MESELE BUYSA, KETEN PANTOLON GİYERİM! AYŞE ARMAN BAŞBAKAN İLE RÖPORTAJ PEŞİNDE!
Kemal Kılıçdaroğlu ile gerçekleştirdiği röportajın ardından Başbakan'ın peşine düşen Ayşe Arman'ı nasıl uyardılar?
Keten pantolon giyerim
DÜN önem verdiğim bir gazeteci büyüğüm aradı ve şöyle dedi:
“Bazen saflığına inanamıyorum. Ciddi misin gerçekten?”
“Hangi konuda?” dedim.
“Yazmışsın ya, Kılıçdaroğlu’nun 4 mitingine gittim, onunla röportaj yaptım, bu pazar yayınlanacak, aynı şeyleri Başbakan’la da yapmak istiyorum...”
“Evet evet” dedim, “Bence iyi röportaj oldu. Sen de bir bak bakalım pazar günü. Ayrıca fotoğrafları Mehmet Turgut çekti, bugüne kadar hiçbir siyasi parti başkanı öyle pozlar vermedi. Aynı şeyleri Başbakan’la gerçekleştirebiliriz, bir sonraki pazar da onu yayınlayabiliriz. Doğrusu da o değil mi zaten? İki tarafla da konuşmak, iki tarafın da mitinglerini izlemek, iki tarafın da görüşlerini vermek...”
“Başbakan sana röportaj filan vermez!” dedi, “Hele seçim otobüsüne asla davet etmez!”
“Niyeymiş o?” dedim.
“E ya yine otobüsün tepesine çıkmaya kalkarsan...”
Ne yalan söyleyeyim, ne demek istediğini anlamadım, bağlantıyı da kuramadım.
“Cem Talu’nun çektiği o fotoğraf var ya, hani otobüsün tepesindesin, elinde not defteri, deniz kızı pozunda...”
“Eveeeet?”
“Üzerinde ne var?”
Birden çaktım durumu ve “Yok artık, daha neler!” dedim, “Sen, kötü kalplisin! Haksızlık ediyorsun AK partililere ve Başbakan’a. Mesele buysa, keten bir pantolon giyerim. Hem otobüsün tepesine tırmanmak daha kolay olur...”
Başbakan bana gerçekten röportaj vermez mi?
Dünkü çağrımı Başbakan gördü mü bilmiyorum...
Safım-mafım...
Umurumda değil...
Ben çağrımı yineliyorum...
AK Parti mitinglerine gitmek, içeriden izlemek ve kendisiyle röportaj yapmak istiyorum.
Ayrıca ben yaptığım her röportajı, yayınlanmadan insanlara yolluyorum.
Bu kadar açık davranınca, kimse “Onu, bunu değiştir” demiyor.
Kendisine de yollarım...
Ne yalaka röportajı olur, ne düşmanlık röportajı...
Ne görüyorsam, ne duyuyorsam, ne hissediyorsam o...
Ayşe Arman/Hürriyet
DÜN önem verdiğim bir gazeteci büyüğüm aradı ve şöyle dedi:
“Bazen saflığına inanamıyorum. Ciddi misin gerçekten?”
“Hangi konuda?” dedim.
“Yazmışsın ya, Kılıçdaroğlu’nun 4 mitingine gittim, onunla röportaj yaptım, bu pazar yayınlanacak, aynı şeyleri Başbakan’la da yapmak istiyorum...”
“Evet evet” dedim, “Bence iyi röportaj oldu. Sen de bir bak bakalım pazar günü. Ayrıca fotoğrafları Mehmet Turgut çekti, bugüne kadar hiçbir siyasi parti başkanı öyle pozlar vermedi. Aynı şeyleri Başbakan’la gerçekleştirebiliriz, bir sonraki pazar da onu yayınlayabiliriz. Doğrusu da o değil mi zaten? İki tarafla da konuşmak, iki tarafın da mitinglerini izlemek, iki tarafın da görüşlerini vermek...”
“Başbakan sana röportaj filan vermez!” dedi, “Hele seçim otobüsüne asla davet etmez!”
“Niyeymiş o?” dedim.
“E ya yine otobüsün tepesine çıkmaya kalkarsan...”
Ne yalan söyleyeyim, ne demek istediğini anlamadım, bağlantıyı da kuramadım.
“Cem Talu’nun çektiği o fotoğraf var ya, hani otobüsün tepesindesin, elinde not defteri, deniz kızı pozunda...”
“Eveeeet?”
“Üzerinde ne var?”
Birden çaktım durumu ve “Yok artık, daha neler!” dedim, “Sen, kötü kalplisin! Haksızlık ediyorsun AK partililere ve Başbakan’a. Mesele buysa, keten bir pantolon giyerim. Hem otobüsün tepesine tırmanmak daha kolay olur...”
Başbakan bana gerçekten röportaj vermez mi?
Dünkü çağrımı Başbakan gördü mü bilmiyorum...
Safım-mafım...
Umurumda değil...
Ben çağrımı yineliyorum...
AK Parti mitinglerine gitmek, içeriden izlemek ve kendisiyle röportaj yapmak istiyorum.
Ayrıca ben yaptığım her röportajı, yayınlanmadan insanlara yolluyorum.
Bu kadar açık davranınca, kimse “Onu, bunu değiştir” demiyor.
Kendisine de yollarım...
Ne yalaka röportajı olur, ne düşmanlık röportajı...
Ne görüyorsam, ne duyuyorsam, ne hissediyorsam o...
Ayşe Arman/Hürriyet