Milli Gazete'den Abdülkadir Selvi'ye yaylım ateş! Parlatılmış, cilalanmış, görevli kalem!
Erbakan'ın 'terör gerekçesiyle dinlendiği' iddialarına yer vermediği için Milli Görüş camiasını eleştiren Abdulkadir Selvi'ye Milli Gazete'den yanıt geldi.
Milli Gazete, Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi'nin, Milli Görüş hareketinin kurucusu Necmettin Erbakan'ın "terör gerekçesiyle dinlendiği" iddiasıyla çıkan haberlerin Milli Gazete ve Saadet Partisi tarafından dikkate alınmamasını "Erbakan'ın mirasyedi evlatları" göndermesiyle eleştirmesine isim vermeden yanıt verdi.
Editoryal olarak kaleme alınan yazıda, "Milli Gazete 40 yıl önceki manşetlerinin de arkasında durabiliyor. Bugün bu uhdelerimizi niçin mi hatırlatıyoruz? Son zamanlarda 'dönemin parlatılmış, cilalanmış görevli kalemleri' bize de musallat olmaya çalışıyor" ifadeleri yer aldı.
Selvi'nin Yeni Asya gazetesinde çalıştığı dönemlere atıfta bulunulan yazıda, "Çok çok uzun yıllar Yeni Asya gazetesinde gazetecilik yapacaksın, Risale-i Nur ile ilgili bandrol meselesinde suskun kalacaksın… Sonra da sipariş bir yazı yazıp; çocukça bir üslupla lüzumsuzluk yapacaksın" denildi.
Milli gazetede "Suskunluğumuz asaletimizden!" başlığıyla yayımlanan editoryal yazı şöyle:
PARLATILMIŞ, CİLALANMIŞ, GÖREVLİ KALEMLER
"Milli Görüş camiası olarak hiçbir zaman kişisel bir mücadelenin içerisinde olmadık. Muhatabımız asla kişiler değil, her zaman ve zeminde sadece zihniyetler oldu. Rüzgâr gülü misali bir oraya, bir buraya hiç dönmedik. Fırtınalar da, kasırgalar da bizi yolumuzdan savurmadı, davamızdan saptırmadı. Darbeler, süreçler bizi değiştirmedi. Değiştiremez de!.. Son zamanlarda dönemin parlatılmış, cilalanmış görevli kalemleri bize de musallat olmaya çalışıyor. Ama biz bu kendini bilmez saldırılar karşısında hep sustuk. Ama biline ki, suskunluğumuz asaletimizdendir. Bugün de aslında suskunca konuşuyoruz. Bu “asaletimiz” cennet mekân Hocamızdan öğrendiğimiz önemli bir vasıf…
Herkesin bir gündemi var. Suni gündemler, polemikler, günlük söylemler, laf dalaşları bir tarafa… Bizim gündemimizin merkezinde her daim, “Hak-batıl mücadelesi” olmuştur. Kişisel kavgaların bir tarafı, çıkar ve menfaatlerin kenarı köşesi hiç olmadık; olmayacağız da. Her attığımız adımda Allah (C.C.)’ın rızasını gözettik. Çıkar ve menfaat savaşında olmadık.
Milli Gazete olarak da, “Hak geldi, batıl zail oldu” düsturuyla taçlandırdığımız Hak’tan yana duruşumuzu geride bıraktığımız 41 yıl boyunca şeref bildik. Bugün neredeyse gazetelerin çoğun 3–5 ay önceki manşetlerini bile tekzip ederken, elhamdülillah Milli Gazete 40 yıl önceki manşetlerinin de arkasında durabiliyor.
Bugün bu uhdelerimizi niçin mi hatırlatıyoruz? Son zamanlarda dönemin parlatılmış, cilalanmış görevli kalemleri bize de musallat olmaya çalışıyor. Ama biz bu kendini bilmez saldırılar karşısında hep sustuk. Ama biline ki, suskunluğumuz asaletimizdendir. Bugün de aslında suskunca konuşuyoruz. Bu “asaletimiz” cennet mekân Hocamızdan öğrendiğimiz önemli bir vasıf… Biline ki; özelde Milli Gazete, genelde Milli Görüş mensuplarının “suskunluğu” da önemli bir tavırdır aslında. Bu suskunluğun kıymetini bilmek gerek.
Susuyoruz dedik ama yeri gelince de sözümüzü sakınmayız. Mahalleye yeni taşınmış kimi gazete ve kimi gazetelerin kalemşorlarına sadece bir çift sözümüz olacak. “Neden falanca kanala çıkıyorsunuz”, “neden filanca gazeteye demeç veriyorsunuz” derken komik oluyorsunuz. Biz Hakk’ı söyledikten sonra o Hakk’ın nerede söylendiğinin bir önemi yok. İkincisi de siz sayfalarınızı ya da ekranlarınızı açtınız da biz mi konuşmadık? Hem çok çirkin bir ambargo koyuyorsunuz hem de Saadet Partililer neden orada, burada konuşuyor diyorsunuz? Hem Erbakan Hocamıza bile ambargo koymuş gazeteler ve o gazetelerin yazarları, televizyonlar ve o televizyonların konuşucuları olacaksınız, hem de Erbakan Hocamıza bile ambargoyu reva görenler olarak gelip bizi kendi günahınıza ortak yapmaya çalışacaksınız. Yanlışlar denizinde yüzeceksiniz, sonra da çamurlu kalemlerinizle, lekelenmiş manşetlerinizle memlekette mihenk taşı rolüne bürüneceksiniz. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verecek yetiniz olsaydı, yıllar boyu aldatılmazdınız!
Kendisine AKP’yi savunma görevi biçenler bu aralar yine tuhaf şeyler yapıyor. Hele arkadaşımızın birisi çok çirkin bir üslupla kalemini oynatmış. Yazık etmiş!.. Çok çok uzun yıllar Yeni Asya gazetesinde gazetecilik yapacaksın, Risale-i Nur ile ilgili bandrol meselesinde suskun kalacaksın… Sonra da sipariş bir yazı yazıp; çocukça bir üslupla lüzumsuzluk yapacaksın. Sözümüz size değil, sözümüz size siparişleri verip bu yazıları yazdıranlara. Sizi muhatap aldığımızı düşünüp de kendinize bi değer biçmeye kalkışmayasınız sakın ha!.. Belli ki size bi değer biçilmiş!..
ABDÜLKADİR SELVİ NE DEMİŞTİ?
Abdulkadir Selvi, Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı yazıda, Erbakan hakkındaki "terör gerekçesiyle dinleme" iddialarına ilişkin haberlerin Milli Görüş camiasınca dikkate alınmamasını eleştirerek, Milli gazetenin "Neden Erbakan'ı dinlediniz" sorusunu yöneltmesi çağrısında bulunması gerektiğini, hali hazırdaki tutuma ilişkin "Cennet mekan merhum Erbakan hayatta olsaydı, 'Sizi gidi mirasyedi evlatlarım sizi' diye sitem ederdi" ifadelerini kullandı.
Selvi'nin Yeni Şafak gazetesinde "Kandil'in şahinleri, Öcalan'a karşı" başlığıyla yayımlanan (10 Haziran 2014) yazısının ilgili kısımları şöyle:
ERBAKAN'IN MİRASYEDİ EVLATLARI
Merhum Erbakan'ı Huvzullah Gültekin ismi üzerinden dinledikleri belgesiyle ortaya konuldu.
Siyasi hayatı boyunca Erbakan'la mücadele eden paralel yapının, hayatı demokrasi mücadelesi içinde geçen, darbe dönemlerinde hapse atılmasına, partisinin kapatılmasına rağmen devleti aleyhinde tek bir kelime etmeyen, 54. Hükümetin Başbakanı Erbakan'ı, terör gerekçesiyle dinlediği ortaya çıktı.
Star Gazetesi dün mahkeme kararını yayınladı. Yeni Şafak ve Star Gazeteleri, Erbakan gibi muhterem bir şahsiyeti bir terör suçlusu gibi nasıl dinlersiniz diye hesap soruyor.
Ama bakıyorum da Erbakan'ın partisi iddiasıyla oy toplayan Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'tan ses çıkmıyor.
Oysa aynı Kamalak 17 Aralık darbe girişiminden bu yana cemaatin yayın organlarından eksik olmuyor. Paralel yapıyla kanka olduklarına göre, Kamalak'ın STV'nin yayınında ya da Zaman Gazetesi'ne beyanat verirken, bir defa olsun merhum Erbakan'ı niye dinlediniz diye sormasını bekliyorum. Aynı durum Erbakan'ın gazetesi iddiasındaki Milli Gazete için de geçerli.
Şimdiye kadar muhterem hocamızı niye dinlediniz diye bir soru sormayan Milli Gazete'den de benzer bir performansı bekliyorum.
Cennet mekan merhum Erbakan hayatta olsaydı, 'Sizi gidi mirasyedi evlatlarım sizi' diye sitem ederdi.
Editoryal olarak kaleme alınan yazıda, "Milli Gazete 40 yıl önceki manşetlerinin de arkasında durabiliyor. Bugün bu uhdelerimizi niçin mi hatırlatıyoruz? Son zamanlarda 'dönemin parlatılmış, cilalanmış görevli kalemleri' bize de musallat olmaya çalışıyor" ifadeleri yer aldı.
Selvi'nin Yeni Asya gazetesinde çalıştığı dönemlere atıfta bulunulan yazıda, "Çok çok uzun yıllar Yeni Asya gazetesinde gazetecilik yapacaksın, Risale-i Nur ile ilgili bandrol meselesinde suskun kalacaksın… Sonra da sipariş bir yazı yazıp; çocukça bir üslupla lüzumsuzluk yapacaksın" denildi.
Milli gazetede "Suskunluğumuz asaletimizden!" başlığıyla yayımlanan editoryal yazı şöyle:
PARLATILMIŞ, CİLALANMIŞ, GÖREVLİ KALEMLER
"Milli Görüş camiası olarak hiçbir zaman kişisel bir mücadelenin içerisinde olmadık. Muhatabımız asla kişiler değil, her zaman ve zeminde sadece zihniyetler oldu. Rüzgâr gülü misali bir oraya, bir buraya hiç dönmedik. Fırtınalar da, kasırgalar da bizi yolumuzdan savurmadı, davamızdan saptırmadı. Darbeler, süreçler bizi değiştirmedi. Değiştiremez de!.. Son zamanlarda dönemin parlatılmış, cilalanmış görevli kalemleri bize de musallat olmaya çalışıyor. Ama biz bu kendini bilmez saldırılar karşısında hep sustuk. Ama biline ki, suskunluğumuz asaletimizdendir. Bugün de aslında suskunca konuşuyoruz. Bu “asaletimiz” cennet mekân Hocamızdan öğrendiğimiz önemli bir vasıf…
Herkesin bir gündemi var. Suni gündemler, polemikler, günlük söylemler, laf dalaşları bir tarafa… Bizim gündemimizin merkezinde her daim, “Hak-batıl mücadelesi” olmuştur. Kişisel kavgaların bir tarafı, çıkar ve menfaatlerin kenarı köşesi hiç olmadık; olmayacağız da. Her attığımız adımda Allah (C.C.)’ın rızasını gözettik. Çıkar ve menfaat savaşında olmadık.
Milli Gazete olarak da, “Hak geldi, batıl zail oldu” düsturuyla taçlandırdığımız Hak’tan yana duruşumuzu geride bıraktığımız 41 yıl boyunca şeref bildik. Bugün neredeyse gazetelerin çoğun 3–5 ay önceki manşetlerini bile tekzip ederken, elhamdülillah Milli Gazete 40 yıl önceki manşetlerinin de arkasında durabiliyor.
Bugün bu uhdelerimizi niçin mi hatırlatıyoruz? Son zamanlarda dönemin parlatılmış, cilalanmış görevli kalemleri bize de musallat olmaya çalışıyor. Ama biz bu kendini bilmez saldırılar karşısında hep sustuk. Ama biline ki, suskunluğumuz asaletimizdendir. Bugün de aslında suskunca konuşuyoruz. Bu “asaletimiz” cennet mekân Hocamızdan öğrendiğimiz önemli bir vasıf… Biline ki; özelde Milli Gazete, genelde Milli Görüş mensuplarının “suskunluğu” da önemli bir tavırdır aslında. Bu suskunluğun kıymetini bilmek gerek.
Susuyoruz dedik ama yeri gelince de sözümüzü sakınmayız. Mahalleye yeni taşınmış kimi gazete ve kimi gazetelerin kalemşorlarına sadece bir çift sözümüz olacak. “Neden falanca kanala çıkıyorsunuz”, “neden filanca gazeteye demeç veriyorsunuz” derken komik oluyorsunuz. Biz Hakk’ı söyledikten sonra o Hakk’ın nerede söylendiğinin bir önemi yok. İkincisi de siz sayfalarınızı ya da ekranlarınızı açtınız da biz mi konuşmadık? Hem çok çirkin bir ambargo koyuyorsunuz hem de Saadet Partililer neden orada, burada konuşuyor diyorsunuz? Hem Erbakan Hocamıza bile ambargo koymuş gazeteler ve o gazetelerin yazarları, televizyonlar ve o televizyonların konuşucuları olacaksınız, hem de Erbakan Hocamıza bile ambargoyu reva görenler olarak gelip bizi kendi günahınıza ortak yapmaya çalışacaksınız. Yanlışlar denizinde yüzeceksiniz, sonra da çamurlu kalemlerinizle, lekelenmiş manşetlerinizle memlekette mihenk taşı rolüne bürüneceksiniz. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verecek yetiniz olsaydı, yıllar boyu aldatılmazdınız!
Kendisine AKP’yi savunma görevi biçenler bu aralar yine tuhaf şeyler yapıyor. Hele arkadaşımızın birisi çok çirkin bir üslupla kalemini oynatmış. Yazık etmiş!.. Çok çok uzun yıllar Yeni Asya gazetesinde gazetecilik yapacaksın, Risale-i Nur ile ilgili bandrol meselesinde suskun kalacaksın… Sonra da sipariş bir yazı yazıp; çocukça bir üslupla lüzumsuzluk yapacaksın. Sözümüz size değil, sözümüz size siparişleri verip bu yazıları yazdıranlara. Sizi muhatap aldığımızı düşünüp de kendinize bi değer biçmeye kalkışmayasınız sakın ha!.. Belli ki size bi değer biçilmiş!..
ABDÜLKADİR SELVİ NE DEMİŞTİ?
Abdulkadir Selvi, Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı yazıda, Erbakan hakkındaki "terör gerekçesiyle dinleme" iddialarına ilişkin haberlerin Milli Görüş camiasınca dikkate alınmamasını eleştirerek, Milli gazetenin "Neden Erbakan'ı dinlediniz" sorusunu yöneltmesi çağrısında bulunması gerektiğini, hali hazırdaki tutuma ilişkin "Cennet mekan merhum Erbakan hayatta olsaydı, 'Sizi gidi mirasyedi evlatlarım sizi' diye sitem ederdi" ifadelerini kullandı.
Selvi'nin Yeni Şafak gazetesinde "Kandil'in şahinleri, Öcalan'a karşı" başlığıyla yayımlanan (10 Haziran 2014) yazısının ilgili kısımları şöyle:
ERBAKAN'IN MİRASYEDİ EVLATLARI
Merhum Erbakan'ı Huvzullah Gültekin ismi üzerinden dinledikleri belgesiyle ortaya konuldu.
Siyasi hayatı boyunca Erbakan'la mücadele eden paralel yapının, hayatı demokrasi mücadelesi içinde geçen, darbe dönemlerinde hapse atılmasına, partisinin kapatılmasına rağmen devleti aleyhinde tek bir kelime etmeyen, 54. Hükümetin Başbakanı Erbakan'ı, terör gerekçesiyle dinlediği ortaya çıktı.
Star Gazetesi dün mahkeme kararını yayınladı. Yeni Şafak ve Star Gazeteleri, Erbakan gibi muhterem bir şahsiyeti bir terör suçlusu gibi nasıl dinlersiniz diye hesap soruyor.
Ama bakıyorum da Erbakan'ın partisi iddiasıyla oy toplayan Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'tan ses çıkmıyor.
Oysa aynı Kamalak 17 Aralık darbe girişiminden bu yana cemaatin yayın organlarından eksik olmuyor. Paralel yapıyla kanka olduklarına göre, Kamalak'ın STV'nin yayınında ya da Zaman Gazetesi'ne beyanat verirken, bir defa olsun merhum Erbakan'ı niye dinlediniz diye sormasını bekliyorum. Aynı durum Erbakan'ın gazetesi iddiasındaki Milli Gazete için de geçerli.
Şimdiye kadar muhterem hocamızı niye dinlediniz diye bir soru sormayan Milli Gazete'den de benzer bir performansı bekliyorum.
Cennet mekan merhum Erbakan hayatta olsaydı, 'Sizi gidi mirasyedi evlatlarım sizi' diye sitem ederdi.