yandan da inanılmaz saf, tamamen bir bebek kafası. Monopoly oyunundaki paralar var ya, onları kutudan çıkart uzat, “Münir Abi bakkaldan bir yoğurt alır mısın?” de, gider almaya. O paranın gerçek mi, oyuncak mı olup olmadığını bilmez. Parayla alâkası yok.
İşi ve sanatıyla mı meşguldü?
- Evet. Ama şanslı da. Her zaman dört ayak üstüne düşüyor. Çünkü hep kendisini seven insanlarla birlikte. Herkes anlayış gösteriyor ona ve dehasına.
Biraz bencil de yani?
- Elbette! Onun için bu kadar büyükler. O jenerasyonun böyle bir lüksü de varmış. Günümüzde bu tür şeyler pek olamıyor artık.
Peki sana düşkün müydü?
- Evet, çok. Ama ilkokuldan itibaren yatılı okudum.
Niye?
- Çünkü annemle babam ilkokula başladığımda ayrıldı. Annem, yatılı olmamın hepimiz için daha iyi olacağını düşündü. Annemle babam sürekli turnelerde oldukları ve çalıştıkları için ben zaten anneannemle ve dedemle yaşıyordum. Alıştığım düzen oydu ilkokul bire kadar. İlkokul birde anneannemi kaybedince her şey değişti. Çok hareketli bir hayatları olduğu için, beni aynı okulda yatılıya verdiler.
Ayşe Arman'ın yazısı şöyle:
DOĞUMUM, ÇOK İYİ DÖNEMİNE RASTLAMIŞ
Nasıl bir babaydı?
- Ben çok iyi bir dönemine rastladım. Doğduğum yıl içkiyi bırakmış. Dolayısıyla abim ve ablam için farklı, benim için farklı bir babaydı. Abimle ablam, ona en çok ihtiyaç duydukları dönemde hem sürekli çalışıyor hem de alkol problemi var hayatında. Gerçi her zaman müşfik bir babaymış ama biraz ilgisiz kaldığı dönemler olmuş. Bir de onlarla ilgili her türlü pişmanlığını sanki bende telafi etmeye çalıştı.
Kaç yaşındaymış sen dünyaya geldiğinde?
- 41.
Bize yansıyan müthiş erdemli, gururlu, namuslu, dürüst, uzlaştırıcı ve şefkatli olduğu... Gerçekten öyle miydi?
- Evet, özel bir insandı.
Evde de bir baba olarak Yaşar Usta mıydı?
- O kadar mütevazı biri hiç olmadı!
Nasıl yani? Egosu mu vardı?
- Elbette. Egoya sahip olmadan bu kadar büyük bir sanatçı olunmuyor!
Yani filmlerindeki kadar mütevazı değil miydi?
- Değildi. Hatta Muhsin Ertuğrul’un, “Fazla tevazu gösterme evladım inanırlar!” lafını da sürekli kullanırdı. Başkalarına da bunu nasihat ederdi. Dürüstlük, erdem, iyi kalplilik gibi şeylerin hiçbir zaman altını çizip peşinde koşmadı, onlar kendiliğinden vardı. Ben babam kadar içi-dışı bir ve gizli ajandası olmayan bir insan tanımadım. Kalp kırdığı dönemler olmuş olabilir -ki genellikle onlar içki dönemine denk gelir- ya da egosuyla ezdiği insanlar da olmuş olabilir ama hiçbir zaman hesaplı bir kötülüğü olmadı.
40’larında tamamen mi bırakıyor içkiyi?
- Bir 10 sene evet. Sonra tekrar başlayıp bıraktığı dönemler oldu. Bıraktığı dönemler, kırdığı kalpleri onarmakla geçti! Ama bir yandan da şeytan tüyü olduğu için babamı affetmeyen yok gibiydi.
Başka bizim bilmediğimiz özellikleri?
- Çok müdanasız bir insan. Hiçbir şeyden korkusu yok, hiç kimseye eyvallahı da yok. Canının istediğini yapar, istemediğini yapmaz, bu kadar. Ama bir yandan da inanılmaz saf, tamamen bir bebek kafası. Monopoly oyunundaki paralar var ya, onları kutudan çıkart uzat, “Münir Abi bakkaldan bir yoğurt alır mısın?” de, gider almaya. O paranın gerçek mi, oyuncak mı olup olmadığını bilmez. Parayla alâkası yok.
İşi ve sanatıyla mı meşguldü?
- Evet. Ama şanslı da. Her zaman dört ayak üstüne düşüyor. Çünkü hep kendisini seven insanlarla birlikte. Herkes anlayış gösteriyor ona ve dehasına.
Biraz bencil de yani?
- Elbette! Onun için bu kadar büyükler. O jenerasyonun böyle bir lüksü de varmış. Günümüzde bu tür şeyler pek olamıyor artık.
Peki sana düşkün müydü?
- Evet, çok. Ama ilkokuldan itibaren yatılı okudum.
Niye?
- Çünkü annemle babam ilkokula başladığımda ayrıldı. Annem, yatılı olmamın hepimiz için daha iyi olacağını düşündü. Annemle babam sürekli turnelerde oldukları ve çalıştıkları için ben zaten anneannemle ve dedemle yaşıyordum. Alıştığım düzen oydu ilkokul bire kadar. İlkokul birde anneannemi kaybedince her şey değişti. Çok hareketli bir hayatları olduğu için, beni aynı okulda yatılıya verdiler.