MİLLİ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU HANGİ GAZETEYE YAZAR OLDU?
İşte Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun o yazısı.
İşte Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun AKŞAM gazetesindeki yazısı...
Günümüz dünyasında yaşama, öğrenme ve çalışma biçimlerini hızla değiştiren bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sürekli olarak yeni bilgi ve becerilerin edinilmesini gerekli kılmakta, bu da yaşam boyu sürecek bir eğitime gereksinimi öne çıkarmaktadır. Bir başka ifadeyle bilişim çağının kendine özgü koşulları, kritik düşünebilen sorun çözmede farklı yaklaşımlar geliştirebilme becerisi kazanmış bireylerin yetiştirilmesini gerekli kılmaktadır.
Dünyanın en kutsal ve en eski mesleklerinden olan öğretmenlik, dün olduğu gibi bugün de bilginin üretilmesi, geliştirilmesi ve yarınlara aktarılması sürecinde çok önemli bir role sahip. Eğitim teknolojilerindeki hiçbir gelişme öğretmenlerin işlevini azaltmıyor; aksine her birimiz içimizdeki 'bir şey' olma kapasitesini ortaya çıkarmak ve geliştirmek için öğretmenlerin rehberliğine daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.
Alvin Toffler'in 'Geleceğin cahili, okumayan değil; nasıl öğreneceğini bilmeyen kişi olacaktır' sözü, öğrenmeyi bilmenin yeni dönemdeki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Eğitimdeki bu paradigma değişimi, öğrenme ve öğretme süreçlerinde de yenilikler meydana getirmiştir. Öğrenme ve öğretme hakkındaki yeni araştırmalar; öğrenmenin parmak izi kadar kişiye özgü bir olgu olduğunu, dolayısıyla uygun öğrenme imkanları sağlandığında öğrenemeyecek kişinin olmadığını ortaya koymuştur.
Demokratikleşme ve insan hakları alanlarındaki gelişmeler de, öğrenmenin demokratikleşmesine, bireyin ilgi, yetenek ve tercihlerinde çeşitliliğin artmasına yol açmıştır. Öte yandan öğretmen ve öğrenci arasındaki klasik çizgi yerini daha demokratik öğrenme ortamlarına ve sınıf yönetimine bırakmaktadır. Tartışmasız tek doğruya sahip öğretmen modeli, birlikte öğrenme modeline doğru evrilmekte, bu da öğrenme ortamlarını daha zengin ve etkin kılmaktadır. Öğretmenden; öğrenciyi merkeze alarak hangi bilgiye nasıl ulaşılacağını, bundan nasıl yararlanılacağını, elde edilen bulguların nerede ve ne şekilde kullanılacağını, bilgiyi başka alanlara nasıl aktaracağını öğretmesi beklenmektedir.
Bugün artık öğretim programlarından sınıf ortamına, öğretmen niteliğinden eğitim materyallerine yeni anlayışlar ve değerler dolaşıma girmiştir. Bireysel üst düzey düşünme ve uygulama becerileri, iletişim kurma yeteneği, ekip çalışma yeterliği, sezgi, muhakeme ve hayal etme gücü, yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme, analitik düşünme, çoklu neden-sonuç bağlantıları kurma gibi değerlerin bilgi toplumunun nitelikleri olarak öne çıktığını görmekteyiz.
Bu niteliklerin öğrencilerimize kazandırılması için yapmamız gereken, eğitimin tüm bileşenlerinin bu paradigma değişimi doğrultusunda yeniden yapılandırılmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı 2004 yılından itibaren
ilköğretim ve ortaöğretim ders programlarını geliştirme çalışmalarını başlatmış; ilköğretim programlarının tamamını, ortaöğretim programlarının ise büyük bir kısmını yenileme çalışmalarını tamamlamıştır.
Program geliştirme çalışmaları, bize öğretmenin konumunda da önemli değişiklikler yapmamız gerektiğini göstermiştir. Bilgi artık her yerdedir ve sonsuzdur. Dolayısıyla bilgi elde etmeyi öğretmenle sınırlamak, onu dört duvar arasına hapsetmek mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenlerin; bilgi aktaran olmaktan çıkarılıp bireylere bilgiye ulaşma, anlama, analiz etme ve problem çözme becerileri kazandırır hale getirilmesi gerekmektedir.
Bilgi çağının öğretmeni; belirli değerleri aktaran değil, yeni ve farklı şeyler yapabilme yeteneğine sahip insanlar yetiştirmeyi temel amaç edinmelidir. Öğrencilerin malumatı sadece bulmak değil, onu analiz edip bilgiye dönüştürmek için kendi yöntemlerini öğrenmelerine yardım eden ve danışmanlık yapan yenilikçi ve öncü öğretmen modeli ile öğrencilerimiz 'öğrenmeyi öğrenen' birey konumuna gelecektir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında sanatta, bilimde, edebiyatta, fikir hayatında eser veren yazarların büyük bir bölümü aynı zamanda öğretmendiler.
Onların yetiştirdiği öğrenciler mutlaka farklı olacaklardı.
Oldular da...
Çünkü hepsinin bir öğretmeni vardı.
Bugün de ülkemizin fikir, kültür, sanat, bilim alanında öne çıkan bütün değerlerinde bir çömlek ustasının testide bıraktığı iz gibi öğretmenlerimizden izler vardır.
Cumhuriyetin yeni nesillerinin yetiştirilmesi nasıl öğretmenlerimizin eseri olmuşsa, 21. Yüzyıl bilgi toplumunun hayat boyu öğrenme yaklaşımını benimsemiş nesilleri de öğretmenlerimizin eseri olacaktır.
Bu duygularla Büyük Önder Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul edişinin 81. Yıldönümünde, sevgi, emek ve özveri ile yeni nesillere rehberlik eden tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlarım.
Günümüz dünyasında yaşama, öğrenme ve çalışma biçimlerini hızla değiştiren bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sürekli olarak yeni bilgi ve becerilerin edinilmesini gerekli kılmakta, bu da yaşam boyu sürecek bir eğitime gereksinimi öne çıkarmaktadır. Bir başka ifadeyle bilişim çağının kendine özgü koşulları, kritik düşünebilen sorun çözmede farklı yaklaşımlar geliştirebilme becerisi kazanmış bireylerin yetiştirilmesini gerekli kılmaktadır.
Dünyanın en kutsal ve en eski mesleklerinden olan öğretmenlik, dün olduğu gibi bugün de bilginin üretilmesi, geliştirilmesi ve yarınlara aktarılması sürecinde çok önemli bir role sahip. Eğitim teknolojilerindeki hiçbir gelişme öğretmenlerin işlevini azaltmıyor; aksine her birimiz içimizdeki 'bir şey' olma kapasitesini ortaya çıkarmak ve geliştirmek için öğretmenlerin rehberliğine daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.
Alvin Toffler'in 'Geleceğin cahili, okumayan değil; nasıl öğreneceğini bilmeyen kişi olacaktır' sözü, öğrenmeyi bilmenin yeni dönemdeki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Eğitimdeki bu paradigma değişimi, öğrenme ve öğretme süreçlerinde de yenilikler meydana getirmiştir. Öğrenme ve öğretme hakkındaki yeni araştırmalar; öğrenmenin parmak izi kadar kişiye özgü bir olgu olduğunu, dolayısıyla uygun öğrenme imkanları sağlandığında öğrenemeyecek kişinin olmadığını ortaya koymuştur.
Demokratikleşme ve insan hakları alanlarındaki gelişmeler de, öğrenmenin demokratikleşmesine, bireyin ilgi, yetenek ve tercihlerinde çeşitliliğin artmasına yol açmıştır. Öte yandan öğretmen ve öğrenci arasındaki klasik çizgi yerini daha demokratik öğrenme ortamlarına ve sınıf yönetimine bırakmaktadır. Tartışmasız tek doğruya sahip öğretmen modeli, birlikte öğrenme modeline doğru evrilmekte, bu da öğrenme ortamlarını daha zengin ve etkin kılmaktadır. Öğretmenden; öğrenciyi merkeze alarak hangi bilgiye nasıl ulaşılacağını, bundan nasıl yararlanılacağını, elde edilen bulguların nerede ve ne şekilde kullanılacağını, bilgiyi başka alanlara nasıl aktaracağını öğretmesi beklenmektedir.
Bugün artık öğretim programlarından sınıf ortamına, öğretmen niteliğinden eğitim materyallerine yeni anlayışlar ve değerler dolaşıma girmiştir. Bireysel üst düzey düşünme ve uygulama becerileri, iletişim kurma yeteneği, ekip çalışma yeterliği, sezgi, muhakeme ve hayal etme gücü, yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme, analitik düşünme, çoklu neden-sonuç bağlantıları kurma gibi değerlerin bilgi toplumunun nitelikleri olarak öne çıktığını görmekteyiz.
Bu niteliklerin öğrencilerimize kazandırılması için yapmamız gereken, eğitimin tüm bileşenlerinin bu paradigma değişimi doğrultusunda yeniden yapılandırılmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı 2004 yılından itibaren
ilköğretim ve ortaöğretim ders programlarını geliştirme çalışmalarını başlatmış; ilköğretim programlarının tamamını, ortaöğretim programlarının ise büyük bir kısmını yenileme çalışmalarını tamamlamıştır.
Program geliştirme çalışmaları, bize öğretmenin konumunda da önemli değişiklikler yapmamız gerektiğini göstermiştir. Bilgi artık her yerdedir ve sonsuzdur. Dolayısıyla bilgi elde etmeyi öğretmenle sınırlamak, onu dört duvar arasına hapsetmek mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenlerin; bilgi aktaran olmaktan çıkarılıp bireylere bilgiye ulaşma, anlama, analiz etme ve problem çözme becerileri kazandırır hale getirilmesi gerekmektedir.
Bilgi çağının öğretmeni; belirli değerleri aktaran değil, yeni ve farklı şeyler yapabilme yeteneğine sahip insanlar yetiştirmeyi temel amaç edinmelidir. Öğrencilerin malumatı sadece bulmak değil, onu analiz edip bilgiye dönüştürmek için kendi yöntemlerini öğrenmelerine yardım eden ve danışmanlık yapan yenilikçi ve öncü öğretmen modeli ile öğrencilerimiz 'öğrenmeyi öğrenen' birey konumuna gelecektir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında sanatta, bilimde, edebiyatta, fikir hayatında eser veren yazarların büyük bir bölümü aynı zamanda öğretmendiler.
Onların yetiştirdiği öğrenciler mutlaka farklı olacaklardı.
Oldular da...
Çünkü hepsinin bir öğretmeni vardı.
Bugün de ülkemizin fikir, kültür, sanat, bilim alanında öne çıkan bütün değerlerinde bir çömlek ustasının testide bıraktığı iz gibi öğretmenlerimizden izler vardır.
Cumhuriyetin yeni nesillerinin yetiştirilmesi nasıl öğretmenlerimizin eseri olmuşsa, 21. Yüzyıl bilgi toplumunun hayat boyu öğrenme yaklaşımını benimsemiş nesilleri de öğretmenlerimizin eseri olacaktır.
Bu duygularla Büyük Önder Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul edişinin 81. Yıldönümünde, sevgi, emek ve özveri ile yeni nesillere rehberlik eden tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlarım.
Şimdi o benim başöğretmenim
MİLLİ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla 81 ilden gelen öğretmenlerle buluştu. Törenin onur konuğu ise Çubukçu'nun ilkokul öğretmeni Besim Süleyman Baş oldu. Baş, anısını şöyle aktardı: 'Evde az konuşuyor diye üzülüyorlarmış. Okula başladıktan sonra babasıyla görüştük. 'Sen ne yaptın evde otoritemi sarsacak. Gerekirse ağzını kapat' dedi. Ben de 'Bizde ağız açılır ama kapanmaz' dedim. İyi ki demişim şimdi o öğrencim Milli Eğitim Bakanı.'
Nimet Çubukcu
changeTarget(document.getElementById("news_content"))