MÖSYÖ'YÜ KİMSE REFERANS ALMASIN ÇÜNKÜ BU KİTAP YANLIŞLARLA DOLU!
Nedim Şener,Taraf muhabiri Mehmet Baransu'nun yeni çıkan “Mösyö -Hanefi Avcı'nın Yazamadıkları” adlı kitabında yeralan "ciddi yanlışları" yazdı.
MÖSYÖ’YÜ KİMSE REFERANS ALMASIN
ÇÜNKÜ BU KİTAP YANLIŞLARLA DOLU!
‘Derin Devleti’ çok iyi bildiğini söyleyen gazeteci Mehmet Baransu, Hanefi Avcı’nın, Fethullah Gülen cemaatinin devletin içine nasıl sızdığını anlattığı kitabı “Haliç’te Yaşayan Simonlar”a cevaben bir kitap kaleme almış: “Mösyö - Hanefi Avcı’nın Yazamadıkları”. Kitapta altı çizilmesi gereken çok ciddi yanlışlar var! Pazar günü katıldığımız bir televizyon programında bu yanlışlardan bazılarını Mehmet Baransu’nun kendisine de söylediğim için rahatlıkla yazıyorum. Dilerim, bu kitap ileride kimse tarafından referans alınmaz!
Yeşil’i itirafçı yaptı!
Sayfa113: Aynı dönemde ünlü itirafçı ‘Yeşil’ kodlu Mahmut Yıldırım’da Diyarbakır’daydı.
Doğrusu: ’Yeşil’ hiç bir zaman PKK ya da bir başka örgüte girmedi ki itirafçı olsun! Askerliğinden beri MİT ve ‘Derin Devlet’in adamı olmuş biridir. Belki yanılıyorumdur diye ‘Susurluk Raporu’nu yazan dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’a sordum. O da “Yeşil’in itirafçı olduğuna dair hiç bir belge görmedim” dedi.
Sayfa 387: Ramazan Akyürek ile ilgili ‘Fethullahçı’ bilgisi basına sızdı.
Doğrusu: Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hakkında
dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır imzalı bu belge zaten 2000’li yılların başında basına sızmıştı. Özetle bu eski bir bilgi.
Sayfa 392: Hrant Dink’in katili 1 gün sonra Samsun Otogarı’nda yakalandı.
Ogün Samast adlı 18 yaşındaki küçük genç, Hrant Dink’in katili olarak İstanbul’a getirildi.
Doğrusu: Katil Ogün Samast cinayet tarihinde 17 yaşındaydı! Suç tarihinde 18’den küçük olduğu için hakim, Ogün Samast’ın ‘Taş Atan Çocuklar Yasası’ndan yararlanma talebini yerinde buldu ve bundan sonra ‘Çocuk Mahkemesi’nde yargılanmasına karar verdi.
Sayfa 392:Dönemin Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in gönderdiği istihbarat raporu,
dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e gitmiş ve Güler gerekli önlemleri almamıştı.
Doğrusu: Hrant Dink’in öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlatan o rapor dönemin Trabzon Emniyet Müdürü
Ramazan Akyürek tarafından değil, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç tarafından İstanbul’a yollanmıştı.
Sayfa 392-393: Ahmet İlhan Güler ve ekibi gitmedikleri ve incelemedikleri adresle ilgili Trabzon’a bir cevap yazısı yazdılar.
İstanbul istihbarat Şube’nin gönderdiği bu yazının tarihi de dikkat çekiciydi. Hrant’ın ölümünden önce gereği yapılmıştı.
Doğrusu: İstanbul İstihbarat Şubesi, Trabzon’a asla böyle bir yazı göndermedi! Zaten böyle bir yazı göndermedikleri ve Hrant Dink öldürüldükten sonra daha önce yazılmış gibi sahte bir rapor hazırladıkları için görevi ihmal ve evrakta sahtecilikle suçlanıyorlar.
Sayfa 393: Ogün Samast’ın “Vatan Toprağı Kutsaldır, Kaderine Terk Edilemez” yazılı
Türk Bayrağı önünde çekilmiş “kahraman pozu” jandarmanın özel bir ortam yaratması sonucu çekilmişti.
Doğrusu: Söz konusu fotoğraflar Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin çay ocağında,
TEMA Vakfı’nın bir afişinin önünde ve orada görevli polisler tarafından çekilmişti. O slogan da afişte var.
Sayfa 398: Sabri Uzun, Hrant Dink cinayeti sırasında İstihbarat Daire Başkanı’ydı.
Doğrusu: Hrant Dink cinayeti sırasında eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı’ydı. Halen Ankara’da Strateji Geliştirme Başkanlığı’nda uzman olarak görev yapıyor. Bir tür geri görevde yani.
‘Ergenekon Operasyonu’nun beyni!
Hrant Dink cinayetinde görevi ihmalle suçlanan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü, bugünün İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer kitapta yere göğe sığdırılamıyor. Ali Fuat Yılmazer, ‘Ergenekon Operasyonları’nın beyni’ diye tarif ediyor. Bunun doğrusu şudur: Ergenekon ile ilgili ilk bilgiler 2001’de derlenmişti. MİT 2003 ve 2006’da şemalar oluşturup Başbakanlık ve Genelkurmay’a sunmuştu. Operasyon 2007’de başladı. İşin başında da Savcı Zekeriya Öz var. Operasyonları, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi yaptı. İstanbul İstihbarat Şubesi destek birimi olarak operasyonlara katıldı. Ama Ergenekon dosyalarında ne Terörle Mücadele Şube Müdürü’nün ne de İstihbarat Şube Müdürü’nün imzası mevcut. Özetle bu operasyonun beyni savcıdır. Polisler, savcının emrini uyguluyor. Dolayısıyla, değil İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in, daha üst görevdeki bir polisin bile bu operasyonda ‘beyin’ olması söz konusu değil. Kitapta şahsımla da ilgili önemli yanlışlar var. Bunları düzeltmiyorum! Çünkü kasıtlı yapıldıklarını düşünüyorum. Hrant Dink cinayeti sonrası yaptıklarımı, ortaya çıkardıklarımı, yargılanmalarımı, beraatımı, ödüllerimi herkes biliyor. Benimle ilgili yanlışları düzeltmeyi özgür vicdanlara bıraktım!
Nedim Şener/Posta
ÇÜNKÜ BU KİTAP YANLIŞLARLA DOLU!
‘Derin Devleti’ çok iyi bildiğini söyleyen gazeteci Mehmet Baransu, Hanefi Avcı’nın, Fethullah Gülen cemaatinin devletin içine nasıl sızdığını anlattığı kitabı “Haliç’te Yaşayan Simonlar”a cevaben bir kitap kaleme almış: “Mösyö - Hanefi Avcı’nın Yazamadıkları”. Kitapta altı çizilmesi gereken çok ciddi yanlışlar var! Pazar günü katıldığımız bir televizyon programında bu yanlışlardan bazılarını Mehmet Baransu’nun kendisine de söylediğim için rahatlıkla yazıyorum. Dilerim, bu kitap ileride kimse tarafından referans alınmaz!
Yeşil’i itirafçı yaptı!
Sayfa113: Aynı dönemde ünlü itirafçı ‘Yeşil’ kodlu Mahmut Yıldırım’da Diyarbakır’daydı.
Doğrusu: ’Yeşil’ hiç bir zaman PKK ya da bir başka örgüte girmedi ki itirafçı olsun! Askerliğinden beri MİT ve ‘Derin Devlet’in adamı olmuş biridir. Belki yanılıyorumdur diye ‘Susurluk Raporu’nu yazan dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’a sordum. O da “Yeşil’in itirafçı olduğuna dair hiç bir belge görmedim” dedi.
Sayfa 387: Ramazan Akyürek ile ilgili ‘Fethullahçı’ bilgisi basına sızdı.
Doğrusu: Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hakkında
dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır imzalı bu belge zaten 2000’li yılların başında basına sızmıştı. Özetle bu eski bir bilgi.
Sayfa 392: Hrant Dink’in katili 1 gün sonra Samsun Otogarı’nda yakalandı.
Ogün Samast adlı 18 yaşındaki küçük genç, Hrant Dink’in katili olarak İstanbul’a getirildi.
Doğrusu: Katil Ogün Samast cinayet tarihinde 17 yaşındaydı! Suç tarihinde 18’den küçük olduğu için hakim, Ogün Samast’ın ‘Taş Atan Çocuklar Yasası’ndan yararlanma talebini yerinde buldu ve bundan sonra ‘Çocuk Mahkemesi’nde yargılanmasına karar verdi.
Sayfa 392:Dönemin Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in gönderdiği istihbarat raporu,
dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e gitmiş ve Güler gerekli önlemleri almamıştı.
Doğrusu: Hrant Dink’in öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlatan o rapor dönemin Trabzon Emniyet Müdürü
Ramazan Akyürek tarafından değil, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç tarafından İstanbul’a yollanmıştı.
Sayfa 392-393: Ahmet İlhan Güler ve ekibi gitmedikleri ve incelemedikleri adresle ilgili Trabzon’a bir cevap yazısı yazdılar.
İstanbul istihbarat Şube’nin gönderdiği bu yazının tarihi de dikkat çekiciydi. Hrant’ın ölümünden önce gereği yapılmıştı.
Doğrusu: İstanbul İstihbarat Şubesi, Trabzon’a asla böyle bir yazı göndermedi! Zaten böyle bir yazı göndermedikleri ve Hrant Dink öldürüldükten sonra daha önce yazılmış gibi sahte bir rapor hazırladıkları için görevi ihmal ve evrakta sahtecilikle suçlanıyorlar.
Sayfa 393: Ogün Samast’ın “Vatan Toprağı Kutsaldır, Kaderine Terk Edilemez” yazılı
Türk Bayrağı önünde çekilmiş “kahraman pozu” jandarmanın özel bir ortam yaratması sonucu çekilmişti.
Doğrusu: Söz konusu fotoğraflar Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin çay ocağında,
TEMA Vakfı’nın bir afişinin önünde ve orada görevli polisler tarafından çekilmişti. O slogan da afişte var.
Sayfa 398: Sabri Uzun, Hrant Dink cinayeti sırasında İstihbarat Daire Başkanı’ydı.
Doğrusu: Hrant Dink cinayeti sırasında eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı’ydı. Halen Ankara’da Strateji Geliştirme Başkanlığı’nda uzman olarak görev yapıyor. Bir tür geri görevde yani.
‘Ergenekon Operasyonu’nun beyni!
Hrant Dink cinayetinde görevi ihmalle suçlanan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü, bugünün İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer kitapta yere göğe sığdırılamıyor. Ali Fuat Yılmazer, ‘Ergenekon Operasyonları’nın beyni’ diye tarif ediyor. Bunun doğrusu şudur: Ergenekon ile ilgili ilk bilgiler 2001’de derlenmişti. MİT 2003 ve 2006’da şemalar oluşturup Başbakanlık ve Genelkurmay’a sunmuştu. Operasyon 2007’de başladı. İşin başında da Savcı Zekeriya Öz var. Operasyonları, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi yaptı. İstanbul İstihbarat Şubesi destek birimi olarak operasyonlara katıldı. Ama Ergenekon dosyalarında ne Terörle Mücadele Şube Müdürü’nün ne de İstihbarat Şube Müdürü’nün imzası mevcut. Özetle bu operasyonun beyni savcıdır. Polisler, savcının emrini uyguluyor. Dolayısıyla, değil İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in, daha üst görevdeki bir polisin bile bu operasyonda ‘beyin’ olması söz konusu değil. Kitapta şahsımla da ilgili önemli yanlışlar var. Bunları düzeltmiyorum! Çünkü kasıtlı yapıldıklarını düşünüyorum. Hrant Dink cinayeti sonrası yaptıklarımı, ortaya çıkardıklarımı, yargılanmalarımı, beraatımı, ödüllerimi herkes biliyor. Benimle ilgili yanlışları düzeltmeyi özgür vicdanlara bıraktım!
Nedim Şener/Posta