MÜKEMMEL ÇİFT İLE EKRANLARA DÖNEN SONGÜL ÖDEN'İN BÜYÜK KORKUSU!
Ortadoğu'da Hollywood starlarını sollayan bir şöhret haline gelen Songül Öden'in büyük korkusu!
'Gümüş' dizisi ile Ortadoğu'da Hollywood starlarını sollayan bir şöhret haline gelen Songül Öden: "İnsanların beni sevmesi yüce biri olduğum anlamına gelmiyor. Kendimi şöhrete kaptırırsam benim için iyi olacağını sanmam" diyor.
Tardu Flordun'la başrol paylaştığı 'Mükemmel Çift' dizisiyle uzun bir aradan sonra ekrana dönüş yapan Songül Öden, dört yıl önce oynadığı 'Gümüş' dizisiyle Ortadoğu'nun yıldızı oldu.
Harper's Bazaar dergisinin temmuz sayısı için Şebnem Kırmacı'ya röportaj veren Öden; şöhret olduktan sonra yaşadıklarını anlattı.
BU İŞTE İSTİKRAR ÇOK ÖNEMLİ
Bulgaristan ve Ortadoğu'da 'Gümüş' dizisi ile inanılmaz bir popülerlik yakaladınız. Çok az dünya starının gördüğü ilgiyi gördünüz. Bu ilgi, sizi şöhretin anlamları hakkında düşündürdü mü?
Genç bir oyuncu olarak iyi bir başlangıç yaptım; hep tercih edilen bir öğrenci oldum, tiyatro kariyerimde her şey iyi gitti, ardından Türkiye'deki ilk dizim çok sevildi. Hatta Ortadoğu'nun tüm ülkelerinde ve Balkanlar'da infial yarattı. Nasıl sorgulamam, tabii ki düşündüm. Daha yolun başındayken, bu dizi beni beş, on adım ileri götürdü. Ama benim yaptığım meslekte istikrar çok önemli. Ellerim titrese de, gidip eli titreyen birini oynayabilirim; bir cerrah bunu yapamaz ama ben yapabilirim. Dolayısıyla şöhret hiçbir şey...
PATOLOJİK BİR DURUM OLUR
Şöhret olduktan sonra algılarınız değişti mi?
Benim için mesleğim çok önemli ama sevdiklerimden daha önemli değil. Bizim mesleğimiz egosantrik diye tabir ediliyor. Ben sadece işimi yapıyorum, insanların beni sevmesi yüce biri olduğum anlamına gelmiyor. İnsanların işi ayrı, kişiliği ayrı olmalı. Seyirci beni bir rolle özdeşleştirebilir, buna inanabilir, ama ben de inanırsam, işte bu patolojik bir durum olur.
Biraz daha açarsak...
Kendimi şöhrete kaptırır, ilişkilerimi şöhretime göre düzenlersem, benim için iyi olacağını sanmam.
GERÇEKTEN SEVENLERİ ANLIYORUM
Tek bir dizi sayesinde kolay kolay kimseye nasip olmayacak bir sevgiyle karşılaştınız. Biraz açalım bunu, eminim ilginç detaylar vardır.
Dizi bittikten sonra tiyatroya başladım. O dönem çok zayıflamıştım, bunu fark edip, bana pekmezler, dolmalar, kurabiyeler getirenler oldu. Sanki evlerinden, ailelerinden biriymişim gibi bana yemekler yaptılar.
Bu normal mi sizce?
Akrabaymışız gibi davrandılar, çok samimi ve içtendiler. Ünlü olduğum için benimle resim çektirmek isteyenler ile beni gerçekten seven insanlar arasındaki farkı anlayabiliyorum.
Yani onlara inandınız...
İnandım. Diğer yaklaşım itiyor beni, çünkü o zaman bir obje oluyorsunuz. Takip eden kişiler olumlu ya da olumsuz eleştiriyor. Bu yapıcı bir şey...
Tardu Flordun'la başrol paylaştığı 'Mükemmel Çift' dizisiyle uzun bir aradan sonra ekrana dönüş yapan Songül Öden, dört yıl önce oynadığı 'Gümüş' dizisiyle Ortadoğu'nun yıldızı oldu.
Harper's Bazaar dergisinin temmuz sayısı için Şebnem Kırmacı'ya röportaj veren Öden; şöhret olduktan sonra yaşadıklarını anlattı.
BU İŞTE İSTİKRAR ÇOK ÖNEMLİ
Bulgaristan ve Ortadoğu'da 'Gümüş' dizisi ile inanılmaz bir popülerlik yakaladınız. Çok az dünya starının gördüğü ilgiyi gördünüz. Bu ilgi, sizi şöhretin anlamları hakkında düşündürdü mü?
Genç bir oyuncu olarak iyi bir başlangıç yaptım; hep tercih edilen bir öğrenci oldum, tiyatro kariyerimde her şey iyi gitti, ardından Türkiye'deki ilk dizim çok sevildi. Hatta Ortadoğu'nun tüm ülkelerinde ve Balkanlar'da infial yarattı. Nasıl sorgulamam, tabii ki düşündüm. Daha yolun başındayken, bu dizi beni beş, on adım ileri götürdü. Ama benim yaptığım meslekte istikrar çok önemli. Ellerim titrese de, gidip eli titreyen birini oynayabilirim; bir cerrah bunu yapamaz ama ben yapabilirim. Dolayısıyla şöhret hiçbir şey...
PATOLOJİK BİR DURUM OLUR
Şöhret olduktan sonra algılarınız değişti mi?
Benim için mesleğim çok önemli ama sevdiklerimden daha önemli değil. Bizim mesleğimiz egosantrik diye tabir ediliyor. Ben sadece işimi yapıyorum, insanların beni sevmesi yüce biri olduğum anlamına gelmiyor. İnsanların işi ayrı, kişiliği ayrı olmalı. Seyirci beni bir rolle özdeşleştirebilir, buna inanabilir, ama ben de inanırsam, işte bu patolojik bir durum olur.
Biraz daha açarsak...
Kendimi şöhrete kaptırır, ilişkilerimi şöhretime göre düzenlersem, benim için iyi olacağını sanmam.
GERÇEKTEN SEVENLERİ ANLIYORUM
Tek bir dizi sayesinde kolay kolay kimseye nasip olmayacak bir sevgiyle karşılaştınız. Biraz açalım bunu, eminim ilginç detaylar vardır.
Dizi bittikten sonra tiyatroya başladım. O dönem çok zayıflamıştım, bunu fark edip, bana pekmezler, dolmalar, kurabiyeler getirenler oldu. Sanki evlerinden, ailelerinden biriymişim gibi bana yemekler yaptılar.
Bu normal mi sizce?
Akrabaymışız gibi davrandılar, çok samimi ve içtendiler. Ünlü olduğum için benimle resim çektirmek isteyenler ile beni gerçekten seven insanlar arasındaki farkı anlayabiliyorum.
Yani onlara inandınız...
İnandım. Diğer yaklaşım itiyor beni, çünkü o zaman bir obje oluyorsunuz. Takip eden kişiler olumlu ya da olumsuz eleştiriyor. Bu yapıcı bir şey...