MİLLİYET'TEN ÇARPICI RÖPORTAJ!.. 41 YILLIK İSTİHBARATÇIDAN TARİHİ SÖZLER!..

Eleştirmeli, özeleştiri yapmalı, ama doğruyu bulmalıyız. PKK, 3 bin militandan ibaret değil. Politikalarımız başarısız oldu. PKK'nın söylem olarak ortaya çıkarttığı, "Türkiye bütünlüğü içindeki çözüm" ifadelerini önemsiyorum.

Milliyet Muhabiri Belma Akçura çok önemli bir röportaja imza attı. İşte o röportaj!..

Ortak dil bulmalıyız

Emekli Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'i geçen hafta düzenlenen Kürt konferansını izlerken ve dikkatli bir şekilde not alırken görenler önce biraz şaşırdı. Ancak, 41 yıl MİT'te çalışan Öneş, geçen yıl emekli olduktan sonra basında yer alan değişik yorumlarıyla zaten dikkati çekmeyi başarmıştı. Öneş, 1989'da MİT Diyarbakır Bölge başkanıydı. Körfez Savaşı döneminde Kürt göçlerini gördü. PKK tırmanışının yaşandığı yıllarda Van'dan Hakkâri'ye bölgede çalıştı. Kısaca, "Kürt sorunu"nu en iyi bilen uzmanlardan birisiydi. Milliyet'e konuşan Öneş, Kürt sorunu üzerine görüşleriyle yine dikkat çekecek yorumlarda bulundu.
Geçen hafta sonu Ankara'da düzenlenen Kürt konferansına katıldınız ve sürekli notlar aldınız. Sizce bu toplantıdan çıkan sonuç nedir?
Doğrusu bu derece seviyeli bir toplantı beklemiyordum. Katılımdaki farklı düşünceler zenginlikti. Talepler ve söylem slogana, simgeye dayanmadı. Orada bulunanlar, demokratik geleneği güçlü bir yapıdan gelmiş gibi, sorunu dayanışma içerisinde çözme ihtiyacını dile getirdiler. Kürt kimlikli taleplerde bir netleşme olmadı, ama şekillenen talep, ayrılıkçılıktan uzaklaşan, Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde bir çözüm arayan bir zihniyeti önplana çıkardı.

YAŞAR KEMAL ÜSTADIN GERİLLA LAFI...
Konferansın sonunda yayımlanan bildirge sizce hayal mi, yoksa devletin de sıcak bakabileceği şekilde formüle edilmiş talepler mi var bu bildirgede?
Esasında hayal etmeden hiçbir şeye ulaşamaz, hiçbir proje üretemezsiniz. O nedenle ortaya çıkan hususları hayalci olarak görmemek gerekir. Örneğin, Yaşar Kemal üstadın kullandığı gerilla lafını ya da talepler konusunda ortaya çıkan, "Silahlı çatışmaların karşılıklı olarak acilen durdurulması" meselesi, ayrıca siyasal alanın önündeki tüm engellerin kaldırılması gibi başlıklar şüphesiz çok tartışılacaktır.
Özellikle devlet yapısı içerisinde tartışma yaratacaktır. Belki tepkiler de yaratacaktır. Ama bu taleplerde tartışılacak ya da benimsenmeyecek hususlar varsa, bunların da süreç içerisinde giderilebilir mi bakmak gerekiyor. Olaya hayal olarak bakılmaması gerektiğini vurgulamaya çalıştım, ama tabi ki çözüm ancak reel politikalarla olur.

BU SORUN GÜNLERİMİZİ RÜYALARIMIZI ALDI
Bu toplantı gibi arayışlar sürerken, resmi söylemde hâlâ "Kürt sorunu değil, terör sorunu, Güneydoğu sorunu vardır" deniliyor...
Adına ister Kürt sorunu, ister Güneydoğu sorunu deyin, ne derseniz deyin; bir sorunumuz var, ama çözemiyoruz... Ve bu sorunu Cumhuriyet tarihi içerisinde incelersek, 80 yıllık bir sorun var olduğuna ve tartışıldığına göre ve bu sorun bizim sınırlarımızı aşarak uluslararası bir boyut kazandığına göre, demek ki çözülmemiş ve bugüne kadar uygulanan politikalar başarısız olmuştur.
Bu durumda devletin yeni politikalara ihtiyacının olmadığını söylemek mümkün değil. Bakın, Kürt sorunu bizim mesleğe girişimizden itibaren en önemli konumuz oldu. Milli Güvenlik Kurullarında daima birinci mesele olarak karşımıza çıktı. Her günümüzü aldı; gecemizi, gündüzümüzü, rüyalarımızı aldı... Şimdi istediğiniz kadar başka adlar takın, sorun ortada. Kendini Kürt kimlikli kabul eden geniş bir kitle ortada. Bu geniş kitle içerisinde bunu bu şekilde ifade eden, isimlendiren insanlar ve talepler ortada.

KÜRT SORUNUNDA DEĞİŞMEDİM, GELİŞTİM...