MUHTEŞEM YÜZYIL YUNANİSTAN'DA YAYIN GİRİYOR!
Taraf gazetesi yazarı Yunanistan'da yayınlanmaya başlanan Türk dizilerinin Yunan halkı üzerinde yaptığı etkileri kaleme aldı.
Ta ki küçük, Selanik merkezli yerel bir kanal bir Türk dizisi yayınlamaya karar verdi. Binbir Gece dizisinin başarısı o kadar büyüktü ki Atina merkezli ve bütün Yunanistan’da yayın yapan Antenna kanalı dizinin telif haklarını satın alıp yine yayınladı. O an itibariyle Türk dizilerine ilgi ve talep çığ gibi büyüdü. Bütün büyük özel kanallar programlarına Türk dizileri ekledi. Asi, Sıla, Unutulmaz, Aşk-ı Memnu, Gümüş gibi diziler Yunan seyircisinin ilgisini çekti. Hatta ortak ve tartışmalı olan Osmanlı tarihini konu alan bir dizi yayınlamak artık tabu sayılmaz. “Türk propaganda ve yeni Osmanlı oyunlarına” karşı çıkan milliyetçi grupların tepkilerine rağmen, Türk dizileri moda hâline geldi. Mizahçıların bile ilham kaynağı oldu: Yunan aileleri, Türk dizileri yoğun izlemekten dolayı artık Türkçeyi Yunanca ile karıştırmaya başlamış...
Peki, bu başarı nasıl açıklanabilir? Türk-Yunan ilişkileri için ne ifade edebilir? Yunanistan’da Türkiye ile ilgili tabular yıkılmaya başlandı mı? Bu gelişme, Türk-Yunan uzlaşma sürecinin artık Yunan kamuoyunu etkilemeye ve Türk-Yunan ilişkilerinin normalleşme sürecinin toplumsal seviyeye kaymaya başladığının en önemli ipuçları arasında. Var olan ama her iki tarafta açıkça itiraf edilmeyen benzerlikler farkında olunmaya başlanıyor. Dil ve din ötesinde sosyal değerler, aile ve toplum yapısının birbirlerine yakın olduğundan dolayı, Yunan seyircisi dizi kahramanlarıyla empati kurabildi. Yunanistan, şehirleşme ve modernleşme sürecine Türkiye’den daha erken girmişse de, onlarla ilgili sorunsallara yabancı değil.
Ayrıca diziler, ilginç bir şekilde Türk toplumu hakkında bilgi kaynağı hâline geldi. Yunan izleyicisine Türkiye’nin bilinmeyen tarafları ortaya çıkardı. Birçok Yunan Türkiye için bilgi sahibi olduğunu iddia etse de, gerçek çok farklı. Evet, yüz binlerce Yunan turisti her sene Türkiye’ye akın eder. Fakat onların bile Türkiye’yi ne kadar gördüğü, ne kadar anladığı belli değil. Onların ezici çoğunluğu İstanbul’u ziyaret eder. Fakat İstanbul’un tamamını görmez, ilgisi şehrin “turist vitrini” ötesine pek ilerlemez. Ortalama Yunan turisti 48 saat içerisinde Fener ve Patrikhane, Taksim ve İstiklal Caddesi, Sultanahmet ve Kapalı Çarşı’yı ziyaret eder. Öylece stereotipik yaklaşımları ve Türkiye ile ilgili “Oryantalist” önyargılarını pekiştirebilir. Fakat İstanbul’un gerçek hayatını az görür. İstanbul’un kalbi artık Sultanahmet ve Fatih’te değil, normalde tur dışında kalan Levent, Kadıköy, Beşiktaş, Ümraniye gibi yerlerde atar. İstanbul’un dışında Türkiye ise, “terra incognita”/ “bilinmemiş ülke” kalıyor. İşte sözkonusu diziler, bilinmeyen Türkiye’nin kapılarını kısmen olsa da Yunan izleyicisine açıyor. Türk toplumunun farklılık ve çelişkilerinin farkında oluyor. Sonuçta Türkiye ve Türk halkını “düşman” kategorisinden çıkarıp “normal” bir ülke ve halk olarak algılamaya başlıyor. Tabii ki bu dizilerin amacı Türk-Yunan ilişkilerinin iyileştirilmesine yönelik halkı eğitmek değil. Fakat böyle eğitici fonksiyonlar de facto meydana gelebilir. Her iki ülke milliyetçi eğitim reformu konusunda eksik kalınca, diziler oluşturulan boşluğunu bazen doldurur.
IOANNIS GRIGORIADIS/Taraf