MUCİZE

İnsanoğlu en çaresiz anlarında tek bir duyguya tutunur; Ne denli olasılıksız görünse de bir ‘MUCİZE' dir umduğu.

Daha önce ‘Sandığımdaki Tanrılar’ isimli öykü kitabı bulunan yazar Alev İnan, bu defa ‘Mucize’ kavramını farklı bir açıdan irdelediği, sıra dışı bir roman ile karşımıza çıkıyor...

Kyrhos Yayınları tarafından basılan, yazar Alev İnan’ın eseri “Mucize” isimli roman, hayatının dönüm noktasındaki bir kadının, dünyanın bilinen, bilinmeyen, dinî, mitolojik ya da rivayet edilen başlıca mucizevî olaylarında duraklayarak, kendi yolculuğunu çarpıcı bir şekilde ele alıyor.

Bir açmazın içinde bulunan Yağmur, bilgisayarında başlattığı çaresiz mucize arayışında her ne kadar umduğunu bulamasa da, mucize kendince bir yolunu bulup ona ulaşır. Tarihin mucizevî şahsiyetlerinin genç kadının yaşamının belli dönemlerinde ortaya çıkmaları, hikâyelerini bilinmeyen yönlerini anlatmaları, zaman zaman olmasını dilediğimiz mucize kavramına farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamızı sağlıyor.

Hz. Musa, Hz. İsa’nın şifa verdiği Bartimaeus, ölümden dirilen Lazarus, bilinmeyen kerametiyle Abdullah bin Mübarek, Hz. Rabia, Aziz Fransis, Abdüşşems (Ebu Hureyre), Krişna, Karyağdı Sultan, Romalı Perpetua ve hatta Cebrail; hepsinin bilindiklerin dışında anlatacakları var…

“Mucize dediğin geçicidir biliyor musun?” diye birden konuya girdi Musa,

“Mucizenin tek özelliği ender olmasıdır başka hiç bir özelliği yoktur. Bir istatistik meselesidir mucize. Az görülür o kadar. Onun için mucize derler ona. Günlük yaşantımızda daha sık gördüklerimize haksızlık ederiz bu yüzden. Bir de üstüne üstlük geçicidir de; anlıktır mucize. Çok da nankördür; pek konuşulur, sonrasını getiremez.”

Yazar Alev İnan, okuyucuları Mucize’nin yeniden keşfine davet ediyor.

‘MUCIZE’ ADLI KITABIN YAZARI ALEV İNAN İLE RÖPORTAJ:

1-Kitabınızda, sizin yarattığınız öykünün yanı sıra bugüne kadar yeryüzünde yaşandığına inanılan, tarihi, mitolojik ya da efsanevi mucizelere yer vermişsiniz. Oldukça derin bir araştırma yapılmış... Hiç mucize gerçekleştirmiş bir Türk var mı?

Evet, kitaptaki her mucizevî olgu hakkında, gerek mucizeyi gerçekleştiren, gerek tanık olmuş, gerek mucizevî şahsiyetler olsun araştırma yaptım. Üç ana dinin âlimleriyle uzun görüşmeler yaptım. Üç ana dinin mucize olgusuna bakış açısını anlamaya çalıştım. Sonra diğer dinleri de inceledim. Mucizelerin iç yüzlerini araştırırken bazı tarihi bilgileri yanlış bildiğimizi de gördüm ve onları da kitabıma dâhil ettim. Bunun yanı sıra hiç bilmediğim mucize hikâyeleriyle de karşılaştım; örneğin Türk asilli Abdullah bin Mübarek’in bilinmeyen bir kerametini de kitabıma dâhil ettim. Mesela İsa’nın tasvir edilen şifa yöntemlerinin Reiki’nin yöntemleriyle çok benzer olduğunu biliyor muydunuz? Onun dışında romanda var olan tüm karakterler kendi hayal gücümle yoğrulmuş ve romanın örgüsüne dâhil edilmiştir. Aslında romandaki esas mucize, romanın bas kahramanı Yağmur’un kendi mucizesine yolculuğudur. Diğer her mucize kendine hastır ve muhatabını ilgilendirir. Kitapta diğer tüm şahıs ve hikâyeler yol gösterici olarak kullanılmıştır ama asla birer örnek değildirler.

2- Bütün bu mucizevî kahramanlar arasında sizi en çok etkileyeni hangisi oldu?

Bütün bu kahramanlar arasında beni en çok etkileyen öldükten sonra Hz. Isa tarafından yeniden diriltilen Lazarus’tur. Ben Lazarus’un hikâyesini çok hüzünlü bulurum ve mucizesinin de ödemesi geren bir bedel olarak algılarım. Bencil bir mucizenin kahramanıdır bence Lazarus. Ve Cebrail. Aslında en fazla etkilendiğim Cebrail… Ama neden olduğunu söylemeyeyim, onu okumanız lazım.

3- Hem ilk kitabınızda, hem de bu kitapta, mitolojik, tarihi ve efsanevi bilgileri hayal gücünüzün ürünü olan bir hikâye ile bütünleştirdiniz. Böyle bir tarzın altından kalkmak zor muydu?

Romanın örgüsüne dâhil etmek için okuduğum tüm mucizeler arasında secim yapmakta zorlandım çünkü o kadar ilginç ve güzel mucize hikâyeleri ve kahramanları var ki hepsini kitabıma dâhil edememenin üzüntüsünü yaşadım. Ama bu Yağmur’un hikâyesi: Hastalığının ortasında kocası tarafından terk edilmiş sıradan bir hayat suren sıradan bir kadının sıra dışılığa yolculuğu. Seçtiğim bu hikâyeler ve şahsiyetler romanın başkahramanı ve öyküsü çerçevesinde harmanlanmış kitaba yedirilmiştir. Onlar birer kılavuzdur, her biri mucize kavramını eşelememe yardımcı birer araçtır. Katmanlı bir romandır ‘Mucize’; okuduğunuzda bilin ki her anlatılanın ardında, her anlatanın ardında başka şeyler gizlidir, birer semboldür, birer metafordur onlar.

4-Hepimiz, özelliklede hayatımızda çaresiz hissettiğimizde, ya da hayatımız kötüye gittiğinde bir mucize olmasını isteriz. Oysa sizin kitabınızda, mucizeye çok farklı bir açıdan yaklaşılıyor. Sizce mucize nedir?

Mucize kelimesi, içinde barındırdığı kısıtlı çağrışımlarıyla yaşamın her dilimine bir haksızlıktır bence. Kitabımda dediğim gibi mucize olarak adlandırılan her hangi bir olay yalnızca sayısal olarak az görüldüğünden bu denli dikkat çeker ve abartılır. Yani kısacası ‘mucize’ dediğimiz yalnızca istatistikî azlığı açısından önemli bir olgudur, dolayısıyla da yaşamın sayısal açıdan sıklığa sahip olan diğer talihsiz katmanlarına galip gelir. Kitabın başında Albert Einstein’in söylediği gibi “Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: Biri; hiçbir şeyin mucize olmadığını düşünmek, diğeri her şeyin bir mucize olduğunu düşünmek”. Yaşamın kendisi bir mucizedir. Ama esas mucizenin ne olduğunu soruyorsanız:

Bence esas mucize bu kısacık yasamda insanin kendini tanıması, keşfetmesidir. En çaresiz oldukları zamanlarda gerek fiziksel, gerek tinsel yönde keşfettiklerine tutunabilmeleri ve kaybolmasına izin vermeden bunları yansıtabilmeleridir. Tüm bunların mucizeye layık olan en üst mertebesi de bence insanin bu yolculuk suresince biriktirdiklerini yaratıcılığında kullanabilmesidir. İster düşünce bazında, ister fiili, ister ürettikleriyle, her biri kendine has olan bu meşakkatli kesif yolculuğundan öğrendiklerini kendince ortaya dökebilmesi, somutlaştırabilmesidir. Nasıl ki Tanrı kudretini bu kâinatta her gördüğümüz ve dokunduğumuzla somutlaştırabilmiş, iste biz de insanoğlu olarak onun bizde var olan bir katresini bile yansıtabilirsek bence en büyük mucize budur. Mucize tüm keşiflerimizden ilham alabilmek ve ilham olabilmektir. Bana tek kelimeyle mucizenin ne olduğunu sorarsanız; Bence esas mucize yaratmaktır.