MİLLİYET'İN HANGİ YAZARI BAŞÖRTÜSÜ TAKMAYA KARAR VERDİ?.. bUNUN İÇİN ŞARTI NE?..

´Madem inanç özgürlüğünden, hiçbir inancın ötekileştirilmemesi gerektiğinden söz ediyoruz, sizin inancınız niye benim inançlarımdan daha kutsal?´´

Başörtüsü takacağım...


Hadise, Viyana´da, Sınır Tanımayan Kadınlar (Women Without Borders) toplantısında cereyan etti. Toplantı, `köktenci şiddete´ karşı tüm dünya kadınları için düzenlenmişti. Türkiye´den ben davetliydim. Kolombiya´dan Endonezya´ya, Guatemala´dan Filistin´e, ABD´den Somali´ye, Irak´a kadar bütün ülkelerden birer kadın mevcuttu.
Kadınların hepsi bulundukları ülkelerde bilinen, doğru dürüst örgütlerin liderleriydi. Kosova´dan gelen Ego ile Kolombiyalı Anna Teresa uzlaşma komisyonlarının başında mesela. Hindistan´dan gelen hanımefendi en önemli kadın emeği örgütlenmesinin başında.
Hayatımda gördüğüm en sinik babaanne Robi, İsrail ve Filistinli anne babaların kurduğu şiddet karşıtı örgütün kurucusu ve yöneticisi. Ama toplantının esas itibariyle üç yıldızı var. 11 Eylül´de ikiz kulelere çarpan uçakların pilotlarından birinin annesiyle 11 Eylül kurbanlarını temsil eden anne ilk ikisi ve Hadiya.

Ilımlı İslam ilaç olamaz


30´lu yaşlarındaki Hadiya, iki yıl öncesine kadar Hizbul Tahrir üyesi. Örgüte on yıllık üyeliği var. Haliyle Hadiya dünyanın her yerinden gelen bu kadınlara radikal İslami örgütlenmelerle ilgili bilgi verecek ve örgütten nasıl çıktığını anlatacak. Anlattı da. Konuşmasında artık `ılımlı (moderate) bir Müslüman´ olduğunu birkaç kez tekrar etti.
Toplantının bu kısmıyla ilgili, ılımlı İslam kavramının Avrupalı entelektüellerle ilişkisini, Avrupalı Müslümanların bu meselenin taşıyıcılığını nasıl yaptıklarını, bu kavramın Ortadoğu ve Avrupalı Müslümanlar için değişen anlamlarını daha sonra yeniden yazmayı umarak bu bölümü atlıyorum.
Fakat dünyayı değiştirmeyi, adaletsizliği ortadan kaldırmayı, yerine Allah´ın kusursuz adaletini koymayı hedefleyen radikal İslamcı hareketlere karşı Batı medeniyetinin diyebildiği tek şeyin `Batı toplumuna uyumlu, ılımlı Müslüman bir vatandaş ol, ödülünü zamanla alırsın´ cümlesi olması acıklı bir durum.
Ilımlı İslamın Avrupalıların ve Amerikalıların umut bağladığı ilaç olmayacağını sadece Hadiya´ya bakarak söyleyebilirim.
Bir tarafta tutkuyu, adaleti, erdemleri vaat eden radikal bir hareket varken insanlara ideolojisiz bir uyumluluk seçeneği sunmak, benim durduğum yerden bakınca bile manalı değil. Radikal İslam `mana´ ve `eylem´ seçeneği sunarken Batılı toplum mühendisleri hâlâ sadece `manasızlık içinde sonsuz tüketim´ ve `eylemsizlik içinde sonsuz hazdan´ başka bir şey öneremiyor. Hadiya´yı dinlerken bunları ve daha fazlasını düşündüm.

Kadınlar şiddete karşı


Toplantı üç gün sürdü. Üç gün boyunca kendi ülkelerinde örgütçü olan bu kadınlar dünyayı köktenci şiddet karşısında nasıl örgütleyebileceklerini konuştular. Ve fakat kadınlar arasında şöyle bir hadise cereyan etti.
Almanya´dan gelen yazar Necla Kelek, kız çocuklarının okula başörtüsüyle gönderilemeyeceğini söyleyince ılımlı İslam yanlısı başörtülü kadınlar ve bu görüşe karşı çıkan Müslüman olmayan kadınlar minik bir protesto düzenledi. Başörtülü kadınlara destek olmak için başörtüsü taktılar ve fotoğraf çektirdiler.
Bunu yapan kadınlar Batı´lıydı, başörtülü olanı da olmayanı da. Velhasıl salonda giderek başörtüsü takmayanların özgürlük düşmanı olduğuna dair bir hava oluştu. Takanların gözleri takmayanların üzerinde gezinmeye başlayınca kendimi şunu söylemek zorunda hissettim:
"Ülkemde örtülü olmadığım için taciz edildiğim, dışlandığım yerler var. Acaba başörtülü arkadaşlar benim ötekileştirmeme karşı beş dakikalığına başörtülerini çıkarırlar mı?"


İnancını üstün görmeyen