'Muhafazakar kesimin marjinal kızı'ndan bomba sözler: CHP Allah'a muhalif bir parti!

Ülke TV’de yayınlanan Araf’ta Sorular programının başarılı sunucusu gazeteci-Yazar Esra Elönü Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Elönü’nün hem gündem hem de kendine dair çok çarpıcı açıklamaları vardı.

“Muhafazakar kesimin marjinal kızı” diyorlar ona. Ama benim gördüğüm kadarıyla marjinal bir tarafı yok, cana yakın, samimi, özü sözü bir. Belki giyim tarzı biraz farklı, takıları abartılı, ee biraz da makyaj diyelim… Yani aslında her genç kadının sevdiği şeyler… Ama yüreği birçok sade görünümlü insandan çok daha açık. Dikkat çeken bir isim o. Ne de olsa Araf’ta… Yani cennetle cehennem arasında kalmış, Niye mi? Cevabı Esra’da ve bu röportajda. Son günlerde dikkatimi hayli çekiyordu, röportaj için de can atıyordum. Tam röportaja karar verdik, hatta sözleştik ki bir olay patladı! Sosyal paylaşım sitesi twitter bununla çalkalanıyordu.

“IŞİD'li mücahitlerle sevişmek cihaddır. Cenneti garantilemektir.” Bu yazı sosyal medyanın en çok paylaşılanlarından oldu. Esra Elönü’nün adıyla internette var olan bir hesaptan yazılmıştı bunlar ve Esra’ya mal edildi. Tüm dünyanın katliamları ile tanıdığı IŞİD ile ilgili bu sözler olay oldu hatta Hürriyet yazarlarından biri bu hesabı ciddiye alıp Esra ile ilgili çok sert bir yazı kaleme aldı. Ben de işte tam bunların üzerine denk geldim. Ya ben olayları çekiyorum ya da bahtım da var bu bilemiyorum!

Sonra düştüm yola. Hayatımda hiç gitmeğim Fatih’in arka sokaklarından biri, yeşillikler arasında muhteşem bir çay bahçesi, dokusu hiç bozulmamış. Esra Elönü’nün değişmez mekânıymış. Limonataları şahane. Yanı başımızda Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a olan aşkını anlatan tarihi camii, hemen diğer yanı başında tarihi Kariye Müzesi. Yani hem tarih hem de şehirle iç içe bir mekân. Sıcacık karşıladı beni Esra, başladı mekânı anlatmaya, garsonlarından tut, tarihi dokusuna kadar. Sohbet öyle koyuydu ki, neredeyse röportajı unutacak kadar. Neyse ki ona da sıra geldi. AK Parti’yi de konuştuk, medyayı da. Ülkenin içinde bulunduğu durumu da. ‘Yandaş değilim’ diyor Esra, ben vicdanımdan başka da kimseye yandaş olmam diye ekliyor. ‘CHP’nin rezidanslarını konuşuyorsak; bir bakanın kolundaki 700 binlik saati de konuşmalıyız’ diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak ‘O savaşta büyük haksızlıklar yapıldı, cemaatten olmayan kişiler de kurban edildi’ diye sitem ediyor. Her cümlesi bir manşet, konulara bakışı ise çok farklıydı. Ben çok keyif aldım bu röportajdan dilerim siz de alırsın. Siz bu satırları okurken belki ben Fatih’in o ara sokağına tekrar gider o limonatadan tekrar içiyor olabilirim. Sizlere güneşli güzel günler diliyorum.

RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com


Senin adına açılan sahte twitter hesabı üzerinden paylaşılan, "IŞİD'li mücahitlerle sevişmek cihattır. Cenneti garantilemektir." Mesajı oldukça ciddiye alındı… Öyle ki Selahattin Duman bile bunu senin yazdığını düşünüp, hayli sert cümleler ile köşesine taşıdı. Ne hissettin?
İnan bu yeni bir durum değil. Ben artık iftiraya alıştım. Sanki benim kaderim de var bu. Ben çok fazla kötü ve art niyetli insanlar üzerinden imtihan oluyorum galiba. Bu iftira aslında bir sene önce atıldı bana ve defalarca yalanlamama rağmen maalesef insanlar bunu görmek istemedi. Düşünsene benim adıma açılan sahte bir hesap var ve bu hesaptan ben yazmışım gibi saçma sapan ve çirkin paylaşımlarda bulunuyor ve bunu da bazı insanlar sahte bir twitter hesabı olduğunu bilmesine rağmen bana mal edip, beni hedef gösteriyor.



“İFTİRAYA UĞRAMAK KADERİMDE VAR”

Neden böyle oluyor?
Nedenini bilmiyorum ama bu iftiralara karşı bağışıklık kazandım.

“BELEDİYE ONU VİCDAN VE ŞEREFLE İLAÇLASIN”
Hürriyet köşe yazarı Selahattin Duman’ın seninle ilgili kaleme aldığı o sert yazıyı da sormak isterim. Ne hissettin okurken, neticede sahte bir hesabı sana ait zannederek, ciddiye alıp seni tefe tutmuş?
Selahattin Duman’ın yazısı evet beni gerçekten yaraladı. Bir haberi yazmak için önce onun doğruluğunu teyit etmek gerekir ancak kendisi öyle yapmamış. Kendisine hitaben bir yazı yazdım, “Hucurat çok güzel okusana” diye. Hucurat süresinin altıncı ayetinde diyor ki; . Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. Ben inanan bir insanım, benim gazeteciliğim ve yazarlığım bu ayet üzerine kurulu. Ama kendisi demek ki farklı yerlerden besleniyor. Ey Selahattin. Bizim gazeteciliğimiz ayetten beslenir. Senin beslendiğin yeri belediye vicdanla şerefle ilaçlasın demekten başka bir cümle bulamıyorum.

“EDEBİN, AHLAKIN, MERHAMETİN OLMADIĞI YERDEN ÇIKAN DUMAN”
Anladım sen çok kızgınsın Duman’a?
Benim yerimde kim olsa tepki gösterir böyle bir iftiraya çanak tutan bir insana… Bence vicdanla ilaçlanması gerekiyor Duman’ın. Zaten kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum. Biliriz ki çakallar puslu havaya tiryaki. Ve biliriz ki onun gibileri için kardeşlik, haysiyet, şeref sadece dudak tiryakiliği, biraz içinize çekseniz bile, sizi boğum boğum öksürtüyor. Ateş olmayan yerden değil, edebin, ahlakın, merhametin olmadığı yerden çıkan DUMAN kendisi.

“KENDİ YİYEMEDİKLERİ HALTI BANA YEDİRTMEYE ÇALIŞIYORLAR”
IŞİD’in yaptıkları ne Müslümanlıkla ne de insanlıkla bağdaşan olaylar değil, Senin gerçekte düşüncen ne peki IŞİD konusunda, nasıl bakıyorsun bu kanlı örgüte?
IŞİD’e bakışım nasıl olabilir ki? Kukla ve animasyon bir örgüt. Bu kadar kanlı ve vahşi bir örgüt mensupları ile sevişmenin cennetlik bir olay olduğuna dair bir cümleyi hangi akıllı ve vicdanlı insan kurabilir? Kaldı ki böyle gayri ciddi, ahlaksız ve basit ifadeler kullanabilecek bir karaktere sahip değilim. IŞİD’in yaptığı vahşi olayları onaylamam demek benim herhalde kalbimin bedenimden istifa etmesi anlamına gelir. Müslümanlıkla hiçbir alakası olmayan kişiler bunlar. Şeytani bir koalisyonun ipini çektiği bir savaşa sürükleniyor Türkiye, IŞİD de bunun bir parçası… Tüm evanjeliklerin, bütün siyonistlerin, Amerika’nın, İsrai’in içerisinde bulunduğu olaylar Ama kimse kestaneleri eline almak istemiyor, herkesin bir maşası var. Bu maşalar da çok güzel kullanılıyor. IŞİD üzerinden açıklama yapmak bile bana ar geliyor. Düşünsene böylesine karşı olduğun bir şey üzerinden bel altı vuruluyorsun. Kendi yiyemedikleri haltı masum olan bana yedirtmeye çalıştılar.

“HEP O KAFAYLA MÜCADELE ETMEK ZORUNDA KALIYORUZ”
Duman’ın yazısında muhafazakâr insanları bonzaici ilan etmesini nasıl yorumluyorsun?
Ben asıl bu cümleyi kuran o kafayı merak ediyorum. O kafa neci acaba? İnsanlar kininden asıl kanı görmüyor. Bence ateş olmayan yerden değil de edebin ve ahlakın olmadığı yerden çıkan bir duman; Selahattin Duman. Ben mümkün mertebe o seviyeye düşmeyip ahlakımla yanıt vermek isterim. Muhafazakârlar bunu ilk kez yaşamıyor ki hep savaş altındalar, hep o kafayla mücadele etmek zorunda kalıyor. Mahalle baskısı hiç bitmiyor. Bakış açısı nedense hep bu ve bu kafa bir türlü değişmedi. Bu arada yaşadığım olay sonrası muhafazakâr kesimler bana çok güzel destek verdi. Açıkçası bu kadar destek beklemiyordum. İftiraya uğradım ama biliyorsun ki zaten arafta bir Esra’yım.
Niye araftasın?
Araf’tayım çünkü gerçekten arada kaldığımı hissediyorum.
Hangi anlamda arada kaldığını düşünüyorsun, siyasi anlamda mı?
Her anlamda aslında. Siyasi anlamda da düşünebilirsin bunu, camia anlamında da. Bir taraftan o Kemalist seküler, ideolojik olan o dinozorlaşmış insanların salvolarına karşı savaşmak zorunda kaldım. Bir taraftan da hurafeyi din diye satan bir camianın içerisinde kaldım. O yüzden çok ortada kaldığımı düşünüyorum. Uruf yani orta menzil. Sevapları günahlarına eşit diyeceğim ama bunu tabii sadece Allah bilir.
Senin farklı bir tarzın ve stilin var, belki de bu yüzden fazla göze batıyor olabilirsin?
Artık bunları aşmamız gerektiğini düşünüyorum. Takılarım ve kıyafetlerim üzerinden sürekli konuşuluyor olmam, ne kadar geride kaldığımızın ileri noktası bence. Bir takım yazarlar gibi kendimi yabancı yazar ismi kullanarak o eziklikte pazarlamaya çalışan bir yazar değilim. Artık alıştım her şeye.
Takıların bana Barış Manço’yu andırıyor?
(Gülüyor) Onu andırması çok güzel.

“BU TARZ BENİM KİME NE?”
Peki, tarzını değiştirmeyi düşünmüyor musun, hani daha sıradan giyinsen vs. belki bu kadar dikkat çekmezsin?
Hayır, hiç düşünmüyorum. Annem diyor ki; “Kırk yaşına gelsen de böyle mi giyineceksin?” Bence herkes nasıl rahat ediyorsa ve kendini nasıl mutlu hissediyorsa öyle giyinmeli. Başkaları için değil kendin için yaşamalısın bu hayatı. Bu tarz benim kime ne, ben başkalarına karışıyor muyum?
Makyajını çok abartılı bulanlar var mesela.
Makyaj konusunda evet haklı olabilirler. Göz makyajını çok sevdiğin için biraz abartıyor olabilirim ama son dönemde daha bir sadelikten yanayım.
Eşin bu konularda ne düşünüyor?
O da her erkek gibi elbette rahatsız oluyor ama benim dirayetimi bildiği için saygı duyuyor. Benim kendime sığınmam için de bana fırsat veriyor, üzüntümü mücadelemi vermem konusunda bana özgürlük tanıyor. Gayet iyi gidiyor her şey diyebilirim.

“BENİ HDP ŞAŞIRTTI”
Birazda siyaset konuşalım. Son yılların en kritik seçimlerinden birini yaptık, iki ay oldu ve hala kurulamayan bir iktidar var. Öncelikle seçim sonuçları seni şaşırttı mı bununla başlayalım?
Seçim sonuçlarından çok beni HDP şaşırttı. Hakların Demokratik Partisi olduğunu savunan bu partinin kan severliği zaten ortadaydı. Emanet oylar beni şaşırttı. Çok affedersiniz Kürt diye onları küçümseyenler, fildişi kulelerinden onlara salvolar atan, şiveleri ile dalga geçen insanların bile sırf AK Partiye olan kinleri yüzünden bu partiye sığınmaları şaşırtıcı oldu. Yüzde 13’lük bir oyu beklemiyordum açıkçası.

“KAFAYA SİLAH DAYAYARAK OY ALMAK BAŞARI DEĞİL”
Bıçak sırtında olan; son güne kadar baraj sorunu olduğu söylenen bir parti için yüzde 13 oy almak bir başarı mıdır?
Başarı demeyi çok isterdim ama değil. Tehditle oy toplamak, insanları tehdit etmek, kafaya silah dayamak çok da başarı ile bağdaşan eylemler değil. Ben Yasin Börü’nün ailesini canlı yayına aldım, onlar bizzat yaşadığı olayları anlattılar. Kapıların işaretlendiğini, oy almak için kafalara silahların dayandığını. Tehditle oy almak başarı değil ki!

“DEMİRTAŞ’I BEĞENİYORDUM AMA…”
Ama bu tehdit iddialarını Demirtaş sert bir dille yalanladı…
Ben Demirtaş’ı önceden Kürtler için doğru bir lider olarak görüyordum ama sonra anladım ki asıl kukla o. Kobani olaylarında neyin ne olduğunu gördük. Düşünki 50 kişinin ölümüne sebep oldu, insanları sokaklara çağırdı. Bu adamın hiç suçsuz o masum, gencecik çocukların ölümüne neden olması benim Demirtaş ile ilgili olumlu görüşlerimi değiştirdi.


“HER GÜN BİR ANNENİN EVİNDEN EVLAT EKSİLTMEK MİYDİ VERİLEN OYLARIN BEDELİ?”
Etiler gibi Nişantaşı gibi yerlerde bile inanılmaz iyi oy aldı HDP, bunun nedeni ne sence?
Medya parlattı, çok iyi cilaladılar. Bir de iktidara duyulan kin nedeniyle bu parti tercih edildi. Bir de insanlar bu partiye oy verirken şu günleri yaşayacağımızı tahmin edemediler. Şu an çok mu mutlular? Bir annenin evinden bir evlat eksiltmek miydi verilen oyların bedeli? Şu anda limonatalarını ya da içkilerini eline almış, kumsalda romantizm yapan arkadaşlar, o cici çocuklarla ilgili ne düşünüyorlar acaba? Anneler bugün evlatlarını kefene sarıyor onlar ise sevdiklerini plaj havlularına. Umurlarında bile değil her gün bir fidanın toprağa düşmesi.
HDP kapatılmalı mı kapatılmamalı mı diye bir tartışma başladı. Senin fikrin ne?
Hayır kapatılmamalı. Partilerin kapatılması etik bir durum değil. Nasıl AK Parti’ye kapatılma davası açıldığında “kapatılmasın” diye mücadele verdiysek bu konuya bakışımız da öyle olmalı. İkiyüzlülük yapmayalım. Parti kapatılması diye bir durum söz konusu olamaz.

“HDP’Yİ DESTEKLİYOR, DEMİRTAŞ SİYASETİNİ BEĞENİYORDUM AMA…”
HDP’nin sorunu PKK ile araya mesafe koymaması ya da koyamaması galiba?
Ben Kürtlerin haklarının Meclis’te savunulması gerektiğini düşünmekteyim. Herkes bir kimliğin temsilini istiyorsa bunu doğru düzgün yapmalı. Demirtaş’ın çaldığı sazın repertuvarında bu evlatlarımıza okunan selalar mı olmalıydı? Hani barış şarkıları nerede? Ben HDP’yi ilk zamanlar destekliyordum ama bu Kobani eylemleri ve Yasin Börü olayları bardağı taşıran son damla oldu. Demirtaş’ın siyasetini beğeniyordum da ancak ne zamanki bu silahlanma çağrısı yapıldı, masum evlatlarımız sokağa çağrılarak katledildi işte o an bitti bende Demirtaş.



“AK PARTİ KAYBETTİ ÇÜNKÜ… “
AK Parti neden kaybetti sence?
Çünkü AK Parti İslami duruşunu kaybetti.
Nasıl?
Bence AK Parti’nin Esma’nın normlarına dönmesi lazım.
Nerede yanlış yaptı yani bu 13 yıllık güçlü iktidar?
Şu an CHP’nin rezidanslarını tartışıyorsak, konuşuyorsak ve bir bakanın kolundaki 700 bin liralık saati konuşmuyorsak bence herkes Müslümanlığını bir kez daha gözden geçirmeli.

“CHP’NİN REZİDANSLARI O BAKANIN SAATİ…”
17-25 Aralık operasyonları seni de etkilemiş sanırım?
Bak o saat konusu beni kızdırdı. Ne olursa olsun, isterse hediye olsun ama benim 700 bin liralık saatim ileri gidiyorsa o ilerinin gerisinde mazlumların açlığı vardır, mutlaka birilerinin yoksulluğu vardır. Doymamış bir aile vardır. Ve o saat kesinlikle o saat doğruyu göstermez.

“O SAVAŞTA DA KAYBETTİK”
Peki, 17-25 Aralık operasyonları AK Parti’ye bakışını değiştirdi mi?
Bak o savaş çok etik değildi. Tabii ki her türlü paralelin önünde duralım, mücadele edelim ama biz paralellerle savaşımızda da kaybettik.
Nasıl, cemaatin güç kaybettiği bir çatışma değil miydi bu?
Tamam, çok güzel mücadele verildi, o duruşu da beğeniyorum, cemaat de güçsüzleşti ama birbirinize olan kininiz sizi haksızlığa sevk etmesin ayetiyle de karşı karşıya geldik.

“PARALELCİ OLMAYANLAR DA EKMEĞİNDEN OLDU”
Cemaate haksızlık yapıldığını mı düşünüyorsun bu süreçte?
Hayır, ayrımsama iyi yapılamadı. Mesela cemaatçi olmayan insanlar da yaftalandı, zarar gördü. Cemaatle hiç alakası olmayan ama o camiaya gönül vermiş insanlar da ekmeklerinden oldular. Benim gücüm bir masumun ekmeğine sebep oluyorsa Allah bana o savaşı kaybettirebilir. Çünkü Müslümanlığın mottosu (ilkesi) her zaman mazlumların yanındadır.
Peki, sen cemaate yakın bir isim miydin ya da sempatin var mıydı?
Hayır, benim hiçbir zaman ne siyasi bir parti ile ne cemaatlerle asla bir yakınlığım söz konusu olmadı. Zaten yapım itibari ile de bu mümkün değil.
AK Parti’ye yakınsın diye biliyordum ben seni, yanlışsam düzelt?
Mısır’da şehit edilen Esma Biltaci’nin babasının gözleri Tayyip Erdoğan’a nasıl bakıyorsa ben de Tayyip Erdoğan’a öyle bakıyorum. Bu umarım çok açık anlaşıldı.



“ERDOĞAN’IN O BABAYA VERDİĞİ UMUDU SEVİYORUM”
Anlaşılamadı?
Bak Erdoğan’ın o babaya verdiği umudu seviyorum ben. Benim için Erdoğan şu an sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı değil, ben o babanın gözlerinden bakıyorum Erdoğan’a.
Erdoğan’a hayran mısın?
Hayır değilim. Benim ve bir Müslüman’ın hayranı olacağı kutsal, yüce insanlar şu an zaten hayatta yok. Hayranlığın bir Müslüman için de sakıncalı olduğunu düşünüyorum.
Ahmet Davutoğlu’yla ilgili düşüncelerini de merak ettim açıkçası?
Çok iyi bir hoca ve akademisyen, hitabı da çok kuvvetli.

“TROLLER VE TETİKÇİLER HAKSIZLIK ETTİ ONA KARŞI”
Erdoğan’dan boşalan koltuğu yeterince doldurabildi mi, bu konuda olumsuz düşünenlerin sayısı hayli fazla?
Burada suç Davutoğlu’nun değil. Herkes ondan bir Tayyip Erdoğan’lık bekledi. Tetikçiler ve troller tarafından kendisine büyük haksızlık yapıldığını da düşünmekteyim. Herkes başka bir şey istiyor, bu dava ise tetikçiler ve troller arasında sündürülmemeliydi. Hayatımda hiç yapmadım ama ben biliyorum ki bir gün tetikçiysen yedirdiğin kurşunu illa ki yersin.
Kim bu tetikçiler?
İsme gerek yok, onlar kendini biliyor. Kurşun gibi sözlerin olsun ama tetikçi olma diye boşa demiyorlar. Allah bana öyle bir şey nasip etmesin.
Erken seçim bekliyor musun?
Erken seçime doğru gidiyoruz zaten.
Gidilirse sonuç ne olur?
AK Parti biraz silkelenir. İlk zamanlardaki o dava duruşuna giderse yüzde 44’ü görür. Maalesef HDP şu an çok yanlış bir tavırda olduğu insanlıktan, hakkaniyetten çok uzak bir politikada olduğu için o oylar da AK Parti’ye gider.
Diyelim ki koalisyon kurulacak. Hangi parti ile kurulsun istersin?
Hiçbir parti.

“CHP ALLAH’A MUHALİF BİR PARTİ”
Neden?
İkna odasından mescit olur mu? Olmaz. O halde CHP ile hiç olmaz. Çünkü bu partide Genetik bir Allah’a muhaliflik olduğu için benim onlara iyi bakmam mümkün değil.
Allaha muhaliflik ağır olmadı mı biraz?
Hayır olmadı, öyle çünkü. Nur Serter gibi isimlerin geçmişte neler yaptığı ortada.
Artık Yeni CHP var ama?
Kılıçdaroğlu ile evet ama benim kalbim istemiyor CHP’yi.
Peki ya MHP?
Yok, MHP ile de olmaz, o kırmızı çizgiler oldukça ve onlar hep kırmızıda direttikçe olmaz.

“İKTİDARIN UÇAĞINDA OLMAKTANSA PİSTTE DESTEKLEMEK VE ELEŞTİRMEK DAHA İYİ”
Şu an iktidarsız bir Türkiye var, bir şey yapılmalı ama… Bu böyle gitmez diye bir şarkı var?
AK Parti kaybetti bu seçimlerde ama kendini de yenilemiş bir partiden bahsediyoruz. Allah AK Parti’ye bir şey söyledi. “Silkelenin” dedi. Bak yine söylüyorum; ben bugün CHP’nin rezidanslarını yazabilirim çünkü orada bir yanlış varsa, yolsuzluk varsa haklıyımdır ama AK Parti’de olan yanlış, haksız durumları yazmazsam Müslümanlığa aykırı hareket ederim. Ama bazıları var ki körü körüne parti savunuculuğu yapıyor. Ben fanatik bir parti savunuculuğu yapamam. Benim için iktidarın uçağında olmaktan ziyade yerde onları eleştiren ve yeri geldiğinde destekleyen pistte kalmak daha iyi.

“SAMİMİYETİNDEN ŞÜPHE ETTİKLERİM AK PARTİ’Yİ ÖVÜNCE…”
Takdir ettim seni bu konuda. Bu arada seçim sonuçlarının ardından çok çabuk yön değiştiren, saf değiştiren isimler oldu. Mesela gazetecilerden Sevilay Yükselir gibi birçok isim AK Parti’nin yanındayken birden karşısında bir tavır aldılar. Ne düşünüyorsun?
Ben insanlar üzerinden konuşmayı çok sevmem ama Sevilay Yükselir zaten modifiye bir isim. Ama nedense biz dönüp gelenleri çok seviyoruz. Bu iktidarın kanalları özellikle. Bir gün bir yazı yazdı kendisi, Abdullah’a Gül’e Huber’i boşalt diye. Bahsettiği isim Abdullah Gül ya. Bu davanın önemli kurucularından, siyasi nezaketine kimsenin ulaşamayacağı bir isim. Kimsede çıkıp demiyor ki kardeşim sen bu değerli adamın zamanında uçaklarından inmiyordun, kapısında yağ bağladın, şimdi mi kötü oldu? Sen kimsin ki Huber’i boşalt diyorsun? Samimiyetine inanmadığım bir isim AK Parti’yi bana övse ben AK Parti’den soğurum, bu sonradan dönüp de partiye yanaşan isimler de böyleydi işte. Bugün paralelle hiç alakası olmayan insanlar paralel diye damgalandı ve onların da vebali var. Tabii ki paralelin çok büyük yanlışları var ama paralelin de paraleli var.



“TEMİZ SİYASETİ BU HAYATTA SADECE PEYGAMBERİMİZ YAPTI”
Nasıl yani?
Temiz siyaseti bu hayatta sadece peygamber efendimiz yapmıştır, bitti. Biz İslamcı bir parti mi olacağız, İslami bir parti mi olacağız bunu ayırmalıyız. Şu an İslami bir parti değil, İslamcıyız. Ben İslami değerlerin tekrar partiye kazandırılırsa daha iyi yerlere geleceğimizi düşünüyorum.

“MEDYANIN SORUNU KÖRÜ KÖRÜNE SAVUNMAK, İNANMAK”
Sence bugün medyanın en büyük problemi nedir?
En büyük problemi körü körüne inanmak. Savunanların körü körüne savunması karşıt olanların körü körüne karşı çıkmasıdır en büyük problem. Şu anda çok ciddi bir ateş var, annelerin evlerinden, babaların evlerinden evlatları eksiliyor, bir taraf kinlerinden bu ateşi, kanı görmüyor. Bir taraf, düşünebiliyor musun PKK diyemiyor! Allah korusun bizim kardeşlerimiz olsa ya da biz başka ideolojik düşüncelerde olsak, böyle bir düşmanlığa katle gitseler, yok olsalar şehit olsalar o zaman ne diyeceğiz? Niye her şeye gazeteci refleksiyle bakıyoruz, insanız ya! Ben mesela bunu anlayamıyorum. Buradaki mesele de şu aslında düşmanımızdan logo farkıyla değil, iman farkıyla ayrılmalıyız

“KABATAŞ KONUSUNDA İSTERİM Kİ… “
Kabataş olayı ile ilgili ne düşünüyorsun? İktidara yakın yazarlardan Cem Küçük, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı yazı ile çok konuşuldu. “Kabataş saçma-sapan bir kurguydu” dedi. Sence?
Ben gördüm demedim. Ben hayata insan merkezli bakarım. Zehra ile ilgili bir yazı yazdım, Zehra da bana o yazıyla ilgili teşekkür etti. Gezi’de ilk 3 gün herkesin dediği gibi bir barış ortamı da olsa daha sonra olayın marjinalleşmesi, manipüle edilmesi sebebiyle, şiddet potansiyeli olan bir yere dönüştü. Bu olaydan sonra da birisi de çıkmış diyor ki; “Beni sürüklediler.” Ben inandım. Çünkü bir Müslüman olarak inanırım, hani hep söylüyorlar ya evrensel hukukta bir kadının beyanı esastır. Zehra’nın başörtülü olması ya da Zehra Develioğlu olmasından öte orada o gün aynı şekilde mini etekli bir kadın saldırıya uğradığını söyleseydi ona da inanırdım. Ama ben şunu söylemedim; “Olayı gördüm, şöyle olmuş, böyle olmuş” demedim. Bunu söyleyenlerin kendileri ile hesabıdır. Hangi yöne esmekte olduğunu bilmedikleri rüzgârın içinde gittiler. Allah benim vicdanıma ne söylediyse ben de o yazıları o şekilde yazdım. Hala da inanıyorum. Şunu isterim, Zehra çıksın şunu desin “Ya ben şiddet gördüm. Bu şiddeti yaşadım ama olay abartıldı, manipüle edildi.” Ama bunlar çok normal şeyler. Bir şey var bir şiddet görülmüş. Kim olursa olsun ister eşcinsel, ister ateist orada şiddete maruz kaldığını söylerse ben inanırım.
Eldivenli, üstü çıplak, deri montlu adamlar kısmı sanki biraz abartılıydı?
Kurgu da olabilir bu ama ben şuna inanıyorum, Sadece bir anne şiddete uğradığını, kötü bir harekete maruz kaldığını söylüyor. Ben de Esra Elönü olarak inanıyorum, inanıyorum, inanıyorum.
Hala inanıyorsun yani?
Ben şuna inanıyorum bu kadın bir şey yaşadığını söylüyor. Bu önemli değil mi? Tamam ortada bir yalan varsa bunun vebali de bunu kurgulayanların üzerine. Benim suçum yok.

GEZİ TANKSIZ 28 ŞUBAT’A DÖNÜŞTÜ!
Gezi’yi hiç merak ettin mi? Gidip görmek istedin mi hani orada neler oluyor diye?
Gezi’yi merak ettim hatta Gezi’ye gidip görmek istedim. Fakat Gezi benim için bir anda tanksız 28 Şubat ortamına dönüştü. Ondan sonra da gitmemeye karar verdim.
AK Parti tek başına iktidar olsaydı bu kaos yine de yaşanır mıydı? Ülkede şu an bir belirsizlik olduğu için mi bunlar yaşanıyor sence?
Yani ortada egosal bir durum da var. Bu memleket için bir koalisyon gerekiyorsa bir an evvel kurulsun ona bir şey diyemem. Ama sanki bir oyalama var erken seçime. Herkes erken seçime gidildiğini biliyor. Böyle garip bir hava yaratılıyor. Tabi bu saldırılar da bir otorite boşluğundan ötürü çok kolay oluyor. Dolayısıyla ciddi bir şekilde herkesin gerçekten yerine geçip düşünmesi gerekiyor. Koalisyonsa koalisyon kardeşim erken seçimse erken seçim. Bu saldırıların şu an Türkiye’nin belirsizliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Böyle bir ortamda geleceğini öngörebiliyor musun? Yani çocuk yapmayı düşünüyor musun?
O kadar korkutucu bir durum yok. Ben çocuğumu yaparım, büyütürüm. Aslında herkes böyle düşünüyor. Böyle bir ortam yok. Olayı asla başörtüsüne getirmek istemiyorum ama şunu gördüm, bir başörtüsünün baştan çekildiğini, toplandığını gördük değil mi? Ama insanlar içki içiyor diye ellerinden kadehlerinin alındığını görmedik. Tabi ki de asla böyle bir şeyi tasvip etmiyorum. Ama böyle bir şey olmadı, burada bir mağduriyet yarıştırmıyorum ama Türkiye’nin normalleştiğini düşünüyorum. Hani diyorlar ya karanlık Türkiye filan o artık eskide kaldı. Yeni Türkiye, insanlar yaşadıklarıyla inandıkları karşı karşıya gelince çekinmek zorunda kaldılar. Ama bu AK Parti ile yıkıldı ve geride kaldı. Benim için mazlum İslam coğrafyasının gözünden Tayyip Erdoğan neyse benim için de o. Ama ben bugün kuru kuru Tayyip Erdoğan şöyle böyle hayranıyım diyemem. Çünkü bir Müslüman’ın gerçek bir Müslüman’ın hayran gibi küçültücü manasından uzaklaştırılmış bir mottosu olamaz. Biz sadece destekleriz.



“YANDAŞ DEĞİLİM”
Yandaş kelimesinden rahatsız oluyor musun?
Ben yandaş filan değilim ya. Ben vicdanın yandaşıyım, benim düsturum vicdan.
AK Parti’ye yakın bir kanalda çalışıyorsun. Düşüncelerinde ne kadar özgürsün?
Çok özgürüm. Hatta Genel Yayın Yönetmeni Hasan Abi çok şirin bir insan, biz ona şirin baba diyoruz. Alacağım konuklara, Hasan Abi’nin hiçbir şekilde karışmadığını biliyorum. Tabi ki kutsalımıza kimse hakaret etmediği sürece her insanla konuşulabilir. O konuda hiçbir sıkıntı yaşamadım. Ayrıca AK Parti’ye yakın derken sürekli AK Parti üzerinden bir propaganda yapılmıyor bu kanalda. Tamam destekleyen bir kanal ama programlarda Hulki Cevizoğlu da çıkıyor, Hayko Bağdat’ı da çıkıyor, Emine Şenlikoğlu da çıkıyor.
Şu ana dek programına almaktan en keyif aldığın isim kimdi?
Deniz Akkaya. Çünkü çok samimiydi, mesela diğer sanatçılar gibi iktidara yağ çekmek yerine gerçek düşüncelerini anlattı. Her hidayete eren sanatçının nedense iktidarı övmek gibi bir zorunluluğu var işte bu çok zorlama geliyor bana. Ama Deniz Akkaya çıkıp tüm samimiyetiyle Erdoğan’ı beğenip, sevdiğini ama üzerindeki mahalle baskısı nedeniyle bir iftar davetine katılmadığını çok açık yüreklilikle anlattı. Samimiyet başka bir şey anlayabiliyorsun.
Seni hiç o uçaklarda ya da iftar davetlerinde görmedik ama…
Davet edilmedim ama edilsem de katılmam. Çünkü benim oralarda olmam demek Sevilay Yükselir’i eleştiremem demek. Ben; vicdanım ve Esra’yı tercih ediyorum.
Bu siyahlardan ne zaman kurtulacaksın. Ne zaman renkleneceksin?
Ben siyahı çok seviyorum. Beni çok aklıyor.

“İSLAMCI SATANİST DİYENLER OLUYOR”
Bugüne kadar kıyafetlerin için aldığın en ilginç tepki neydi?
İlginç değil ama işte böyle sürekli Müslüman satanist, İslamcı satanist diyenler oldu yani.
Aykırı ve marjinal bir tip misin söyledikleri gibi?
Şimdi ben sana şunu anlatmaya çalışıyorum; Sen benden daha az dindarsın diyebilir miyim?
Diyemezsin. Çünkü bilemezsin. Din, iman insanın içinde. Senin için de aynı şey geçerli.
Evet. Bu akılları karıştırıyor işte. Benim başıma taktığım şey beni senden daha dindar yapmıyor.
Röportajımızın sonuna geldik teşekkür ediyorum sana bu keyifli sohbet için…