Modern “Sodom ve Gomora” Eurovision! LGBT Akımın Propaganda Panayırı mı?

Medyaradar analisti Atilla Akar, bu seneki Eurovision yarışmasının çağrıştırdıklarını değerlendirdi…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim: genç kuşaklar bilmezler. Benim kuşağım için Eurovision müzik yarışması olağanüstü önemli bir şeydi. (Yani milli takım dünya kupası finaline katılsa bu kadar ilgi çekmezdi herhalde!) Siyah beyaz televizyonlu, sadece TRT’nin hüküm sürdüğü günlerdi o günler. Millet ekranın başına oturur, başarılı sonuç alamayınca da hayal kırıklığı içinde “Hakkımızı yediler”, “Müslümanız diye bize puan vermediler” şeklinde serzenişte bulunurdu. Ümidimiz bir başka yarışmaya kalır onu beklerdik. Kulaklarımızda dööö puaaaaa…” höykürmeleri kalırdı…

1975 yılında Semiha Yankı ve “Seninle bir dakika” parçasıyla başlayan Eurovision maceramız epeyce sürdü. Ajda’nın “Aman Petrol”ü, rahmetli Çetin Alp’in korku filmi efekti gibi “Opera” parçası anılarımızda yer etti. 2003 yılına gelene kadar Türkiye birincilik yüzü görmedi. O yıl Sertap Erener, “Eweryway That I Can” şarkısıyla nihayet şeytanın bacağını kıracaktı. 2012’den sonra ise Türkiye yarışmalara katılmadı. Üstelik heyecan, merak ve ilgide gitgide kaybolmuştu.

LGBT Akımın Propaganda Sirki!..

Eurovision’ da geçmiş dönemde göze batan aşırılıklar ya da saçmalamalar olmuştu ama bu seneki kadar acayip kaçanlara pek rastlamamıştık. Gitgide siyasileşmesinin yanında ilaveten belli akımların propaganda mecrası haline gelmişti adeta. Bu kez dünya ve Avrupa insanlığına “sapkın rol modeller” sergileniyordu. Dahası sergilenmekle kalınmıyor birde ödüllendiriliyordu!..

Birincilik tüylü bir ceket, aşırı makyaj ve pembe saten etekle şarkı söyleyen İsviçreli erkek yarışmacı “Nemo”ya verildi. Finlandiyalı "Windows95man" sahneye "No Rules" (Kural Yok) adlı şarkısıyla büyük bir yumurtanın içinden çıplak çıkarken, İspanyol ekip ise erkek dansçılara tanga giydirdi. Yarışmanın kazananı İsviçreli Nemo ise kendini “Non-binary” (iki cinsiyetin dışında üçüncü cins) yani “Ne erkek ne kadın hissettiği” ni söylüyordu.

Bu haliyle Eurovision adeta LGBT akımın bir propaganda sirkine, panayırına dönüşmüştü. Medeniyetin bütün etik kodları deforme olup, tanımsızlaşırken, modernizm, özgürleşme, insan hakları, cinsel kimlik, vb söylemleri altında dozu giderek artan bir “kültürel virüs” ün tehdidi altına girmişti. Her alana sıçrayan bu anlayış sonunda Eurovision’da da ifadesini bulmuştu!..

Hedefte “Modern Sodom ve Gomora” Yaratma Vardır!..

Bilhassa şımartılan “Z Kuşağı” nı hedefleyen bu “proje akım” belli merkezler tarafından desteklenmekte ve bir “ahlaki çökertme operasyonu” olarak sistemli olarak uygulanmaktadır. Ancak insanlığın ve gençliğin üzerine adeta boca edilen, özendirilen bu davranış kalıpları, rol modelleri sanki kendi “tercihleri” imiş gibi sunulmaktadır. Ortada bir tercih, mercih yoktur. Dayatılan, özendirilen bir akım vardır. Hiçbiri “Tesadüf” ya da “kendiliğinden” değildir. Gerçekte küresel bir “Toplum, zihin, kimlik ve davranış mühendisliği” projesi vardır!..

Buradan küresel çapta bir “Modern Sodom ve Gomora” yaratılmak istenmektedir. Hedonizmin (Hazcılık) en yozlaşmış, en fütursuz biçimleri insanlık tarafından kabule zorlanmaktadır. Geleneksel davranış kalıpları, kurumlar, aile, rol modeller, erkek ve kadın kimlikleri parça parça edilmeye uğraşılmakta ve yerine ne idiği belirsiz kimlikler ikame edilmeye çalışılmaktadır. O yüzden bu durum bir tercih değil, “Küresel saldırı”dır. Örgütlü, finanseli bir “proje”dir. Buna karşı çıkmak ise gösterilmek ve damgalanmak istendiğinin aksine “Homofobik”lik” değil bir insanlık görevidir. Yoksa insanların cinsel eğilimlerinden bana ne?..

Çığırından Çıkan Dünyanın Aynası Olarak Eurovision!..

Öyle anlaşılıyor ki Eurovision artık bildiğimiz Eurovision olmaktan, bir şarkı yarışması olmaktan çoktan çıkmıştır. Marjinal akım ve davranışların (ki, sanıldığı kadar marjinal değiller herhalde!) bir propaganda mecrasına, bir kültürel ve davranışsal imha operasyonun aparatı durumuna dönüşmüştür. Belli davranış kalıpları gözümüzün içine sokulmaktadır. “Anormalin normalleşmesi” tasarımıdır. İşler iyice çığırından çıkmıştır!..

Ortada bir kareografi aşırılığı, hatası, abartısı filan yoktur. Ortada gayet bilinçli seçilmiş bir davranış empozesi vardır. Çığırından çıkartılmış, geleneksel davranış kalıp ve modelleri paramparça edilmiş bir insanlık ve toplum projesinin sadece basit bir parçası gibi görünse de gerçekte uğursuz, şeytani bir “tehdit” in yansımasıdır. Küresel hadsizlik ayyuka çıkmıştır!..

“Proje Akımlar” Tehdidini Göremeyenler!..

Bugün dünya bizim kendiliğinden gelişiyor sandığımız birçok “proje akım”ın baskısı altındadır. (LGBT, Cinsiyetsizlik, Hayvanseverlik, Vejetaryenlik, Erkek düşmanı Feminizm, Eşcinsel evlilikler, Aile karşıtlığı, vb) Maalesef ülkemizde bunlar uç vermiş, bilhassa kendini “Modernist”, “ilerici”, “Sanatçı” sayan çevre ve akımlarca desteklenmektedir.

Bu gibilerin göremediği ve daha kötüsü görmek istemediği bütün bunların “küresel toplum projesi”nin birer ayağı oldukları gerçeğidir. Bunlara kalırsa bu akımlara sempati ile bakmak, normal görmek, hatta desteklemek çağdaşlığın gereğidir.

Son Eurovision yarışmasında öne çıkanlar iyice küstahlaşan küresel şaşkınlık ve azgınlığın sadece küçük bir yansımasıdır!..

15. 05. 2024

NOT: Tam da bu konuların işlendiği “Ailesiz Toplum / Modern Family… Ya Sonrası?” başlıklı Ahmet Hakan Çakıcı’ya ait Mütalaa Yayınları’ndan çıkan kitabı okuyucularıma şiddetle tavsiye ederim.

Tüm yazılarını göster