MİT'in gazeteci dinlemesi görmezden mi geliniyor?
MİT'in sahte isimlerle gazetecileri dinlemesi bugün iki yazarın gündemine girdi.
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) yasal dışı yollarla gazetecileri dinlemesi özellikle T24 haber sitesi başta olmak üzere, Radikal, Cumhuriyet ve sonradan bunlara katılan Taraf gazeteleri yaptığı haberlerle konunun gündemde kalmasını istiyor.
Bugün Ergun Babahan ve Vatan Gazetesi Yazarı Sanem Altan MİT dinlemelerini yazdı. Babahan, konuyu ''Adalet Bakanı'nın istifasına yol açacak, hükümeti sarsacak bir skandal Türkiye'de görmezden gelindi'' cümlesiyle özetliyor. Sanem Altan ise skandal olayın ''ana akım'' medyada yer bulmamasına sitem ediyor.
Ergun Babahan / T24
Yargının nasıl yürütmenin emrinde işlediği ise, MİT'in bazı gazetecilerin telefonlarını dinlemek için yargıçlarla nasıl eşgüdüm içinde çalıştığının ortaya çıkmasıyla oldu. Batı tipi gerçek bir demokraside, Adalet Bakanı'nın istifasına yol açacak, hükümeti sarsacak bir skandal Türkiye'de görmezden gelindi. MİT'in itirafı açık: Yabancılarla görüştüğü gerekçesiyle bazı gazetecilerin dinlenilmesine karar veriyor, bu görüşünü yargıçlarla paylaşıyor ve yargıçlar da gazetecilerin sahte isimlerle dinlenilmesine karar veriyor. Yani, yargı herhangi bir bakanlığın bürokratı, hatta Adana Valisi gibi hizmet etmeyi kabul ediyor iktidara.
Sanem Altan / Vatan
Bakın son günlerde büyük bir skandalla karşılaştık. MİT, insanların “anayasal haklarını” yargıçlarla “koordineli” olarak çiğnediğini itiraf eden bir belge gönderdi mahkemeye. Avukat Ergin Cinmen bu belgeyi gün ışığına çıkardı. T24, Radikal, Cumhuriyet işin üstüne gitti. Taraf daha sonra bunlara katıldı. Ama diğerlerinden hiç ses yok. Devletin istihbarat organının, yargının bağımsızlığını yok eden yasadışı bir uygulamayla insanları dinlemesi, onların anayasanın teminatı altında olan “iletişim özgürlüğünü” paramparça etmesi “ana akım medya” denilen medyada hiç yankı yaratmadı. Bu uygulama, onların ilkelerine aykırı değil mi? Daha önce generallerin yasadışı işlemleri karşısındaki tutumlarını, yazılarını hatırlıyoruz, “ilkesel” olarak o uygulamalara karşı çıkıyorlardı. Ne oldu o ilkelere? O çığlık çığlığa bağıran kalemler niye sustu?