"MESELE BİR CİBİLİYET MESELESİDİR!... NE YAZIK Kİ BAZI İNSANLARDA BULUNMAYAN BİR ÖZELLİKTİR BU!..." ENGİN ARDIÇ KİMLERE CİBİLİYETSİZ VE ŞEREFSİZ DİYOR?... PEKİ AMA NEDEN?...

Devletine on beş liracık vergi vermemek için havaalanında kavga çıkaran bazı şerefsizler var.

Gazetelerimizden birinin Aşkale baskısında gördüm haberi...

Halk arasında "çıkış vergisi" tabir edilen "yurtdışı çıkış harcı" meselesi...

(Bayılırım bu "halk arasında tabir edilen" ayaklarına. "Halk arasında nereden buldun yasası tabir edilen"... falan. Halkın bir şey tabir ettiği yoktur, o laf gazetecinin yazıişlerinde kendi kıçından uydurduğu bir laftır.)

Hükümet, çıkış vergisini yetmiş liradan on beş liraya indirdi, merhum Ecevit´in Türkiye´ye en sakil hediyelerinden biri olan "pasaportlara pul yapıştırma" zevksizliğini de kaldırdı ya, olmamış.

"On beş YTL çilesi" deniyor gazetenin haber başlığında.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız çile çekiyorlarmış!

Çünkü efendim, resmi ikametleri yurt dışında bulunan vatandaşlarımız Türkiye´ye girip tekrar çıkarken bu vergiden muaf tutulmuşlar ama bunun için pasaportlarına konsolosluklarımız tarafından ya "işçi", ya "işçi ailesi" ya da "işçi çocuğu" damgasının vurulması gerekiyormuş.

Bu damga olmayınca da on beş lirayı bastırmak birçok "gurbetçimize" zor gelmiş.

Damgayı vurdurmak için kalkıp konsolosluğa gitmek de zor gelmiş.

Vah vah...

Yazık değil mi benim emekçi halkıma?

Bu damganın sizin pasaportunuzda "zaten" olması gerekmiyor muydu kardeşler?

Damga yoksa, oralarda hangi sıfatla kelle gezdiriyorsunuz acaba?

Kaçak işçi ya da köyden getirilen akraba falan mı? O zaman turist sayılırsınız ve ben nasıl ödüyorsam siz de her giriş çıkışınızda bu parayı ödersiniz.

Yılda kaç kere gelip gidiyorsunuz, on kere mi, elli kere mi?

Çoğunuz bir kere, bir kısmınız iki kere, çok azınız da üç kere, beş kere.

Zırt pırt gidip geliyorsanız zaten işçi falan değil işadamı olmalısınız.

Kaldı ki en gariban, en zavallı, en çulsuz kitleye aitsiniz diyelim, uçak bileti alacak parayı buluyorsunuz da on beş lira vergiyi mi ödeyemiyorsunuz? On beş lira ulan, sizin paranızla "dokuz yörö"...

Hayır, mesele bir cibilliyet meselesidir ve bazı kişilerde bulunmayan bir özelliktir bu.

Adam olan ağlaşmaz, poposunu kaldırıp konsolosluğa uğramak da zor geliyorsa, uğraşmaz, öder on beş lirayı, yürür biner uçağına ya da arabasına...

Vereceği on beş liracık Yunan Hükümeti´ne değil bizimkine gidecektir.

Bazı emekçilerimiz "konsolosluğa altı yüz kilometre uzakta oturuyoruz ve gidip gelmek bütün bir günümüzü alacak" demişler. Eh, verimlilik kavramına göre on beş lira ödemek çok daha akılcıysa, niçin ağlıyorsun?

Benim "nema" hesabımdan üç yüz lira alacağım var da, Ziraat Bankası´na gide gele beş yüz liralık sinirlenmemek için bıraktım o parayı devlete, almıyorum, istemiyorum.

İşte gördün mü Güler Kömürcü bacım, insan gerçeğimizin geldiği nokta bu: Devletine on beş liracık vergi vermemek için havaalanında kavga çıkaran bazı şerefsizler var.

Bizim aptal solcularımız da "aman iyi iyi, bunlar Almanya´da üretim ve sömürü sürecine girip bilinçlenecekler, döndüklerinde burada devrim yapacaklar" diye bekleşiyorlardı, bilmem hatırlar mısın?

Sonra köylümüzü daha yakından tanıdılar.


ENGİN ARDIÇ/AKŞAM

http://www.usaadw.co