MOR VE ÖTESİ EUROVİSİON HÜSRANINI ANLATTI! TRT'Yİ UYARMIŞTIK!
Mor ve Ötesi grubu bu yıl Türkiye'nin yaşadığı Eurovision hüsranını zamansızlığa bağlıyor. Gruba göre eleme sisteminin kaldırılmasından dolayı, iş aceleye geliyor.
Boğaziçi Üniveristesi’nde verecekleri konser için hazırlanmış çadırdan kulise girdiğimde, Mor ve Ötesi grubu üyelerini mum ışığı eşliğinde sessiz oturmuş biçimde buluyorum. “Acaba meditasyon mu yapıyorlar?” diye düşünürken, birden elektrik kesintisi bitiyor, mistik hava dağılıyor. Dörtlü kuruyemiş ve cips yemeye koyuluyor, dışarıdan grubun menajerinin sinirli haykırışları geliyor. İşte böyle bir anda, ortamı daha da gerecek Eurovision konusuyla başlıyoruz.
Yüksek Sadakat’in Eurovision hüsranını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Harun Tekin : Kazananları F 16’larla karşılamak ya da yarı finali geçemeyenlerin müzisyenliğinden şüphe ederek değerlendirmemek gerekiyor. Bu kadar yıllık emeği olan insanlar, hayatlarının altı ayını verip, risk taşıyan bir işe kalkışıp, olası kötü sonuçlarla dönüldüğü zaman arkalarından ya da önlerinden bu kadar haşin değerlendirmeler yapılması doğru değil. Çok daha güzel şeyler olabilirdi, ama bizim başımıza da gelebilirdi böyle bir şey. En basitinden, yaşadığımız en büyük stres yarı final gecesiydi. Onun için o yolu yürüyüp, o yolda ilerleyen insanların birbirini anlayabileceği bir durum. Ama hayatı boyunca oraya gitmeyi düşleyip, hırs yapıp gidememiş birilerinin konuşması çok daha kolay oluyor.
Burak Güven: Eurovision’un Türk pop müziğine kattığı birçok güzel şeyler var. Bunlardan en önemlisi, eleme sistemiydi. TRT siparişle şarkı seçmeye başlamadan önce, katılımcılar elemeye katılıyorlardı. Bazı yıllarda Eurovision’a katılma hakkını kazanamasalar da, finalistlerin şarkıları hatırlanıyordu. Bu da bir katkıdır. Şu an, Türkiye’de kendine çıkış yapmak isteyen bir çok grup, şarkıcı var. TRT bu konuda kolaycılığa kaçıyor. Kimseye sormadan seçim yapması hem bu konuda şaibelerin doğmasına neden oluyor, müzisyenleri de zor durumda bırakıyor, hem de çıkış yapabilecek bir gruptan ya da bilmediğimiz güzel bir şarkıdan bizleri mahrum bırakıyor. Eurovision’un eğlence yanı da var ama en önemli tarafı yeni müzisyenlere bir kapı açmasıydı.TRT yeni sistemiyle bu durum ıskalıyor.
2008’de yarışmaya katılırken “Ya elenirsek, kariyerimiz, karizmamız zedelenirse?” diye endişelere kapılmadınız mı?
Kerem Kabadayı: O endişeyi Belgrad’a gittikten sonra daha çok hissettik. Politik oyunlar bir yana, bütün Avrupa’yı kapsayan, manipüle edilmesi çok kolay bir bahis sistemi dönüyor. Harun’un dediği gibi endişe ettiğimiz tek şey, yarı finalde çakılıp kalmaktı. Bir de parçamız Türkçe’ydi, genel bir kanı olarak Türkçe bir parçanın iş yapmayacağı vardı. Biz hem Türkçe şarkıyla katılıp, kılpayı da olsa yarı finale katıldığımız için, yarı finale çok rahat bir kafayla çıktık.
H.T: Nereden çıktı, biz kıl payı atlatmadık.
B.G: Yedi finalistin arasında altıncı çıktık.
Kerem Özyeğen: Hayır, 10 finalist vardı, biz altı ya da yedi olarak çıktık.
H.T: Orada da garip bir sistem var; 10 tane zarf çıkıyor ama sırası belli değil. İlk açılan zarfta birinci olmuş değil, karışık tamamen. Bizim stresimiz dokuzuncu ya da 10’uncu zarfta yer almaktı. Böyle garip işlere kafa yormak bile anlamsız bir stres yaratıyor.
Parçamız zaten hazırdı
Peki bu yıl yaşanan sorunun kaynağı nedir? Şarkıyı beğenmeyenler, grubun imajını olumsuz bulanlar var.
B.G : TRT bize teklifle geldiğinde, bizim tüm dünyayla paylaşmaktan gocunmayacağımız, hazır bir parça vardı zaten elimizde. Yani teklif gelince işe koyulup bir parça yapmadık. Galiba sıkıntı biraz da bu yeni kurulan sistemde, Eurovision’a şarkı yetiştirmeye çalışmakta. Yüksek Sadakat’in yaşadığı sıkıntı biraz da oradan kaynaklandı. Çok kısa zamanda bir şarkı yapmak zorunda kaldılar.
H.T: Bu konuda TRT’yi uyramıştık; 2008 yılında iş bittikten sonra TRT’ye söylediğimiz en önemli şeylerden biri, bu işin uzun bir hazırlık sürecinin olduğuydu. “İşi kime vereceğinizi, mümkün olduğu kadar erkenden belirleyin, ona göre haber verin.” Çünkü belli bir sıkışıklık yaratıyor.
Ne zaman bitecek bu Eurovision çilesi? Yurt dışında bu kadar ciddiye alınan bir konu mu?
H.T : Hayat boyu sorulacak bir şey, çünkü popüler. Bu değişmiyor. Hiç böyle şey görmedim ben hayatımda. Avrupa’da çok ciddiye alınan bir olay. Benim için kırılan en büyük klişelerden biri o oldu. İskandinavya ve Doğu Avrupa bayağı bir ciddiye alıyor. Onun dışında bu olayı finanse eden dört büyük ülke, yıllardır kazanamıyor olmanın hırsını yaşıyor. Almanya kazandı ama yıllardır bir başarısı yoktu. “Dünya para veriyoruz ortada belli bir şey yok” diyorlar.
K.K: Eğlence alanına yönelik şarkı kısmından sonra, politik oyunların döndüğü ve bu konuda çeşitli yorumların, spekülasyonların yaşandığı oylama sistemi. Büyük bir paket halinde, bir televizyon programı anlayacağınız.
En son albüm geçtiğimiz yıl piyasadaydı. Ne zaman yeniden stüdyoya gireceksiniz?
H.T : Güzel bir soru. Yedinci için henüz hazırlık yapmadık.
B.G :2012 olabilir, ya da 2013’e sarkabilir onun için kesin tarih vermek zor.
K.Ö: 2013’ten sonraya sarkmayacağına emin olabilirsiniz.
Radikal/Aslı Barış
Yüksek Sadakat’in Eurovision hüsranını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Harun Tekin : Kazananları F 16’larla karşılamak ya da yarı finali geçemeyenlerin müzisyenliğinden şüphe ederek değerlendirmemek gerekiyor. Bu kadar yıllık emeği olan insanlar, hayatlarının altı ayını verip, risk taşıyan bir işe kalkışıp, olası kötü sonuçlarla dönüldüğü zaman arkalarından ya da önlerinden bu kadar haşin değerlendirmeler yapılması doğru değil. Çok daha güzel şeyler olabilirdi, ama bizim başımıza da gelebilirdi böyle bir şey. En basitinden, yaşadığımız en büyük stres yarı final gecesiydi. Onun için o yolu yürüyüp, o yolda ilerleyen insanların birbirini anlayabileceği bir durum. Ama hayatı boyunca oraya gitmeyi düşleyip, hırs yapıp gidememiş birilerinin konuşması çok daha kolay oluyor.
Burak Güven: Eurovision’un Türk pop müziğine kattığı birçok güzel şeyler var. Bunlardan en önemlisi, eleme sistemiydi. TRT siparişle şarkı seçmeye başlamadan önce, katılımcılar elemeye katılıyorlardı. Bazı yıllarda Eurovision’a katılma hakkını kazanamasalar da, finalistlerin şarkıları hatırlanıyordu. Bu da bir katkıdır. Şu an, Türkiye’de kendine çıkış yapmak isteyen bir çok grup, şarkıcı var. TRT bu konuda kolaycılığa kaçıyor. Kimseye sormadan seçim yapması hem bu konuda şaibelerin doğmasına neden oluyor, müzisyenleri de zor durumda bırakıyor, hem de çıkış yapabilecek bir gruptan ya da bilmediğimiz güzel bir şarkıdan bizleri mahrum bırakıyor. Eurovision’un eğlence yanı da var ama en önemli tarafı yeni müzisyenlere bir kapı açmasıydı.TRT yeni sistemiyle bu durum ıskalıyor.
2008’de yarışmaya katılırken “Ya elenirsek, kariyerimiz, karizmamız zedelenirse?” diye endişelere kapılmadınız mı?
Kerem Kabadayı: O endişeyi Belgrad’a gittikten sonra daha çok hissettik. Politik oyunlar bir yana, bütün Avrupa’yı kapsayan, manipüle edilmesi çok kolay bir bahis sistemi dönüyor. Harun’un dediği gibi endişe ettiğimiz tek şey, yarı finalde çakılıp kalmaktı. Bir de parçamız Türkçe’ydi, genel bir kanı olarak Türkçe bir parçanın iş yapmayacağı vardı. Biz hem Türkçe şarkıyla katılıp, kılpayı da olsa yarı finale katıldığımız için, yarı finale çok rahat bir kafayla çıktık.
H.T: Nereden çıktı, biz kıl payı atlatmadık.
B.G: Yedi finalistin arasında altıncı çıktık.
Kerem Özyeğen: Hayır, 10 finalist vardı, biz altı ya da yedi olarak çıktık.
H.T: Orada da garip bir sistem var; 10 tane zarf çıkıyor ama sırası belli değil. İlk açılan zarfta birinci olmuş değil, karışık tamamen. Bizim stresimiz dokuzuncu ya da 10’uncu zarfta yer almaktı. Böyle garip işlere kafa yormak bile anlamsız bir stres yaratıyor.
Parçamız zaten hazırdı
Peki bu yıl yaşanan sorunun kaynağı nedir? Şarkıyı beğenmeyenler, grubun imajını olumsuz bulanlar var.
B.G : TRT bize teklifle geldiğinde, bizim tüm dünyayla paylaşmaktan gocunmayacağımız, hazır bir parça vardı zaten elimizde. Yani teklif gelince işe koyulup bir parça yapmadık. Galiba sıkıntı biraz da bu yeni kurulan sistemde, Eurovision’a şarkı yetiştirmeye çalışmakta. Yüksek Sadakat’in yaşadığı sıkıntı biraz da oradan kaynaklandı. Çok kısa zamanda bir şarkı yapmak zorunda kaldılar.
H.T: Bu konuda TRT’yi uyramıştık; 2008 yılında iş bittikten sonra TRT’ye söylediğimiz en önemli şeylerden biri, bu işin uzun bir hazırlık sürecinin olduğuydu. “İşi kime vereceğinizi, mümkün olduğu kadar erkenden belirleyin, ona göre haber verin.” Çünkü belli bir sıkışıklık yaratıyor.
Ne zaman bitecek bu Eurovision çilesi? Yurt dışında bu kadar ciddiye alınan bir konu mu?
H.T : Hayat boyu sorulacak bir şey, çünkü popüler. Bu değişmiyor. Hiç böyle şey görmedim ben hayatımda. Avrupa’da çok ciddiye alınan bir olay. Benim için kırılan en büyük klişelerden biri o oldu. İskandinavya ve Doğu Avrupa bayağı bir ciddiye alıyor. Onun dışında bu olayı finanse eden dört büyük ülke, yıllardır kazanamıyor olmanın hırsını yaşıyor. Almanya kazandı ama yıllardır bir başarısı yoktu. “Dünya para veriyoruz ortada belli bir şey yok” diyorlar.
K.K: Eğlence alanına yönelik şarkı kısmından sonra, politik oyunların döndüğü ve bu konuda çeşitli yorumların, spekülasyonların yaşandığı oylama sistemi. Büyük bir paket halinde, bir televizyon programı anlayacağınız.
En son albüm geçtiğimiz yıl piyasadaydı. Ne zaman yeniden stüdyoya gireceksiniz?
H.T : Güzel bir soru. Yedinci için henüz hazırlık yapmadık.
B.G :2012 olabilir, ya da 2013’e sarkabilir onun için kesin tarih vermek zor.
K.Ö: 2013’ten sonraya sarkmayacağına emin olabilirsiniz.
Radikal/Aslı Barış