Bugünkü iktidar sahipleri, medyayı dizayn etme ve kullanma konusunda tartışmasız dünya birincisi…
Bunu yaparken sadece muhalif kalemlere dava açmakla kalmıyorlar; kendilerine yakın gazeteciler arasından “bülbüller” de seçiyorlar.
O bülbülleri ya maaş bağlayıp “sözcü, danışman” ünvanlarıyla yanına alıp kulaklarına “De ki…” diye fısıldıyor; ya da önemli gazetelerde köşe yazarı yapıp kendileri için ötmesini sağlıyorlar.
Gittikleri her yere götürüyor, daha da ötesi gündemin en sıcak konularında sadece onların kulağına bir şeyler fısıldıyorlar.
Sonra o arkadaşlar da sanki rüyalarında görmüş gibi televizyon ekranlarında ya da köşelerinde “gaipten haberler vermeye” başlıyor.
Bu işi son on yıldır “büyük bir başarıyla” yapan “bülbül”lerden birinin adı Abdulkadir Selvi…
Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde doğdu.
Alevi ve solcu bir ana babanın oğlu.
Gazi Üniversitesi’nden Metalürji Mühendisi olarak mezun oldu. Ama mesleğini hiç sevmedi ve yapmadı.
Alevi olmasına karşın hep Sünnilerle birlikte oldu.
Öğrenciyken Refah Partisi’nin gençlik örgütü “Akıncılar”la kurduğu ilişkiler sayesinde gazeteci olmayı seçti.
Yeni Nesil ve Yeni Asya gazetelerinde muhabirlik yaptı. Bir süre HBB TV’de Haber Müdürü olarak çalıştıktan sonra Sünni Işıkçılar Tarikatı’nın gazetesi olan Türkiye’ye geçti ve Enver Ören’in gözdeleri arasına girdi. Ardından Yeni Şafak’a geçti ve AKP’nin iktidara gelmesiyle yıldızı tam anlamıyla parladı.
Bu gazetede 15 yıl boyunca iktidarı öven yazılar yazdıktan sonra ödüllendirildi ve medyanın amiral gemisi Hürriyet’e geçti.
*
Son sekiz yıldır her sabah onun açtığı “fal”larla güne başlıyoruz.
Polis operasyonlarını da ondan öğreniyoruz, siyasette yaşanacak gelişmeleri de…
Adam gazeteci değil de resmen James Bond!
En ulaşılmaz bilgilere ulaşıyor; ulaşmak bir yana bir de elinde kanıt manıt olmadan yazıp milyonlara ulaştırıyor.
Kimse de ona, “İyi de arkadaş sen bu çok mahrem bilgileri hangi sıfatla yayınlıyorsun?” demiyor.
“Gak” dediğimizde bize on dava birden açanlar, bu arkadaş hakkında ne dava açıyor, ne de suç duyurusunda bulunuyor.
*
Bugün kayyum atamaları konusunda şu önemli kehanette bulundu:
“Bir süre her sabah yeni bir kayyum haberiyle uyanabiliriz!”
Bununla yetinmedi, önümüzdeki hafta bambaşka bir gündemi konuşacağımızı iddia etti.
Bunlar gazeteci bilgisi değil…
Metalürji Mühendisi bilgisi de değil…
Abdulkadir arkadaş ya James Bond ya falcı…
Ya da en başta söylediğim gibi “sahibinin sesi” bir saray bülbülü!
Sahibi bunu besliyor, yemini suyunu veriyor, sonra da “Hadi öt benim güzel kuşum” diye yanağına bir öpücük kondurup kafesinin kapağını açıyor.
Bu da başlıyor ötmeye:
“Cik, cik, cik… Cak, cak, cak… Neler olacak, neler olacak? Önce kıyamet kopacak, ardından bayram gelecek. Bu arada benim küpüm ağzına kadar dolacak… Cik, cik, cik… Cak, cak, cak!”
Bunun gibi çok var bizim piyasada…
AKP iktidara gelene kadar kimse bakmazdı suratlarına; şimdi afra tafralarından yanlarına yaklaşılmıyor!
*
Elbet bu günler de geçer ama biz bu bülbüllerin yozlaştırdığı medyayı nasıl ve ne kadar bir sürede normal ayarlarına döndürürüz; işte onu bilmiyorum!