MİLLİ GAZETE YAZARI KENDİNİ DEŞİFRE ETTİ! ERKEK SANILAN YAZAR MEĞER KADINMIŞ!

Türk basınında müstear isimli yazar örnekleri bir hayli fazla. Peki erkek diye okuduğunuz yazar kadınsa? Milli Gazete yazarı bugün köşesinde kendini deşifre etti.

Milli Gazete’nin önemli yazarlarından Mine Alpay Gün, gazetede Fahri Güven adıyla çıkan yazıları da kendisinin kaleme aldığını açıkladı.

Türk basınından müstear yazarları örnek veren Gün, acaba farklı isimle yazabilir miyim, noktasından hareket ederek müstear isimle yazmaya karar verdiğini aktardı. Gün, 2004’den beri Fahri Güven adıyla kaleme aldığı yazıların kendisini çok zorladığını fakat eşi, kızları ve oğullarının verdiği destekle yazmaya devam ettiğini kaydetti.

İşte Mine Alpay Gün’ün Milli Gazete’de yeralan itiraf yazısı...

İtiraf ediyorum artık mahlas ile yazmayacağım...

Yazmak harlı bir eylemdir. Yazarlar ise farklı, biraz da ayrıcalıklı insanlardır. Bu nedenle kimi yazar, zorbalıklar karşısında kalemi "kale" edinmiş, yasaklanınca farklı isimler altında yazmıştır.

Kimi yazar da, her hangi bir zorlama olmadan farklı bir isimle/müstearla okuyucunun karşısına çıkmıştır.

Ben de böyle bir yola baş vurdum.

Bir ironi olmasa da, acaba farklı isimle yazabilir miyim, noktasından hareket ettim.

Siz buna ister sergüzeştlik deyin, ister okuyucunun karşısına farklı bir isim ve üslupla çıkmak deyin.

Ama sadede gelmeden önce yaptığım eylemi biraz masum göstermek amacıyla bazı yazarların müstearlarından bahis açayım:

Söz gelimi Attila İlhan: Abbas Yolcu, Ali Kaptanoğlu isimlerinin yanı sıra Nevin Yıldız ismini de kullanmış.
Nurullah Ataç: Sabiha Yağızlar ismini müstear edinmiş, İsmail Hami Danişmend: Rabia Hatun adını, Sevgi Soysal: Sevgi Nutku, Sevgi Sabuncu...

Halide Edib: Halide Salih müstearını...

Bunların sayısını çoğaltmak mümkün.

Tabii amacım bunları sıralamak değil...

Çünkü bu isimler saymakla bitmez...

Ben de bunları gördükten sonra farklı bir isimle, farklı bir üslupla yazı yazabilir miyim, diye düşünmeye başladım.

Sonunda "Fahri Güven" ismini kendime müstear olarak seçtim ve "Mine Alpay Gün" ismimin yanı sıra, bu müstear isimle de yazmaya başladım.

2004 yılından beri bu isimle yazıyorum.

Müstearla yazdığımda kimi zaman zorlandım.

Ne ki hayatı paylaştığım bütün ailem, çok destek oldu.

Eşim, kızlarım, oğullarım...

Ben inadla ve ısrarla yazmayı sürdürdüm. Eşim, pek çok kitabı kaleme almış usta bir muharrir olarak hiçbir zaman desteğini esirgemedi...

Çocuklarım da öyle...

Büyük oğlum bir iki dergide yazmıştı, mürekkebin kokusu ciğerlerine sinmişti.

Benim umudum ise üç numaramız oldu.

Üç numaramız olan kızım; çok kitap okur, düşünceyi tanır, lise de her yıl kompozisyon yarışmalarında İstanbul birincisi oldu. En son daha geçen hafta köklü bir cemiyetin düzenlediği yarışmada birincilik ödülünü aldı.

Bazen onun okuduğu bir kitabı elinden alıp, o günkü yazıma yön buldum.

Ya da onun bir felsefe ödevi, ilham kapılarını araladı.

Küçük kızım ise, şiirde karar kılmıştı.

Yazdığı şiirlerle ilçe birincilikleri almıştı... Yazma geni ailede ziyadesi ile baskındı... Hayat arkadaşım, yoldaşım ise yıllar boyu köşe yazarlığı yapıp, iki binli yıllardan sonra kitaplarına dönmüştü...

Pablo Neruda’nın dediği gibi şimdi itiraf ediyorum:

Evet, "Fahri Güven" başlığı altındaki o yazıları ben yazdım.

Ve artık bu ifşadan sonra "Fahri Güven" mahlasıyla yazdığım yazılara son noktayı koyuyorum.

Çünkü çalışmalarım hep yarım kaldı.

Deneme, inceleme ve hikâye projelerim...

Kitap çalışmalarıma ağırlık vereceğim.

Artık bundan böyle "Mine Alpay Gün" olarak yazılarıma bu köşede devam edeceğim. Yazma siperlerinde Rabbimiz izin verdiği ölçüde yürümeyi sürdüreceğim. Okuyucularımın engin müsamahasına sığınıyorum. Onlardan beklediğim, dua etmeleridir.

Ben şimdiden bütün okuyucularım için dua ediyorum.

Çünkü dua, bizim en büyük gücümüz, en büyük sığınağımız ve dayanağımızdır...