MİLLİYET'İN 7 TEMMUZ 2001 MANŞETİ KATRAN GİBİYDİ: "VE SEZER TÜY DİKTİ!"

Onca meslektaşı kovulurken gık diyemeyen duayen ya da muayyen nice yiğit,o manşetten hiç utanamıyor, tek kelime tavır almıyordu.





Kolektif intihar... Ve Sezer tüy dikti!

TEKEL işçi direnişi nasıl biterse bitsin, kiminde o müthiş duygu hep kalacak:
İtirazla, direnişle, dayanışmayla edinilen hakiki özgürlük ve öyle öyle büyümüş vicdan.
Başka mağdura, mazluma karşı da aynı muhabbet.
Ordunun "alttakiler"ine dair onca yazıda orada dahi görmüştüm bu "hayati,insani ayrıntı"yı; "Artık kendi altımdakini ezmeyeceğim" diye haykıran askerlerde.
Peki, "Biz, gazeteciler" nasıl özgürleşeceğiz? İçten pazarlık esaretinden,teslimiyet gölgesinden, kibirli ikiyüzlülükten nasıl sıyrılacağız?

Bugün coşup "Tekel işçisi" döktüren birçoğu ülkeye bugün mü geldi?Bugün mü fark etti "hikâye"nin manasını? Hakka, çalışana karşı "hiddet,şiddet, tehdit, kovma sistemi"nin esasını?
1. "Bugünkü hikâye", "o gün" başlamıştı.
28 Şubat damgalı "merkezsağsol" hükümet, medya arsızlığı, banka soygunu,piyasa pespayeliği ittifakında. IMF dürtmesiyle Tekel´i parça parça, işçileri paramparça atacak sistemi birlikte kurdular.
2. Şimdi, sağ olsun, "işçi sınıfı"yla dayanışan eski bakan Okuyan o hükümetteydi. MHP tam göbekte, nice CHP´li oradaydı; günün kimi AKP´lisi bile.
3. O günler, unutuldu; ordunun, hükümetin, büyük medyanın dayattığı kimi kanunu reddeden Cumhurbaşkanı Sezer, "Tütünü sat, işçiyi at" oyununu veto etti.
4. Bugünkü yiğidim aslanımlar, şimdi Tekel üstünden "hak, hukuk, işçi sınıfı,bayrak, devrim, darbe" çorbası imal eden kimi neredeydi?
5. Misal, Hürriyet´te "Adım adım kolektif intihar" diye yazan yönetmen korosunda ıslık çalıyorlardı: "Dün bir darbe de Çankaya´dan geldi. Kolektif bir intihara doğru gidiyoruz. Allah sonumuzu hayretsin."
6. Milliyet´in 7 Temmuz 2001 manşeti katran gibiydi: "Ve Sezer tüy dikti!" Hem de, o günlerin anketine göre, okurun yüzde 73´ü Sezer´i haklı bulurken!
Onca meslektaşı kovulurken gık diyemeyen duayen ya da muayyen nice yiğit,o manşetten hiç utanamıyor, tek kelime tavır almıyordu. O gün o manşete mümessil nicesi bugün "işçi sınıf temsilcisi"; ne iyi! Hürriyet, Milliyet, Sabah kartelinde o zihniyetin "Sezer´in perde masrafı" şantajını yapanların ciddi kısmı bugün "Tekel işçisi manşeti" düzüyor! Bugünün işçiye karşı hükümet yalakası ise o gün sevinçle, "IMF´ye tütün darbesi" manşeti atıyordu.
7. Koalisyon tütünü aynen geçirdi. Ve AKP geldi! O "günah, ayıp, pespayelik ittifakı"na karşı, itilen, ezilen nice insanın oyuyla; güdük demokrasi kültürü virüsleri, kendi sansürcüleri, otosansürcüleri, yağcılarıyla.
8. "Tekel" mirasından önce "içki"yi sattı. Peşkeş gibi. Elden ele rantla.
9. Sonra tütün. Dört talipten biri bugünkü "sahip"ti zaten. Biri de "büyük medya grubu- ". ABD´li finansçı ve Tekel toptancıları TÜTSAB´la. Tekel´i kapmak için kurulup önce "içki"yi içmiş TÜTSAB´ın başı kimdi? CHP İzmir Milletvekili, MYK üyesi Mehmet Ali Susam.
10. 2008 başları. Günün nice "işçi direnişi yazarı" o gün, işçiye düşmanlıktan değilse de, vicdanının özgürlüğüne inançsızlıktan araziydi. Kimi, arazi ne kelime, marazi: Tütünü sabote eden, medya grubuna hazırlayan yazılar filan!

Dünün özeti, yarın için:
Yarın ne yapacaklar, ne yapacağız? İktidarlar, patronlar, yönetmenler; diğer işlerin, korku veya menfaatin gölgesinde vicdanını sık kaybeden, özgürlüğü ayıpmış gibi saklayan, lakin kibrinden geçilmeyen bu gazeteciliği muteber sanmaya devam edecek mi? Milyonlarca insan acısına ne faydası olacak bu rezilliğin?
Fani bedenlerimiz, direnen işçinin ruhundan nasıl bir ders alacak!